ÜNIVERSITE CEPTE HAFIZLIK HEDEFTE
Biz onları liseye başladıkları yıllardan tanıdık. Gözlerindeki ışıltıyı çok sevdik. Dedik ki bunlar alır ellerine dünyayı tespih gibi oynarlar. Yanıltmadılar bizi. Çok başarılı bir lise hayatından sonra üniversiteye yerleştiler, güzel bölümler kazandılar. Ama dedik ya durmaz bu civanlar. Şimdi hafızlık yapmaya başladılar. Aşkla, şevkle, gayretle... O mu bu mu diyenlere hem o hem bu dercesine. Ya da şöyle: Dünyayı da kazanırız, esas hayatı da olması gereken yere koyarız. Klişelerin değil gönlümüzün götürdüğü yere gideriz. Üniversite cepteyse hedefe hafızlığı dikeriz. Hani hep deriz ya üçüncü yolu bulmalı insan. İşte size üç güzel kardeşimizin örnek alınası üçüncü yolu, buyrun.
Çağrı Akalın, Enes Koşar ve İbrahim Ceylan.
Üçü de 18 yaşında. Üçü de zeki, başarılı ve ebedî gençlik yolunda dert dolu. Üçü de geçici gündemlerden ziyade seçici gündemlerin peşinde; üçü de şen şatır, hayat dolu ve idealist.
Lise yıllarında Üsküdardaki Fatihan Yurdunda kalıyorlardı, ayda bir kez gerçekleşen konferanslar vesilesiyle ile görüşüyorduk kendileri ile.
Yurtta kaldıkları süre boyunca örgün eğitimin yanında farklı sosyal alanlardan da güzel eğitimler aldılar, manevi müktesebatlarını geliştirme anlamında ciddi bir çaba içinde oldular. Birbirlerini hayır adına birçok konuda desteklediler ve sonunda içinde bulundukları güzel atmosferlerin, güzel insanların etkisiyle üniversiteye başlamadan hâfız olmalıyız şeklinde bir niyet, hedef düştü kalplerine.
Bu niyetle üniversite sınavına girdiler önce ve oldukça başarılı neticeler elde ettiler. Biri Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü, diğeri Şehir Üniversitesi Hukuk bölümünü, bir diğeri de Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü kazandı.
Üniversiteye kayıtlarını yaptırdılar ve ardından da hedeflerine ulaşabilmek için bir seneliğine okullarını dondurdular.
Üçü de şu an özel bir kursta hâfızlık eğitimi alıyorlar, sıkı bir disiplin eşliğinde gönüllerindeki murada doğru yol alıyorlar.
Geçtiğimiz ay kendileriyle ile bir araya geldik, hikayelerini uzun uzun dinledim. Hâllerine gıpta ettim, yapmış oldukları bu özel tercihten dolayı kendilerini tebrik ettim.
Hâfızlıklarını tamamlayıp üniversiteye dönmeyi, eğitimlerini en güzel şekilde devam ettirmenin yanı sıra uluslararası projelerde yer almayı, GENÇ vesilesi ile özellikle Afrikaya gitmeyi, sivil toplum çalışmalarında aktif olarak yer almayı planladıklarını söylediler...
Allah bahtlarını açık etsin.
İnsan bazı şeyleri başaramaz ya da iradesinin hakkını vermediği için tembelliğe düşer, sonrasında elinde kalan seçenekler içinde mecburen kendisince bir yol tutar, bu genellikle karşılaştığımız bir durumdur. Fakat bir şeyleri başardığınız hâlde idealleriniz için farklı yollar tutmak her zaman kolay olmuyor. Bu anlamda bu üç GENÇ kardeşimizin üniversiteyi kazanıp (cebe koyup) hafızlığa uzanan hedefleriyle ilgili güzel hikayelerini sizlerle de paylaşmak isteriz. Buyrun birlikte okuyalım...
Babam Oğlum Dönüp Arkana Bakma Dedi!
Enes Koşar
Biz hafızlığa birilerinin vesilesiyle başladık. İnşallah birileri de bizim vesilemizle başlar hafızlığa. İnşallah üniversiteli hafızların, birilerinin zorlamasıyla değil de kendi isteğiyle sadece Allah rızası için hafızlık yapan genç yüreklerin sayısı artar.
Seni tanıyabilir miyiz Enes?
