Hazreti Hizir

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,679
HAZRET-İ HIZIR ALEYHISSELAM

Hz. Musa, İsrailiogullariyla birlikte Misir´dan cikip Tih Cölüne geldigi zaman, onlari Arz-i Mukaddeste oturan yerli kavimlerle muharebeye davet etmisti. Cünkü eski vatanlari olan mukaddes topraklara yerlesebilmeleri icin, onlari yenmeleri icap ediyordu. İsrailogullari harb etmekten kacinip Hz. Musa´ya asi olunca, kendilerine kirk yil Arz-i Mukaddes diye bilinen Filistin, Şam Ürdün topraklari icinde kalan yerlerine girmek haram kilinmisti.

Hz. Musa, Cenab-i Hak tarafindan tayin edilen bu kirk yil icinde, kendisine inanan ve sadik bir yardimci olan genc Yusa bin Nun´un yanindan hic ayirmadi. Yusa bin Nun ise, Hz. Musa´ya hem hizmet ve yardim ediyor, hem de onun ilim ve irfanindan istifade ediyordu.(Muhammed Hamdi Yazir, IV/3256.)

Rivayete göre Hz. Musa, bir gün Cenab-i Hakka söyle bir sualde bulunmustu:
“Ya Rabbi! Kullarinin sana en sevgili olani hangisidir?”Cenab-i Hak ona cevaben, “Beni zikeden ve unutmayandir”demisti. Ve aralarindaki muhavere su sekilde devam etmisti:

“En hakim kulun hangisidir?”

“Hak ile hükmeden, heva ve hevesine uymayan.”

“Ya Rabbi, yeryüzünde benden bilgili bir kulun var mi?”
“Var.”

“O halde onu nerede bulabilirim. Beni onunla karsilastir.”

“İki denizin birslestigi yerdeki kayanin yaninda, baligi kaybedecegin yerde.”(Muhammed Hamdi Yazir, IV/3256-3257; Cantay, II/544, not: 89.)

Bu muhavereden sonra Hz. Musa, beraberinde Yusa bin Nun ´u da alarak kendinden bilgili olan zatla bulusacaklari yere dogru yola cikti. Yanlarina yolda yemek üzere bir miktar tuzlu balik almislardi.

Hz. Hizir kimdir?

Hz. Musa ile sadik yardimcisi Yusa bin Nun´un(Cantay, II/544, not: 88.)kendisiyle bulusmak üzere yola ciktiklari zat Hz. Hizir´dir.

Ebu Hureyre´den (r.a.) rivayet olunduguna göre, Peygamberimiz (a.s.m.), Hz. Hizir´a “Hizir” denmesinin sebebini izah ederken, “Hizir, otsuz kuru bir yere otururdu da ansizin o otsuz yer yesillenerek pesisira dalgalanirdi” buyurmustur.(Hidir kelimesi Arabca olup, yesillik manasina gelmekterdir.)(Tecrid Terc., IX/144.)

Hizir´in asil adi, Mucahid´e göre, Elyasa´dir. Nesebi Hz. Nuh´un oglu Sam´a kadar dayanir. Taberi ´ye göre ise, Hz. İbrahim´in neslinden gelmektedir. İbn-i Asakir ve Suddi´ye göre de, Hizir ile İlyas iki kardestir.

Ulemanin büyük bir cogunluguna göre, Hz. Hizir peygamberdir. Sure-i Kehf´te gecen Hizir Kissasinda, cok cihetler, onun peygamber olduguna delalet eder. Bununla beraber veli oldugunu söyleyenler de vardir.(A.g.e., IX/145.)

Hz. Musa ile Hz. Hizir´in bulusmasi

Hz. Musa, Yusa bin Nun ile yola cikarken ona Cenab-i Hakla kendi arasinda gecen yukaridaki muhavereyi anlatmis(Bilmen, IV/1974.)ve “Beni iki denizin birlestigi yere kadar gidecegim. Şayet görüsmek istedigim zati orada bulamazsam, onu buluncaya kadar arayacagim” demisti.(Kehf Suresi, 60.)

Uzunca bir yolculuk sonra, Hz. Musa ile arkadasi, iki denizin birlestigi yere vardilar.

