Kuranda Nesh varmıdır?

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
Kuranda Nesh varmıdır? 1 - 2

Abdulhakim Beyazyüz


Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, Allah’a hamd Resulüne salâtu selam olsun.

Bugünkü yazımızda; Kur’an'da neshin olup olmadığını, Kur’an'da neshin ne şekilde kullanıldığını ve neshin ne şekilde anlaşılması gerektiğini incelemeye çalışacağız. Rabbimizden bizi doğrulara ulaştırmasını niyaz ediyoruz.

Nesehe kökünden gelen kelimeler Kur’an'da dört yerde geçmektedir. Bu kelimenin kullanıldığı üç yerde, bu ifadeler sözlük anlamında kullanılmıştır. Bunlar şu ayetlerdir:

“Senden önce hiçbir resul ve nebi göndermedik ki, bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş olmasın. Ama Allah, şeytanın vesvesesini giderir. Sonra Allah, ayetlerini sağlamlaştırır. Allah, hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (22/52)

“İşte kitabımız, size karşı gerçeği söylüyor. Çünkü biz yapmakta olduklarınız kaydediyorduk.” (45/29)

“Musa'nın öfkesi geçince levhaları aldı. Onlardaki yazıda, ancak Rablerinden korkanlar için bir hidayet ve rahmet vardı.” (7/154)

Bakara Suresi’nin 106. ayetinde ise bu kelime kavram anlamıyla kullanılmıştır:

“Ne Kitab ehlinden inkâr edenler ve ne de Allah'a ortak koşanlar, Rabbinizden size bir iyilik gelmesini isterler. Oysa Allah, rahmetini dilediğine tahsis eder. Allah, büyük lütuf sahibidir. Biz herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah'ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?” (2/105-106)

Görüldüğü gibi nesih kelimesinin kavram anlamıyla kullanıldığı 2/106 ayetinde, yüce Rabbimiz ehli kitaptan küfredenlerin ve müşriklerin, Müminlere yeni bir vahyin indirilmesinden hoşlanmadıklarını açıkça belirtiyor, ama yeni bir vahyin/ayetin inmesi veya ertelenmesinin ancak Allah’ın elinde olduğunu beyan buyuruyor. Nitekim yüce Rabbimiz başka ayetlerde de ehli kitabın ve Müşriklerin vahyin kendilerinden başkasına indirilmesini kıskanarak vahyi ve elçiyi reddettiklerini haber vermektedir. Bu nedenle bu ayetlerin şeriatlar arası bir nesih olayından bahsettiğini söyleyebiliriz.

Nitekim nesh kelimesi geçmemekle beraber, Bakara 106’daki bu anlamı kuvvetlendiren ayetlerden birisi de, Nahl Suresi’nin 101. ayetidir.

“Biz bir ayeti değiştirip yerine başka bir ayet getirdiğimiz zaman -ki Allah, neyi indireceğini gayet iyi bilir- onlar Peygamber'e, ‘Sen ancak uyduruyorsun’ derler. Hayır, onların çoğu bilmezler.” (16/101)

“Ey Muhammed! De ki: ‘Ruhu'l-Kudüs (Cebrail), inananların inançlarını sağlamlaştırmak, Müslümanlara doğru yolu göstermek ve onlara bir müjde olmak üzere Kur'an'ı Rabbinden hak olarak indirdi.” (16/102)

“Andolsun ki biz onların, ‘Kur'an'ı ona bir insan öğretiyor’ dediklerini biliyoruz. İma ettikleri kimsenin dili yabancıdır. Bu Kur'an ise gayet açık bir Arapça’dır.” (16/103)

Nesh kelimesinin veya türevlerinin ayetlerde kullanıldıkları sözlük ve kavram anlamlarına baktıktan sonra konumuzu temel sorularla açmaya çalışalım.

Nesh Nedir?

