Ayaklarının ucuna basan kar taneleri

NoktA

Sp Kullanıcı
21 Mar 2017
4,419
513
Ayaklarının ucuna basan kar taneleri

Kar taneleri ayaklarının ucuna basarak yürüyen insanlar gibi... Sanki bizi rahatsız etmekten, uyandırmaktan çekinir gibi usulca düşüyor, sessizce dokunuyorlar dünyanın tenine. Ağızlarını açıp o kar tanelerinin üçünü beşini yakalamaya, birer küçük serinlik olarak dillerinin üstüne kondurmaya çalışıyor birkaç çocuk. Kar beyazına düşen aydınlıklarıyla pembeleştiriyor etrafı, üşümüş sokak lambaları. Araçların silecekleri sürekli bir o yana bir bu yana gidip geliyor. Farlar havada uçuşan kar tanelerini daha bir görünür kılıyor. Bir an önce evlerine ulaşmak için telaşlı bir koşuşturma içinde herkes... Salep taşıyor sürekli yolun kıyısındaki kafenin kırmızı önlüklü garsonu. Uydu antenleri karla örtüldüğü için olacak, yayınlar kesik... İyi ya işte, pencerelerde kar tanelerinin canlı yayını var. Koltuğu pencerenin yakınına, orta kahveyi sehpaya koymak, bu olağanüstü gösterinin doyasıya keyfine varmak var simdi.
"Bütün pencereleri açın, ruhunuz nefes alsın. Neden her mevsimin tadını çıkarmayalım ki? Bizi bunu yapmaktan men eden, kaybetme korkumuzdur. O kadar çok şeyin sahibi olunca, korkmayı öğrendik; oysa sahip olduklarımızdan vazgeçebilme becerisini kazanmaktır kulluk” buyurmuş Muhyiddin Şekûr’un şeyhi.

Böyle havalarda insanın başını sokacak sıcak bir yuvası olması büyük nimet... Bunun şükrünü ihmal etmemek lazım... Sonra bir de, sokaklarda soğukla sabahlara kadar sürecek cenklere tutuşacak olan garibanları düşünmek lazım elbet... Varlıkla imtihan edilenler olduğu gibi, yoklukla imtihan edilenler de var dünyada. Varlığı olanların yokluk içindekilerin halini dert edinmesi gerekiyor. Bireysel olarak yapılabilecek şeyler var ama tabiatıyla sınırlı... Toplumsal bir duyarlılıkla harekete geçilerek, sokaklarda bir tek üşüyen insan bırakmayacak büyüklükte çareler üretmek gayet mümkün oysa...


GAZETE YAZARI
Ayaklarının ucuna basan kar taneleri
Gökhan Özcan
GökhanÖzcan
Gazete Yazarı
25 Ara 2017, Pazartesi
28
1
31
1
2
Kar taneleri ayaklarının ucuna basarak yürüyen insanlar gibi... Sanki bizi rahatsız etmekten, uyandırmaktan çekinir gibi usulca düşüyor, sessizce dokunuyorlar dünyanın tenine. Ağızlarını açıp o kar tanelerinin üçünü beşini yakalamaya, birer küçük serinlik olarak dillerinin üstüne kondurmaya çalışıyor birkaç çocuk. Kar beyazına düşen aydınlıklarıyla pembeleştiriyor etrafı, üşümüş sokak lambaları. Araçların silecekleri sürekli bir o yana bir bu yana gidip geliyor. Farlar havada uçuşan kar tanelerini daha bir görünür kılıyor. Bir an önce evlerine ulaşmak için telaşlı bir koşuşturma içinde herkes... Salep taşıyor sürekli yolun kıyısındaki kafenin kırmızı önlüklü garsonu. Uydu antenleri karla örtüldüğü için olacak, yayınlar kesik... İyi ya işte, pencerelerde kar tanelerinin canlı yayını var. Koltuğu pencerenin yakınına, orta kahveyi sehpaya koymak, bu olağanüstü gösterinin doyasıya keyfine varmak var şimdi.

MAKALEYİ SESLİ DİNLEMEK
İÇİN TIKLAYIN
“Bütün pencereleri açın, ruhunuz nefes alsın. Neden her mevsimin tadını çıkarmayalım ki? Bizi bunu yapmaktan men eden, kaybetme korkumuzdur. O kadar çok şeyin sahibi olunca, korkmayı öğrendik; oysa sahip olduklarımızdan vazgeçebilme becerisini kazanmaktır kulluk” buyurmuş Muhyiddin Şekûr’un şeyhi.

Böyle havalarda insanın başını sokacak sıcak bir yuvası olması büyük nimet... Bunun şükrünü ihmal etmemek lazım... Sonra bir de, sokaklarda soğukla sabahlara kadar sürecek cenklere tutuşacak olan garibanları düşünmek lazım elbet... Varlıkla imtihan edilenler olduğu gibi, yoklukla imtihan edilenler de var dünyada. Varlığı olanların yokluk içindekilerin halini dert edinmesi gerekiyor. Bireysel olarak yapılabilecek şeyler var ama tabiatıyla sınırlı... Toplumsal bir duyarlılıkla harekete geçilerek, sokaklarda bir tek üşüyen insan bırakmayacak büyüklükte çareler üretmek gayet mümkün oysa...

Bir de şunu düşünün; kitabı okumuş olduğu halde, yanlışlıkla Kibritçi Kız’ın elindeki son kibrit tanesini söndürdüğünü farkeden rüzgar ne hisseder?

“Kendine bir faydan dokunsun istiyorsan” dedi beyaz saçlı adam, “bir başkasının derdine merhametle dokun!”

“Gülümseyin, çekiyorum” dedi dünyanın ortasında biri. Milyarlarca insan aynı anda döndü ve gülümsedi.

“Paraşüt takmamız gerekmiyor muydu?” diye sordu aşağıya doğru süzülürken küçük kar tanesi. Sadece gülümsedi ona bakarak anne kar tanesi.

“Eller yukarı!” diye bağırdı dedektif... “Bu havada mı?” diye sordu bir umut, kapana kısılan suçlu. “Ne yani, seni tevkif etmek için yazı mı bekliyciim!” diyerek meseleye noktayı koydu dedektif.

“Bir kırlangıç bir su birikintisi bir parça gök/ Bir şiirden düşmüş olmalı bunlar/Böyle diyordu yoldan geçen biri” diye yazmış İlhan Berk eskimeye yenilmeyen bir şiirinde.

Gökyüzünün yazdığı en güzel şiirin imgeleriydi kar taneleri...

Her bir kar tanesine ayrı ayrı selam veren, hepsiyle tek tek kucaklaşan, her birine halini hatırını soran insanlar da var.

“Bir esaslı tövbe et ki,” dedi meczup, “kar yağmış gibi ağarsın üstündeki nefs lekeleri!"

Gökhan Özcan

https://www.yenisafak.com/yazarlar/gokhanozcan/ayaklarinin-ucuna-basan-kar-taneleri-2041706
 

İklil

"Hissedilen her şeye cümle kurulamıyor."
Sp Kullanıcı
20 Şub 2017
8,320
29,328
Yazıyı çift kopyalamışsın sanırım nokta teşekkürler
 

Son mesajlar