Kuran, en ulu Peygamber'in ebedi mucizesi, geçmiş milletlerin haberi, geleceğin rehberi, hem bir hidayet kılavuzu, hem de müminlere şifadır. Her ayet yerli yerindedir, hatta kelimeler ve harfler bile, bir kelimeye yüklenecek mana, itina ile mücizevi bir şekilde seçilmiştir ayni manayı muradif (eşanlamlı) kelimeler varken en münasibi ve uygunu seçilmiştir. Lafızda ve kelimede manayı yansıtmak hissettirip, dokunurcasına takdim etmek, ancak Kuran da mevcuttur. Bir hadiseyi anlatırken seçilen kelimeler sayesinde, orada yaşarcasına sıcakca ve tüm heycanıyla takdim ediş vardır Kuran da. Arapçada harflerin telaffuzuna ve mahrecine göre sınıflandırma vardır.
Safir: Islık biçiminde çıkan sesler. Bunlar; ze, sad, sin. dir.
Tefeşşi: Yani yayılma, bir merkezden çıkıp her tarafa dağılma özelliği. Bu harf ise; şin dir.
liyyin: Yumuşaklık arz eden harfler; nunu sakin, vavu sakin.
Tekrar: Sürekliliği anlatan harf:ra harfidir.
Gunna: Genizden çıkarak telaffuz edilen harftir ki iç derinliliği ve manada gizemliliği anlatır.
Bir çırpıda ciğerdeki nefesi tüketen dermansız bırakan harf ise: He harfidir.
Lafzı Celile de; Allah derken sondaki he sonsuza herşeyin onda bittiğine ima eder. Bazı misaller vererek kurandaki sesleri inceleyelim:
Araf suresi 143.Ayet:
Ne zaman ki Musa, mikatımıza geldi, Rabbi ona kelâmıyla ihsanda bulundu. "Ey Rabbim, göster bana kendini de bakayım sana" dedi. Rabbi ona buyurdu ki; "Beni asla göremezsin! lâkin dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, Sen de beni göreceksin" Daha sonra Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir ediverdi. Musa da baygın düştü. Ayılıp kendine gelince, "Sen Sübhansın! tövbe ettim, sana döndüm ve ben inananların ilkiyim dedi.
Ayetteki kelimeleri mercek altına alıp daha yakından bakalım. Hangi kelime hangi manayı taşımaktadır. Rabbi dağa tecelli etti de Dağ paramparça oldu da kullanılan kelime "Dekka" Okunuşu ise dekkan Kayaların birbirine çarparak uğultu akustiğindeki kargaşa sesi.
Bu sesi duyan Hz. Musa ise "şok" olmuş ve hızlıca yıkılıvermişti. Bu hareketi canlandıran kelime ise "Harra" Yıkılan yuvarlanan ve ansızın bulunduğu yere yığılıp kalan anlamına gelir.
Saika: bayıldı. Sad harfi safir ıslıklı harflerdendir. Sert ve şok oldu anlamını taşır. Ayn ise gırtlaktan gelir ki, buda korku damağını kurutmuştur. Kaf harfi ise gırtlağa dayanır ki, baygınlıktan başka çare kalmaz zaten o manzara karşısında.
Afaka kelimesi ayıldı anlamındadır. Fakat kelimedeki setlik ayılmasının kolay olmadığını ima eder. Ayıldığında pişmanlık içinde, edepli bir şekilde özür diler. Fakat kullanılan harfler hep yumşak harflerdir. Nun ve Vav tam yedi kez kullanılmıştır. Ayrıca sessiz yani, mahreci dudaktan safiyane kelimeler zikredilmiştir. Te- be-sin-kef-lam harfleri dilden tam bir teslimiyet ve acziyet ifadesiyle çıkmıştır.
Nahil suresi 26.Ayet:
Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Fakat Allah! onların binalarını temelinden sarstı, çatı tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara fark edemedikleri bir yönden geldi.
Tuzak kurduklarını zannettiler, yanıldılar. Hiç hesaplarında olamayacak şekilde temelleri sarsıldı ve çatı başlarına çöktü. Bu "çöküş" kelimesi HARRA olarak ifade edilmiş. Temeli sarsılan dam nasıl yıkılışında ses çıkardığını işte bu gürültüyle dile getirmiş Kuran.
Meali Şerif: (İçlerinden bir söz sahibi şöyle dedi: "Yusuf'u öldürmeyin, bir kuyunun dibine bırakın da oradan geçen kafilenin biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın).
Orta yolu bulmak isteyen en şefkatli kardeşi bu yolu seçmişti. Onu kuyuya bırakıverin öldürmeyin bu fiile mani olacak gücü yoktu ama caydırıcı fikri mevcuttu. Kardeşlerinin kafalarında "Kuyuyu" canlandırmak ve cazip getirmek için kuyunun sesini çıkardı "CUBBİ" aslında bu ses bir şeyin kuyuya atıldığında çıkardığı sesin ta kendisiydi. Derken kardeşler onu kuyuya salmaya ikna oldular da öldürmekten vazgeçtiler.
