SuStuM
Suskunluğun misafiri olmaktan haz alıyor yüreğim!
Musalla taşındaki cesedin suskunluğu kadar suskunum
Konuşmalara küstüm! Gemilerim artık kendime yol alıyor
Her zaman her yerde her istenileni anlatamıyorum
Kime, neyi, nasıl ispatlayacaksın! o halde suskunluğun elini tutuyorum
Merhem tutmaz öyle yaralarım var ki! Konuşamıyorum
İçime atıp susuyorum
Kurşun geçmez şartlanmış beyinlere söz geçiremiyorum
Sayfalarca susuyorum
Kelimelerimin dinlenmeye en çok muhtaç olduğu anlarda,
Beni anlayacak bana derman olacak birini aradığımda,
O çok (boş) konuşanlar kaçıyor
Sokağımın gece yarısı suskunluğa terk edildiği gibi,
Bende yüreğimi suskunluğun kucağına bırakıyorum
Konuştuğum zaman mahkûm,
Sustuğum zaman zanlı muamelesi görüyorum
Ne yapacaksın, kime gideceksin
Anlamsız konuşmalardan kendime sığınıyorum
Zor olanı tercih ettim sustum
Boğazıma dizilmiş sözcükleri söylemeden, haykıramadan, içime atarak
Bir bilseler susan birinin gözlerinde çuvallar dolusu kelime olduğunu,
Ve yine bir bilseler söz tükenmişse en güzel cevabın susmak olduğunu
Tarif edemediğim acıları,
Hayal kırıklıklarımı susuşlarımla örtüyorum
Yüreğimin en ücra köşelerine inen zehirli oklardan
Canım çok yandı!
Konuşursam;
Kırmaktan, kırılmaktan,
Gözyaşlarımı tutamamaktan
Kelimeleri yan yana getirememekten,
Yaralı kelimeler sunmaktan korkuyorum
Geri alınmayacak kelimeler adına; ağzımın sürgüsünü çektim!
Şuan boğazımda düğümlenen kelimeleri çarmıha germekle meşgulüm
Sustum
Ben sustukça suskunluğumun üstüne düşman gibi sözcükler yağsa da
İncitseler de beni, artık vakit susma vaktidir
Korkup kaçtı,
Suçunu kabul etti,
Haksız olduğunu kabullendi diyecekler
Desinler Dudağım mühürlü!
Duygularım susuşlarımda saklı kalacak
Yıllardır biriktirdiğim hiç kullanılmamış kelimelerimi
Devren satılığa çıkarıyorum İlan verdim!
Alan olmazsa kalbimin morgunda biriktireceğim
Sahi, her susan haksız mıdır?
Belki de her Suskunluğun arka planında ciltler dolusu anlamlar vardır
Kim bilir!
Ve bir gün Söylenmemiş cümlelerimi zulama koyup gideceğim bu şehirden
Varsın kaçtı desinler
Susacağım!
Derin denizleri her rüzgâr dalgalandıramaz
Mehmet Orhan Durdu.....
Suskunluğun misafiri olmaktan haz alıyor yüreğim!
Musalla taşındaki cesedin suskunluğu kadar suskunum
Konuşmalara küstüm! Gemilerim artık kendime yol alıyor
Her zaman her yerde her istenileni anlatamıyorum
Kime, neyi, nasıl ispatlayacaksın! o halde suskunluğun elini tutuyorum
Merhem tutmaz öyle yaralarım var ki! Konuşamıyorum
İçime atıp susuyorum
Kurşun geçmez şartlanmış beyinlere söz geçiremiyorum
Sayfalarca susuyorum
Kelimelerimin dinlenmeye en çok muhtaç olduğu anlarda,
Beni anlayacak bana derman olacak birini aradığımda,
O çok (boş) konuşanlar kaçıyor
Sokağımın gece yarısı suskunluğa terk edildiği gibi,
Bende yüreğimi suskunluğun kucağına bırakıyorum
Konuştuğum zaman mahkûm,
Sustuğum zaman zanlı muamelesi görüyorum
Ne yapacaksın, kime gideceksin
Anlamsız konuşmalardan kendime sığınıyorum
Zor olanı tercih ettim sustum
Boğazıma dizilmiş sözcükleri söylemeden, haykıramadan, içime atarak
Bir bilseler susan birinin gözlerinde çuvallar dolusu kelime olduğunu,
Ve yine bir bilseler söz tükenmişse en güzel cevabın susmak olduğunu
Tarif edemediğim acıları,
Hayal kırıklıklarımı susuşlarımla örtüyorum
Yüreğimin en ücra köşelerine inen zehirli oklardan
Canım çok yandı!
Konuşursam;
Kırmaktan, kırılmaktan,
Gözyaşlarımı tutamamaktan
Kelimeleri yan yana getirememekten,
Yaralı kelimeler sunmaktan korkuyorum
Geri alınmayacak kelimeler adına; ağzımın sürgüsünü çektim!
Şuan boğazımda düğümlenen kelimeleri çarmıha germekle meşgulüm
Sustum
Ben sustukça suskunluğumun üstüne düşman gibi sözcükler yağsa da
İncitseler de beni, artık vakit susma vaktidir
Korkup kaçtı,
Suçunu kabul etti,
Haksız olduğunu kabullendi diyecekler
Desinler Dudağım mühürlü!
Duygularım susuşlarımda saklı kalacak
Yıllardır biriktirdiğim hiç kullanılmamış kelimelerimi
Devren satılığa çıkarıyorum İlan verdim!
Alan olmazsa kalbimin morgunda biriktireceğim
Sahi, her susan haksız mıdır?
Belki de her Suskunluğun arka planında ciltler dolusu anlamlar vardır
Kim bilir!
Ve bir gün Söylenmemiş cümlelerimi zulama koyup gideceğim bu şehirden
Varsın kaçtı desinler
Susacağım!
Derin denizleri her rüzgâr dalgalandıramaz
Mehmet Orhan Durdu.....