Andolsun, Allahın Resulünde sizin için, Allaha ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allahı çok ananlar için güzel bir örnek vardır. (AHZAB SURESİ 21. AYET)
20.04.2004 Çarşamba akşamı Mevlid Kandili, yani sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)in, ay takvimine göre doğduğu gecedir.
Hz. Peygamber (SAV), kameri aylardan Rabiül-evvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi Mekkede dünyaya gelmiştir. Milâdî takvime göre ise bu, 571 yılı Nisan ayının yirmisine rastlamaktadır.
Yeryüzünde önemli gelişmelere sebep olan, insanların gönlüne ferahlık, düşüncelere berraklık kazandıran bu kutlu doğum, insanlık tarihinin en önemli olaylarından biridir. Çünkü onun dünyaya geldiği devrede, dünyanın üstünü kalın siyah bulutlar kaplamıştı.
İnsanlar her türlü değer ölçülerini yitirmiş, yollarını şaşırmışlardı. Küfür ve haksızlık gönülleri karartmış, Allaha giden yoldan uzaklaştırmıştı. Sosyal hayat bozulmuş, ahlâk tamamen kokuşmuştu. Kadınlar esir muamelesi görüyor, bir eşya gibi alınıp satılıyor, kız çocukları acımasızca diri diri toprağa gömülüyordu. Dünyada insanın en muhtaç olduğu şey olan huzur, sükûn, can ve mal güvenliği kalkmış gibiydi. Dünyanın birçok köşeleri kanlı boğuşmalara sahne oluyordu. Cihanın ıslahı bir peygamberin gönderilmesine muhtaçtı. Bütün dünya, karanlıklar içinde, bu kurtarıcının gelmesini dört gözle bekliyordu.
İşte peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV), böyle bir zamanda dünyaya gelmişti. Bu gecenin sabahı gerçekten de feyizli bir sabahtı. İnsanlık için yepyeni bir gün doğmuş, aydınlık bir devir açılmıştı. Bir fazilet güneşi ve hidayet meşalesi olan sevgili Peygamberimiz (SAV)in gönderilişi, Yüce Allahın bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir.
Bu hususta Kuran-ı Kerim şöyle buyurmuştur:
İçlerinden, kendilerine Allahın ayetlerini okuyan, kendilerini temizleyen, kendilerine kitap ve hikmeti öğreten bir peygamber göndermekle Allah, müminlere büyük bir lütufta bulunmuştur. Hâlbuki onlar önceleri apaçık bir sapıklık içindeydiler. (ALİ-İMRAN SURESİ 164. AYET)
Kuran-ı Kerimin ifadesiyle O âlemlerin Rabbinden:
Âlemlere rahmet olarak gönderildi. (ENBİYA SURESİ 107. AYET)
Asırlara sığmayacak inkılâpları birkaç sene içerisinde gerçekleştirdi. Arabistan yarımadasında abideleşen zulüm çok kısa sürede yıkıldı. Evlâtlarını diri diri toprağa gömen babalar, Ona (SAV) ve getirdiği prensiplere iman ettikten sonra mükemmelleştiler, dünyaya insanlık, adalet ve medeniyet rehberi olacak hale geldiler. Ünlü şairler, Onun (SAV) getirdiği Kuranın önünde ihtiram durdu. Hükümdarlar Ona (SAV) hizmetkâr olmak istediler.
İnsanlar Onun (SAV) tek emriyle, kökü yüzlerce yıl derinde olan alışkanlıklarını bıraktı. Bir zamanlar üç kuruş menfaati uğruna cinayet işleyenler Onun (SAV) talimatıyla mallarını fakire sadaka verdiler.
O (SAV), zengini fakirin yardımına koşturdu. O (SAV), ruhları coşturdu. Düşman toplulukları, kan kardeşliğinden daha güçlü, daha sıcak duygularla birleştirdi. Ve O (SAV), yirminci asır insanının yüzyılda yerleştiremediği hakkı, hukuku, adaleti, hürriyeti, demokrasiyi ve insan haklarını bir solukta yerleştirdi. Böylece cehalet asrı bir saadet asrı olup, çıktı. Nihayet asır, asırlara taştı. Ve O (SAV), çağlar ötesiyle kucaklaştı.
Tarık bin Ziyadlar, Selahaddin Eyyûbiler, Celaleddin Harzemşahlar, Alparslanlar, Gazi Osmanlar, Fatihler, Selimler, Süleymanlar, Akşemseddinler, Güranîler, Geylâniler, Gazâlîler, Mevlânalar, Yunuslar, Uluğ Beyler; O(SAV)nun sevdasıyla yanıp, sevda yolunda ebedîleştiler. Yol üstündeki bağlardan kopardıkları üzüm salkımlarının yerine altın bağlayan ordunun ilham kaynağı oydu. Fatihe, İstanbulu fethettiren, cehdi aşılayan Oydu (SAV). Adetlerini ve alışkanlıklarını muhafaza etmekte son derece tutucu, son derece fanatik, son derece egoist ve menfaatperest bir toplumdu, atalarından tevarüs ettiklerini amansız bir katılıkta sürdüren, çocuklarını canlı canlı gömerken bile ruhunda küçücük bir rikkat titreşimi meydana gelmeyen insanları gergef gibi işledi ve kısa zamanda vahşetten medeniyete ulaştırıp, Endülüs yoluyla Avrupaya muallim eyledi.