Nimetullah Efendinin naklettigine göre; iki denizin birlestigi yerde bir cesme basinda istirahat icin oturan Hz. Musa bir tasi basinin altina yastik yapip yatti. Yusa bin Nun´da, abdest almaya koyuldu. Bu sirada zenbilin icindeki tuzlu baliga bir miktar abdest suyu sicramasiyla, balik harika bir sekilde dirilip sicrayarak bir anda denizin sulari arasinda kayboldu.(Kehf Suresi, 61.) Bu duruma cok sasan Yusa bin Nun, Hz. Musa kalkinca gördüklerini ona anlatmaya niyet etmisse de sonradan unuttu. Hz. Musa kalkinca yollarina devam ettiler. Kusluk vaktine kadar yürüdüler. Bu, yolculuga basladiklari ikinci günün kusluk vaktiydi.(M. Vehbi, VIII/3149-3150; Bilmen, IV/1975.)Hz. Musa, yol arkadasina, “Şu bizim kusluk yemegimizi getir de yiyelim. Dogrusu bu yolculugumuzda epey yorulduk. Fakat gördügün gibi hala aradigimiz zatla bulusamadik”deyince Yusa bin Nun, birden olup bitenleri hatirladi ve Hz. Musa´ya anlatti. Bunun üzerine Hz. Musa bulusacaklari yerin orasi oldugunu anlayip, derhal baliklarin suya kactiklari yere döndü, orada Hz. Hizir´la bulustular.(Kehf Suresi, 62-65.)

Hz. Musa (a.s.), Hizir´i (a.s.) görünce, ona yaklasarak selam verdi. Selama karsilik veren Hz. Hizir, ona nereli ve kim oldugunu sordu. Hz. Musa, kendini tanittigi zaman, Hz. Hizir´in söyle bir sualiyle karsilasti:

“Ya Musa! İlim cihetinden Tevrat ve mesguliyet cihetinden Beni İsrail sana kafi degil mi?”
Bunun üzerine o da Allah´in emri üzere geldigini haber verdi.(M. Vehbi, VIII/3152)

Nerede bulustular?

Kehf Suresinin 60. ve 61. ayetlerinde Hz. Hizir´la Hz. Musa´nin bulusma yeri, “Mecmaa´l-Bahreyn” yani iki denizin birlestigi bir körfez diye gecmektedir. Fakat Kur an-i Kerim bunun yerini tayin etmiyor. Mufessirler bu yerin Akabe Körfezi oldugunu söylüyorlar ki, en yakin ihtimal de budur.

Merhum Hamdi Yazir diyor ki: “Bahreyn kelimesinin özel isim oldugu kabul edilirse, Hz. Musa ile Hz. Hizir, Basra ile Umman arasinda uzanan ülkede bulusmus olurlar. Cünkü Hz. Musa, Medyen´e geldigi zaman buralari iyice ögrenmisti.(Muhammed Hamdi Yazir, IV/3257.)

Bir de Arabcada nehre bazan deniz denmektedir. Dolayisiyla tatli bir deniz olan nehirle, aci bir deniz olan gercek bir denizin kavustuklari yerde bulusmalari da uzak bir ihtimal degildir.

Kur´an´in kati olarak delalet ettigi husus, Hz. Musa ile Hz. Hizir´in görüsmüs olduklaridir. İhtilaf sadece görüstükleri yerin tayini hususudur. Kur´an´in bu hususta kati bir beyani ve delaleti olmadigi icin, mufessirlerin bütün beyanlari dogru ve maksud olabilir.

Hz. Musa ile Hz. Hizir´in yolculugu

Hz. Musa ile Hz. Hizir bulustuklari zaman, Hz. Musa, Hz. Hizir´a, “Cenab-i Hakkin sana talim ettigi ilimden istifade etmem icin sana tabi olabilir miyim?”dedi. Bunun üzerine Hz. Hizir, “Dogrusu sen benimle arkadasliga sabredemezsin”diye cevap verdi. Hz. Musa ise arzusunda israr etti. “İnsallah sen beni sabirli bulacaksin”dedi. Hz. Hizir, Hz. Musa´nin bu teminati üzerine, “Ben sana hikmetlerini izah edinceye kadar yaptigim islerde sual sormamak sartiyla benimle beraber gelebilirsin”dedi.(Kehf Suresi, 66-70.)Böylece anlasarak yola koyuldular. Yusa (a.s.) ise, Beni İsrail´e döndü. Hz. Musa ile Hz. Hizir sahil boyunca yollarina devam ettiler.

