Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve babalarınızın isimleriyle çağrılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel yapın. (Hadis-i şerif; Ebu Davud, Edep 69)
İnsan adıyla çağrılır, adıyla tanınır. Dinimizde isim vermeye büyük önem verilmiştir. Yukarıdaki hadis-i şerifte görüldüğü üzere Efendimiz s.a.v. isim konusuna çok dikkat etmiştir. Sadece Cahiliye devrinden kalma kötü isimleri değil, hayvan, eşya ve mekanlarla ilgili kötü isimleri de değiştirmiştir.
İslâm öncesi Arap toplumunda insanlar kendilerini putların kulları olarak görüyordu. Abdüluzzâ (Uzza putunun kulu), Abdüşşems (Güneşin kulu) gibi birçok isim vardı. Ayrıca mana olarak kötü, küçük düşürücü ve İslâm açısından kerahet barındıran isimler de vardı. Bunlar değiştirilmiştir. Diğer taraftan farklı dillerdeki isimler mana olarak güzel ise, olduğu gibi bırakılmıştır.
Sahabeden Ebu Vehb el-Cüşemî r.a. anlatıyor:
Rasulullah s.a.v. buyurdu:
Peygamberlerin isimleriyle isimlenin. ALLAHın en çok sevdiği isimler Abdullah ve Abdurrahmandır. En sadık olanları da Hâris ve Hemmâm isimleridir. En çirkinleri de Harb ve Mürre isimleridir. (Ebu Davud; Nesaî)
Abdullah ve Abdurrahman isimlerinin ALLAHın en çok sevdiği isimler olmasının hikmeti, bu isimlerin kulluğu hatırlatması ve ALLAHın kapsayıcı isimlerini içinde barındırmasıdır. Çünkü ALLAH lafzı ALLAH Tealânın zat ismidir, bütün isim ve sıfatları içinde toplar. Rahmân ise ALLAHın cemal sıfatlarındandır ve insanların yaşamak için muhtaç oldukları bütün donanımı, rızıkları veren manasındadır.
Yine Hâris ve Hemmâm için Efendimiz s.a.v.in buyurduğu en sadık ifadesi, bu kelimelerin türetildiği kökün mana yönüyle sadakati ifade etmesindendir. Hâris çalışan, kazanan; Hemmâm ise irade eden demektir.
Buradan kıyasla müslümanlar güzel manalı kelimelerden yeni isimler yapmışlardır. Bu tür isimler evlat için anne baba tarafından yapılan bir dua gibidir. Nitekim güzel isimli bir çocuğa büyükler ALLAH ismiyle müsemma kılsın. diye dua ederler. Yani ismindeki güzellik onun huyunda, hayatında gerçekleşsin diye niyaz ederler.
Hadis-i şerifte geçen Mürre, acı demektir, Harb ise savaş demektir. Dolayısıyla bu isimler manası bakımından iyi görülmemiştir.
Rivayet edildiği edildiğine göre Hz. Peygamber s.a.v. bir torunun doğduğunu duyunca Hz. Fatıma r.anhanın evine gitti ve,
Oğlumu bana getirin, buyurdu. Getirdiklerinde,
Adını ne koydunuz, diye sordu. Hz. Ali r.a.:
Harb ismini koyduk, dedi. Hz. Peygamber s.a.v. bu ismi beğenmedi.
Onun adı Hasan olsun, dedi. Künyesini de Ebu Muhammed koydu.
Sonra da kulağına ezan ve kamet okudu. Doğumunun yedinci günü akika olarak iki koç kestirdi, sünnet ettirdi. Sonra da saçını kestirdi ve saçının ağırlığınca gümüş sadaka verdi.
Efendimiz s.a.v. doğan çocuklara güzel isim vererek bu uygulamanın herkesçe benimsenmesini, sahiplenilmesini, sünnet haline getirilmesini istemiştir.
