İman Artar, Eksilir Mi?
Bu konuda, imanin asli vehakikati hakkindaki görüs ayriligina dayannan farkli görüslervardir. Amel, imandandir; amel ve taat, imanin hakikat vemahiyetine dahil olan bir cüzdür kanaatinda olarak artma eksilmekabul edecegi asikardir. Cünkü imandan bir cüz olan salih amellerarttikca, tasdik ve amelden tesekkül eden imanin tamami da süphesizartmis olacaktir. Bu bakimdan; imanin artma ve eksilme meselesi,amelin imandan bir cüz olup olmadigi konusundan dogan birproblemdir. İki konu arasinda siki irtibat vardir, denilmistir. Bukanaatta olanlar; Hariciler ile, Mutezile ve itikadda bazi Mutezilegörüslere yakin sayilan Şia mezhebleridir. Bunlara göre, amel vetaat imanin hakikatina dahil bir cüz, hatta asli rükün oldugundan;zaman icinde amel ve taat arttikca iman da artar. Günahlar veisyanlarla da iman eksilir, hatta bazan yok olur. Amel ve taatlarinimanin aslindan degil kemalinden sayildigi, Ehli Sünnet alimlerincekabul ve ispat edilmis, Mutezile ve Haricilerin zikredilen mezheblerikesin delillerle red ve cerhedilmistir.
Yukarda aciklanan vedelilleri de etraflica kaydedilen Ehli Sünnet mezheb ve alimlerinincumhuruna göre imanin hakikati ve asli rüknü; kalpteki iz´anderecesine ulasan tasdiktir. Amel ve taatlar ise, imanin aslindandegil, kemalindendir. Bu manadaki imanda; inanilan esaslar icmaliveya tafsili olarak bir bütün oldugundan, imanin hakikati artma veeksilme kabul etmez. Ancak daha kuvvetli veya daha zayif olmasisözkonusu olabilir. Bu sebeble Ehli Sünnet alimleri söyledemislerdir: İmanin hakikati ve mahiyeti, ne artar ne de eksilir,cünkü iman; a. Mü´minün bih denilen iman edilecekseyler bakimindan da, b. Asli ve hakikat bakimindan da fazlalik venoksanlik kabul etmez. Halbuki amel ve taatlar, tabiati ve keyfiyetiitibariyle zaman icinde günbegün artis gösterir. Kalpteki tasdikise, o haliyle bakidir. Esas itibariyle keyfiyeti malum olan böylebir tasdikte bir degisiklik olmaz. Cünkü iman da aslolan tasdik,inanilacak seylere iz´an ve kabul ile tereddütsüz inanmaktir. İmanve tasdikin kesbi ve ihtiyari olusundan maksat budur. Zira tasdik, busekilde kesin ve tereddütsüz olmazsa, o tasdik degil,tasavvurdur, zandir. Zan ve süphe ise, kesin imanlabagdasmaz. Bu esasa göre Şer´i iman; ne asli ve hakikati ve ne detaaluk ettigi seyler bakimindan fazlalik ve noksanlik kabul etmez.
İmam-i Azam Ebu Hanife (r.h.a); İman ne artar, ne de eksilir.Cünkü imanin fazlaligi, ancak küfrün azalmasini; imanin azalmasida, ancak küfrün artmasini tasavvur etmek suretiyle anlasilir. Buise, bir sahsin bir anda hem mü´min, hem de kafir olmasinigerektirir. Bu hüküm batildir, gecersizdir. Cünkü mü´minhakikaten mü´mindir. Mü´minin imaninda sek süphe bulunmaz.Nitekim kafirin de küfründe terreddüdü yoktur demekte ve buhususta delalet eden (yukarda zikrettigimiz manadaki) ayetlerizikretmektedir (Ehli Sünnet ve Aliyyu´l Kari Şerhi, s. 78).
İman,taaluk ettigi mü´menun bih (inanilacak seyler) bakimindan daartmaz, eksilmez. Cünkü iman edilmesi gereken hususlar, RasulullahHz. Muhammed (s.a.s)´in getirdigi ilahi esaslarin tamamidir.Bunlarin hepsine inanmak farzdir. Bazisina inanilir, bazisinainanilmazsa (veya alay konusu yapilirsa) buna iman denmez.