19 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Malatyada doğdum. İlk ve ortaokulu Malatyada okudum. Sade ve sıradan bir çocukluk geçirdim. Hayatıma canlılık ve heyecan katan fikirlerimi, dünyaya bakışımı değiştiren İstanbula ilk gelişim 8. sınıfta katıldığım bir öğrenci kampı vesilesiyle oldu. Kampta tanıştığım Abdulkerim Koçdoğan abi, istersem liseyi İstanbulda okuyabileceğimi ve yeni yeni oluşan Fatihan Projesine dahil olabileceğimi söyledi. Kamp bitmeden sınav sonuçları açıklandı. Puanım Malatya Fen Lisesine ucundan yetiyordu. Tabii ben de o aralar kararsızım. İstanbulda ailemden arkadaşlarımdan uzakta mı okusam yoksa memleketim Malatyada mı? Birileri babama oğlun Malatyada Fen Lisesi okuyabilecekken niye gitsin de elin İstanbulunda okusun? Fen Lisesi iyidir demiş. Bize de mantıklı geldi. Yazdık ilk sıraya. Neyse tercihler açıklandı. Tutturamamışım. Öyle olunca ikinci sıradaki Malatya Anadolu Lisesine gittim. Lise 1i zorla da olsa orada okudum. Okulu sevemedim, arkadaş ortamı da kötüydü, derslerim de pek iç açıcı değildi. Yani bir de tam ergenlik çağımız... Ben de iyice kendimi bırakmıştım. Öyle sokak serserisi felan olmadım da hani dışarıda telefonla sesli müzik dinlemişliğim veya çakma Rayban gözlüklerle arkamda saçma bir manzara değişik bir oturuş tarzıyla çekilmiş birkaç fotoğrafım vardı ne yazık ki. Babam da bu durumu farkedince aldı beni karşısına Oğlum sen burada adam olamayacaksın. Seni İstanbula gönderelim mi? Orada okumak ister misin? dedi. Ben de dünden hazırdım zaten. Hemen kabul ettim geldim İstanbula. Yani aslında ben İstanbula ADAM olabilmek için geldim.
İstanbulda Fatihan Çamlıca yurdunda kaldım. Lise 2yi Ümraniye Anadolu Lisesinde sayısal sınıfta okuduktan sonra Çağrı Bey Anadolu Lisesine geçtim ve lise 3 ve 4ü orada TM (eşit ağırlık) sınıfında okudum. Derken sınava girdik. Böylece sınav dönemi de bitmiş oldu. Elhamdülillah istediğim Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi bölümünü kazandım.
Yurt hayatı nasıldı?
Yurt demek; samimiyet demek, arkadaşlık demek, paylaşmak demek... Öncelikle bizim kaldığımız Fatihan Yurdunda öğrenci sayısı az olduğu için çok sıcak ve samimi bir ortam vardı. Mesela bizim dönem 8 kişiydi. Sayı böyle olunca aradaki ilişkiler de daha sağlam oluyordu. Hep birlikte bir seyler yapabilmemiz dostluğumuzu pekiştirdi. Tüm öğrenciler belli bir başarı sağlamış olarak ve mülakatı geçerek yani seçilerek alınmıştı. Bunun bilincinde olan belletmenler de öğrencilerle daha yakından ve daha samimi bir şekilde ilgilenirdi. Bizlerin, kendimizi geliştirebilmemiz için konferanslarla sohbetlerle ve daha farklı faliyetlerle dolu bir programımız vardı. Mesela çoğu hafta sonu ya sohbet olur ya da bir konuşmacı gelir konuşurdu. Herkesin elinde küçük not defterleri... Kuranı Kerim dersleri, kitap okuma kulübü, yabancı dil dersleri, Osmanlıca dersi, ney dersi, ebru dersi, halısaha turnuvası... Yani maddi manevi bereketli bir yurt hayatı geçirdik elhamdülillah.
Hafızlık süreci ne zaman başladı? Ne zaman konuştunuz?
