Ebu Hanife Kiyasi Sunnete Tercih Etti Diyenlere Cevaplar

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,679
Ebu Hanife, kiyasi sünnete tercih etti diyenlerin cogunlugunu Muhaddisler teskiletmektedir. Kadihan İbn Abdilberr, eserinde, (El-İntika, s.147-152.)hadis ehlinin Ebu Hanife´yii zemmeder mahiyetteki sözlerini bir araya getirerek bu husus icin bir bölüm ayirmistir.

Alimlerin ekserisine göre, sahih hadis mevcut oldugunda rey ve kiyas batil olur. Yanliz, hadis, haber-i ahad cinsinden olursa, ya da tevile ihtimali bulunursa, o zaman durum baskadir. İste ictihada bu sekilde imkan dogar ki, İbn Mesud ve ashabi ile İbrahim Nehai gibi, yasadiklari devirlerde beldelerinin yegane alimleri bu yolu takip etmislerdir.

Bir gün, Ahmed İbn Hanbel´e: -- Kiyas hususunda, nicin Ebu Hanife hakkinda, bu kadar ileri konusuyorsunuz? Denildigin de: -- Rey taraftari oldugundan, demisti. -- Peki, siz rey ile konusmuyor musunuz? --Evet, ben de konusuyorum. Fakat Ebu Hanife rey hususunda, herkesten ileridedir. -- Öyleyse sözlerinizi rey ile amel edenlere taksim edip herkesin hissesini esit ver seniz, (baskalari hakkinda da rey´e taraftar olduklari konussaniz,) olmaz mi? Denildigin de Ahmed İbn Hanbel, susmustu.

Leys b. Sad diyor ki: İmam Malik´e ait yetmis mesele saydim ki hepsi de sunnete muhalifti, durumu yazi ile Malik´e bildirdim. Bu hususta onu uyardim. Ummet´in alimleri icinde huccet bulunmadan hadisi redd eden bir kimse de görmedim. Eser´ eserle, ya icma´a dayanarak, senedindeki bir ta´ndan dolayi, alimler hadisleri redd etmislerdir.Böylece, ravinin adaleti düsmüs bulundugundan, bu sekilde hareketedenler dogruluk üzere bulunanlardir. Allah böylelerini fisk´dan korusun. Reyle İctihad konusunda, Sahabeden bircok örnekler gelmistir. Kiyas ile hareket etmek icin, uzunca bir yol (metod) takip edilir. Sayiliri bir cok olan Tabiin de, ayni yolu takip etmislerdir.

Buraya kadar nakletmis oldugumuz İbn Abdilberr´in sözleri, kafi bir cevaptir. Bu hususta konusmak icin dikkatle düsünmek lazimdir.


Sözün kisasi, Ebu Hanife Kiyas ile hareket etmis tek kisi degildir. Büyük imamlarin hepsi de, kiyasi elden birakmamislardir. İbn Abdilberr´de bu hususu belirterek, bu sekilde sarf edilen sözlerin cehalettenileri geldigini ve sözün sahibi icin bir ayip teskil ettigini, ifade etmistir.(İbn Abdilberr bu konuda genis bir sekilde ele almistir. Bkz. Camiu Beyani´l-İlm, s. 436-437.)

Tenbih: Bir topluluk, İmam-i Azam Murcie´den saymislardir ki, bu iddia su bakimlardan dogru degildir. Gerceklere aykiridir.