El-Enfal suresinde gecen;Allah´in ayetleri onlara okudugu zaman imanlari artar (8/2)mealindeki ayet-i kerimede artacagi bildirilen imanin kemali olduguifade edilir. İmam-i Azam, bu artmayi söyle aciklar: Ashab-iKiram Asr-i Saadette, Hz. Peygambere ve Kur´an-i Kerim´e , esasitibariyle icmalen (topluca) iman etmislerdir. Sonra farz kilinan birhükmün gelisini bir baska farz veya vacib hüküm takip ettikce,onlar da, yeni hükümlere iman etmekte idiler. Yeni hükümlereinaniyorlar, ayrica icmalen anlatilanlar tafsil edilip aciklandikcaonlara da inaniyorlar, böylece imanlari da fazlalasiyordu.
Dolayisiyla imanedilmesi gereken ser´i hükümler arttikca, iman da artar. Bu ise,Peygamber (s.a.s)´in asrindan baska bir zaman icin düsünülemez.Bu ayet söyle de te´vil edilmistir: İman ve tasdik sabit ve daimolmak, her an iman üzerine bir ziyadeliktir. Yani, zamanin artmasiile iman da bu manada artmis olur. Cünkü iman, imanla kaim olan biraraz, bir sifattir. Ancak emsalinin yenilenmesi suretiyle varlik vedevamlilik arzeder. Zira bir araz iki zamanda baki olmaz. İmaninartmasi, bereket ve tesirinin artmasi, nurunun parlamasi ve kalbicindeki ilahi isigin kuvvetlenip artmasi anlamina da gelir.
Sözün özü sudur: EhliSünnet´e ve Muhakkik alimlerin cogunluguna göre iman; hakikati vetaalluk ettigi seyler bakimindan, fazlalik ve noksanlik kabul etmez.İmanda ziyade ve noksandan maksat; imanin kuvvetli veya zayif olmasidemektir. Bir müslümanin imani, bu manada, daha kuvvetli veya dahazayif olabilir. Nitekim, mesela müslümanlardan herhangi birininimaninin, Rasulullah (s.a.s) Efendimizin imani veya Hz. Ebu Bekir(r.a)´in imani kadar tahkik ve yakin bakimindan kuvvetliolmadiginda, ittifak, hatta icma vardir. Mesela , peygamberlerin,Allah Teala´ya ve Meleklere imandaki tasdik ve yakini ümmettenbirinin tasdiki ve yakini gibi degildir.
İmam Fahreddin er-Razi´yegöre; tasdikte aranan yakinin üc derecesi vardir. Bunlar;ilme´l-yakin, ayne´l-yakin ve hakka´l-yakin´dir. Ücüncüsü ikincinden, ikincisi de biricisinden daha kuvvetli ve yüksektir. Buyakin derecelerine göre, bir müslümanin imani digerlerinden dahakuvvetli veya zayif olabilir. İman kuvvetinde hakka´l-yakinderecesine ulasmak; peygamberlere, ilim sahibi evliyaullaha veilmiyle amil, büyük alimlere mahsustur. Bu esasa göre; imaninkelaminden sayilan amel ve taat (salih amel ve ibadetler)´in fazlaolmasi, imana kuvvet; eksik olmasi ise zayiflik verir.
Önemli bir husus dasudur:
Şayet amel imaninhakikatindan bir rükün olsaydi, büyük günah isleyen asimüslümanlarin iman dairesinden cikmalari ve tekfir edilmelerigerekirdi. Bu ise, cogunlugu avam olan ve bir büyük günahislemekten kurtulamayan, ama kalbi imanla mutmain olarak Rabbinin afve magfiretinden ümidini kesmeyen milyonlarca müslüman icin, cokaci bir son, cok kati ve tehlikeli bir hüküm oludu. Halbuki EhliSünnet alimlerine göre; yanilip islenen büyük bir günah,sahibini imandan cikarmaz ve onu küfre sokmaz. Ancak islenen günahihelal saymamak, onu hafife veya alaya almamak sarttir. Nitekim Asr-iSaadetten günümüze kadar, asi müslüman sayilmis iseler de,isledikleri büyük günahlardan dolayi -tevbe etmeseler dahi-,mü´min ve ehli kible sayilarak tekfir edilmemislerdir. Bu gibilerölünce, namazlari kilinmis, kendileri icin dua ve istigfardabulunulmus ve müslüman mezarligina gömülmüslerdir. O haldekebire sahibi asi müslümanlarin mü´min olduklarinda, ölüncekendilerine müslüman muamelesi yapilmasi gerektiginde icma vadir.