Hz. Hizir gemiyi deliyor

Nihayet beraber bir gemiye bindiler. Gemi bir müddet yol aldiktan sonra, Hz. Hizir eline aldigi bir aletle gemiyi yaralamaya basladi. Denize temas eden tahtalardan birini kirdi. Neredeyse gemi batacakti. Bunu gören Hz. Musa dayanamayip itiraz etti:

“Sen ne yapiyorsun? Gemi ahalisini batirmak icin gemiyi yaraladin ha! Dogrusu sen hic de hosa gitmeyen bir is yaptin.”

Hz. Hizir, ona anlasmalarini hatirlatti:

“Ben sana, benimle beraber olmaya sabedemezsin, demedim mi?diyerek arkadasliga son vermek istedi. Fakat Hz. Musa, “Unuttugum seyden dolayi beni muaheze edip cezalandirma”diye özür diledi.(Kehf Suresi, 71-73.)Hz. Hizir da özrünü kabul etti.

Hz. Hizir´in cocugu öldürmesi

Karsi sahilde gemiden indikten sonra yine yollarina devam ettiler. Yolda bir grup oynayan cocuga rasgeldiler. Hz. Hizir o cocuklardan birini yakaladigi gibi öldürü verdi. Hz. Musa, yine dayanamayip ileri atildi:

“Tertemiz bir cani, bir baska cana mukabil olmaksizin öldürdün ha? Vallahi sen cok kötü bir is yaptin” dedi.

Hz. Hizir ona yine anlasmalarini hatirlatti ve “Ben sana, benim arkadaslik yapmaya asla sabredemezsin, demedim mi ya Musa!”dedi. Musa (a.s.), Hz. Hizir´dan ücüncü ve son bir firsat daha istedi:

“Eger bundan sonra bir sey sorarsam, benimle arkadaslik etme. O takdirde arkadasligimizin sona ermesinde benim sana bir diyecegim yoktur.”(Kehf Suresi, 74-76.)Hz. Hizir yine ricasini kabul etti, tekrar yollarina devam ettiler.

Hz. Hizir, yikik duvari düzeltiyor

Nihayet bir memlekete vardilar. Ahalisinden yiyecek istediler. Onlar da bunlari misafir etmeye yanasmadilar. Hz. Musa ile Hz. Hizir bu memlekette dolasirken, yikilmak üzere olan bir duvara rastladilar. Hz. Hizir, derhal duvari düzeltti. Onu yikilma tehlikesinden kurtardi. Kendilerini misafir etmekten kacinan bir millete, Hz. Hizir´in bu karsiliksiz yardimini lüzumsuz gören Hz. Musa yine sabredemeyerek, “Eger isteseydin buna bir ücret alirdin, biz de ihtiyacimizi gidermis olurduk”dedi.

Hz. Hizir´in yaptigi islerdeki hikmetler

Böylece Hz. Musa, Hz. Hizir´la arkadasliklarini sona erdirecek son suali sormaktan kendini alamamisti. Hz. Hizir´da, “İste bu sualin, birbirimizden ayrilmamizi gerektiren seydir. Şimdi sabretmeye dayanamadigin seylerin hikmetini sana söyleyecegim”diyerek gemiyi yaralamasim, cocugu öldürmesi ve duvari düzeltmesinin gizli sebeblerini anlatmaya basladi.(Kehf Suresi, 77-78.)

“O yaraladigim gemiye gelince, o gemi maisetlerini denizden temin eden on tane fakir kardese aitti. Karsi sahilde ise, saglam gemileri zorla gasbeden gaddar bir hükümdar vardi. Ben o gemiyi kusurlu ve ayipli hale getirerek, o hükümdarin gasbetmesine mani oldum.”(Kehf Suresi, 79.)

Bu geminin on kardese ait olup, bes tanesinin kötürüm oldugu rivayet edilmektedir.(M. Vehbi, VIII/3160.)Kral hakkinda da muhtelif rivayetler vardir. Gercek olan zalim bir kral olusudur. Kur´an-i Kerim´de de böyle zikredilmistir.