Benim hafız olma niyetim çok küçük yaşlardan beri vardı. Babamın hafız olması, geceleri beni Kurân okuyarak uyutması, annemin her hafızlık lafı geçtiğinde gözlerinin içi parlayarak oğlum, inşallah senin de hafızlığını görmem nasip olur tarzındaki konuşmaları şüphesiz bu isteğin oluşmasında etkili oldu. Hafız olmayı çok istiyordum ama okuldan dolayı 1-2 senelik bir boşluk bulamıyordum. Bu yüzden ümidim kırılmaya başlamıştı. Derken yıllar geçti İstanbula geldim. Yurtta Kuranla daha çok içiçe olmaya ve Kuranı daha çok okumaya ve dinlemeye başladım. Arkadaşlarla Şu abi de ne güzel okudu be! Biz de okuyabilir miyiz? İlerde biz de hafız olabilir miyiz acaba? gibi konuşmalar, bize yaptırılan ezberler hafızlık niyetimi tazeledi. Bir de aynı bizim gibi üniversiteyi dondurup hafızlık yapan bir abi olduğunu öğrenince biz de yaparız o zaman dedik ve lise 4ün sonlarına doğru dört kişi kesin kararımızı verdik. Üniversiteyi kazanacağız ve okulu dondurup hafızlık yapacağız. Üniversite sonuçları açıklandığı gün hemen arkadaşları aradım. Beyler sözümüzden dönmek yok. Başlıyoruz değil mi hafızlığa? dedim. Bir arkadaş bazı nedenlerle bize katılamadı. Üç kişi o anki yurt müdürü Akif abiyle görüştük. Zaten niyetimizi önceden biliyordu. Etkileyici bir konuşmanın ardından bizi tebrik etti. Bizim için bir kurs ayarladı ve kısa zaman sonra başladık hafızlığa.
Tercihlerinizi yaparken hangi duygular vardı içinizde?
Biraz korku. Ya yapamazsam ya bitiremezsem. Hem sene kaybım olurdu hem de bir işi becerememenin ezikliği. Bu vesveseleri ailemin yardımıyla atlattım. Bu zor zamanlarda annem ve babam oğlum sakın dönüp de arkana bakma. Sen doğru bir şey yaptın. Hafızlığa başlamana Boğaziçini kazanmandan daha çok sevindik. Allah muvaffak eder inşallah. Asıl kazanç ahiret kazancıdır. Sen bu yolda devam et. gibi vesveseleri ortadan kaldıran konuşmalarla içimi ferahlattılar.
Bir de kafamı karıştıran tam olarak cevaplayamadığım sorular vardı. Hani hafızlığa başlıyoruz ama bu iş nasıl işler? Sistem nasıl? Ne kadar sürecek? Bir senede bitirebilecek miyiz? Çok zorlanacak mıyız? Hiç bir şey bilmiyoruz. Ama işin içine girdikçe her soru yavaş yavaş cevabını bulmaya başladı. Artık ne yaptığımızı ve ne yapacağımızı daha iyi farkeder olduk.
Üç kişi olmamızın da çok faydası oldu. Birbirimizi destekleyerek beraber yol aldık. Mesela birimiz hafızlıkla ilgili güzel bir söz veya hadis okursa hemen diğerlerine de bunu okur. Böyle olması da bizim gayretimizi artırıyor tabi ki.
***8203;Memnun musun süreçten? Nasıl gidiyor?
Şu an yeni bir tura başladık. 6 ile gidiyoruz. Yeni tur? 6 ile gitmek? bilmemek ayıp değil canım. Hemen kısaca açıklayayım. Mesela 1 ile gitmek demek her cüzün son sayfasını ezberlemek demek. 30 cüzün tamamının son sayfalarını ezberlediğinizde bir turu bitirmiş oluyorsunuz. Eski bir Osmanlı klasiği.
Allaha şükür şu an çok büyük bir sıkıntı yok. İlk haftalara göre daha çok zorlanıyoruz ama ezberlediğimiz sayfalar arttıkça memnuniyetimiz ve gayretimiz de artıyor.
Kolay mı zor mu? Yapamama ihtimalin var mı?
Süre sıkıntısı olmasa yani mesela iki yılda bitirecek olsanız çok zorlanmazsınız. Bizim sadece bir yılımız olduğu için ister istemez zorlanıyoruz ama bu sürekli devam eden bir zorluk değil. Bazen çok kolay ezberlerken bazen de saatler geçiyor yarım sayfa ezberleyemiyorum. O anki psikolojiye ve sayfanın zorluğuna göre değişiyor. Bence mesele sabır ve devamlılık. Zor da olsa kolay da olsa ipin ucunu bırakmadan devam etmek gerekiyor.