Sonuc olarak su gercegide iyi bilmek gerekir ki; hakiki imana sahip gercek mü´min olandan(ergec) Cennete girmek mümkün olmamakta ise de; Allah´in rizasinikazanarak Cehennem azabindan kurtulmak ve Cennete girerek ebedisaadete ermek te, ancak, yakini imanla beraber, Allah Teala´yahakkiyla ibadet etmek ve salih amel islemekle mümkün olacaktir.Allah´in rahmet ve magfireti, takva sahibi olan gercekmü´minlerledir. (Şamil İslam Ansiklopedisi Ct. 3. Sf.149.150/Heyet)
İMAN ARTMAZ EKSİLMEZ
(Gök ve yer ehlininimani ne artar, ne eksilir.)
Gök ehlinden kasit,meleklerle cinlerdir. Yer ehlinden maksat, peygamberle, veliler, iyive kötü müminlerdir.
İman, iman edilen seyleracisindan artmaz ve eksilmez. Zira tasdik, gerceklesmis seklindeolmazsa zan ve tereddüt mertebesinde olur. Zan ise inanc makamindabir sey ifade etmez. Bu konuda Allah Teala söyle buyuruyor:
Zira zan, gercegiifade etmez.(Necm, 53/28).
İsin dogrusu İmamRazi´nin de dedigi gibi, iman yönünden degil tasdikin asliyönünden artma ve eksilme kabul etmez. Zira dinin olgunlugundaoldugu gibi yakin ehlinin mertebeleri muhteliftir. Nitekim AllahTeala bu konuya söyle isaret buyuruyor:
İbrahim: Rabbim, banaölüleri nasil dirilttigini göster, demisti. Allah da: İnanmadinmi? buyurdu. İbrahim: Evet, lakin kalbimin tatmin olmasi icin,dedi.(el-Bakara, 2/260).
Zira aynel-yakinmertebesi, ilmel-yakin mertebesinden daha üstündür. Bu sebeble,haber, bizzat görmek gibi degildir, buyurulmustur. Her ne kadarbazilari, <eger artmazdi="" yakinim="" acilmasaydi,="" perde=""> demislersede bu söz, görme aninda yakinin artmasina aykiri degildir. Mesela,Kabe´yi giyaben bilen ile bizzat görenin bilgisi gibi. Bizzatgörenin bilgisi aynel-yakindir. Giyaben bilenin bilgisi ise,ilmel-yakindir. Buna göre, imanda artma ve eksilmeden maksat,kuvvetlilik ve zayifliliktir. Zira günesin dogdugunu tasdik etmek,bu alemin sonradan yaratilmis oldugunu tasdik etmekten dahakuvvetlidir. Bunlar, tasdik edilen noktasinda her ne kadar müsaviiseler de, kuvvet ve zaaf bakimindan esit degillerdir. Biz kesin birsekilde biliriz ki, bütün ümmetin fertlerinin imani, Hz. Peygambersallallahu aleyhi ve sellem´in imani gibi, yahut Hz. Ebu Bekir´inimani gibi degildir. Bu husus, Hz. Peygamber´den rivayet edilen suhadisin manasidir:</eger><hz. gelir.="" imanindanagir="" mümünlerin="" bütün="" imani="" Bekir´in="" Ebu="" tartilsa,="" kefeyekonarak="" öbür="" da="" diger="" konsa,="" kefeye="" bir="" Bekir´inimani,="">
</hz.>
Buradaki imanin agirgelmesi, imanin semereleri bakimindan degil, Allah´i gercektentanimasi, yakininin üstünlügü, kalbinin vakari ve imaninin sebatibakimindandir; İman semereleri ve ihsan bakimindan degildir. Cünküiman ehli insanlarin fertleri; taatlerin coklugu ve isyanin azligibakimndan muhteliftir. İkan sifatinda ve iman vasfinda imanin aslibaki olmakla beraber noksanlik mertebesinde de durum aksinedir.Bilenler arasinda ihtilaf görünüstedir.. esasta degildir.