Hz. Hizir devamla, “Öldürdügüm cocuga gelince, onun ebeveyni halis-muhlis iki mu´min idi. Binaenalayh onun babasinin ve annesinin, o cocuk sebebiyle azip kufre sapmalarindan korktum ve onun icin öldürdüm.”(Kehf Suresi, 80.)

Rivayete göre bu cocuk, her ne kadar cocuk görünüslü ise de bulug cagina ermis, yol kesen, azginlik ve taskinlik yapan bir kafir idi. Neredeyse babasini ve annesini de yoldan cikacakti. Hz. Hizir, onun icin onu öldürmüstür.(Muhammed Hamdi Yazir, IV/3272.)

Diger bir rivayete göre ise; bu cocuk kafir tabiatli bir cocuk idi ki, ilerde babasini ve anasini dogru yoldan cikarma tehlikesi vardi. Anne ve babasinin imanlarinin muhafazasi yolunda, cocuklarin ölümü onlar hakkinda hayirli olmustu.(A.g.e., IV/3265-69.)

Hz. Hizir cocugu öldürmesinin hikmetini anlatmaya su sözleriyle devam etti:
“Artik o cocugu öldürmekle biz istedik ki, bu iki mu´minin Rabbi, onlara o cocuga bedel daha hayirli ve rahmete daha yakin birisini versin.”(Kehf Suresi, 81.)

Rivayete göre Cenab- Hak, baba ile anneyi bu kötü cocugun serrinden kurtardigi gibi, daha sonra onlara ondan daha hayirli bir kiz cocugu vermistir. Hatta bu kiz cocugu, sonradan bir peygamber annesi olmus ve o peygamberin vasitasiyla bir ummet hidayete ermistir.(Muhammed Hamdi Yazir, IV/3289; Bilmen, IV/1984; M. Vehbi, VIII/3161.)

Hz. Hizir, sonuncu hadisenin hikmetini de söyle beyan etti:

“Yikilmak üzereyken dogrulttugum duvara gelince, o duvar iki yetim cocuga aitti. Onun altinda bunlar icin gömülmüs bir define vardi. Babalari iyi bir adamdi. Duvari düzeltmeseydim, define meydana cikacakti. Cocuklar daha kücük olduklari icin basklari ship cikabilirdi. O yüzden duvari düzelttim ki bulug cagina varincaya kadar yikilmasin. Onlar bulug cagina erince defineyi alabilsinler.

“İste bütün bunlar, senin ve benim icin, Rabbimden bir rahmet idi. Ben bunlari kendi görüs ve fikrimle yapmadim. İste senin sabredemedigin hadiselerin altindaki hikmetler bunlardir.”(Kehf Suresi, 82.)

Bundan sonra Hz. Musa ile Hz. Hizir birbirinden ayrildilar.

Hz. Hizir ve Hz. Musa´nin ilimlerinin farki

Kehf Suresinde bahsi gecen Hizir ile Musa (a.s.) kissasini tefsir ederken mufessirler söyle demislerdir:

“Hz. Hizir´a talim buyurulan ilim, ilmu´l-guyub (gayba ait ilimler) ve esrar-i ulum-i hafiyye 8gizli ilimlerin sirlari) denen ledun ilminden ibaret hususi bir ilimdir. Baska bir tabirle, Musa´nin (a.s.) ilmi, marifet-i ahkam (İlahi hükümleri bilme) ve zahir ile ifta (hadiselerin zahirine bakarak, hüküm verme); Hizir´in (a.s.) ilmi ise, marifet-i umur-u bevatindir. Yani hadiselerin derunundaki, batnindaki hikmetlerin bilgisidir.”

Sahih-i Buhari´nin nakline göre, Hz. Hizir, “Ya Musa! Ben Allah´in bana talim ettigi bir ilim üzereyim ki, sen onu bilmezsin. Sen de Allah´in sana talim ettigi bir ilim üzerindesin ki, onu da ben bilmem” demistir.(Bilmen, IV/1977.)

Bu da, Hz. Hizir´in sahip oldugu ilmin, Hz. Musa´nin sahip oldugundan daha üstün oldugunu degil; bilakis ikisinin ayri ayri mahiyette bilgiler oldugunu göstermektedir.

