Nuh Aleyhisselam

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
ABDULLATİF UYAN

Kundakta Konuştu





İdris aleyhisselam, göke çıktıktan sonra,
İnsanlar yoldan çıkıp, tapındılar putlara.

Hak teâlâ bu kavme, gönderdi Nuh Nebi'yi.
O gelip, insanları hak yola davet etti.

Babası, çok asil bir zattı Lamek adında.
Resulullahın Nuru parlıyordu alnında.

Annesi de Kaynuş nam bir hanımdı, pek afif.
Nuh Nebi, bu hanımdan dünyaya etti teşrif.

Lakin Dermesil adlı, var idi ki bir sultan,
İmanı olanlara, vermezdi asla eman.

Zalim ve kâfir olup, tapıyordu putlara.
Sebepsiz zulmederdi, imanı olanlara.

Vakta ki Nuh Nebi'ye, hamil oldu annesi,
Başladı bu hususta, korku ve endişesi.

Oğluna gelir diye, ondan zarar ve afet,
Gizli doğum yapmayı düşündü en nihayet.

Doğum vakti gelince, çıkarak hanesinden,
Gitti bir mağaraya, kimseye görünmeden.

Gizlice mağaraya gelip oldu mülaki.
Doğum, bu ıssız yerde, yalnızken oldu vaki.

Sonra bu yavrusunu, bırakıp mağaraya.
Dönerken, hüzünlenip, başladı ağlamaya.

İçli gözyaşlarıyla, "Vah oğlum!" diyerekten,
Ağlarken, konuşmaya başladı oğlu birden.

Dedi ki: (Anneciğim, hiç üzülme, rahat et.
Beni yoktan yaratan, hıfz eder yine elbet.)

Bir miktar ferahladı, o bunu işitince.
Velakin muhabbeti fazlalaştı iyice.

Yavrusunu bırakıp ıssız bir mağaraya,
ayrılmak, ne de büyük acıydı bir anaya.

Lakin selametini düşünerek oğlunun,
Buna sabır gösterip, takdire eğdi boyun.

Onu, Hak teâlâya emanet eyliyerek,
Ayrılıp gitti eve, gözyaşları dökerek.

O günden sonra kırk gün geçmişti ki aradan,
Melekler, onu gelip, aldılar mağaradan.

Getirip, annesine verdiler sağ ve salim.
Çok sevinip dedi ki: (Çok şükür sana Rabbim.)

Annesinin yanında büyüdü tamamiyle.
O, hazret-i Âdeme benzerdi her haliyle.

Gençliğinde, çobanlık yapmış idi bir miktar.
Biraz da ticaretle olmuştu alakadar.

Kavmi ise, tamamen çıkmıştı doğru yoldan.
Büsbütün gafildiler Allahü teâlâdan.

Zulüm ve ahlaksızlık, fitne, fesat, zorbalık,
Küfür karanlığıyla, kararmıştı ortalık.

Kendi elleri ile, taşlardan put yaparak,
İbadet ederlerdi, ona ilah olarak.

Vakta ki Nuh peygamber, yaşı tam oldu elli,
Gönderdi kendisine, Rabbimiz Cebrail'i.

Cebrail, bu emirle geldi Nuh'un yanına.
O, selamını alıp, (Kimsiniz?) dedi ona,

Cevabında dedi ki: (Ey Nuh, ben Cebrail'im.
Allahü teâlâdan, sana selam getirdim.

Seni, peygamber yaptı kavmine cenâb-ı Hak.
Dermesil ve kavmine, git peygamber olarak.

Allah'ın birliğine, onları eyle davet.
Puta değil, Allah'a eylesinler ibadet.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Ona İnanmadılar



Nuh Nebi'yi, peygamber edince cenâb-ı Hak,
Tamamen yoldan çıkıp, azmış idi cümle halk.

İçki, kumar ve zina, zulüm, hiyle, haksızlık,
Sarmış idi her yanı, feci bir ahlaksızlık.

Nuh Nebi, önceleri gizliliğe riayet,
Ederek, insanları eyledi Hakka davet.