Bu sebeble <el-hulasa>adli kitabta belirtildigine göre, İmam Muhammed rahimehullah söyledemistir: <bir diyebilir.="" ettim="" iman="" de="" ben="" ettiklerine="" Cebrailaleyhisselam´in="" Lakin,="" görürüm.="" cirkin="" demesini="" gibidir="" aleyhisselam´inimani="" Cebrail="" imanim="" benim="" kimsenin,="">Bunun sebebi de, birinci söz, her yönden onun imaninin Cebrailaleyhisselam gibi oldugunu hatira getirir. Halbuki durum böyledegildir. İki iman arasinda fark vardir. </bir></el-hulasa>
İmam Azam, <el-vasiyye>adli kitabinda söyle diyor: <son da="" bir="" de=""
</son></el-vasiyye>
O kimseler ki Allah´ive paygamberini inkar ederek kafir oldular, Allah ilepeygamberlerinin arasini ayirmak isterler ve peygamberlerin birkismina inaniriz, bir kismini inkar ederiz, derler. Ve böyleceimanla küfür arasinda orta bir yol tutmak isterler. İste bunlargercekten kafirdirler.(Nisa, 4/150-151).
<Ümmet-i Muhammedicinde Allah´a karsi isyanda bulunanlarin hepsi gercektenmümindirler, kafir degillerdir.>
İmam azam bu sözü ileAllah´a karsi isyanin imana zid olmadigina isaret etmistir. NitekimEhli Sünnet vel Cemaat mezhebinin görüsü de böyledir.Haricilerle Mutezile ise bu görüse muhaliftirler. Onlara göre,Allah´a isyan ile iman birarada bulunamazlar. Biz ise bu durumuimanin kemaline hamlederek, isyan ile kamil iman bir arada bulunmazdiyoruz. Zira müminlerden tamamiyla kötülügü ve Allah´a isyanisöküp atmak mümkün degildir, muhal gibidir. Allah Teala´nin:
Onlara Allah´inayetleri okudugu zaman, imanlarini artirir.(el-Enfal, 8,2)ayetinin manasi bize göre, imanlari yakin derecesi bakimindan artar,demektir. Yahut, bu ayetten maksat, inanilacak Kur´an ayetleriindikce imanin arttigi seklinde tevil edilmistir. Hz. Peygambersallallahu aleyhi ve sellem´e imanin artip eksilmesiden sorulunca:
<evet, sokar.="" sahibiniCehennem´e="" ki="" öyle="" Eksilir,="" sokar,="" Cennet´e="" sahibini="" imanartar,=""> seklinde beyan buyurduklari hadis manasi, imanmüminin güzel amelleri sebebiyle artar, ta ki onu Cennet´e öncegötürür. Kötü amelleri irtikab etmesi sebebiyle noksanlasir, taki sahibini önce Cehennem´e, sonra da imani sebebiyle yine Cennet´egötürür, demektir. Nitekim Ehli Sünnet vel Cemaat Mezhebinindüsüncesinin geregi budur. Tasdik, insan icin kalb isidir. Yakinderecesinde kuvvet ve zaaf itibariyla artma ve eksilmeyi kabul eder.Sonra taat ve ibadet imanin meyvesi, yakinin neticesi ve kalbin irfannuru ile nurlanmasidir. Allah´a isyan degildir. Zira Allah´a isyankalbi karartir, Allah´a karsi olan sevgiyi zayiflatir. AllahTeala´dan afiyet ve güzel bir akibet isteriz. (İmam Azam Fikh-iEkber Aliyyul Kari ŞerhiSf. 160-163/Yunus Vehbi Yavuz)</evet,>