Yapamama ihtimaline gelince elbette ki öyle bir ihtimal var. Çünkü daha işin başında sayılırız. İlerde ne olacak? Pes mi edeceğim? Çok fazla zorlanıp bırakacak mıyım? Allah bilir. Şu an için bana düşen elimden geleni yapmak, az veya çok ezberlemeye devam etmek.
Başarısız olursan kendini suçlar mısın?
Neden başarısız olduğuma bağlı. Mesela çok uğraştığım gayret gösterdiğim halde yapamıyorsam benim kapasitem bu kadarmış, yapacak bir şey yok derim. Ama keyfimden, sıkıldığımdan başarısız olmuşsam o zaman kendimi suçlarım.
Böyle bir tercihi diğer arkadaşlara da tavsiye eder misin?
Tabii ki hafızlık güzel. Mükafatı bol. Maddi manevi bereket vesilesi ama bunların yanında gerçekçi olmak gerekirse zor ve uğraştırıcı. Eğer bu işe gerçekten gönül vermeden ve sağlam bir niyetle başlanılmazsa bu zorluk karşısında pes edilebilir. O yüzden hafızlık yapmayı düşünen arkadaşların özellikle kısa bir zaman diliminde bitirmeyi düşünüyorlarsa kendilerini ağır bir tempoya hazırlamaları gerekir. Mesela ilk zamanlarda değil de biraz daha sayfa sayısı arttıkça günde 10-12 saat çalışacaklar. Kimi zaman ezber yapamayacaklar. Benden olmaz diyecekler. İşte bu gibi durumlarda kendilerine çalışma gayreti veren niyetleri olacak. Zaten hafızlık kolay olsaydı herkes hafız olurdu.
Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?
Biz hafızlığa birilerinin vesilesiyle başladık. İnşallah birileri de bizim vesilemizle başlar hafızlığa. İnşallah üniversiteli hafızların, birilerinin zorlamasıyla değil de kendi isteğiyle sadece Allah rızası için hafızlık yapan genç yüreklerin sayısı artar.
Biz onları liseye başladıkları yıllardan tanıdık. Gözlerindeki ışıltıyı çok sevdik. Dedik ki bunlar alır ellerine dünyayı tespih gibi oynarlar. Yanıltmadılar bizi. Çok başarılı bir lise hayatından sonra üniversiteye yerleştiler, güzel bölümler kazandılar. Ama dedik ya durmaz bu civanlar. Şimdi hafızlık yapmaya başladılar. Aşkla, şevkle, gayretle... O mu bu mu diyenlere hem o hem bu dercesine. Ya da şöyle: Dünyayı da kazanırız, esas hayatı da olması gereken yere koyarız. Klişelerin değil gönlümüzün götürdüğü yere gideriz. Üniversite cepteyse hedefe hafızlığı dikeriz. Hani hep deriz ya üçüncü yolu bulmalı insan. İşte size üç güzel kardeşimizin örnek alınası üçüncü yolu, buyrun.
Çağrı Akalın, Enes Koşar ve İbrahim Ceylan.
Üçü de 18 yaşında. Üçü de zeki, başarılı ve ebedî gençlik yolunda dert dolu. Üçü de geçici gündemlerden ziyade seçici gündemlerin peşinde; üçü de şen şatır, hayat dolu ve idealist.
Lise yıllarında Üsküdardaki Fatihan Yurdunda kalıyorlardı, ayda bir kez gerçekleşen konferanslar vesilesiyle ile görüşüyorduk kendileri ile.
Yurtta kaldıkları süre boyunca örgün eğitimin yanında farklı sosyal alanlardan da güzel eğitimler aldılar, manevi müktesebatlarını geliştirme anlamında ciddi bir çaba içinde oldular. Birbirlerini hayır adına birçok konuda desteklediler ve sonunda içinde bulundukları güzel atmosferlerin, güzel insanların etkisiyle üniversiteye başlamadan hâfız olmalıyız şeklinde bir niyet, hedef düştü kalplerine.
Bu niyetle üniversite sınavına girdiler önce ve oldukça başarılı neticeler elde ettiler. Biri Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü, diğeri Şehir Üniversitesi Hukuk bölümünü, bir diğeri de Şehir Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü kazandı.