a)Mevakif sarihi diyor ki Seyyid Serif Cürcani: Vefati H. 814/1411 Tam adi Ali b. Muhammed b. Ali, el-Hanefi´dir. Bir cok eserleri vardir.) Murcie´den olan Gassan,(Gassan el-Kufi, Murcie mezhebinin Gassaniyy ekolunun kurucusudur. Sehristani, meshur eserinde Gassan´i ve görüslerini anlatirken, Ebu Hanife gibi bir cok büyük kimseleride Murcie´den saydiklari hakkinda bilgi vermistir. Genis bilgi icin Bkz. Sehristani, el-Milel ve´n-Nihal c, I, s. 141. (Beyrut 1975,ikinci baski). mezhebini Ebu Hanife ile süsleyerek sevilir hale getirmek istemistir. Gassan, Ebu Hanife´yi Murcie´den saymis,görüslerini de, İmam-i Azam´a nispet ederek onun söhretinden istifade etmek istemistir. Bu ancak iftiradir. (İmam-i Azam hazretleri, kendisinin Murcie ile itham edilmesi karsisinda, Osman el-Betti´ye bir <risale> yazmistir. Osman b. Suleyman el-Betti´ye yazdigi bu Risale´de, Muhammed Zahid el-Kevserit arafindan, İmam´in diger eseri ile birlikte, Kahire 1368´de basilmistir. Bkz. Fuat Sezgin, Tarihu´t-Turasi´l-Arabi, II, s. 46-47.)
</risale>

b)Amidi´de: Ebu Hanife´yi Ehl-i Sünnet Murcie´sinden (Baslangicta ameli imandangeriye biraktiklarindan kendilerine bu isim verildigi, Haricilere bir tepki olarak meydana ciktiklari halde daha sonralari, <kafireitaat vermez="" zarar="" isyan="" mü´minede="" gibi,="" vermedigi="" fayda=""> deyip yoldan cikmislardir. Murcuie´nin bu ilk gurubu teskil edenlere Ehl-i Sunnet Murcie denilmistir. İmam Şehristani´debilgi icin Bkz. Şehristani, el-Milel ve´n-Nihal,c, I, s. 139-146.) saymislardir ki, Mutezile mezhebi mensublari, baglangicta, kendilerine kader´de muhalefet eden herkese, Murcie damgasini vurmuslardir, demektedir. Ya da, İmam´a murcie denmesinin sebebi, İman ziyade ve noksan kabul etmez, zira amel imandan sonra gelir demesiyle, ameli imandan sonraya birakmasisebebiyle, denilmistir ki, bu da dogru degildir. Cünkü – dahaöncede <İbadet Hayati> bölümünde zikredildigi gibi –İmam´in ibadetteki cehdi ve mübalagaya varan hali bilinmektedir.</kafireitaat>

c)İbn Abdilberr diyor ki: Ebu Hanife´yi cekemiyorlardi, hased edenleri coktu. Ondan olmayan seyleri ona nispet ediyorlardi, ona yakismayan seyleri uydurup söylüyorlardi.(İbn Abdilberr, ayni eser, s. 437.)

Ebu Hanife, bir gün oturmus tefekkür halindeyken, Veki, gelmisti. İmam:
-- Nereden geliyorsun, diye sormus Veki´de:
-- Şerik´in yanindan geliyorum, deyince İmam-i Azam, su mealdeki misralari terennüm etmisti:

Veki diyor ki: -- Bu beyitleri duyunca, Kadi Şerikk´in, İmam´in hakkinda bazi seyler konustugunu, İmam´in da bunlari duydugunu tahmin ettim.

EBU HANiFE SARiH HADiSLERE MUHALEFET ETTi DiYENLERE CEVAPLAR

Bu bölüm aslinda o kadar genistir ki, fikh´in bütün bablarini icine almasi mümkündür, biz, tafsili olarak delilleri arastirmak isteyenlere faydali olabilmek icin bir takim kaideler vermekte iktifa edecegiz.

Böyle bir baslik altinda aciklamalar gerektiren sebebler mütekaddimin´den Suyfan es-Sevri ve Buhari´nin seyhlerinden (Nuaym b. Hammad) ve İbn Ebi Şeybe el-Kufi´den nakledilen seylerdir.

Ebu Hanife sarahaten sahih olan hadislere muhalefet etti diyen kimseler, onun takip ettigi metodu bilmemelerinden ileri gelmektedir. Simdi bu hususta bazi meseleleri siraliyorum.