Bu konuda, imanin asli vehakikati hakkindaki görüs ayriligina dayannan farkli görüslervardir. Amel, imandandir; amel ve taat, imanin hakikat vemahiyetine dahil olan bir cüzdür kanaatinda olarak artma eksilmekabul edecegi asikardir. Cünkü imandan bir cüz olan salih amellerarttikca, tasdik ve amelden tesekkül eden imanin tamami da süphesizartmis olacaktir. Bu bakimdan; imanin artma ve eksilme meselesi,amelin imandan bir cüz olup olmadigi konusundan dogan birproblemdir. İki konu arasinda siki irtibat vardir, denilmistir. Bukanaatta olanlar; Hariciler ile, Mutezile ve itikadda bazi Mutezilegörüslere yakin sayilan Şia mezhebleridir. Bunlara göre, amel vetaat imanin hakikatina dahil bir cüz, hatta asli rükün oldugundan;zaman icinde amel ve taat arttikca iman da artar. Günahlar veisyanlarla da iman eksilir, hatta bazan yok olur. Amel ve taatlarinimanin aslindan degil kemalinden sayildigi, Ehli Sünnet alimlerincekabul ve ispat edilmis, Mutezile ve Haricilerin zikredilen mezheblerikesin delillerle red ve cerhedilmistir.
Yukarda aciklanan vedelilleri de etraflica kaydedilen Ehli Sünnet mezheb ve alimlerinincumhuruna göre imanin hakikati ve asli rüknü; kalpteki iz´anderecesine ulasan tasdiktir. Amel ve taatlar ise, imanin aslindandegil, kemalindendir. Bu manadaki imanda; inanilan esaslar icmaliveya tafsili olarak bir bütün oldugundan, imanin hakikati artma veeksilme kabul etmez. Ancak daha kuvvetli veya daha zayif olmasisözkonusu olabilir. Bu sebeble Ehli Sünnet alimleri söyledemislerdir: İmanin hakikati ve mahiyeti, ne artar ne de eksilir,cünkü iman; a. Mü´minün bih denilen iman edilecekseyler bakimindan da, b. Asli ve hakikat bakimindan da fazlalik venoksanlik kabul etmez. Halbuki amel ve taatlar, tabiati ve keyfiyetiitibariyle zaman icinde günbegün artis gösterir. Kalpteki tasdikise, o haliyle bakidir. Esas itibariyle keyfiyeti malum olan böylebir tasdikte bir degisiklik olmaz. Cünkü iman da aslolan tasdik,inanilacak seylere iz´an ve kabul ile tereddütsüz inanmaktir. İmanve tasdikin kesbi ve ihtiyari olusundan maksat budur. Zira tasdik, busekilde kesin ve tereddütsüz olmazsa, o tasdik degil,tasavvurdur, zandir. Zan ve süphe ise, kesin imanlabagdasmaz. Bu esasa göre Şer´i iman; ne asli ve hakikati ve ne detaaluk ettigi seyler bakimindan fazlalik ve noksanlik kabul etmez.
İmam-i Azam Ebu Hanife (r.h.a); İman ne artar, ne de eksilir.Cünkü imanin fazlaligi, ancak küfrün azalmasini; imanin azalmasida, ancak küfrün artmasini tasavvur etmek suretiyle anlasilir. Buise, bir sahsin bir anda hem mü´min, hem de kafir olmasinigerektirir. Bu hüküm batildir, gecersizdir. Cünkü mü´minhakikaten mü´mindir. Mü´minin imaninda sek süphe bulunmaz.Nitekim kafirin de küfründe terreddüdü yoktur demekte ve buhususta delalet eden (yukarda zikrettigimiz manadaki) ayetlerizikretmektedir (Ehli Sünnet ve Aliyyu´l Kari Şerhi, s. 78).
İman,taaluk ettigi mü´menun bih (inanilacak seyler) bakimindan daartmaz, eksilmez. Cünkü iman edilmesi gereken hususlar, RasulullahHz. Muhammed (s.a.s)´in getirdigi ilahi esaslarin tamamidir.Bunlarin hepsine inanmak farzdir. Bazisina inanilir, bazisinainanilmazsa (veya alay konusu yapilirsa) buna iman denmez.