Nesh kelimesi sözlükte; suret çıkarmak, kopya etmek, bir şeyi yerinden etmek, bir şeyi diğerinin yerine geçirerek yok etmek, bir şeyi değiştirmek, bozmak, bir şeyi iptal edip başka bir şeyi onun yerine tutar kılmak, bir şeyi başka yere nakletmek, hükmünü ortadan kaldırmak, bir şeyin diğerini takip edip izale etmesi, ruhların bedenden bedene geçmesi gibi çeşitli anlamlara gelmektedir. Bu anlamda Kur’an'da; 22/52, 45/29, 7/154 ayetlerinde geçmektedir.

Nesh, kavram olarak ise; Allah’ın daha önce indirdiği bir hükmü, (çeşitli hikmetlerden dolayı) bir daha geri gelmemek üzere kaldırıp onun yerine yeni bir hükmü ikame etmesi olayıdır. Kavram anlamıyla 2/106’da kullanılmıştır. (Nesh kelimesi kullanılmamasına rağmen, neshin içeriğinin anlaşılmasını sağlayan temel ayetlerden birisi de, Nahl 101. ayettir.).

Neshin Söz Konusu Olamayacağı Alanlar Nelerdir?

Bilinmelidir ki ilahi dinlerin çok büyük bir kısmı aynıdır ve bu hususlar neshe konu bile olmazlar.Bunların başında vahyin bildirdiği ve haber özelliği taşıyan tüm hususlar gelmektedir. (Allah, melekler, cennet, cehennem, hesap, kıyamet, peygamberlerin tarihi mücadeleleri, sünnetullahla ilgili yasalar vb hususlar.) Aynı şekilde emredilen temel maruflar (bilge, adil, cömert, yumuşak, dürüst, merhametli, barışçıl ve affedici olmak yanı sıra tağutu reddedip, onunla mücadele etmek.) ve nehyedilen temel münkerler de(şirk koşmak, anne babaya eziyet etmek, adam öldürmek, zina etmek, hırsızlık etmek, yalan söylemek, iftira atmak, zulmetmek vb.) asla neshe konu olmazlar.

Ayrıca yine temiz şeylerin/teyyibatın helalliği ve zararlı şeylerin/habisatın haramlığı da neshin konusuna girmez; zira Allah sadece insanın yararına olmak üzere iletişime girmekte ve insanlara işlerini kolaylaştırarak rahmet etmeyi dilemektedir. (Bu konunun istisnası bazı kesimlere özel olarak ceza mahiyetinde bazı sınırlandırmalara gidilmesidir. Yahudilere ceza olarak bazı şeylerin haram kılınması gibi: “Ve Yahudiler üzerine her tırnaklı olanı haram kıldık ve onlara sığırdan ve koyundan (çıkarılan) iç yağlarını da haram kıldık. Ancak bunların sırtlarına veya bağırsaklarına yapışkan olan veya bir kemikle karışan yağlar müstesna. Bunu onlara haddi tecavüz ettikleri için bir ceza olarak yaptık. Biz elbette doğru söyleyenleriz.” (6/146))

Nesh, Hangi Konularda Gerçekleşebilir ve Bunlara Neler Örnek Verilebilir?

Nesh, sadece şeriat/ muamelatla ilgili teferruatlarda gerçekleşebilir. Buna örnek olarak Yahudilerdeki cumartesi yasağının (7/163), iç yağı yasağının (6/146) ve Hz. Yakub’un şeriatında hırsızlık yapanın tutuklanıp hizmet vermeye zorlanması hükmünün (12/75) diğer şeriatlardaki ilahi bildirimlerle kaldırılmasını/neshini örnek verebiliriz.

Bildirilen Vahiylerde (Önceki Peygamberlerin Sahifeleri, Tevrat, İncil Ve Kur’an'da) Nesh Yetkisine Kim Sahiptir?