İlm-i ledun

İlmin ledun; ilm-i hakikat ve ilm-i batin diye de isimlendirilir. Fikri cehd gayret ile elde edilemeyen, yanliz Cenab-i Hak tarafindan hususi olarak ihsan edilen bir ilim nevidir. Sadece o ilmin sahibine hastir ve onu ilgilendirir. Umuma tesmil edilemez. Nebi´nin bilgisi de her ne kadar ayni sekilde tamamen vahyi İlahi ve mevhibe-i Rabbini ise de, hususi degil, umumidir. Peygamber, onu bütün insanlara teblig ile mükelleftir. Bütün insanligi alakadar eden ve herkese faydali olan bilgilerdir. Binaenaleyh nebinin ilmi, ilm-i ledunden daha üstündür.(Vahiy ile ilham arasindaki fark icin bk. Said Nursi, Sözler, s. 120-121; Şualar, 103-106.)

Hz. Musa´nin Hz. Hizir´a gitmesinde ilim icin yolculuga bir tergib ve tesvik oldugu gibi, ledun ilminin sahsi cehd ve gayretle elde edilemeyecegine de bir isaret vardir.(Muhammed Hamdi Yazir, IV/3262.)

Cereyan eden bu üc hadiseden ve bilhassa cocugun öldürülmesi hadisesinden de Hz. Hizir´in ilim ve fiil tarzinin Hz. Musa´ninkinden farkli oldugu anlasilmaktadir. Şöyle ki:

Evvela ilim noktasindan bakildigi zaman, bu üc hadiseden anlasildigina göre, Hz. Hizir´in ilmi, ilm-i ledunnidir. Yani sirf kendisine has, Allah´in ona bahsettigi ilimdir.

İkinci olarak, fiil noktasindan bakilirsa, Hz. Hizir´in fiilleri, halktan Hakka dogru giden fiilerden olmayip, Haktan halka dogru olan fiillerdendir. Binaenaleyh, o, Hz. Musa gibi halki Hakka götürmeye memur degil; Haktan halka olan mukadderatin infazina memurdur. Şu halde onun o cocugu öldürmesi; Allah´in emriyle onun kaderini infaz icin olmustur. Bir nev´i ölüm meleginin vazifesini görmüstür. Ruhlarin kabzeden ölüm melegi bu fiilinden nasil mes´ul olmuyorsa, Allah´in emriyle o cocugun kaderini infaz eden Hz. Hizir da, bu yaptigindan mes´ul degildir.

Hz. Musa Allah´in bildirmesiyle Hz. Hizir´in ledun ilmine sahip oldugunu haber almis ve bunun üzerine onu daha yakindan tanimak ve ilmine asinalik peyda etmek icin bulusmak talep etmisti. Onun Hz. Hizir´in ilmine dair gördügü nümuneler, ona, Hz. Hizir´da seriat ve amel etme cihetinde kendisinin memuriyetine uymayan ve bununla beraber itiraza da hak vermeyen hususiyetlerin bulundugunu ögretmisti.

Demek ki Hz. Musa, kendisine Allah´tan gelen hüküm ve ilmi, insanlara teblig ve izhara memur ulu´l-azm´den bir peygamber oldugu halde; Hz. Hizir, teblige degil, icraya memur idi. Bu sebeble, Hz. Musa ile Hz. Hizir arasinda gecen macera, Hz. Hizir´in Hz. Musa´dan üstün oldugunu göstermez.(A.g.e., IV/3272-3274.)

Cocugun öldürülmesi meselesi

Hz. Musa ile Hz. Hizir´in arkadasliklarinda dikkate deger en mühim nokta, Hz. Hizir´in cocugu öldürmesi meselesidir. Eger bu cocuk buluga ermis bir cocuk ise, kufur ve azginligi sebebiyle gercekten ölümü hak etmistir ve seriata uygundur. Ama henüz balig degil idiyse, ilerde yapacagi bir cürümden dolayi, bir masumun öldürülmesiyle seriat ahkami nasil bagdasir?

Nitekim Hz. Ömer (r.a.), Mugire´nin kölesini görünce, “Bu beni kaltedecek” demis; “O halde niye bakiyormus, ya Emire´l-mu´minin?” dediklerinde de”Ne yapayim henüz bir sey yapmamistir. Sirf kalbindeki seyden dolayi da ser´an muaheze olunamaz”diye cevap vermisti. Ertesi gün ise, dedigi gibi sehid edilmisti.