Yılmadan, gece gündüz gayret sarf ettiyse de,
İnanan olmamıştı kendisine yine de.

Zira o ahlaksızlar, ona inansalardı,
Nefsî arzularını yapamıyacaklardı.

Bayramları vardı ki, onların senede bir,
O gün toplanırlardı, kadın erkek, genç ve pîr.

Putlarının önünde, binlerce kurban kesip,
İbadet ederlerdi, onlara secde edip.

Sonra içki içerek, çalıp oynuyorlardı.
Türlü ahlaksızlık ve zina yapıyorlardı.

Nuh aleyhisselam da, gitti bayram yerine.
(Bana yardım et) diye, dua etti Rabbine.

Yüksek bir yere çıkıp, seslendi ki: (Ey kavmim!
Beni, peygamber yapıp, gönderdi size Rabbim.

Allah***65533;ın birliğine ederim sizi davet.
Hakiki mabud O'dur, O'na yapın ibadet.

Bu putlar, gerçek mabud değildir tapılacak.
Sadece Allah vardır, ibadet yapılacak.)

O böyle söyleyince, o putlar, birdenbire,
Oldukları yerlerden, devrilip düştü yere.

Hükümdar Dermesil de, duydu ve gördü bunu.
Sordu adamlarına, onun kim olduğunu.

Dediler: (Ey hükümdar, o, bizim kavmimizden,
İse de, son zamanlar ayrıldı fikrimizden.

Önce, aklı başında kişiyken gayet iyi,
Sonradan ne olduysa, aklını etti zayi.

Peygamber olduğunu, başladı iddiaya.
Onu bildirmek için, şimdi gelmiş buraya.

Yani o, bir delidir, tutulmuş bu illete.
Bu yüzden böyle şeyler söylüyor bu millete.)

Dermesil sordu yine: (Peki o, ne söylüyor?)
Dediler ki: (Dinine, bizi davet ediyor.

Diyor ki: Allah birdir, O'na edin ibadet.
Bizi, inandırmaya ediyor şimdi gayret.)

Dermesil çok kızarak, dedi ki: (Öyle ise,
Yakalayıp getirin o şahsı önümüze.)

Adamları, bir anda onu yakalıyarak,
Dermesil'in önüne getirdiler çabucak.

Dedi: (Sen kimsin böyle, sana yazıklar olsun.
Bizi, putlarımızdan ayırmak istiyorsun.)

Buyurdu: (Adım Nuh'tur, Allah***65533;ın Resulüyüm.
Tek Allah'a imana, sizi çağırıyorum.

Taptığınız o putlar, değildir mabud-u hak.
Sadece Allah vardır, ibadete müstehak.)

O dedi: (Deli isen, tedavi ettirelim.
Yok eğer fakir isen, sana yardım edelim.)

Buyurdu: (Ne deliyim, ne de fakir bir kimse.
Allah'ın emri ile, peygamber geldim size.

İstediğim, sadece şudur ki benim yalnız,
Allah'a iman edip, O'na kulluk yapınız.)

Dedi ki: (Bu gün bayram olmasa idi şayet,
Seni, pek şiddetlice, öldürecektim elbet.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Kulaklarını Tıkarlardı



Hazret-i Nuh, kavmine der idi ki: (Ey kavmim!
Beni, Resul olarak gönderdi size Rabbim.

Bu putları bırakıp, uyanın bu gafletten.
Vazgeçin bu putlara secde ve ibadetten.

İbadet olunacak, tek mabud var ki elbet,
O da Hak teâlâdır, O'na yapın ibadet.)

Lakin inanmadılar yine o nasipsizler.
Reisleri gelerek, dedi ki: (Ey Nuh, yeter!

Sen dahi bizim gibi bir insansın nihayet.
Sana uymamız için, var mı lüzum ve hacet?

Senin, bize nazaran yok ki bir üstünlüğün.
Fazla değil hem bizden paran, malın ve mülkün.

Aşağı kimselerdir, sana inananlar da.
Gayet sefil ve fakir kimselerdir onlar da.

Onları kov yanından, ederiz belki iman.
Ar gelir zira bize, onlarla bulunmaktan.)