Neshin kavramsal anlamını ortaya koyan 2/106 ve 16/101 ayetlerinde açıkça ortaya konulduğu gibi; bunları değiştirmekte, o ayetlerin/hükümlerin daha hayırlısını da, mislini de getirebilecek sadece Allah’tır. Peygamberler dâhil hiçbir kimse, Allah’ın indirdiği bir hükmü nesh etme yetkisine sahip değildir. Peygamberler dâhil onlara düşen sadece vahyin buyruklarını doğru anlamak, onlara uymak ve onlara uymaya davet etmektir. Nitekim Hz. Peygamber ve iman edenlerin bu sorumluluğuna dönük şöyle buyrulmaktadır:

“Artık sen, sana nasıl emredildiyse öylece dosdoğru hareket et ve seninle beraber bulunan ve tövbe etmiş olanlar da dosdoğru hareket etsinler ve taşkınlıkta bulunmayın, çünkü şüphe yok ki o, ne yapıyorsanız hepsini de görür.” (11/112)

“Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size de ateş dokunur. Sizin Allah'tan başka dostlarınız yoktur. Sonra size yardım da edilmez.” (11/113)

“De ki: Ben size, Allah'ın hazineleri benim yanımdadır, demiyorum. Ben gaybı da bilmem. Size, ben bir meleğim de demiyorum. Ben, sadece bana vahyolunana uyarım. De ki: Kör ile gören hiç bir olur mu? Hiç düşünmez misiniz?” (6/50)

Bu nedenle sünnetin Kur’an’ı nesh etme iddiaları asla kabul edilemez. Durum böyleyken Hz. Ömer’in zekat verilen grupları neshi veya hırsızlık cezasının neshi iddiaları kesinlikle yanlıştır. Hz. Ömer'in yaptığı sadece zekatın verileceği gruplar arasında hikmetin gerektirdiği tercihlerde bulunmaktır. Hz. Ömer asla “Başka zaman dilimlerinde de Müslümanlar, kalpleri İslam’a ısındırılacaklara zekat veremezler.” dememiştir. (Velev ki demiş olsaydı da bu Hz. Ömer’in yanlış bir içtihadı olarak tarihte yerini alacaktı. Nitekim Hz. Ömer, mihre sınır getirme içtihadında yanılmış ve hanım bir sahabe onu uyararak, yanlışından dönmesini sağlamıştı.)

Aynı şekilde kıtlıktan kaynaklanan açlığın yaygın olduğu bir zaman diliminde el kesme cezasının uygulanmaması da nesh değildir. Tersine bu adaletin tesisi için indirilmiş bir hükmün, zulme sebep olmasını engellemeye dönük, çok yerinde ve hikmetli uygulamadır. Tarihte Müslüman âlim ve önderler dinin hedefi olan adalet, barış, refah ve huzuru sağlamak adına, dinin hükümlerinin gayesini dikkate alarak sayısız uygulamalarda bulunmuşlardır. Bu uygulamalar, açlık kaynaklı ölümlerin olabileceği bir senede Resulullah’ın kurban etlerini saklamayı yasaklaması ve bu risk ortadan kalktığında etlerin saklanmasında hiçbir mahzurun olmadığını ifade buyurması olayı gibidir. Dolayısıyla Müslümanlar; içinde bulundukları dönemin şartlarını göz önünde bulundurarak dinin emirlerini anlamalı ve uygulamalıdır. Bu emirler dönemin şartlarından ötürü hikmete ters düşüyorsa, erteleme hakkına da sahiptirler. Bu duruma tedricilik ilkesi doğrultusunda Mekke’de kıtalın ertelenmesi, Hudeybiye’de bazı tavizlerin verilmesi örnek olarak gösterilebilir. Ancak bu durum Müslümanların kıtalı nesh ettikleri şeklinde anlaşılamaz. Zaten bu nesh de değildir. Yukarıda da değindiğimiz gibi vahiyde/dinde nesh, bir hükmün bir daha kendisine dönülmemek üzere, Allah tarafından başka bir hükümle kaldırılması olayıdır.