İbn Abdilberr´in de Kitabu´l-Kuna´da dedigi gibi Ebu Hanife´nin haber-i vahid makbul tutmamasi mukarrer olan usulune aykiri buldugunda olup, o zaman kiyasa basvururdu. Bunun da bir cok sebebleri vardi. Haber-i vahid cinsinden olan hadisin, o devirde hadisin tedvini tamamlanmadigindan İmam tarafindan güvene layik bulunmamasi, yada ravinin fakih olmamasi haber-i vahid´le amel edilmemesini ve kiyasa basvurmasini icap ettiriyordu. İste bu sartlardan dolayidir ki, Ebu Hanife, musarrat(Musarrat hadisi: develer ve koyunlar satilacaklari zaman sütlü görünsünler diye sagilmayip, gögüslerinde sütlerin toplanmasi, böylece satilmasinin cevazi ile ilgili hadistir ki, Ebu Hureyre (r.a.) rivayet etmistir. Böyle bir hayvani alan kimse ikinci ve ücüncü sagisda az sütlü oldugunu gördügünde muhayyer´dir isterse hayvani sahibine iade eder, sagdigi sütün bedeli olarak bir sa hurma verir. İste bu hadis haber-i vahid oldugu icin rey ve kiyas söz konusu olmustur. Ceviren.) hadisini kabul etmemistir.

Fakat Hanefi alimlerinin cogu, ravinin fakih olmasi sartini haber-i vahidi kiyasa takdim icin aramamislardir.(Abdulaziz el-Muhari, İamam Kerhi´den aliyor. Bkz. Kesfu´l-Esrar, II, s. 103.) Hatta derler ki, Hanefi alimleri haber-i vahidi kiyasa taktim ederek; Ebu Hureyre´nin rivayrt ettigi, Oruclu kimse unutarak yiyip icerse orucunun bozulmadigi hakkinda hadise amel etmislerdir. Halbuki bu haber kiyasa muhaliftir.

Bunun icinde Ebu Hanife: <Eger bu rivayet olmasaydi kiyasa binaen orucun bozulacagini söylerdim.> demistir. Ebu Hanife´nin söyle dedigi sabittir: < Allah ve Resulunden gelen her sey basimin, gözümün üstüne.> Seleften hic birinden ravinin fakih olma sartinin arandigi duyulmamistir.(Ravinin fakih olma sartinin ilk arayan kimse İsa b. Eban´dir. İmmam Yusuf´tan nakl olunduguna göre İmam-i Azam daha sonra Musarrat hadisini kabul etmistir. Bu hususta genis bilgi icin Bkz. Seyyid Afifi, Hayatu´l- İmam s. 198- 200; Kesfu´l-Esrar, II, 103.) Anlasiliyor ki fikh-i ravi sarti sonradan cikmistir.


Bazi Hanefi alimleri diyorlar ki, Ebu Hureyre fakih bir kisi olup ictihadin esbabindan uzak kabul edilemez. Cünkü o sahabe devrinde fetvalar vermisti. Sahabe zamaninda da ancak fakih ve muctehid bir kimse fetva verebilir. Muhyiddin el-Kurasi, Tabakatu´l-Hanefiyye´sinde bu görüsü müdafaa etmis, <ebu arasindadir="" fakihleri="" Sahabe´nin="" Hureyre,=""> demistir. Meshur Şafii fakihleri Şeyhulislam Takyuddin es-Subki(Takiyuddin es-Subki: Vefati, H. 756/1355.İslam alemine bir cok alim yetistiren Subki ailesinin en büyügü, allame, Tabakatu´s-Şafiiyye müellifi Taceddin es-Subki´nin babasidir. Yüz yirmi civarinda eser vermistir. Genis haltercümesi icin Bkz. Tabakatu´s-Şafiiyye, VI, s. 146-227; Tasköprüzade, Miftahu´s-Saade, c, II, s. 363-367.)Ebu Hureyre´nin verdigi fetvalari bir risalede toplamistir. </ebu>