Üniversiteye kayıtlarını yaptırdılar ve ardından da hedeflerine ulaşabilmek için bir seneliğine okullarını dondurdular.
Üçü de şu an özel bir kursta hâfızlık eğitimi alıyorlar, sıkı bir disiplin eşliğinde gönüllerindeki murada doğru yol alıyorlar.
Geçtiğimiz ay kendileriyle ile bir araya geldik, hikayelerini uzun uzun dinledim. Hâllerine gıpta ettim, yapmış oldukları bu özel tercihten dolayı kendilerini tebrik ettim.
Hâfızlıklarını tamamlayıp üniversiteye dönmeyi, eğitimlerini en güzel şekilde devam ettirmenin yanı sıra uluslararası projelerde yer almayı, GENÇ vesilesi ile özellikle Afrikaya gitmeyi, sivil toplum çalışmalarında aktif olarak yer almayı planladıklarını söylediler...
Allah bahtlarını açık etsin.
İnsan bazı şeyleri başaramaz ya da iradesinin hakkını vermediği için tembelliğe düşer, sonrasında elinde kalan seçenekler içinde mecburen kendisince bir yol tutar, bu genellikle karşılaştığımız bir durumdur. Fakat bir şeyleri başardığınız hâlde idealleriniz için farklı yollar tutmak her zaman kolay olmuyor. Bu anlamda bu üç GENÇ kardeşimizin üniversiteyi kazanıp (cebe koyup) hafızlığa uzanan hedefleriyle ilgili güzel hikayelerini sizlerle de paylaşmak isteriz. Buyrun birlikte okuyalım...
Babam Oğlum Dönüp Arkana Bakma Dedi!
Enes Koşar
Biz hafızlığa birilerinin vesilesiyle başladık. İnşallah birileri de bizim vesilemizle başlar hafızlığa. İnşallah üniversiteli hafızların, birilerinin zorlamasıyla değil de kendi isteğiyle sadece Allah rızası için hafızlık yapan genç yüreklerin sayısı artar.
Seni tanıyabilir miyiz Enes?
19 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Malatyada doğdum. İlk ve ortaokulu Malatyada okudum. Sade ve sıradan bir çocukluk geçirdim. Hayatıma canlılık ve heyecan katan fikirlerimi, dünyaya bakışımı değiştiren İstanbula ilk gelişim 8. sınıfta katıldığım bir öğrenci kampı vesilesiyle oldu. Kampta tanıştığım Abdulkerim Koçdoğan abi, istersem liseyi İstanbulda okuyabileceğimi ve yeni yeni oluşan Fatihan Projesine dahil olabileceğimi söyledi. Kamp bitmeden sınav sonuçları açıklandı. Puanım Malatya Fen Lisesine ucundan yetiyordu. Tabii ben de o aralar kararsızım. İstanbulda ailemden arkadaşlarımdan uzakta mı okusam yoksa memleketim Malatyada mı? Birileri babama oğlun Malatyada Fen Lisesi okuyabilecekken niye gitsin de elin İstanbulunda okusun? Fen Lisesi iyidir demiş. Bize de mantıklı geldi. Yazdık ilk sıraya. Neyse tercihler açıklandı. Tutturamamışım. Öyle olunca ikinci sıradaki Malatya Anadolu Lisesine gittim. Lise 1i zorla da olsa orada okudum. Okulu sevemedim, arkadaş ortamı da kötüydü, derslerim de pek iç açıcı değildi. Yani bir de tam ergenlik çağımız... Ben de iyice kendimi bırakmıştım. Öyle sokak serserisi felan olmadım da hani dışarıda telefonla sesli müzik dinlemişliğim veya çakma Rayban gözlüklerle arkamda saçma bir manzara değişik bir oturuş tarzıyla çekilmiş birkaç fotoğrafım vardı ne yazık ki. Babam da bu durumu farkedince aldı beni karşısına Oğlum sen burada adam olamayacaksın. Seni İstanbula gönderelim mi? Orada okumak ister misin? dedi. Ben de dünden hazırdım zaten. Hemen kabul ettim geldim İstanbula. Yani aslında ben İstanbula ADAM olabilmek için geldim.
