MEZHEP NEDİR? BİR MEZHEBE UYMAK ŞART MI?
İslamın asıl kaynağı Kurân-ı Kerim ve onun açıklayıcısı olan hadîs-i şeriflerdir. İcma, Kıyas ve diğer şerî deliller de Kurân`a tabi olduklarından, aslolan yine Kurândır ve bu anlamda Kurân İslamın yegâne kaynağıdır. Her müslüman fert için aslolan da Kurâna göre yaşamaktır.
Kelime olarak mezhep, girilen ve gidilen yol demektir. Kişinin bir konuda herhangi bir görüşe sahip olması, o yöne doğru dönmesine ve gitmesine benzediği için, mecâzi olarak kişisel görüşler de mezhep diye isimlenir.
Telfik konusu ile tek mezhebe bağlılık meselesi arasında sıkı bir bağ olduğundan, önce bu mesele hakkındaki görüşlere kısaca değinmek gerekir.
Telfik konusu ile tek mezhebe bağlılık meselesi arasında sıkı bir bağ olduğundan, önce bu mesele hakkındaki görüşlere kısaca değinmek gerekir.
BİR MEZHEBE BAĞLANMAK ELZEM Mİ?
Bu mesele ele alınırken, müctehid olmayan bir mükellefin durumunun söz konusu olduğuna ve böyle bir kimsenin şerî-amelî konularda daima bir mezhebe göre davranması gerekip gerekmediği sorusuna cevap arandığına dikkat edilmelidir. Gerek devlet gerekse fert planında bir mezhebe bağlanma gereğini ortaya çıkaran tarihî ve fikrî temellere daha önce temas edilmişti. İşte bu bağlanmanın taassup derecesine ulaşmasını takip eden dönemlerde, bir mezhebe bağlı davranmanın ve hatta hep o mezhep üzere kalmanın vâcip olduğu (dahası mezhebinden ayrılana tazir cezası uygulanması gerekeceği) yönünde fikirler ileri sürülür olmuştur. Buna karşılık muhakkık âlimler, ictihad edemeyen bir mükellefin hep bir mezhebe bağlı kalmasını gerektirecek şerî bir delil bulunmadığını, böyle bir kimse için vâcip olanın, ehliyetine kani olduğu âlimlere sormak, öğrenmek ve buna göre davranmaktan ibaret bulunduğunu ispat etmeye çalışmışlardır.
Kaynak: Diyanet İslam İlmihali 1,TDV Yayınları,2002
İslamın asıl kaynağı Kurân-ı Kerim ve onun açıklayıcısı olan hadîs-i şeriflerdir. İcma, Kıyas ve diğer şerî deliller de Kurân`a tabi olduklarından, aslolan yine Kurândır ve bu anlamda Kurân İslamın yegâne kaynağıdır. Her müslüman fert için aslolan da Kurâna göre yaşamaktır.
Kelime olarak mezhep, girilen ve gidilen yol demektir. Kişinin bir konuda herhangi bir görüşe sahip olması, o yöne doğru dönmesine ve gitmesine benzediği için, mecâzi olarak kişisel görüşler de mezhep diye isimlenir.
Telfik konusu ile tek mezhebe bağlılık meselesi arasında sıkı bir bağ olduğundan, önce bu mesele hakkındaki görüşlere kısaca değinmek gerekir.
Telfik konusu ile tek mezhebe bağlılık meselesi arasında sıkı bir bağ olduğundan, önce bu mesele hakkındaki görüşlere kısaca değinmek gerekir.
BİR MEZHEBE BAĞLANMAK ELZEM Mİ?
Bu mesele ele alınırken, müctehid olmayan bir mükellefin durumunun söz konusu olduğuna ve böyle bir kimsenin şerî-amelî konularda daima bir mezhebe göre davranması gerekip gerekmediği sorusuna cevap arandığına dikkat edilmelidir. Gerek devlet gerekse fert planında bir mezhebe bağlanma gereğini ortaya çıkaran tarihî ve fikrî temellere daha önce temas edilmişti. İşte bu bağlanmanın taassup derecesine ulaşmasını takip eden dönemlerde, bir mezhebe bağlı davranmanın ve hatta hep o mezhep üzere kalmanın vâcip olduğu (dahası mezhebinden ayrılana tazir cezası uygulanması gerekeceği) yönünde fikirler ileri sürülür olmuştur. Buna karşılık muhakkık âlimler, ictihad edemeyen bir mükellefin hep bir mezhebe bağlı kalmasını gerektirecek şerî bir delil bulunmadığını, böyle bir kimse için vâcip olanın, ehliyetine kani olduğu âlimlere sormak, öğrenmek ve buna göre davranmaktan ibaret bulunduğunu ispat etmeye çalışmışlardır.
Kaynak: Diyanet İslam İlmihali 1,TDV Yayınları,2002