Buyurdu ki: (Ey kavmim, ben tebliğ ediyorum.
Sizden, buna karşılık, bir şey istemiyorum.

Sizin sözünüzle de, kovamam onları ben.
Onlar mükâfatlanır, Cennetle Rablerinden.)

Onlar inad ederek, dediler ki: (Ey Nuh, bak!
Sana inanmıyoruz, bu işi artık bırak.

Zira sen, bizim gibi yiyorsun, içiyorsun.
Sonra da gelip bize, "Peygamberim" diyorsun.

Allah istese idi, bize Resul göndermek,
İnsan değil, elbette gönderirdi bir melek.

Senin bu iddiada bulunman, bize göre,
Apaçık deliliktir, hiç yorulma boş yere.)

O, bu hakaretlere, her gün sabrediyordu.
Yine de, tebliğini devam ettiriyordu.

O, kavmine ettikçe, her gün öğüt, nasihat,
Onlar inanmamakta ederdi yine inat.

Üstüne hücum edip, döverlerdi de hatta,
O, yine bulunurdu onlara tebligatta.

Gece, kapılarını ısrarla çalıyordu.
Onları hidayete, dine çağırıyordu.

Lakin inanmadılar, onun bu tebliğine.
Sefih, alçak dediler, devam etti o yine.

Hatta delilik ile, ettiler onu itham.
O yine hiç yılmadan, tebliğe etti devam.

Her gün döverlerdi de kızarak bu sebepten,
Yine geri durmazdı, tebliğ-i risaletten.

Yanlarına giderek, derdi ki: (Ey insanlar!
Vazgeçin bu inattan, ilah değil bu putlar.)

Onlar, hiç duymuyordu onun dediklerini.
İnatla yaparlardı, yine bildiklerini.

Hatta onu görmemek, maksat ve gayesiyle,
Hemen kapatırlardı gözlerini bir şeyle.

Hem de kulaklarını kapatırdı ki onlar,
Onun nasihatinden, hiç bir şey duymasınlar.

Derlerdi: (Eğer batıl olsaydı putlarımız,
Tapar mıydı bunlara, âbâ-ü ecdadımız?

Eğer biz terk edersek, taptığımız putları,
Suçlamış sayılırız cahillikle onları.

Mâdem atalarımız, bunlara tapındılar,
Öyle ise bu putlar, hakiki tanrıdırlar.)

Bu sözleri söyleyip, inanmazlardı yine.
O, hep devam ederdi, gece gün tebliğine.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Eziyet Ederlerdi



Nuh aleyhisselamın, etmeyip kavmi iman,
İşkence ederlerdi, kendisine her zaman.

Bayılıncaya kadar döverlerdi çok kere.
Sonra hasıra sarıp, atarlardı bir yere.

Toplanıp taşa tutar, ederlerdi hakaret.
O, bunlara sabredip, ederdi yine davet.

Saçarlardı üstüne kumları, yağmur gibi.
Bu kumların içinde, kaybolurdu Nuh Nebi.

Sonra da öldü diye, dönerlerdi geriye.
Çok zaman yaparlardı, bu işi Nuh Nebi'ye.

Hak teâlâ emriyle, Cebrail, gök yüzünden,
Gelir ve çıkarırdı, onu kumun içinden.

Sabah yine giderdi, o inatçı kavmine.
Çağırırdı onları, Allah'ın birliğine.

Derlerdi ki: (Biz seni döveriz de bu kadar,
Yine sen, bu davanda yürürsün aynı karar.

Hakiki bir peygamber olsa idin sen şayet,
Rabbin, bu cefalardan korurdu seni elbet.

Lakin sen resul değil, bir delisin apaçık.
Sana inanmıyoruz, uğraşma bizle artık).

O kavmin arasında, var idi ki bir kişi,
Ona eziyet edip, üzmek idi tek işi.

Bir gün oğlunu alıp, getirdi Nuh Nebi'ye.
Dedi: (Oğlum, her zaman cefa yap bu kişiye.)

O çocuk, babasının alarak asasını,
Vurup kana boyadı, mübareğin başını.