İstanbulda Fatihan Çamlıca yurdunda kaldım. Lise 2yi Ümraniye Anadolu Lisesinde sayısal sınıfta okuduktan sonra Çağrı Bey Anadolu Lisesine geçtim ve lise 3 ve 4ü orada TM (eşit ağırlık) sınıfında okudum. Derken sınava girdik. Böylece sınav dönemi de bitmiş oldu. Elhamdülillah istediğim Boğaziçi Üniversitesi Uluslararası İlişkiler ve Siyaset Bilimi bölümünü kazandım.
Yurt hayatı nasıldı?
Yurt demek; samimiyet demek, arkadaşlık demek, paylaşmak demek... Öncelikle bizim kaldığımız Fatihan Yurdunda öğrenci sayısı az olduğu için çok sıcak ve samimi bir ortam vardı. Mesela bizim dönem 8 kişiydi. Sayı böyle olunca aradaki ilişkiler de daha sağlam oluyordu. Hep birlikte bir seyler yapabilmemiz dostluğumuzu pekiştirdi. Tüm öğrenciler belli bir başarı sağlamış olarak ve mülakatı geçerek yani seçilerek alınmıştı. Bunun bilincinde olan belletmenler de öğrencilerle daha yakından ve daha samimi bir şekilde ilgilenirdi. Bizlerin, kendimizi geliştirebilmemiz için konferanslarla sohbetlerle ve daha farklı faliyetlerle dolu bir programımız vardı. Mesela çoğu hafta sonu ya sohbet olur ya da bir konuşmacı gelir konuşurdu. Herkesin elinde küçük not defterleri... Kuranı Kerim dersleri, kitap okuma kulübü, yabancı dil dersleri, Osmanlıca dersi, ney dersi, ebru dersi, halısaha turnuvası... Yani maddi manevi bereketli bir yurt hayatı geçirdik elhamdülillah.
Hafızlık süreci ne zaman başladı? Ne zaman konuştunuz?
Benim hafız olma niyetim çok küçük yaşlardan beri vardı. Babamın hafız olması, geceleri beni Kurân okuyarak uyutması, annemin her hafızlık lafı geçtiğinde gözlerinin içi parlayarak oğlum, inşallah senin de hafızlığını görmem nasip olur tarzındaki konuşmaları şüphesiz bu isteğin oluşmasında etkili oldu. Hafız olmayı çok istiyordum ama okuldan dolayı 1-2 senelik bir boşluk bulamıyordum. Bu yüzden ümidim kırılmaya başlamıştı. Derken yıllar geçti İstanbula geldim. Yurtta Kuranla daha çok içiçe olmaya ve Kuranı daha çok okumaya ve dinlemeye başladım. Arkadaşlarla Şu abi de ne güzel okudu be! Biz de okuyabilir miyiz? İlerde biz de hafız olabilir miyiz acaba? gibi konuşmalar, bize yaptırılan ezberler hafızlık niyetimi tazeledi. Bir de aynı bizim gibi üniversiteyi dondurup hafızlık yapan bir abi olduğunu öğrenince biz de yaparız o zaman dedik ve lise 4ün sonlarına doğru dört kişi kesin kararımızı verdik. Üniversiteyi kazanacağız ve okulu dondurup hafızlık yapacağız. Üniversite sonuçları açıklandığı gün hemen arkadaşları aradım. Beyler sözümüzden dönmek yok. Başlıyoruz değil mi hafızlığa? dedim. Bir arkadaş bazı nedenlerle bize katılamadı. Üç kişi o anki yurt müdürü Akif abiyle görüştük. Zaten niyetimizi önceden biliyordu. Etkileyici bir konuşmanın ardından bizi tebrik etti. Bizim için bir kurs ayarladı ve kısa zaman sonra başladık hafızlığa.
Tercihlerinizi yaparken hangi duygular vardı içinizde?
Biraz korku. Ya yapamazsam ya bitiremezsem. Hem sene kaybım olurdu hem de bir işi becerememenin ezikliği. Bu vesveseleri ailemin yardımıyla atlattım. Bu zor zamanlarda annem ve babam oğlum sakın dönüp de arkana bakma. Sen doğru bir şey yaptın. Hafızlığa başlamana Boğaziçini kazanmandan daha çok sevindik. Allah muvaffak eder inşallah. Asıl kazanç ahiret kazancıdır. Sen bu yolda devam et. gibi vesveseleri ortadan kaldıran konuşmalarla içimi ferahlattılar.