İnşallah gelecek yazımızda başta Kur’an'da nesh var mıdır, bazı ayetlerin unutturulması söz konusu mudur şeklindeki soruları müzakereye devam edeceğiz. Sözümüzün sonu Allah’a hamddır. Rabbimizden ilmimizi, amelimizi ve ihlâsımızı artırmasını niyaz ediyor ve hatalarımız için affını talep ediyoruz.

Tevhid - Adalet - Özgürlük
 

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla, Allah’a hamd resulüne salâtu selam olsun. Bugünkü yazımızda; Kur’an'da neshin olup olmadığı konusunu, inşallah işlemeye devam edeceğiz. Meselenin daha kolay anlaşılması için soru-cevap tarzımızı sürdüreceğiz. Bunun için Allah’tan yardım diliyoruz.

Kur’an’da nesh olan ayetler var mıdır?

Öncelikle Kur’an’daki bazı ayetlerin nesh/iptal olduğunu söylemenin, çok önemli ve çok büyük bir iddia olduğunu görmek gerekmektedir. Zira Allah, yeni indirdiği bu kitabı kendisine uyulacak bir rehber, kendisiyle hakkın ve batılın birbirinden ayrıldığı Furkan/ölçüt, peygamberlerin bile kendisinin yolundan bir milim bile ayrılamayacağı bir yol gösterici kılmıştır. (6/50,155, 4/105, 2/38,19/12 vb.) Bu nedenle, insanlık için kıyamet gününe kadar tek rehber olacak olan bu kitabın bazı ayetlerinin neshini/iptalini kabul etmemiz için çok güçlü ve ciddi delillere ihtiyaç olacağı açıktır. Bunun için Kur’an’a baktığımızda, bu neshin ancak Allah tarafından yapılabileceğini görüyoruz. (2/106, 16/101). O zaman elimizde sübutu kat’i tek vahiy Kur’an olduğuna göre ona bakmamız gerekecektir. Kur’an’a baktığımızda Kur’an’ın yeni ilahi bir buyruk olarak kabul edilmesi bağlamında daha çok ehli kitabın ve bir kısım müşriklerin iknası için şeriatlar arası bir neshe işaret edildiğini ve böyle bir durumun Allah için zor olmadığına vurgu yapıldığını görmekteyiz. (2/106, 16/101). Kur’an’daki bir ayetin hükmünün neshi/iptali bağlamında açık tek bir ayete ise rastlayamıyoruz. Aynı şekilde Resulullah’ın da Kur’an’da bir ayetin nesh edildiğini haber verdiği, subutu kat’i bir haberin bize geldiğini de bilmiyoruz. (Bilindiği gibi bunun için ümmetin birlik içinde on binler olarak bize bu haberi ulaştırması gerekmektedir. Zira Kur’an sübutu kat’idir. Kur’an’ın bir ayetinin neshinin kabulü ancak yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayan on binlerin şahitlikleriyle mümkün olabilir.) Ayrıca neshin varlığına ve hangi ayetlerin nesh edildiğine dair alimlerimiz arasında da bir ittifak görmüyoruz. Bu nedenle Kur’an’da neshin olmadığı çok daha makul bir görüş olarak söylenebilir.

Kur’an’da nesh olduğu söylenilen ayetlere dönük neler söylenebilir?

Kur’an’da nesh olduğu söylenilen ayetler genelde üç kategoriye ayrılarak ifade edilmektedir.

a-)Metni nesh olmuş ama hükmü geçerli olmaya devam eden ayetler.