El-Enfal suresinde gecen;Allah´in ayetleri onlara okudugu zaman imanlari artar (8/2)mealindeki ayet-i kerimede artacagi bildirilen imanin kemali olduguifade edilir. İmam-i Azam, bu artmayi söyle aciklar: Ashab-iKiram Asr-i Saadette, Hz. Peygambere ve Kur´an-i Kerim´e , esasitibariyle icmalen (topluca) iman etmislerdir. Sonra farz kilinan birhükmün gelisini bir baska farz veya vacib hüküm takip ettikce,onlar da, yeni hükümlere iman etmekte idiler. Yeni hükümlereinaniyorlar, ayrica icmalen anlatilanlar tafsil edilip aciklandikcaonlara da inaniyorlar, böylece imanlari da fazlalasiyordu.
Dolayisiyla imanedilmesi gereken ser´i hükümler arttikca, iman da artar. Bu ise,Peygamber (s.a.s)´in asrindan baska bir zaman icin düsünülemez.Bu ayet söyle de te´vil edilmistir: İman ve tasdik sabit ve daimolmak, her an iman üzerine bir ziyadeliktir. Yani, zamanin artmasiile iman da bu manada artmis olur. Cünkü iman, imanla kaim olan biraraz, bir sifattir. Ancak emsalinin yenilenmesi suretiyle varlik vedevamlilik arzeder. Zira bir araz iki zamanda baki olmaz. İmaninartmasi, bereket ve tesirinin artmasi, nurunun parlamasi ve kalbicindeki ilahi isigin kuvvetlenip artmasi anlamina da gelir.
Sözün özü sudur: EhliSünnet´e ve Muhakkik alimlerin cogunluguna göre iman; hakikati vetaalluk ettigi seyler bakimindan, fazlalik ve noksanlik kabul etmez.İmanda ziyade ve noksandan maksat; imanin kuvvetli veya zayif olmasidemektir. Bir müslümanin imani, bu manada, daha kuvvetli veya dahazayif olabilir. Nitekim, mesela müslümanlardan herhangi birininimaninin, Rasulullah (s.a.s) Efendimizin imani veya Hz. Ebu Bekir(r.a)´in imani kadar tahkik ve yakin bakimindan kuvvetliolmadiginda, ittifak, hatta icma vardir. Mesela , peygamberlerin,Allah Teala´ya ve Meleklere imandaki tasdik ve yakini ümmettenbirinin tasdiki ve yakini gibi degildir.
İmam Fahreddin er-Razi´yegöre; tasdikte aranan yakinin üc derecesi vardir. Bunlar;ilme´l-yakin, ayne´l-yakin ve hakka´l-yakin´dir. Ücüncüsü ikincinden, ikincisi de biricisinden daha kuvvetli ve yüksektir. Buyakin derecelerine göre, bir müslümanin imani digerlerinden dahakuvvetli veya zayif olabilir. İman kuvvetinde hakka´l-yakinderecesine ulasmak; peygamberlere, ilim sahibi evliyaullaha veilmiyle amil, büyük alimlere mahsustur. Bu esasa göre; imaninkelaminden sayilan amel ve taat (salih amel ve ibadetler)´in fazlaolmasi, imana kuvvet; eksik olmasi ise zayiflik verir.
Önemli bir husus dasudur:
Şayet amel imaninhakikatindan bir rükün olsaydi, büyük günah isleyen asimüslümanlarin iman dairesinden cikmalari ve tekfir edilmelerigerekirdi. Bu ise, cogunlugu avam olan ve bir büyük günahislemekten kurtulamayan, ama kalbi imanla mutmain olarak Rabbinin afve magfiretinden ümidini kesmeyen milyonlarca müslüman icin, cokaci bir son, cok kati ve tehlikeli bir hüküm oludu. Halbuki EhliSünnet alimlerine göre; yanilip islenen büyük bir günah,sahibini imandan cikarmaz ve onu küfre sokmaz. Ancak islenen günahihelal saymamak, onu hafife veya alaya almamak sarttir. Nitekim Asr-iSaadetten günümüze kadar, asi müslüman sayilmis iseler de,isledikleri büyük günahlardan dolayi -tevbe etmeseler dahi-,mü´min ve ehli kible sayilarak tekfir edilmemislerdir. Bu gibilerölünce, namazlari kilinmis, kendileri icin dua ve istigfardabulunulmus ve müslüman mezarligina gömülmüslerdir. O haldekebire sahibi asi müslümanlarin mü´min olduklarinda, ölüncekendilerine müslüman muamelesi yapilmasi gerektiginde icma vadir.