Bir de kafamı karıştıran tam olarak cevaplayamadığım sorular vardı. Hani hafızlığa başlıyoruz ama bu iş nasıl işler? Sistem nasıl? Ne kadar sürecek? Bir senede bitirebilecek miyiz? Çok zorlanacak mıyız? Hiç bir şey bilmiyoruz. Ama işin içine girdikçe her soru yavaş yavaş cevabını bulmaya başladı. Artık ne yaptığımızı ve ne yapacağımızı daha iyi farkeder olduk.
Üç kişi olmamızın da çok faydası oldu. Birbirimizi destekleyerek beraber yol aldık. Mesela birimiz hafızlıkla ilgili güzel bir söz veya hadis okursa hemen diğerlerine de bunu okur. Böyle olması da bizim gayretimizi artırıyor tabi ki.
***8203;Memnun musun süreçten? Nasıl gidiyor?
Şu an yeni bir tura başladık. 6 ile gidiyoruz. Yeni tur? 6 ile gitmek? bilmemek ayıp değil canım. Hemen kısaca açıklayayım. Mesela 1 ile gitmek demek her cüzün son sayfasını ezberlemek demek. 30 cüzün tamamının son sayfalarını ezberlediğinizde bir turu bitirmiş oluyorsunuz. Eski bir Osmanlı klasiği.
Allaha şükür şu an çok büyük bir sıkıntı yok. İlk haftalara göre daha çok zorlanıyoruz ama ezberlediğimiz sayfalar arttıkça memnuniyetimiz ve gayretimiz de artıyor.
Kolay mı zor mu? Yapamama ihtimalin var mı?
Süre sıkıntısı olmasa yani mesela iki yılda bitirecek olsanız çok zorlanmazsınız. Bizim sadece bir yılımız olduğu için ister istemez zorlanıyoruz ama bu sürekli devam eden bir zorluk değil. Bazen çok kolay ezberlerken bazen de saatler geçiyor yarım sayfa ezberleyemiyorum. O anki psikolojiye ve sayfanın zorluğuna göre değişiyor. Bence mesele sabır ve devamlılık. Zor da olsa kolay da olsa ipin ucunu bırakmadan devam etmek gerekiyor.
Yapamama ihtimaline gelince elbette ki öyle bir ihtimal var. Çünkü daha işin başında sayılırız. İlerde ne olacak? Pes mi edeceğim? Çok fazla zorlanıp bırakacak mıyım? Allah bilir. Şu an için bana düşen elimden geleni yapmak, az veya çok ezberlemeye devam etmek.
Başarısız olursan kendini suçlar mısın?
Neden başarısız olduğuma bağlı. Mesela çok uğraştığım gayret gösterdiğim halde yapamıyorsam benim kapasitem bu kadarmış, yapacak bir şey yok derim. Ama keyfimden, sıkıldığımdan başarısız olmuşsam o zaman kendimi suçlarım.
Böyle bir tercihi diğer arkadaşlara da tavsiye eder misin?
Tabii ki hafızlık güzel. Mükafatı bol. Maddi manevi bereket vesilesi ama bunların yanında gerçekçi olmak gerekirse zor ve uğraştırıcı. Eğer bu işe gerçekten gönül vermeden ve sağlam bir niyetle başlanılmazsa bu zorluk karşısında pes edilebilir. O yüzden hafızlık yapmayı düşünen arkadaşların özellikle kısa bir zaman diliminde bitirmeyi düşünüyorlarsa kendilerini ağır bir tempoya hazırlamaları gerekir. Mesela ilk zamanlarda değil de biraz daha sayfa sayısı arttıkça günde 10-12 saat çalışacaklar. Kimi zaman ezber yapamayacaklar. Benden olmaz diyecekler. İşte bu gibi durumlarda kendilerine çalışma gayreti veren niyetleri olacak. Zaten hafızlık kolay olsaydı herkes hafız olurdu.
Son olarak eklemek istediğin bir şey var mı?
Biz hafızlığa birilerinin vesilesiyle başladık. İnşallah birileri de bizim vesilemizle başlar hafızlığa. İnşallah üniversiteli hafızların, birilerinin zorlamasıyla değil de kendi isteğiyle sadece Allah rızası için hafızlık yapan genç yüreklerin sayısı artar.