Bu şekilde nesh edilmiş ayetlere örnek olarak: Evli olup zina edenlerin recm edilmesine dönük ayetlerin Kur’an’da var olduğu ve bu ayetlerin diğer ayetler gibi tilavet edilen ayetlerden olduğu; ancak daha sonra bu ayetlerin metninin nesh edilerek Kur’an’dan çıkarıldığı, hükmünün ise geçerli olmaya devam ettiği şeklinde Hz. Ömer'e atfedilen bir iddia vardır. Böyle bir iddianın birçok açıdan kabul edilemez olduğu açıktır. Her şeyden önce, böyle bir olayın gerçekleştiğine dair rivayet sübutu kat’i bir haber değildir. Nitekim ayet olduğu söylenilen metnin kendisi dahi, rivayetlerde birkaç farklı şekilde aktarılmaktadır. Ayrıca Kur’an’da olan bu ayetin metninin neshinden sonra hükmünün devam ettirilmesinin aklen bir izahının olamayacağı da açıktır. Bununla ilgili diğer açılardan da birçok şey söylenebilir ama bununla yetinelim.

b-)Hem metni, hem de hükmü nesh olmuş ayetler:

Bu iddia Buhari’nin Hz. Aişe’den yaptığı rivayete dayandırılmaktadır. Buna göre: Bilinen on emzirmeyle evlenmenin haram olacağı (konusundaki ayet), Kur'an kapsamında inzal olunanlar arasındaydı. Sonra bu, bilinen beş emzirme ile (evlenmenin haram olacağını bildiren) ayetle nesh edildi. Onlar Kur'an içinde okunmaktayken Resulullah vefat etti. (Müslim, Muvatta, Tirmizi, Ebu Davut, ed Darimi) Bu zanni rivayetlere dayananlara göre “ilk önce on emzirmenin evlilikte haramlık hükmü doğurduğunu ifade eden ayet nazil olmuştu, ancak bu daha sonra beş emzirmeyi evliliğin haramlık hükmü doğurduğunu ifade eden ayetle nesh edildi. Ardından da beş emzirmeyi ifade eden ayet lafzi yönüyle Kur'an'dan çıkarıldı. Yani ilk ayet hem hükmen hem de lafzen yürürlükten kaldırılırken; ikinci ayet yalnızca lafız yönüyle nesh edilip Kur’an’dan çıkarılmış, ancak hükmü geçerli olmaya devam etmiştir. Bu iddiaların Kur’an'ı şüpheli bir kitap haline düşürmesi nedeniyle asla kabul edilemeyeceği açıktır. Zira bu iddialara göre Kur’an’da şu an olmayan bazı ayetlerin, Resulullah'ın vefatında bile okunmaya devam ettiği iddia ediliyor. Hz. Aişe sağlığında sayısız yanlış rivayeti düzeltmişti. Şüphesiz ki o sağ olsaydı, bugün de bu yanlış rivayetleri düzeltirdi.

c-)Metni Kur’an’da bulunmaya devam eden, ama hükmü/geçerlilikleri kalmayan ayetler.

Bu ayetler bazılarınca beş yüze kadar çıkarılır. Ama bu sayının bu kadar yükseltilmesinde, neshe verilen farklı anlamların da önemli bir etkisinin olduğunu söyleyebiliriz. Zira birçok âlimimiz neshi tahsis anlamında kullanmakta ve tahsis edilen ayetleri nesh edilmiş olarak ifade edebilmektedir. (Örneğin topluca cihada çıkma emrinden sonra, hastaların çıkmayabileceğine dair yapılan istisna gibi vb.) Takdir edileceği gibi tahsis ve nesh birçok açıdan birbirinden farklıdır. Her şeyden önce tahsiste, diğer ayetin neshi yoktur. Sadece ayetin hikmetle uygulanmasına dönük detaylandırma/tafsil vardır.