Haber- Vahid´in gecersiz kilindigi durumlari maddeler halinde siralayalim:
a)Hadisi rivayet eden ravi, rivayet ettigi hadisin hilafina hareket ederse, ravinin bu hareketi rivayet ettigi hadisin nesih veya benzeri bir seyle gecersiz kilindigina hükm olunup bu rivayetle de amel edilmez. Mesela, Ebu Hureyre, köpek bir kabi yaladiginda o kabin yedi kere yikanmasi lazim geldigine dair hadisi rivayet ettigi halde, kendisi böyle bir kabi üc defa yikamakla iktifa ettiginden rivayet ettigi hadisle amel edilmemistir. Yine İbn Abbas Murted olan kadinlar öldürülmez, dedigi halde, <dinini degistireni – murted olani – katl ediniz> (Suyuti, Fethu´l-Kebir, III, s.175.) hadisini kendisi rivayet etmistir.

b)Kacinilmaz zor olan, herkesin de kendini bundan korumasi mümkün görülmeyen (umumi belva) ile haber-i vahid tezad teskil ederse, haber-i vahidle amel edilmez. Mesela, tenasul uzvuna – göbeginin altina – eli degen kimsenin abdesti bozulur, seklinde rivayet edilen hadis bu kabildendir. Kabul edilmemistir. Umumi belva teskil eden meselelerde münferit haberleri kabul edilmemistir.

c)Eger haber-i vahid, had (kirbac cezalari) veya kefaretler konusunda olursa yine kabul edilmez, zira süphe had ve kefaretleri iskat eder, haber-i vahid´in ravisinin bu durumu da süpheye mahal vermektedir.

d)Baska bir haberle müeyyed bulunan, kiyas-i celi´ye muhalif olan haber-i vahidle de amel edilmemistir. Kasame ile ilgili haber gibi.

e)Sahabe-i Kiram arasinda ihtilafli olan bir konuda haber-i vahid olursa, Sahabeden de bu haberin ziddina amel görülürse, bununla da amel edilmemistir. Mesela Talak hakkinin yanliz erkeklere mahsus oldugunu bildiren hadisde bu kabildendir.

f)Haber-i Vahid Kur´an´in zahiri manasina muhalif bulunursa onunla da amel edilmemistir. Mesela: <fatiha olmaz="" namaz="" okunmadan=""></fatiha>(Fethu´l-Kebir, III, s.345.)hadisi bu kabildendir. Hatta bu hadis daha sonralari meshur kabul edildigi halde, <namazda okuyunuz="" geleni="" kolayiniza="" Kur´an´dan=""></namazda>(Muzemmil Suresi, 20.)mealindeki ayetin zahirine muhalif bulundugundan, namazda fatiha okunmasi farz degil, vacib kabul edilmistir.

g)Haber-i vahid meshur olan sünnete muhalif olursa yine kabul edilmemistir. Yoksa zayif kavi üzerine bina edilmis olurdu.

<beyyine edenedir="" inkar="" yemin="" muddeiye,=""></beyyine>(Fethu´l-Kebir, III, s.20.)hadis oldugu halde, sahid ve yeminli ilgili bir baska hadis, haber-i vahid cinsinden olup bu meshur hadise birbirini nakzettiginden kabul edilmez. Ayrica bu haber-i vahid cinsinden olan hadis Kur´an´daki ilgili ayette iki erkek sahid ya da bir erkek iki kadin sahid kaydi mevcut oldugundan, sahid ve yeminle ilgili haber buna ziyadelik ifade etmektedir.

Buraya kadar takrir ettigimiz hususlar, cahiller ve düsmanlari tarafindan Ebu Hanife´ye isnad edilen, <sarahaten sahih olan hadisleri, kabul etmezdi.> sözlerinin asilsizligini ve Ebu Hanife´nin nezahetini göstermektedir. Cünkü İmam-i Azam, daha vazih daha kuvvetli bir delil mevcut olmadan hic bir haberi reddetmemistir.