Bütün bunlara rağmen, yine sabrediyordu.
(Ya Rab, affet onları, bilmiyorlar) diyordu.

Onun maruz kaldığı cefalara, melekler,
Çok üzülüp, Allah'a münacat eylediler.

Dediler: (Ya ilahi, Sen ne kadar halimsin.
Şefkat, merhametine, nihayet yoktur senin.

Onlar, bu yer yüzünde rahatça yürüyorlar.
Ve senin gönderdiğin rızıkları yiyorlar.

Buna rağmen putlara yapıyorlar ibadet.
Ve senin resulüne ediyorlar hakaret.

Bununla da kalmayıp, ederler eza, cefa.
Her türlü işkenceyi, görürler ona reva.

Yine sen, bu kullara rızık gönderiyorsun.
Ve azab eylemekte, acele etmiyorsun.)

Velhasıl Nuh peygamber, dokuzyüz elli sene,
Davet etti kavmini, Allah'ın birliğine.

Bir kaç kişi vardı ki, hidayete ilk gelen,
Olmadı bundan gayri, ona iman eyliyen.

Dediler ki: (Biz asla, sana iman etmeyiz.
Zira ecdadımızın dini üzerindeyiz.

Söyle de, gökten azab göndersin Rabbin bize.
Bizi helak eylesin, eğer ki muktedirse.)

Nuh peygamber, Rabbine arz etti ki: (İlahi!
Uğraştım gece gündüz, biliyorsun sen dahi.

Bunca sene, onları davet ettim ben, fakat,
Onlar inanmamakta ettiler yine inat.)

O günden itibaren, kırk sene müddet ile,
Kıtlık olup, hiç yağmur yağmadı damla bile.

Hatta hiç bir kadının, olmadı çocukları.
Üstelik helak oldu davarları, malları.

Nesilleri kesilip, oldular çok perişan.
Bağ ve bahçelerinden, kalmadı eser, nişan.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Meydan Okudu



Nuh aleyhisselam'ın, dokuzyüz elli sene,
Gece gündüz, yılmadan yaptığı davetine,

İlk defa iman eden, o bir kaç kişi hariç,
Kavminden iman eden, bir kimse çıkmadı hiç.

Üstelik çok çeşitli eziyetler ettiler.
Sonra öldürmek için, çok gayret sarfettiler.

O ise, kâfirlere buyurdu ki: (Ey kavmim!
Sizin öldürmenizden, hıfz eder beni Rabbim.

Siz hepiniz birleşip, bana karşı dursanız,
Bütün imkanınızı, bu yolda kullansanız,

Hiç geri koymasanız, elinizden geleni,
Yine de öldürmeye, gücünüz yetmez beni.)

Böyle meydan okuyup, buyurdu ki peşinden:
(Bana bir fayda yoktur, imana gelmenizden.

Ve eğer yüz çevirip, gelmezseniz imana,
Yine neticesinde, bir zarar gelmez bana.)

Bütün bunlara rağmen, kâfirler yine o gün,
Vurup kana boyadı, yüzünü o Resul'ün.

O zaman Nuh peygamber, dua etti: (İlahi!
Bana yaptıklarını, görüyorsun sen dahi.

Hayır diledin ise, haklarında sen eğer,
Bu işlerine rağmen, bunlara hidayet ver.

Yoksa sen, haklarında hükmedeceksen şayet,
O gün gelene kadar, sabrımı ziyade et.)

Ona, şöyle bir vahiy geldi ki gayet açık:
(Kavminden, sana iman edecek çıkmaz artık.

Hatta o kâfirlerin, bundan sonra gelecek,
Nesillerinden bile, yoktur iman edecek.

O halde sen üzülme ve hiç mahzun olma ki,
Onlara bir azabın inmesi olur vaki.)

O zaman Nuh peygamber, dedi: (Öyleyse şayet,
Şu insafsız kavmimi, azabınla helak et.

Kalmasın bu dünyada, kâfirlerden tek diri.
Halas et bu azabdan, beni ve mü'minleri.)

Onun bu duasına, âmin dedi melekler.
Sonra da, (Bir gemi yap!) vahyi geldi bu sefer.