Kuran ın her bir kelimesi mucize ve eşi benzeri olmayan ebedi düsturdur. Noktalama konudan konuya geçiş "medler" uzatmalar sesler ve nameler Ebedi İlahi minhacı Aziz bir Nur ve kalpten okuyanlara bir sururdur. Aziz Kuranın Sahibi Cenabı Hak, bizlere şuurunu idrak ihsan eyleye ki; her bir harfini anlayıp idrak edelim.
Alıntı
Safir: Islık biçiminde çıkan sesler. Bunlar; ze, sad, sin. dir.
Tefeşşi: Yani yayılma, bir merkezden çıkıp her tarafa dağılma özelliği. Bu harf ise; şin dir.
liyyin: Yumuşaklık arz eden harfler; nunu sakin, vavu sakin.
Tekrar: Sürekliliği anlatan harf:ra harfidir.
Gunna: Genizden çıkarak telaffuz edilen harftir ki iç derinliliği ve manada gizemliliği anlatır.
Bir çırpıda ciğerdeki nefesi tüketen dermansız bırakan harf ise: He harfidir.
Lafzı Celile de; Allah derken sondaki he sonsuza herşeyin onda bittiğine ima eder. Bazı misaller vererek kurandaki sesleri inceleyelim:
Araf suresi 143.Ayet:
Ne zaman ki Musa, mikatımıza geldi, Rabbi ona kelâmıyla ihsanda bulundu. "Ey Rabbim, göster bana kendini de bakayım sana" dedi. Rabbi ona buyurdu ki; "Beni asla göremezsin! lâkin dağa bak, eğer o yerinde durabilirse, Sen de beni göreceksin" Daha sonra Rabbi dağa tecelli edince onu yerle bir ediverdi. Musa da baygın düştü. Ayılıp kendine gelince, "Sen Sübhansın! tövbe ettim, sana döndüm ve ben inananların ilkiyim dedi.
Ayetteki kelimeleri mercek altına alıp daha yakından bakalım. Hangi kelime hangi manayı taşımaktadır. Rabbi dağa tecelli etti de Dağ paramparça oldu da kullanılan kelime "Dekka" Okunuşu ise dekkan Kayaların birbirine çarparak uğultu akustiğindeki kargaşa sesi.
Bu sesi duyan Hz. Musa ise "şok" olmuş ve hızlıca yıkılıvermişti. Bu hareketi canlandıran kelime ise "Harra" Yıkılan yuvarlanan ve ansızın bulunduğu yere yığılıp kalan anlamına gelir.
Saika: bayıldı. Sad harfi safir ıslıklı harflerdendir. Sert ve şok oldu anlamını taşır. Ayn ise gırtlaktan gelir ki, buda korku damağını kurutmuştur. Kaf harfi ise gırtlağa dayanır ki, baygınlıktan başka çare kalmaz zaten o manzara karşısında.
Afaka kelimesi ayıldı anlamındadır. Fakat kelimedeki setlik ayılmasının kolay olmadığını ima eder. Ayıldığında pişmanlık içinde, edepli bir şekilde özür diler. Fakat kullanılan harfler hep yumşak harflerdir. Nun ve Vav tam yedi kez kullanılmıştır. Ayrıca sessiz yani, mahreci dudaktan safiyane kelimeler zikredilmiştir. Te- be-sin-kef-lam harfleri dilden tam bir teslimiyet ve acziyet ifadesiyle çıkmıştır.
Nahil suresi 26.Ayet:
Onlardan öncekiler de tuzak kurdular. Fakat Allah! onların binalarını temelinden sarstı, çatı tepelerinden üzerlerine çöktü ve azap onlara fark edemedikleri bir yönden geldi.
Tuzak kurduklarını zannettiler, yanıldılar. Hiç hesaplarında olamayacak şekilde temelleri sarsıldı ve çatı başlarına çöktü. Bu "çöküş" kelimesi HARRA olarak ifade edilmiş. Temeli sarsılan dam nasıl yıkılışında ses çıkardığını işte bu gürültüyle dile getirmiş Kuran.
Meali Şerif: (İçlerinden bir söz sahibi şöyle dedi: "Yusuf'u öldürmeyin, bir kuyunun dibine bırakın da oradan geçen kafilenin biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın).
Orta yolu bulmak isteyen en şefkatli kardeşi bu yolu seçmişti. Onu kuyuya bırakıverin öldürmeyin bu fiile mani olacak gücü yoktu ama caydırıcı fikri mevcuttu. Kardeşlerinin kafalarında "Kuyuyu" canlandırmak ve cazip getirmek için kuyunun sesini çıkardı "CUBBİ" aslında bu ses bir şeyin kuyuya atıldığında çıkardığı sesin ta kendisiydi. Derken kardeşler onu kuyuya salmaya ikna oldular da öldürmekten vazgeçtiler.
Kuran ın her bir kelimesi mucize ve eşi benzeri olmayan ebedi düsturdur. Noktalama konudan konuya geçiş "medler" uzatmalar sesler ve nameler Ebedi İlahi minhacı Aziz bir Nur ve kalpten okuyanlara bir sururdur. Aziz Kuranın Sahibi Cenabı Hak, bizlere şuurunu idrak ihsan eyleye ki; her bir harfini anlayıp idrak edelim.
Alıntı