İbn Hazm diyor ki İbn Hazm, el-İhkam, s. 929´dan.)Hanefi alimlerinin tamamina göre, bu mezhebte zayif hadis daima rey´den evladir. Hadise gösterilen bu itinaya dikkat etmek lazimdir. İste hadise olan bu itibarindan dolayidir ki, İmam-i Azam Mursel (Mursel: Hadis rivayet eden sahsin rivayet zincirini birakip dogrudan Peygamber´den rivayet ettigi hadistir ki, Hanefi´lere göre Ashab-i Kiramin ve Tabiin´in mursel olarak rivayet ettikleri kabul edilir, onlardan sonrakilerin mursel´leri kabul olunmaz.) hadisleri bile kiyas üzerine tercih etmistir.

Namazda kahkaha ile gülmenin abdesti bozmasiyla ilgili hadis mursel oldugu halde, kiyasa göre gülmek hades sayilmadigi halde, namazda kahkaha ile gülen kimsenin abdestinin bozuldugu kabul edilmistir. Kahkaha ile gülmenin abdest bozdugu ruku ve secdeli bir namazda oldugu icin tilavet secdesi esnasinda ya da cenaze namazinda bu sekilde gülmenin abdesti bozmadiginda kabul edilmistir.

Şer´i illetlere vakif olmayan kimselerin direkt olarak hadisin zahiriyle amel etmeleri dogru olmaz, bu hususta muhakkakin gerekli bilgileri – usul-i fikih eserlerinde – vermislerdir. İste bundan dolayidir ki bazi büyük hadis alimleri süt emmeden mütevellid nikahin haram olmasi mevzuunda, bir koyunun sütünü iki kisi icse yine haramlik sabit olur, demisler ki, bu sahsi bir görüs olup bununla amel edilmemistir. Bununla yani sira hadise vakif olmayanlarin reyleri de gecerli sayilmaz. Mesela unutarak yiyip icen kimsenin orucu bozulmadigi halde kasden istifa eden kimsenin orucu bozulur. Birincide, insanin karnina birseyler girdigi halde oruc bozulmayip, ikinci hususta, karindan disari birseyleri ciktigi halde oruc bozulmaktadir. Hadise vakif olmadan rey ile amel eden kimse bilinenin ziddini rahatca söyleyebilirdi.(Menakib-i İmam-i Azam Sf.180-183.191-195/İbn Haceri´l-Heysemi)

Ebu Hanife rey ve kiyasi cok kullanilmasi sebebiyle bazilari tarafindan hadis´e önem vermemezlik veya cok az yer vermek yahut rey ve kiyasi hadise tercih etmekle ihtam edilmistir.

Bu tenkidler münakasa konusu olacak kadar ciddi degildir, delile muhtactir. Zira onun hadis´e önem verisi kendisinden nakledilen, yakinda gelecek sözlerinde gayet acik ve sabittir.

Yine bu hususa, bir konuda hadisin sihhati sabit oldugunda mürsel hadis ve sahabe fetvasini esas alip kiyasi terkedisi de vakidir. Bütün bunlar Ebu Hanife´nin hadis´e önem verdigine delil olup, tenkidcilerin iddia ettigi gibi az önem verdigine delil sayilmaz.

Hadislerden sermayesinin azligi konusundaki iddia ise, hic de söyledikleri gibi degildir. Ebu Hanife´den bircok hadisler, eserler (asar) rivayet edilmistir ki, Ebu Yusuf´un <kitabu´l-asar>inda, İmam Muhammed b. el-Hasan´in yine <kitabu´l-asar> isimli eserlerinde rivayette bulunduklari onlardandir. Kendisinden sonra gelen alimler Ebu Hanife´ye dair rivayetleri toplamislar ki bu pek cok miktara ulasmistir.(Ebu´l-Mueyyed Muhammed b. Mahmudi´l-Harezmi (ö. 665 h.)´nin yaptigi is böyledir. Ebu Hanife´nin rivayette bulundugu, talebelerinden ve baskalarindan alim kisilerin naklettigi hadisleri toplamistir. Kitab büyük boy 800 sayfa halinde 1326 h. de Misir´da basilmistir.</kitabu´l-asar></kitabu´l-asar>

Evet, Ebu Hanife, cokca hadis rivayetinde bulunan mezheb imamlarina nisbetle az rivayette bulunmustur. Cünkü İrak´ta yalanci ravilerin yayilmasi, mevzu hadis yayanlarin coklugu sebebiyle, hadisin sihhatinde ispat icin agir sartlar ileri sürmüstür.