Yine bazı âlimlerimiz tedricilik usulüne riayet edilerek indirilen ayetleri nesh kapsamında değerlendirebilmektedir. (İçki ayetleri diye bilinen ayetler, yumuşak davranmayla ilgili ayetler, barışı tercih etmeyle ilgili ayetler vb.) Hâlbuki tedricilik imkânı olmadan, Kur’an’ın tüm zamanlara hitap edip uygulanabilmesine imkân yoktur. Zira her dönemdeki müslümanların fıkhı, diğer dönemdeki Müslümanlardan farklıdır. Nitekim peygamberimiz Mekke ve Medine'de bile farklı fıkıhlara ve hükümlere ihtiyaç duymuştur. Hatta Medine’deki müşriklere uygulanan fıkıhlar bile farklı farklı olmuştur. Örneğin ahitlerini bozanlara savaş fıkhı uygulanmışken, ahitlerine sadık kalanlara barış hükümleri uygulanmıştır.

Ayrıca bazı haber özelliğine sahip ayetleri bile nesh kavramı içinde değerlendirebilmişlerdir. Örneğin 8/65’in, 8/66 ile nesh edildiği söylenebilmiştir. Hâlbuki bu ayetler haber özelliğini taşımaktadırlar. Burada müminlerin adanmışlık, hazırlanmışlık vb durumlarının çok iyi olması durumunda (Ensar ve Muhacir gibi) sayıca kendilerinin on katı müşrike bile güç yetirebileceklerine; aksi durumda ise kâfirlerle baş etme imkânlarının azalacağına işaret edilmiştir.

Sonuç olarak şunu bilmek gerekir ki; nesh, âlimlerimizin ayetlerin arasında var olduğunu düşündükleri çelişkileri gidermek için başvurdukları bir yöntemdir. Nitekim neshi kabul edenlerden bazıları bunu beş yüze çıkarırken, Suyuti bunu yirmi bire, şah veliyullah beşe indirmiştir. Eğer dikkatlice yaklaşılırsa beş ayette de çelişki gibi duran boyutların giderilmesi mümkündür. Nitekim bazı âlimler de (Sait şimşek gibi vb), bu ayetlerin çelişki içermeyecek şekilde yorumlanmalarının mümkün olduğunu söylemektedir. Doğru olanı da budur. Zira Yüce Allah’ın indirdiği bir ayetin, Kur’an’dan çok açık ve kesin bir delile dayanmadan nesh edildiğini söylemek kesinlikle doğru olmayacaktır.

Unutturma olayı nedir ve Kur’an’da unutturulan ayetler var mıdır?

Bilindiği gibi nesh ayeti olarak da bilinen ayette şöyle buyruluyor: ”Biz herhangi bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldırır veya onu unutturur (ya da ertelersek), yerine daha hayırlısını veya mislini getiririz. Allah'ın gücünün her şeye hakkıyla yettiğini bilmez misin?”(2/106) Ayetteki unutturma ifadesinden hareketle (kaldı ki başka bir kıraatte bu erteleme anlamına gelecek şekilde geçmektedir.) indirilen bazı vahiylerin sonradan Hz. Peygambere ve sahabelere unutturulduğu iddia edilmektedir. Bu çerçevede akla ziyan bazı rivayetler nakledilmektedir.İbn-i Kesir'de aktarılan bir rivayette: ''İbn Ebu Hatim der ki bize babam İbn-i Abbâs'dan nakletti ki, o şöyle demiş : Hz. Peygambere geceleyin vahiy iniyor ve gündüz unutturuluyordu. Bu*nun üzerine Allah bu ayeti indirdi.'' Aynı şekilde bazı surelerin Bakara suresi gibi uzun oldukları ancak bazı ayetlerinin unutturulmasından dolayı kısaldıkları, bazı sahabelerin ezberledikleri ayetleri uyandıklarında hatırlamamaları üzerine Resulullah’a durumu bildirince bu ayetlerin unutturulmuş olabileceği cevabıyla karşılaştıkları gibi birçok rivayetle karşılaşabiliyoruz.