Katı kalpli insanlar, Onunla (SAV) ve getirdikleriyle tanışınca, karıncayı incitmekten dahi çekinir oldular. Geleneklerinden ve putlarından bir sözle koptular. Şahsî çıkarı için başkalarının hukukunu çiğnemekte bir beis görmeyenler, O nura muhatap olduktan sonra yalnız insanların değil, hayvanların hakkını-hukukunu bile gözettiler. Bütün servetlerini Allah yolunda sebil ettiler.
Zengin fakirin, hür kölenin, güçlü zayıfın, erkek kadının, çocuğun himayecisi oldu. Zulmün yerini hak, hukuk, adalet; istibdadın yerini hürriyet, yalanın yerini doğruluk, ahlâksızlığın yerini iffet, menfaatin yerini yardımlaşma aldı. Böylece hayat, mücadeleden ibaret sayılmaktan kurtulup bir muavenet haline geldi. Kadının insandan sayılmadığı bir toplumda kadın hakları doğdu. O kadına nasıl davranılması gerektiğini bütün hayatıyla örnekledi. O(SAV),her devrin insanına hem önder hem de örnek oldu.
Sevgili Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV),kendisinden önceki peygamberler gibi sadece bir kavme veya millete değil, bütün insanlığa peygamber olarak gönderilmiştir. Onun (SAV) diğer peygamberlerden en farklı yönlerinden birisi budur. Kuran-ı Kerim şöyle buyurur:
(Ey Muhammed!) Biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik; fakat insanların çoğu bilmezler. (SEBE SURESİ 28. AYET)
İnsanlığın her zaman ve mekânda Hz. Peygamber (SAV)in tebliğ ettiği ilâhî mesaja ve bu mesajın hayata geçirilmiş şekli olan onun sünnetine ihtiyacı vardır.
Doğum yıldönümünde, Onu (SAV) anarken akla gelmesi gereken ilk şey, Onun (SAV), Kuran-ı Kerimde övülmüş olan yüksek ahlâkıdır:
(Ey Muhammed) Şüphesiz sen büyük bir ahlak üzeresin. (KALEM SURESİ 4. AYET)
Onu (SAV), Yüce Allah terbiye ettiği için bir insanda bulunması düşünülebilen güzel huyların hepsi Onda (SAV) toplanmıştı. Ahlâkının güzelliğini Ona (SAV) inanmayanlar bile takdir ediyordu.
Kuran-ı Kerim, Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV)in inananlar için en güzel örnek olduğunu bildirmekte ve bu hususta şöyle buyurmaktadır:
Andolsun, Allahın Resulünde sizin için, Allaha ve âhiret gününe kavuşmayı umanlar için ve Allahı çok ananlar için güzel bir örnek vardır. (AHZAB SURESİ 21. AYET)
Onu (SAV) örnek almak, Kurana uymaktır. Çünkü Hz. Aişe (RA)nın ifadesiyle Onun (SAV) ahlâkı Kurandı.
Âlemlere rahmet olarak gönderilen muazzez Peygamberimiz (SAV)in, doğumunu anarken, yalnız mevlid okumak, ilâhîler söylemek ve kandil simidi dağıtmak yeterli değildir. O (SAV)nun doğumunu anmaktan asıl maksat, evrensel olan risâletini yüksek ahlâkını, faziletini, adalet ve doğruluğunu hatırlamak ve bunları hayatımızda uygulama azmini tazelemektir. Yüce Allahın sevgisine, hoşnutluğuna ve bağışlamasına ermenin yegâne yolu, Peygamberimiz (SAV)in yolundan gitmektir. Bu konuda Kuran-ı Kerim şöyle buyurur:
(Ey Muhammed!) De ki: Allahı seviyorsanız bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah son derece bağışlayıcı ve esirgeyicidir. (ALİ-İMRAN SURESİ 31. AYET)
Bu ayette de belirtildiği gibi, Allahı hoşnut etmek, Onun Peygamberi (SAV)e uymak ve Onu (SAV) örnek almakla mümkündür.
Bütün okuyucularımızın Mevlid Kandilini tebrik eder, cennet vatanımızın saadetine, necip milletimizin birlik ve beraberliğine ve bütün insanlık için hayırlara vesile olmasını Cenâb-ı Haktan niyaz ederim.
KAYNAK : DİYANET AYLIK DERGİ
Mevlid Kandili - 1