Hadisi birakip kiyasi öne alisina gelince su hareketi o konuda kendisine bir hadis ulasmadigi zaman söz konusudur ki, reye bas vurmus veya isittigi hadisin dogrulugu sabit olmadigindan onu birakmis, kiyasla hüküm cikarmistir.

Hic süphesiz muctehid nazarinda hadisin dogrulugu sabit olmadiginda ona muhalefeti hadise muhalefet veya kiyasi hadis´e tercih etme sayilmaz.(İslam Hukukuna Giris Sf.237.238/Prof.Dr. Abdulkerim Zeydan).

Ebu Hanife´ye hadis konusunda bir kisim tenkidler yapilagelmistir. Bunlar: Ebu Hanife hadiste zayiftir(İbn Sad, Tabakatu´l-Kubra, VI, 368); Reyi ile sahih hadisleri reddeder(M. Zahidu´l-Kevseri, Te´nib, 82 vd.); Onun nezdinde sahih nezdinde sahih olan hadis sayisi on yedi veya elli civarindadir(İbn Haldun, Mukaddime,388) seklinde özetlenebilir.

Gercekte, Ebu Hanife, hadis ilminde meshur muhaddisler kadar mütehassis degilse de, “ictihad surasi”nda bu konuda kendisine yardimci olan hadis hafizlari vardir(M. Zahidu´l-Kevseri, a.e.g., 152). İctihadinda, bizzat ustadlarindan ögrendigi dört bin kadar hadis kullanmistir(Mekki, Menakib, II, 96).

Bazi hadisleri Hz. Peygamber´e ait olusunda süphe bulundugu, baska bir deyisle hadisin sihhatini tesbit icin ileri sürdügü sartlara uymadigi icin reddetmistir(İbn Teymiyye, Raf´u´l-Melam, 87 vd.). Yoksa Ebu Hanife, degil sahih hadisleri reddetmek, mursel ve zayif hadisleri dahi kiyasa tercih ederek tatbik eylemistir.(İbn Hazm, el-İhkam, 929).(Şamil İslam Ansiklopedisi Ct. 2.Sf. 18/Heyet)

 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,679
İmam Ebu Hanife ve Hadis İlmi

Sonra gelen bazi muctehidlerin delil olarak aldigi bazi hadis-i serifleri, İmam-i Azam Ebu Hanife delil olarak almamistir. Bunu gören bazi eksik görüslüler, İmam-i Azam Ebu Hanife´yi lekelemek icin firsat olarak kullanmislar; “Ebu Hanife hadislere uymamistir” yaygarasini basmislardir. Halbuki, İmam-i Azam Ebu Hanife, o meseleye delil olarak daha sahih ve daha kuvvetli baska hadisler bulmus ve bu hadisleri almistir. Bu hadislerden bazilari sonraki nesillere intikal edemedigi icin, İmam Ebu Hanife´nin bazi ictihadlarinin nasslardan delili tesbit edilememistir. Bu sebeble İmam, eksik hadis bilgisi veya kiyasi hadise tercih etmekle ihtam olunmustur.

Bazilari “Ebu Hanife´nin hadis bilgisi zayif idi” demislerdir. Halbuki İmam Azam Ebu Hanife ayni zamanda hadis alimi olup, üc yüzü Tabiinden olmak üzere dört bin kisiden hadis dinlemistir. (İbnHacer, Hayratu´l-Hisan, 68. Bu sayi yadirganmamalidir. Cünkü hadis ilminde, rivayette bulunan zat, o hadisi alirken, kac kere dinlemis olursa olsun, dinledigi bütün kisiler hocasi sayilir.)