Esma bint Ebu Bekir r.anhüma anlatıyor:
Mekkede Abdullah ibn Zübeyre hamile kalmıştım. Doğum yaklaşmıştı ki (hicret için) Mekkeden Medineye yöneldim. Kubada konakladım. Onu orada doğurdum. Bebeği alıp ALLAH Rasulü s.a.v.e götürdüm. ALLAH Rasulü s.a.v. bir hurma istedi, ağzında çiğneyerek ezdikten sonra çocuğun ağzına bıraktı. Abdullahın midesine inen ilk şey ALLAH Rasulü s.a.v.in mübarek tükrükleriydi. Sonra o hurma ile çocuğun damağını oğdu, ona Mübarek olsun diye dua etti ve Abdullah ismini verdi. Medinede müslüman bir aileden doğan ilk çocuk buydu. Müslümanlar onun doğumuna çok sevindiler. Çünkü Yahudiler size sihir yaptı, asla çocuk doğuramayacaksınız! diye bir söylenti vardı. (Buharî; Müslim)
Bir diğer rivayet de şöyledir:
Ashaptan Ebu Musa el-Eşarî r.a. anlatıyor:
Bir oğlum olmuştu. Hemen alıp Rasulullaha götürdüm. İbrahim ismini verip bir hurma ile tahnikte bulundu. Sonra da mübarek olsun diye dua buyurdu ve çocuğu bana geri verdi. (Buharî; Müslim)
Bir diğer rivayette de Enes b. Malik r.a. şöyle anlatıyor:
Abdullah ibn Ebu Talhayı (Enes b. Malikin anne tarafından kardeşi) doğduğu zaman Rasulullah s.a.v.e götürdüm. Bebek bir bez içerisindeydi. Vardığımda ALLAH Rasulü s.a.v. devesine katran sürüyordu:
Yanında hurma getirdin mi, diye sordu.
Evet, dedim ve birkaç tane hurma verdim. Onları ağzında çiğnedi sonra çocuğun ağzını açtı, hafifçe tükrüğünü bıraktı. Bebek yalanmaya başladı. Bunun üzerine Rasulullah s.a.v.:
Ensarın hurma sevgisine bakın, diye latife yaptı. (Buharî; Müslim; Ebu Davud)
Tarih boyunca müslümanlar isim konusuna çok önem vermişlerdir. Daha İslâmın ilk yıllarından itibaren her müslüman toplum isimlerini İslâm boyasıyla boyamışlar, İslâm damgasını vurmuşlardır. Öyle ki bugün tarih ve nesep araştırma alanında isimler üzerinden kesin bir şekilde müslüman yahut gayri müslim hükmü verilebilmektedir.
İsimler ümmet içinde birliği sağlayan hususlardandır. Din kardeşliği açısından önemli bir role sahiptir. Biz dünyanın her yerinde kardeşlerimizi isimlerinden tanırız. Mesela Ahmet dediğimiz zaman ırkı, rengi ne olursa olsun karşımızda bir müslüman olduğunu biliriz.
Yazımızın başındaki hadis-i şerifte buyrulduğu gibi kıyamet günü isimlerimizle çağrılacağız. Öyleyse müslümanca bir isim koyalım. Umulur ki dünya hayatında da ismimizle müsemma oluruz.
SEMERKAND
İnsan adıyla çağrılır, adıyla tanınır. Dinimizde isim vermeye büyük önem verilmiştir. Yukarıdaki hadis-i şerifte görüldüğü üzere Efendimiz s.a.v. isim konusuna çok dikkat etmiştir. Sadece Cahiliye devrinden kalma kötü isimleri değil, hayvan, eşya ve mekanlarla ilgili kötü isimleri de değiştirmiştir.
İslâm öncesi Arap toplumunda insanlar kendilerini putların kulları olarak görüyordu. Abdüluzzâ (Uzza putunun kulu), Abdüşşems (Güneşin kulu) gibi birçok isim vardı. Ayrıca mana olarak kötü, küçük düşürücü ve İslâm açısından kerahet barındıran isimler de vardı. Bunlar değiştirilmiştir. Diğer taraftan farklı dillerdeki isimler mana olarak güzel ise, olduğu gibi bırakılmıştır.
Sahabeden Ebu Vehb el-Cüşemî r.a. anlatıyor:
Rasulullah s.a.v. buyurdu:
Peygamberlerin isimleriyle isimlenin. ALLAHın en çok sevdiği isimler Abdullah ve Abdurrahmandır. En sadık olanları da Hâris ve Hemmâm isimleridir. En çirkinleri de Harb ve Mürre isimleridir. (Ebu Davud; Nesaî)
Abdullah ve Abdurrahman isimlerinin ALLAHın en çok sevdiği isimler olmasının hikmeti, bu isimlerin kulluğu hatırlatması ve ALLAHın kapsayıcı isimlerini içinde barındırmasıdır. Çünkü ALLAH lafzı ALLAH Tealânın zat ismidir, bütün isim ve sıfatları içinde toplar. Rahmân ise ALLAHın cemal sıfatlarındandır ve insanların yaşamak için muhtaç oldukları bütün donanımı, rızıkları veren manasındadır.
Yine Hâris ve Hemmâm için Efendimiz s.a.v.in buyurduğu en sadık ifadesi, bu kelimelerin türetildiği kökün mana yönüyle sadakati ifade etmesindendir. Hâris çalışan, kazanan; Hemmâm ise irade eden demektir.
