İsteyeni cevapsız bırakmayan: Mucip

NoktA

Sp Kullanıcı
21 Mar 2017
4,419
513
İSTEYENİ CEVAPSIZ BIRAKMAYAN: MUCİP

Yazan Fatma Bayram

Kimsenin karşılayamayacağı arzu ve isteklerimiz vardır. Bize sınırsız hayal gücü verilmiş ama imkânlarımız hayallerimize ulaşmada çoğu zaman yetersiz kalmıştır. İnsan hayallerine ulaşmak için çeşitli yollar dener, olmadık kapılar çalar. Şirk de çoğu zaman bu arayışların yanlış adreslerde aranmasından doğar. Oysa Yaratıcımızın Mucip ismi asıl istenilecek mercinin Yüce Allah olduğunu, çünkü her isteğe sadece O'nun cevap vereceğini bildirir.

"Kullarım sana beni sorarsa, şüphesiz ki ben çok yakınım. Bana dua edince Ben o dua edenin duasına karşılık veririm.” (Bakara, 2/186.)

Rabbimiz kullarının her vesileyle kendisine başvurmasını ister; her şeyi kendisinden istemelerinden hoşnut olur. (Mü'min, 40/60.) Hatta “De ki: Duanız olmasa Rabbim size ne diye değer versin?” (Furkan, 25/77.) buyurarak O'nun katındaki tüm değerimizin dualarımızdan kaynaklandığını söyler. Dua “küçükten büyüğe, aşağıdan yukarıya yönelik talep ve niyaz” anlamındadır. Allah’ın yüceliği karşısında kulun çaresizliğini itiraf etmesini; sevgi, saygı ve tazim duyguları içinde O’nun lütuf ve yardımını dilemesini ifade eder. Dua gücü ve imkânı sınırlı olanın sınırsız güce sahip bir kapıya yönelmesi demektir. Dua temelde fiili ve kavli olarak ikiye ayrılır. Fiili dua, olmasını istediğimiz şey uğruna gayret etmektir. Sufiler ise duayı herkesin durumuna göre farklı görmüşler ve halkın duasının söz, zahitlerin duasının amel, ariflerin duasının ise hâl ile olduğunu söylemişlerdir.

Duanın sürdürülebilmesi ise Rabbimizin Mucip ismi ile mümkündür. Yakarışlarımızı bir işiten ve dikkate alan olmasa nasıl dua edebiliriz ki? İşitilmeyen, itibar edilmeyen ve karşılık verilmeyen bir yakarış kadar acıklı bir durum düşünülemez. Cehennemde ebedi kalmak üzere cezalandırılan kâfirlerin içinde bulunduğu durum işte budur. Bu açıdan bakıldığında Rabbimizin Mucip ismi ibadetin özü ve iliği olan duanın en kuvvetli medarıdır.

Dualara icabet

Mucip ismi doğrudan doğruya dua edenlere tahsis edilmiş bir isimdir. Yani Rabbimiz bir ismini sadece dua edenlere ayırmış ve onların dualarına mutlaka icabet edeceğini bu şekilde garanti etmiştir. Bu ismin isim kalıbıyla Kur'an'da geçtiği tek ayet olan Hud suresi 61. ayette bu isimden önce "yakın" anlamındaki Karip ismi gelir. Buna göre Allah hem kullarına yakın hem de onların yalvarışlarına cevap veren bir Rab'dir. O yakın olup da elinden bir şey gelmeyen veya güçlü olup da yakın olmayanların faydasızlığından beridir.

Burada dikkate alınması gereken şey cevap vermenin ille duada istenen şeyin aynıyla kabul edileceği anlamına gelmediğidir. Duaya mutlaka cevap verilir, fakat makamın hikmeti neyi iktiza ederse cevap o şekilde gelir. İsterse talep edilen şeyin aynını, isterse daha iyisini verir. Dilerse o duayı ahiret için kabul eder, dünyada neticesi görülmez. Vermek istediğini bazen kulları vasıtasıyla bazen de akıl sır ermeyen yollarla verir. Velhâsıl, Allah'ın her kuluna ayrı bir muamelesi vardır. Kula yaraşan istemektir. Ondan sonra Hak kendisi hakkında ne muamele ederse ona memnuniyetle razı ve teslim olmaktır.