Hz. Hizir´in cocugu öldürmesi meselesi mufessirler tarafindan iki sekilde tevil ve izah edilmistir:

1.Hz. Hizir´in katlettigi cocuk; cocuk olmayip, cocuk görünüslü, azgin bir akil balig kafir idi.

2.Şeriatin hakikati Allah´in emridir. Cenab-i Hak emretmis, seriat da meydana gelmistir. Hz. Hizir da Hz. Musa´ya bu katil fiilini Allah´in emriyle yaptigini söylemistir. Bu yüzden Allah emrettigi icin Hz. Musa da ona hic itiraz etmemistir. Cünkü bu suretle Hz. Hizir´in hususi bir seriatla memur bir peygamber oldugu anlasilmis oluyordu. Dolayisiyle Hz. hizir´in cocugu öldürmesi, Hz. Musa´nin muhalif olmakla beraber, Hz. Hizir icin caiz oluyordu. Cünkü Hz. Hizir´in fiileri, Haktan halka dogru olan mukadderatin infaz ve icrasini tazammun etmekteydi.(A.e.g., IV/3272.)

Hz. Hizir halen hayatta midir?

Hz. Hizir´in halen hayatta olup olmadigi da, mufessirler arsinda ihtilaf konusudur. Alimlerin ekserisi, hususan mutasavviflardan mükasefe ehli, Hz. Hizir´in hayata oldugunu kabul etmisler; hatta bazi yerlerde görüldügünü söylemislerdir. Ömer İbni Abdulaziz´in, İbrahim bin Edhem´in, Bisr-i Hafi´nin, Maruf-u Kerhi´nin, Cuneyd Bagdadi´ni, İbrahim Havass´in Hz. Hizir´i gördükleri rivayet olunmustur.

Muhyiddin-i Arabi, Futuhat-i Mekkiye´sinde, Hz. Hizir hakkinda bazi hikayeler nakletmektedir. Kamus tercemesinde, Hz. Hizir´in sahadet parmagiyla orta parmaginin bitisik olmasi, Hz. Hizir´in alamet-i farikasi olarak zikredilmistir.(Tecrid Terc, IX/145.)

Zamanimizin büyük alim ve mufessirlerinden Bediuzzaman Said Nursi de, Mektubat adli eserinin Birinci Mektubunda bu mesele hakkinda söyle demektedir:

Sual: Hz. Hizir (a.s.) hayatta midir? Hayatta ise, nicin bazi mühim ulema hayatini kabul etmiyorlar?

Cevap: Hayattadir, fakat meratib-i hayat bestir. O ikinci mertebededir. Bu sebebten bazi ulema, hayatinda süphe etmisler.

Birinci tabaka-i hayat: Bizim hayazimizdir ki, cok kayitlarla mukayettir.

İkinci tabaka-i hayat: Hz. Hizir ve Hz. İlyas´in (a.s.) hayatlaridir ki, bir derece serbesttir. Yani bir vakitte pek cok yerlerde bulunabilirler. Bizim gibi beseriyet levazimatiyla daimi mukayyet degillerdir. Bazan istedikleri vakit, bizim gibi yerler icerler, fakat bizim gibi mecbur degillerdir. Tevatur derecesinde ehl-i suhud ve kesif olan evliyanin Hz. Hizir´la maceralari vu takaka-i hayati tenvir ve ispat eder. Hatta makamat-i evliyada bir makam vardir ki, makam-i Hizir tabir edilir. O makama gelen veli, Hizir´dan ders alir ve Hizir ile görüsür. Fakat bazan o makam sahibi, yanlis olarak ayni hizir (Hizir´in bizzat kendisi) telakki olunur.*(Diger üc tabaka-i hayat ise sunlardir: Hz. İdris ve Hz. İsa´nin (a.s.) takaba-i hayatlari, sehidlerin tabaka-i hayatlari ve kabir ehlinin ruhani hayatlaridir. Bk. Said Nursi, Mektubat, s. 6.)