Nuh Nebi, Cebrail'den alır almaz bu vahyi,
Başladı mü'minlerle, bu işe bizatihi.

Bu iş için, ağaca, var idi çok ihtiyaç.
Ve lakin o bölgede, yok idi fazla ağaç.

Bu yüzden bol ağaçlı bir yer bulup çıktılar.
O yerde, gemi için dört sene çalıştılar.

Onları, çalışırken görünce o kâfirler,
Yanlarına gelerek, istihza eylediler.

Dediler ki: (Hani sen, peygamberim diyordun.
Yoksa onu bırakıp, şimdi dülger mi oldun?

Peygamberlik gibi bir mertebeyi bırakıp,
Adi bir dülgerliğe inivermek ne ayıp.

Hem sonra, yedi yıldır susuz olan bu yerde,
Nasıl yüzdüreceksin bu gemiyi ilerde?)

O da, o kâfirlere buyurdu ki: (Şimdi siz,
Bizim ile eğlenip, istihza edersiniz.

Lakin Hak teâlânın azabı geldiğinde,
İstihza edeceğiz biz dahi sizin ile.)

Nuh aleyhisselamın, üç katlıydı gemisi.
Abanos ağacından idi hep malzemesi.

Ateşi yanarak ve kazanı kaynıyarak,
Yürüdüğü, Kur'anda vardır açık olarak.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Dünyayı Su Kapladı



Vakta ki tamamlandı, Nuh Nebi'nin gemisi,
Yakınlaştı iyice, o azabın gelmesi.

Nuh peygamber, kavmine dedi ki son olarak:
(Beni, size peygamber gönderdi cenâb-ı Hak.

Size, bunca senedir ettimse de nasihat,
Dinlemeyip, istihza eylediniz siz fakat.

Ben nasihat ettikçe, siz hep inat ettiniz.
Üstelik çok cefa ve eziyyet eylediniz.

İşte bu yüzdendir ki, yakında Hak teâlâ,
Sizin üzerinize, gönderecek bir bela.

Bari şimdi inanıp, bırakın bu inadı.
Yoksa, azab etmektir Hakk'ın size muradı.

O azab tufandır ki, dünya, suyla dolacak.
İmana gelmeyenler, o suda boğulacak.

Bu beladan kurtulmak isteyen varsa her kim,
Acele iman etsin, son sözümdür bu benim.)

Dediler: (Yüzyıllardır, bu lafı dinliyoruz.
Gelsin ne gelecekse, sana inanmıyoruz.)

Va'd olunan azabın, gelmişti vakti zaten.
Tufan alametleri görüldü çok geçmeden.

Su, yerde yavaş yavaş, başladı yükselmeye.
Ve başladı mü'minler o gemiye binmeye.

Nuh Nebi, bir kez daha kavmin hükümdarını,
Çağırtıp, kendisine yaptı son ihtarını.

Yanına geldiğinde, buyurdu ki: (İşte bak!
Bahsettiğim tufanı, gönderdi cenâb-ı Hak.

Haydi, iman edin de, kurtulun bu beladan.
Zira kâfir olana, necat yok asla bundan.)

Kral ve o müşrikler, yine inkâr ettiler.
Ve bunu, normal yağan bir yağmur zannettiler.

Müslümanlar, gemiye binince en nihayet,
Tufanın şiddeti de, fazlalaştı be gayet.

Oğlu Ken'an, kenarda dururdu zevcesiyle.
İkaz etti onu da, babalık şefkatiyle:

(Ey evladım, haydi gel, bizimle bin gemiye.
Kurtuluş yoktur bu gün, mü'minlerden gayriye.)

Babası, ettiyse de son defa onu ikaz,
Lakin o, inadından yine etti itiraz.

Dedi: (Su yükselirse, çıkarım şu dağlara.
Nasıl olsa bu sular, çıkmaz ta oralara.)

O böyle konuşurken, laubali olarak,
Büyük bir dalga gelip, eyledi onu helak.

Hak teâlâ emriyle, yağmurlar yağdı gökten.
Yer yer sular kaynadı, toprağın her yerinden.