Burada insanın aklına şöyle bir soru gelebilir: Yüce Allah bizim bütün ihtiyaç ve sıkıntılarımızı bildiği halde neden bizim dua etmemizi istiyor ve kendine yalvarılmasından hoşnut oluyor da vereceğini biz istemeden vermiyor? Kuşeyri bunun bizim imtihanımızla ilgili olduğunu söylüyor. Çünkü Mucip "talepte bulunanın -karşılamaya kimsenin muktedir olamayacağı- arzularını yerine getiren” demektir ve kulun bunu idrak etmesi tevhit inancının olmazsa olmaz rüknüdür. Dua eden Allah Teala'nın isteklerini verecek en yüce makam olduğunu kabul etmiş, yanı sıra kendi yetersizliğini idrak ederek nefsinin azgınlığına kulluk perdesini çekmiş demektir. Ayrıca yine Kuşeyri'nin belirttiğine göre sabır ve şükürle kazanılacak nice dereceler vardır. Hele ümitlerin kesildiği anda hulusi kalp ile yakarmanın kulu ulaştıracağı makamlar duaların sonunda ulaşılacak lütufların en büyüğüdür. Ayrıca insanın her nimeti hazır bulması onun tekâmülü açısından elverişli bir durum değildir. Aksine hedefler koymak, bu hedefler için çalışmak, yetemediğimiz yerlerde alçakgönüllülükle duaya sığınmak hem inancımızın hem de karakterimizin kuvvetlenmesi için en doğru yoldur.

Mucip tecelli ederse

Gazali, mucip isminin tecellisine mazhar olabilmek için kulun kendisinin de çağrılara icabet eden bir mucip olması gerektiğini kaydeder. Allah kulların dua ederek gönderdikleri davete icabet ettiği gibi kullar da Allah'ın vahiy yoluyla gönderdiği davetine icabet etmelidir. (Enfal, 8/24; Ahkâf, 46/31.) Bu da Allah’ın emir ve nehiy biçimindeki davetlerine uymaya, gücü nispetinde ihtiyaç sahiplerine yardım etmeye, gücü yetmediği yerde nezaketle cevap vermeye, kim çağırırsa çağırsın davete gitmeye ve ne olursa olsun verilen hediyeyi almaya yönelik icabetlerle gerçekleşir. Verilen hediyeyi küçümseyerek kabul etmemek, düşük gördüğü kişilerin davetlerine icabet etmemek mütekebbir kişilerin davranış biçimidir. Genelde üstler astlarının davetlerine icabet etmek istemezler, hatta davet etmesine fırsat dahi bırakmazlar. Hâlbuki zenginlerle fakirlerin, amirlerle memurların birbirinden ayrıştığı toplumlarda çeşitli sosyal hastalıklar baş gösterir. Yücelerin yücesi Rabbimiz kullarının her elini açışına icabet eder ve O'nun âlemlere tercih ettiği elçisi köleler ve cüzzamlıların davetlerine icabet edip sofralarına otururken kendi vehimlerimizin sonucu olan sosyal sınıflara dayalı üstünlük anlayışıyla böyle bir ayırıma gitmek İslam’ın ruhuna tamamen aykırıdır. Fakirlerin meclisinde sadece fakirlerin, zenginlerin meclisinde de yalnızca zenginlerin bulunduğu bir dünya İslam ahlakının kurduğu bir dünya değildir.

Mucip kısaca "icabet eden/cevap veren" olduğuna göre bu ismin zorunlu sonucu bir isteyen ve soranın olmasıdır. Rabbimiz isteyene icabet etmiş, sorana da cevap vermiştir. Kur'an'da pek çok ayet "sana soruyorlar…" diye başlayıp o sorulara cevap verilerek tamamlanır. Mucip ismi kullarının -ne kadar saçma ve gereksiz olursa olsun- sorularına cevap veren Yüce Allah'ın ahlakını ortaya koyar. Bu ismin tecelli ettiği kişiler de kendilerine soru soran, istekte bulunan hiçbir Allah kulunu küçümsememeli, sorularını önemsiz görmemeli, layık-ı veçhile cevaplamalı ve istekleri de karşılamalıdır. Efendimizin kendisinden bir şeyler isteyen hiç kimseye "yok" demediğini, imkânı olmayan durumlarda ileri tarihte bir gün vererek o isteği mutlaka yerine getirdiğini biliyoruz. İşte böyle olur Mucip'in kulları...



Diyanet Dergi | Diyanet - İSTEYENİ CEVAPSIZ BIRAKMAYAN: MUCİP
 

Son mesajlar