Buradan kıyasla müslümanlar güzel manalı kelimelerden yeni isimler yapmışlardır. Bu tür isimler evlat için anne baba tarafından yapılan bir dua gibidir. Nitekim güzel isimli bir çocuğa büyükler ALLAH ismiyle müsemma kılsın. diye dua ederler. Yani ismindeki güzellik onun huyunda, hayatında gerçekleşsin diye niyaz ederler.
Hadis-i şerifte geçen Mürre, acı demektir, Harb ise savaş demektir. Dolayısıyla bu isimler manası bakımından iyi görülmemiştir.
Rivayet edildiği edildiğine göre Hz. Peygamber s.a.v. bir torunun doğduğunu duyunca Hz. Fatıma r.anhanın evine gitti ve,
Oğlumu bana getirin, buyurdu. Getirdiklerinde,
Adını ne koydunuz, diye sordu. Hz. Ali r.a.:
Harb ismini koyduk, dedi. Hz. Peygamber s.a.v. bu ismi beğenmedi.
Onun adı Hasan olsun, dedi. Künyesini de Ebu Muhammed koydu.
Sonra da kulağına ezan ve kamet okudu. Doğumunun yedinci günü akika olarak iki koç kestirdi, sünnet ettirdi. Sonra da saçını kestirdi ve saçının ağırlığınca gümüş sadaka verdi.
Efendimiz s.a.v. doğan çocuklara güzel isim vererek bu uygulamanın herkesçe benimsenmesini, sahiplenilmesini, sünnet haline getirilmesini istemiştir.
Esma bint Ebu Bekir r.anhüma anlatıyor:
Mekkede Abdullah ibn Zübeyre hamile kalmıştım. Doğum yaklaşmıştı ki (hicret için) Mekkeden Medineye yöneldim. Kubada konakladım. Onu orada doğurdum. Bebeği alıp ALLAH Rasulü s.a.v.e götürdüm. ALLAH Rasulü s.a.v. bir hurma istedi, ağzında çiğneyerek ezdikten sonra çocuğun ağzına bıraktı. Abdullahın midesine inen ilk şey ALLAH Rasulü s.a.v.in mübarek tükrükleriydi. Sonra o hurma ile çocuğun damağını oğdu, ona Mübarek olsun diye dua etti ve Abdullah ismini verdi. Medinede müslüman bir aileden doğan ilk çocuk buydu. Müslümanlar onun doğumuna çok sevindiler. Çünkü Yahudiler size sihir yaptı, asla çocuk doğuramayacaksınız! diye bir söylenti vardı. (Buharî; Müslim)
Bir diğer rivayet de şöyledir:
Ashaptan Ebu Musa el-Eşarî r.a. anlatıyor:
Bir oğlum olmuştu. Hemen alıp Rasulullaha götürdüm. İbrahim ismini verip bir hurma ile tahnikte bulundu. Sonra da mübarek olsun diye dua buyurdu ve çocuğu bana geri verdi. (Buharî; Müslim)
Bir diğer rivayette de Enes b. Malik r.a. şöyle anlatıyor:
Abdullah ibn Ebu Talhayı (Enes b. Malikin anne tarafından kardeşi) doğduğu zaman Rasulullah s.a.v.e götürdüm. Bebek bir bez içerisindeydi. Vardığımda ALLAH Rasulü s.a.v. devesine katran sürüyordu:
Yanında hurma getirdin mi, diye sordu.
Evet, dedim ve birkaç tane hurma verdim. Onları ağzında çiğnedi sonra çocuğun ağzını açtı, hafifçe tükrüğünü bıraktı. Bebek yalanmaya başladı. Bunun üzerine Rasulullah s.a.v.:
Ensarın hurma sevgisine bakın, diye latife yaptı. (Buharî; Müslim; Ebu Davud)
Tarih boyunca müslümanlar isim konusuna çok önem vermişlerdir. Daha İslâmın ilk yıllarından itibaren her müslüman toplum isimlerini İslâm boyasıyla boyamışlar, İslâm damgasını vurmuşlardır. Öyle ki bugün tarih ve nesep araştırma alanında isimler üzerinden kesin bir şekilde müslüman yahut gayri müslim hükmü verilebilmektedir.
İsimler ümmet içinde birliği sağlayan hususlardandır. Din kardeşliği açısından önemli bir role sahiptir. Biz dünyanın her yerinde kardeşlerimizi isimlerinden tanırız. Mesela Ahmet dediğimiz zaman ırkı, rengi ne olursa olsun karşımızda bir müslüman olduğunu biliriz.
Yazımızın başındaki hadis-i şerifte buyrulduğu gibi kıyamet günü isimlerimizle çağrılacağız. Öyleyse müslümanca bir isim koyalım. Umulur ki dünya hayatında da ismimizle müsemma oluruz.
SEMERKAND