Sonuc olarak su gercegide iyi bilmek gerekir ki; hakiki imana sahip gercek mü´min olandan(ergec) Cennete girmek mümkün olmamakta ise de; Allah´in rizasinikazanarak Cehennem azabindan kurtulmak ve Cennete girerek ebedisaadete ermek te, ancak, yakini imanla beraber, Allah Teala´yahakkiyla ibadet etmek ve salih amel islemekle mümkün olacaktir.Allah´in rahmet ve magfireti, takva sahibi olan gercekmü´minlerledir. (Şamil İslam Ansiklopedisi Ct. 3. Sf.149.150/Heyet)
İMAN ARTMAZ EKSİLMEZ
(Gök ve yer ehlininimani ne artar, ne eksilir.)
Gök ehlinden kasit,meleklerle cinlerdir. Yer ehlinden maksat, peygamberle, veliler, iyive kötü müminlerdir.
İman, iman edilen seyleracisindan artmaz ve eksilmez. Zira tasdik, gerceklesmis seklindeolmazsa zan ve tereddüt mertebesinde olur. Zan ise inanc makamindabir sey ifade etmez. Bu konuda Allah Teala söyle buyuruyor:
Zira zan, gercegiifade etmez.(Necm, 53/28).
İsin dogrusu İmamRazi´nin de dedigi gibi, iman yönünden degil tasdikin asliyönünden artma ve eksilme kabul etmez. Zira dinin olgunlugundaoldugu gibi yakin ehlinin mertebeleri muhteliftir. Nitekim AllahTeala bu konuya söyle isaret buyuruyor:
İbrahim: Rabbim, banaölüleri nasil dirilttigini göster, demisti. Allah da: İnanmadinmi? buyurdu. İbrahim: Evet, lakin kalbimin tatmin olmasi icin,dedi.(el-Bakara, 2/260).
Zira aynel-yakinmertebesi, ilmel-yakin mertebesinden daha üstündür. Bu sebeble,haber, bizzat görmek gibi degildir, buyurulmustur. Her ne kadarbazilari, <eger artmazdi="" yakinim="" acilmasaydi,="" perde=""> demislersede bu söz, görme aninda yakinin artmasina aykiri degildir. Mesela,Kabe´yi giyaben bilen ile bizzat görenin bilgisi gibi. Bizzatgörenin bilgisi aynel-yakindir. Giyaben bilenin bilgisi ise,ilmel-yakindir. Buna göre, imanda artma ve eksilmeden maksat,kuvvetlilik ve zayifliliktir. Zira günesin dogdugunu tasdik etmek,bu alemin sonradan yaratilmis oldugunu tasdik etmekten dahakuvvetlidir. Bunlar, tasdik edilen noktasinda her ne kadar müsaviiseler de, kuvvet ve zaaf bakimindan esit degillerdir. Biz kesin birsekilde biliriz ki, bütün ümmetin fertlerinin imani, Hz. Peygambersallallahu aleyhi ve sellem´in imani gibi, yahut Hz. Ebu Bekir´inimani gibi degildir. Bu husus, Hz. Peygamber´den rivayet edilen suhadisin manasidir:</eger><hz. gelir.="" imanindanagir="" mümünlerin="" bütün="" imani="" Bekir´in="" Ebu="" tartilsa,="" kefeyekonarak="" öbür="" da="" diger="" konsa,="" kefeye="" bir="" Bekir´inimani,="">
</hz.>
Buradaki imanin agirgelmesi, imanin semereleri bakimindan degil, Allah´i gercektentanimasi, yakininin üstünlügü, kalbinin vakari ve imaninin sebatibakimindandir; İman semereleri ve ihsan bakimindan degildir. Cünküiman ehli insanlarin fertleri; taatlerin coklugu ve isyanin azligibakimndan muhteliftir. İkan sifatinda ve iman vasfinda imanin aslibaki olmakla beraber noksanlik mertebesinde de durum aksinedir.Bilenler arasinda ihtilaf görünüstedir.. esasta degildir.