İbn-i Kayyim, İbrahim Harbi, Munavi gibi zatlar, Enbiya Suresinin 34. ayeti ve Al-i İmran Suresinin 144. ayetine istinaden Hz. Hizir´in hayatta olmadigina kail olmuslarsa da(Tecrid Terc., IX/145-146.) Hz. Hizir´in Ustad Said Nursi´nin izah ettigi sekilde ikinci tarz hayat mertebesinde bulunmus olmasi, onlarin istinat ettikleri ayetlerin manalarina muhalif degildir. Şöyle ki:

Enbiya Suresinde mealen, “Bir de habibim, Biz senden önce gelip gecen hic bir peygamber icin ebedi hayat müyesser kilmadik” buyuruluyor.

Al-i İmran Suresinde de mealen, “Muhammed ancak bir peygamberdir. Kendisinden önce de bir cok peygamberler gelip gecmistir. Muhammed ölürse, ya da öldürülürse (Ey Muhammedin Ashabi) siz gerisin geri cahiliye devrine mi döneceksiniz?” buyuruluyor.

Bakara Suresinde zikredilen, “Allah yolunda öldürülenlere siz ölüler demeniz. Bilakis onlar hayattadirlar. Diridirler. Fakat siz bunu hissedemezsiniz, farkina varamazsiniz”ayeti ise, zahirde yukar ki ayetlere muhalif görünürse de aslinda bes mertebe hayattan sehidlerin hayatini gösterir. Ve yukaridaki iki ayetle aralarinda bir tenakuz ve zitlik yoktur. Hz. Hizir´in hayati da aynen böyledir. Enbiya ve Al-i İmran surelerindeki ayetlerin hükmü, birinci mertebe-i hayat üzerindedir. Şehidler de bu kanuna tabi olarak, her insan gibi birinci hayat mertebesinden gecip bir baska hayat mertebesine girmislerdir.

Hz. Hizir ve Hz. İlyas´in (a.s.) hayatta oluslari ve haleriyle ehl-i kesif suhudla görüsmeleri, Enbiya ve Al-i İmran surelerindeki ayetlerin manalarina aykiri düsmez. Cünkü onlar birinci hayat mertebesinden siyrilmislar; kendisine has sartlari olan ikinci bir hayat tarzina girmislerdir. Tipki sehidlerin ayri bir hayat tabakasina girdikleri gibi.(Peygamberler Tarihi, Sf. 293-302/Bünyamin Ates)

 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,679
HZ. HIZIR ALEYHİSSELAM

Hz. Hizir Alyhisselam, sahip oldugu Ledun İlmi´ni taleb etmek icin Hz. Musa Aleyhisselam´in kendisine yapmis oldugu seyahati daha önce aciklamistik. Allah Cellecelaluh Hz. Musa ve Hz. Hizir Aleyhisselam´in olayini Kitab-i Azizi´nin Kehf suresinde anlatmistir. Biz bu olayi tefsirimizde acikladik. Hz. Hizir Aleyhisselam isminin acik zikredildigi, kendisine yolculuk yapanin Tevrat´in kendisine indirildigi, İsrailogullarinin Peygamberi Hz. Musa b. İmran oldugu hadisini aktardik.

Hz. Hizir Aleyhisselam´in ismi, nesebi/soyu, Peygamberligi ve günümüze kadar yasadigi hususunda ihtilaf edilmistir. Allah Cellecelaluhungüc, kuvvet verdigi kadar insallah biz bu meseleleri burada aciklayacagiz.

Hz. Hizir Aleyhisselam´in İsmi ve Nesebi

Hafiz İbni Asakir dedi ki: “Ona Adem Aleyhisselam´in öz oglu Hizir b. Adem denilir. Dada sonra Hafiz İbni Asakir, Darekutni´nin yoluyla İbni Abbas radiyallahu anhu´dan sunu rivayet eder. “Hizir, Adem Aleyhisselam´in öz oglu; Hizir b. Adem´dir. Deccali yalanci cikarana kadar onu eceli tehir edilmistir. Bu rivayet munkati(senedi kopuk)ve garibtir.*(İbni Asakir Tarih-u Dimesk(16/400) Sened de bulunan Revvad b. Cerrah metruktur. Mukatil b. Suleyman ise itham edilmistir. Ayrica Dahhak, İbni Abbas´dan rivayet dinlememistir.)