Nitekim İmam-i Azam Ebu Hanife´nin rivayet ettigi hadisler, sonradan Musnedu Ebu Hanife adiyla bir araya getirilmistir. İmam Şarani, el-Mizanu´l-Kubra mukaddimesinde, “İmam-i Azam´in musnedlerinden ücünü inceledim. Hepsi Tabiinin meshur alimlerinden rivayet edilmistir” diyor.(Şarani, I/113.)

Ebu Hanife´nin az hadis rivayet etmesi, ezberledigi hadis adedinin azoldugunu göstermez. Hazreti Ebu Bekir ve Ömer, Sahabe´nin en yüksekleri olduklari halde, devlet idaresi ve cihad ile mesgul olduklari icin rivayet ettikleri hadisleri cok azdir. (İbn Hacer,Hayratu´l-Hisan, 174-175.)

İmam Buhari, 300 bin hadis ezberlemis; bunlardan yanliz 12 bin kadarini kitablarina yazmistir. İmam Ebu Hanife´nin yolundan giden alimlerden hadis hafizi ve muhaddis olanlarin sayisi hic de az degildir.

Bunlarin meshur 112 kadarini ismini son asrin meshur muhaddislerinden Zahidel-kevseri saymis; Ebu Gudde de yanlizca Hindistan´da yetisen 41 tanesinin ismini ilave etmistir.(Kevseri, Hanefi Fikhinin Esaslari, 51 vd.)

Bir hukukcunun, muctehid sayilabilmesi icin tasimasi gereken pek cok sartlar vardir. Muhaddis, yani hadis alimi olmak icin, hadis-i serifleri isittigi gibi ezberlemek kafi olup; manalarini bilmek ve ahkam-i İslamiyyenin delillerini anlamak sart degildir. Bir hadis-i serif icin, fikih alimi ´sahih´ der ve hadis alimi ´zayif´derse, fakihin sözü kiymetli olur.

Muhaddis, fakih derecesinde olamaz. Mezheb imami derecesine ise, hic erisemez. Büyük bir mezhebi kurmak, yüz binlerle suali, ayet-i kerimelerden ve hadis-i seriflerden delil getirerek cevaplandira bilmek; tefsir ve hadis bilgilerinden derin ihtisas sahibi olmayanin yapacagi bir is degildir. İnsanin gücünün üstünde calisarak, bu mezhebi ortaya koydugu icin, hadis-i serifleri ayrica bildirmege, ravilerini saymaga vakit bulamamasi, bu büyük hukukcuyu, hadis bilgisi zayif idi gibi hased taslari atarak lekelemege sebep olamaz. Zaten diyaret olmadan rivayet etmenin makbul olmadigi malumdur.(İbn Hacer,Hayratu´l-Hisan, 174-175.)

Büyük hadis alimi A´meŞ, İmam-i Azam Ebu Hanife´den bir cok mesele sormustur. İmam-i Azam Ebu Hanife, bu suallerin her biri icin hadis-i serifler okuyarak cevap vermistir. A´meŞ, imamin hadis ilmindeki derin bilgisini görünce, “Ey fikih alimleri! Sizler mütehassis tabib; biz hadis alimleri ise, eczaci gibiyiz! Hadisleri ve bunlari rivayet edenleri biz söyleriz. Bizim söylediklerimizin manalarini siz anlarsiniz!” demekten kendisini alamamistir. Hatta bunlardan birisinde A´meŞ, imamin verdigi cevaba hayran olup, “Ya imam! Bunu hangi hadisten cikardin?” diye sordu. İmam-i Azam Ebu Hanife, bir hadis okuyup, “Bundan cikardim. Bunu senden isitmistim” dedi.(İbn Hacer, Hayratu´l-Hisan, 175.).(İslam Hukuku Tarihi Sf. 90-91/Prof.Dr. Ekrem Bugra Ekinci)
 

Son mesajlar