Suların seviyesi, yükseldi ki o kadar,
Kayboldu su içinde, en yüksek büyük dağlar.

Kırk gündüz ve kırk gece, devam etti bu tufan.
Kâfirler hep öldüler, kalmadı ehl-i tuğyan.

Nuh Nebi'nin gemisi, altı ay müddet ile,
Dalgalar arasında, yüzdü hep selametle.

Hak teâlâ emriyle, kesilince yağmurlar,
Alçalmaya başladı, yavaş yavaş o sular.

Seviye alçaldıkça, gemi de iniyordu.
Yüksek dağlar, gemiyi, kendine bekliyordu.

Cudi dağı, tevazu eyleyip, etti dua.
İndirdi Hak teâlâ, onu bu küçük dağa.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Vefatı

Nuh Nebi, buğday tenli ve iri yapılıydı.
Ve fizikman hazret-i Âdemi andırırdı.

İri gözlü ve güzel bir zat idi mükerrem.
Sakalları uzunca, geniş omuzluydu hem.

Gayet gadaplı olup, sabrı dahi çoktu pek.
Kavminin cefasına, dayandı sonuna dek.

Zahmet ve meşakkatli geçerdi çoğu vakti.
Buna rağmen, Rabbine çok yapardı taati.

Yediyüz rekat namaz kılardı gün ve gece.
Asla ilgilenmezdi, dünya ile zerrece.

Bin senelik ömründe, etmedi bir ev talep.
Kıldan, siyah bir çadır içinde yaşadı hep.

Eshabı bunu ona, sual etti bahusus:
(Ne için kendinize, bir ev yapmıyorsunuz?)

Buyurdu: (Bugün yarın, ölürüz pek yakında.
Ev yapmaya değer mi bu kısacık zamanda?

Bu dünya hayatımız, zaten kısa bir müddet.
Yapılacak tek iş var, o da Hakk'a ibadet.)

Bir gün de, kendisine ev yapardı kamıştan.
Dediler: (Yapsaydınız, bu evi keşke taştan.)

Buyurdu ki: (Yakında ölecek insan için,
Bu kadarı çok bile, hikmeti budur işin.)

Biri dahi sordu ki: (Kerpiç varken, acep siz,
Niçin kara çadırdan, ev bina edersiniz?)

Buyurdu ki: (Ölünce, bırakıp gideceğim.
Daha kıymetlisine, niçin zahmet çekeyim?)

Vefatı yaklaşınca, Sam adlı evladını,
Çağırıp, yaptı ona en son nasihatını.

Buyurdu ki: (Evladım, ben artık ölüyorum.
Sana, iki nasihat bırakıp gidiyorum.

Birincisi şudur ki, şirk koşma hiç Allah'a.
Yoktur bir insan için, bedbahtlık, bundan daha.

Öbürü, kibirdir ki, şeytanın sıfatıdır.
Bir zerre kibri olan, Cennetten mahrum kalır.)

Ülül'azm peygamberler içindedir kendisi.
Bu sebeple indallah, yüksektir derecesi.

Onun o kâfirlere, bir gadaplanmasıyle,
Hak teâlâ, yer ve gök, gadaplandı haliyle.

Hem öyle bir gadap ki, dinmedi uzun müddet.
Tek kâfir kalmayınca, ancak buldu sükunet.

Nuh aleyhisselamın, erince ömrü sona,
Cebrail'le Azrail, birlikte geldi ona.

Melek-ül mevt yaklaşıp, sual etti ilk sefer:
(Ey dünyada çok uzun ömür süren peygamber!

Bu kadar yaş yaşadın, çok çalıştın, yoruldun.
Sen bu fani alemi, acaba nasıl buldun?)

Cevaben buyurdu ki: (Bu dünyayı, şimdi ben,
Sanki iki kapılı han gibi buldum aynen.

Birinden girmiş idim, öbüründen çıkarım.
Ve ancak içeride, çok az bir zaman kaldım.)

Sonra da Allah deyip, teslim etti ruhunu.
Beyt-i makdis içine, defn etti ehli onu.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

Son mesajlar