Bu sebeble <el-hulasa>adli kitabta belirtildigine göre, İmam Muhammed rahimehullah söyledemistir: <bir diyebilir.="" ettim="" iman="" de="" ben="" ettiklerine="" Cebrailaleyhisselam´in="" Lakin,="" görürüm.="" cirkin="" demesini="" gibidir="" aleyhisselam´inimani="" Cebrail="" imanim="" benim="" kimsenin,="">Bunun sebebi de, birinci söz, her yönden onun imaninin Cebrailaleyhisselam gibi oldugunu hatira getirir. Halbuki durum böyledegildir. İki iman arasinda fark vardir. </bir></el-hulasa>
İmam Azam, <el-vasiyye>adli kitabinda söyle diyor: <son da="" bir="" de=""
</son></el-vasiyye>
O kimseler ki Allah´ive paygamberini inkar ederek kafir oldular, Allah ilepeygamberlerinin arasini ayirmak isterler ve peygamberlerin birkismina inaniriz, bir kismini inkar ederiz, derler. Ve böyleceimanla küfür arasinda orta bir yol tutmak isterler. İste bunlargercekten kafirdirler.(Nisa, 4/150-151).
<Ümmet-i Muhammedicinde Allah´a karsi isyanda bulunanlarin hepsi gercektenmümindirler, kafir degillerdir.>
İmam azam bu sözü ileAllah´a karsi isyanin imana zid olmadigina isaret etmistir. NitekimEhli Sünnet vel Cemaat mezhebinin görüsü de böyledir.Haricilerle Mutezile ise bu görüse muhaliftirler. Onlara göre,Allah´a isyan ile iman birarada bulunamazlar. Biz ise bu durumuimanin kemaline hamlederek, isyan ile kamil iman bir arada bulunmazdiyoruz. Zira müminlerden tamamiyla kötülügü ve Allah´a isyanisöküp atmak mümkün degildir, muhal gibidir. Allah Teala´nin:
Onlara Allah´inayetleri okudugu zaman, imanlarini artirir.(el-Enfal, 8,2)ayetinin manasi bize göre, imanlari yakin derecesi bakimindan artar,demektir. Yahut, bu ayetten maksat, inanilacak Kur´an ayetleriindikce imanin arttigi seklinde tevil edilmistir. Hz. Peygambersallallahu aleyhi ve sellem´e imanin artip eksilmesiden sorulunca:
<evet, sokar.="" sahibiniCehennem´e="" ki="" öyle="" Eksilir,="" sokar,="" Cennet´e="" sahibini="" imanartar,=""> seklinde beyan buyurduklari hadis manasi, imanmüminin güzel amelleri sebebiyle artar, ta ki onu Cennet´e öncegötürür. Kötü amelleri irtikab etmesi sebebiyle noksanlasir, taki sahibini önce Cehennem´e, sonra da imani sebebiyle yine Cennet´egötürür, demektir. Nitekim Ehli Sünnet vel Cemaat Mezhebinindüsüncesinin geregi budur. Tasdik, insan icin kalb isidir. Yakinderecesinde kuvvet ve zaaf itibariyla artma ve eksilmeyi kabul eder.Sonra taat ve ibadet imanin meyvesi, yakinin neticesi ve kalbin irfannuru ile nurlanmasidir. Allah´a isyan degildir. Zira Allah´a isyankalbi karartir, Allah´a karsi olan sevgiyi zayiflatir. AllahTeala´dan afiyet ve güzel bir akibet isteriz. (İmam Azam Fikh-iEkber Aliyyul Kari ŞerhiSf. 160-163/Yunus Vehbi Yavuz)</evet,>