Hâlbuki nakledilen şekildeki bir unutturma olayı birçok nedenden dolayı kabul edilemez. Her şeyden önce Kur’an’da şöyle buyrulmaktadır: ” Sana Kur'an'ı okutacağız ve sen onu unutmayacaksın. Ancak Allah'ın dilediği başka. Şüphesiz O, açık olanı da bilir, gizliyi de.” (87/6,7.) Buradaki istisna Allah’ın unutturabileceği şeklinde değil, Allah’ın iradesinin mutlaklığına vurgu anlamında kullanılmaktadır. Nitekim Allah’ın iradesinin mutlaklığı buna benzer bir çok yerde kullanılmaktadır: Örneğin: “Mutlu olanlara gelince, gökler ve yerler durdukça içinde ebedî kalmak üzere cennettedirler. Ancak Rabbinin dilemesi başka. Bu, onlara ardı kesilmez bir lütuf olarak verilmiştir.” (11/108) (Şüphesiz Allah Mü'minleri cennetten çıkarmayacaktır. Ama Allah’ın iradesinin mutlaklığına dikkat çekmek için bu ifadeler kullanılmaktadır. Ayrıca Rabbimiz elçisinin Kur’an’ı ezberlemesini de üstüne almıştır: “Onu (Kur'an'ı, kavrayıp belletmek için) aceleye kapılıp dilini onunla hareket ettirip durma. Şüphesiz onu toplamak ve okumak bize aittir. O hâlde, biz onu okuduğumuz zaman, onun okunuşuna uy. Sonra onu açıklamak da bize aittir.” (75/16,17) “Gerçek hükümdar olan Allah yücedir. Sana vahyedilmesi tamamlanmadan önce Kur'an'ı okumakta acele etme. "Rabbim! İlmimi arttır" de.” (20/114)

Ayrıca indirilen vahyin hemen vahiy kâtiplerince yazıya döküldüğü bilindiğine göre bu unutturma nasıl söz konusu olabilir? Kaldı ki, buradaki ifadeyi erteleme (bir hükmün indirilmesinin hikmetli bir zaman diliminde olacak şekilde Rabbimiz tarafından bekletilmesi) şeklinde anlamamız durumunda hiç bir sıkıntı olmayacaktır. Ayrıca bu unutturma şeklinde anlaşılsa bile, buradaki unutturmanın geçmiş şeriatlar şeklinde anlaşılması ayetin siyak ve sibakına da daha uygun olacak ve bir sorun da kalmayacaktır.

Sözlerimizin sonu Yüce Allah’a hamddır. Rabbimiz kereminle yanıldığımız hususları bize bağışla; ilmimizi, amelimizi ve ihlasımızı artırarak bizi sabikunlardan ve mek’adi sıdka dahil eyle…

Tevhid - Adalet - Özgürlük
 

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
Nesh meselesini okuduktan sonra üzerine konuşmak isteyen olursa inşallah farklı bir perspektiftende konuşabiliriz....

Tevhid - Adalet - Özgürlük
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
Nesih meselesine dair bu günler de kitablardan bir seyler cikartmaya calismaktayim suanda 10 sayfasini bir kitabtan aldim onda daha 20 sayfa kadar yazi var. Suanda önümde masa üstünde nesh e ele alip islemis olarak 6 tane kitab var.
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
Kuranda Nesh varmıdır?
Eline saglik sen sag ol bu konu icin Qasem kardesim. Ben bir sey de demesem ilim erbabi ve ulema dan böyle bir seyin oldugunu diyenler var. Suanda ilk kaynak olarak zikir edeyim varsa elinizde ordan da okuyun Kur´an´da Nasih Ve Mensuh/Mer´i Ibn Yusuf´il Kermi.
 

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
Eline saglik sen sag ol bu konu icin Qasem kardesim. Ben bir sey de demesem ilim erbabi ve ulema dan böyle bir seyin oldugunu diyenler var. Suanda ilk kaynak olarak zikir edeyim varsa elinizde ordan da okuyun Kur´an´da Nasih Ve Mensuh/Mer´i Ibn Yusuf´il Kermi.

