Sahabe arasında Abdullah adında bir adam vardı.

NoktA

Sp Kullanıcı
21 Mar 2017
4,419
513
Sahabe arasında Abdullah adında bir adam vardı. Bu adam zaman zaman bazı şaka ve espriler yaparak Allah Resûlü’nü (s.a.v.) güldürürdü. Şu var ki bu adamın kötü bir huyu vardı: İçki içer, sarhoş olurdu. Bir defasında şarap içtiği için Allah Resûlü ona ceza uygulattı. Başka bir zaman yine sarhoş olarak Peygamberimizin huzuruna getirildi kendisine sopa vurma cezası verildi. Orada bulunan şahıslardan biri “Allah’ım ona lanet et! Ne de çok sarhoş olup peygamberin yanına getiriliyor!” dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü şöyle buyurdu: “Ona lanet etmeyin. Vallahi ben biliyorum ki o, Allah’ı da resulünü de seviyor!”

(Buharî, Hudud, 5; Ebû Davud, Hudud, 37)

Bu olayın bir benzeri de Nuayman isimli şahsın başına gelmişti. O da çok içki içmesi sebebiyle Allah Resûlü tarafından birkaç defa sopa vurulma cezasına çarptırılmıştı. Bu cezalardan birinde sahabeden biri “Allah sana lanet etsin, Allah seni rezil etsin” diye beddua edince Allah Resûlü “böyle söylemeyin, kardeşinize karşı şeytana yardımcı olmayın” buyurmuştu.

(Buharî, Hudud, 4; Ebû Davud, Hudud, 36)

İslam, her türlü aşırılıktan, ifrat ve tefritten uzak, mutedil bir dindir. Allah Resûlü’nün hayatındaki her işte bir ölçü vardı. İşte bu olayda da bunu görüyoruz…

Allah Resûlü (s.a.v.) suç işleyen kimseye Allah’ın hükmü gereğince ceza ne ise onu uygulatıyor, taviz vermiyor. Zira “şu benim tanıdığım, bu beni güldüren kişi” diyerek bir kere taviz verilirse artık orada hukuktan, düzenden, istikrardan, adaletten söz edilemez. Nitekim Allah Resûlü, Mahzum kabilesinden üst düzey bir âileye mensup Fâtıma adında bir kadın hırsızlık yaptığında ceza uygulanmaması için araya girenlere “değil o Fâtıma, Muhammed’in kızı Fâtıma da hırsızlık yapsa onun da elini keserim” diyerek hukukun gereğini yapma konusunda tavizsiz olduğunu belirtmişti. İşin bir yönü böyle…

Ama işin bir başka yönü daha var. Peygamberler dışında hiç kimse masum ve günahsız değil. Günah işledi diye, kötülük yaptı diye bir kimseye lanet etmek, dışlamak, tecrit etmek bir mümine asla yakışmaz. Müminin, kardeşi aleyhine beddua etmesi şeytana yardımcı olması anlamına gelir.. Zira şeytan, zaten o kişiyi günah işleterek kendisine yaklaştırmıştır. Bir de biz o kişiye lanet okuyup dışlayarak kendimizden uzaklaştırır, toplumdan tecrit edersek o kişi tamamen şeytanın kucağına teslim edilmiş olacaktır.

Hadisten anlıyoruz ki bir kimsenin büyük günah işliyor olması onun Allah ve Resûlü’nü sevmediğini, dini önemsemediğini göstermez. Nice kimseler nefsine yenik düşerek günah işlemiş, işliyor olabilir. Bizim bu kimseler için yapmamız gereken şey onların ıslah olması, tövbe etmesi, sâlih kimselerden olması için dua etmek, onlara iyiliği emretmek, kötülüklerine engel olmaya çalışmaktır. Devlet de gerektiğinde ceza uygular ama bizim o kişiyi bütünüyle silmemiz mümkün değildir.

Eften püften sebeplerle müslümanların birbirine sırt çevirdiği günümüzde Allah Resûlü'nün bu uyarısına ne kadar muhtacız!

Tabi ki bu durum işi arsızlık boyutuna vardırmayan, işlediği günahı teşhir edip bununla övünmeyen, kötülüğün yaygınlaşması için çalışmayan kimseler hakkındadır. Aksi takdirde artık bir kötülük makinesi haline gelmiş kişilere yönelik yapılabilecek en iyi şey bunlardan olabildiğince uzak durmaktır.

Müslüman, hastaya değil mikroba kızar. Mücadelesini de hastaya karşı değil mikroba karşı yürütür. Bilir ki o mikroplar öldüğü zaman hasta sapasağlam bir kimseye dönüşecektir.

Rabbimiz şu mübârek günde cümle kötülüklerimizi örtsün, günahlarımızı bağışlasın, birliğimizi perçinlesin. Bizleri razı olacağı sâlih kullar zümresine dahil eylesin.

(Soner Duman /22.Cemaziyelevvel.1439/09.02.2018/Cuma)


https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=10215644769931192&id=1199869809
 

Son mesajlar