Nesh konusu üzerine kaynak taraması yaptığım dönemde okuduğum bir çalışmaydı...
Eserde yeni namına bişey yok, tekrarlana gelen şeyleri tekrarlayıp durmuş... iç çelişkisi çok fazla ve Sünnetin Vahyi nesh ettiğine dair söylemlerinde maksadı Şeria’dan uzak ve mevzu hadislerden bir çok alınm ayapılmıştı. Birbiriyle ilintili olmayan olay örgüsü kullanılarak kurgulamaya gidilmişti...

Kaynak tavsiyesi için teşekkür ederim lakin bu anlamda gözden kaçırıp okumadığım eser kaldığını düşünmüyorum... Bu anlamda daha çok beyin fırtınaları yada güncel çalışmaları okuyup tavsiye ediyorum inşllah. Yukarıdaki çalışmayı okursanız bu anlamda üzerine konuşabiliriz yada elinizdeki eserin kaynakları ve olay örgüsü ve delilleri tahlil ve tetkikleri üzerine konuşabiliriz.

Bu anlamda İbni Haludun ve şhatibinin Mahsadı şeriayı gözeten alimlerin çalışmalarınızda incelemenizi tavsiye ederim.
Bana önerdiğiniz Nadir yayınlarının tam söylediğinizin aksini iddia eden Said şimşeğin Kuran’da iki mesele Nesh ve Müteşabih adlı eserini incelemenizi tavsiye ederim. O kitapta nadir yayınlarından basılmıştı. Meseleye daha geniş bir açıdan eser ve delillerin tahlillerini ibni Hacer’i baz alarak yapmaktadır.

Allah razı olsun...
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
Said şimşeğin Kuran’da iki mesele Nesh ve Müteşabih adlı eserini incelemenizi tavsiye ederim.
Kardesim bana o kendine yazdirma ve soru mahiyetinde söz var said simsek kim ulemadan mi yoksa bu iste tek vakif kisi mi yada sadece uzmanlardan biri mi. Bunun o seviyesi de ne olur bak sadece bir sözün yazini ele alip islemek bilene bize yetiyor. Bu degil o süleyman ates de ne dese benim ilk ilk önce Ulema gelir ve muteber de bu kisiler olur ve bilin o ehlince de biznillah.

Sonra gelelim okudugun eser lere kac sene oldu kitab okursun yada ne zaman basladin diye sana bir soru da sormustum. Ve gelelim mevzumuzada suanda benim önümdeki kitablari okudugunu da bilmiyorum istersen isimlerini de tek olarak yazabilirim hepsi birer Ilmi eser ve muteber mahiyetin de eser olur kisacasi da bu biiznillah.
 

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
Kardesim bana o kendine yazdirma ve soru mahiyetinde söz var said simsek kim ulemadan mi yoksa bu iste tek vakif kisi mi yada sadece uzmanlardan biri mi. Bunun o seviyesi de ne olur bak sadece bir sözün yazini ele alip islemek bilene bize yetiyor. Bu degil o süleyman ates de ne dese benim ilk ilk önce Ulema gelir ve muteber de bu kisiler olur ve bilin o ehlince de biznillah.
Sait şimşek Kuran roteriği ve Kuran ilimleri alanında işinin ehli bir alim. Önce Ulema yı kim belirler. Kime göre uleme? Ulema diyorsunuzda günümüzde böyle bir makam yok. Ozaman günümüzde kimse yazıp çizmesin mi koyun gibi önümüze konanımı yiyelim. Konuşacaksak kişileri değil, Fikirlerini ve düşüncelerini konuşalım Ali kardaşım. Benim ki sadece tavsiyeydi. Yoksa senin ulema dediğin3 belki ben Ajan diyorumdur... Bu yüzden kişiler değil düşünceleri ölçüdür benim için... Delilleri benim için dayanaktır

Tevhid - Adalet - Özgürlük
 

Son mesajlar