Ebu Hatim Sehl b. Muhammed b. Osman es-Sicistani dedi ki: “Hocalarimi -ki onlardan biri Ebu Ubeyde ve diger bazilari- söyle söylerken isittim:


“Ademogullarinin en uzun ömürlüsü Hizir´dir. İsmi de Hadrun b. Kabil b. Adem´dir.(İbni Asakir 16/400)

Ebu Hatim yine söyle dedi: İbni İshak su olayi anlatmistir: Adem Aleyhisselam´in vefati yaklastiginda ogullarina, ileride insanlarin basina gelecek tufani anlatti. Ogullarina, tufan gerceklestiginde cesedini de kendileri ile beraber gemiye tasimalarini ve kendilerine söyledigi yere defnetmelerini vasiyet etti. Tufan oldugunda onun cesedini de beraber tasidilar. Karaya indiklerinde Nuh Aleyhisselam, ogullarina Adem Aleyhisselam´in cesedini götürüp vasiyet ettigi yere gömmelerini emretti. Ogullari; yeryüzünde ünsiyet kurulacak birisinin olmadigini ve oranin issiz oldugunu söylediler. Nuh Aleyhisselam onlari tesvik etti, cesaretlendirdi ve söyle dedi: “Adem Aleyhisselam defnini üstlenen kimseye uzun ömürlü olmasi icin dua etti.” O an icin oraya gitmekten cekindiler. Hz. Adem Aleyhisselam´in cesedi hala yanlarindaydi. Ta ki Hz. Hizir Aleyhisselam defin isini üstlenince Allah Cellecelaluh va´dini gerceklestirdi ve H. Hizir Aleyhisselam Allah Cellecelaluhun yasamasinin diledigi kadar yasayacaktir.

İbni Kuteybe el-Maarif de Vehb b. Munebbih´den sunu rivayet etmektedir: Hizir´in ismi Belya (İlya´dir). Denilir ki Hizir Belya b. Falig b. Abir b. Salih b. Erfah b. Sam b. Nuh Aleyhisselam´dir.

İsmail b. ebi Uveys dedi ki: Bize ulastigina göre -Allahu alem- Hizir´in ismi Muammer b. Malik b. Abdullah b. Nasr b. Ezd´dir. Baskalari da söyle demistir: Hizir. Hadrun b. Amyil b. Yafez b. Ays b. İshak b. İbrahim el-Halil´dir. Ermiya b. Halkiya oldugu da söylenmistir. Allahu alem.

Hz Hizir Aleyhisselam´in Hz. Musa Aleyhisselam zamaninda Misir krali Firavun´un oglu oldugu da söylenmistir. Bu gercekten cok gariptir. İbni Cevzi diyor ki: Bunu Muhammed b. Eyyub İbni Lehia´dan rivayet etmistir. İkisi de zayiftir.

Hz. Hizir Aleyhisselam´in Hz. İlyas Aleyhisselam´in kardesi Malik´in oglu oldugu da söylenmistir. İleride de gelecegi üzere bu sözü Suddi söylemistir. Yine onun Zulkarneyn Aleyhisselam´in öncü birliginin komutani oldugu da söylenmistir. Bazilari da onun Hz. İbrahim Aleyhisselam´a iman edip, Onunla beraber hicret eden birinin oglu oldugunu söylemistir. Kimileri de Nistaseb b. Behrasab zamaninda yasayan bir Peygamber oldugunu söylemistir.

İbni Cerir söyle dedi: Dogru olan sudur; Hz. Hizir Aleyhisselam Efridun b. İsfiyan zamaninda önde gelen kimselerdendi. Ta ki Hz. Musa Aleyhisselam onunla karsilasana kadar.(İbni Asakir Tarih-i dimesk (16/400) senedinde zayif ravi vardir.

Hafiz İbni Asakir Said b. Museyyib´in söyle dedigini rivayet etmektedir. Hz. Hizir Aleyhisselam annesi Romali, babasi ise İranlidir. Yine Hz. Hizir Aleyhisselam´in Firavun zamaninda İsrailogullarindan biri olduguna delalet eden rivayetler varit olmustur.

Buhari´nin Ebu Hureyre radiyallahu anhu´dan rivayet ettigine göre Resulullah Aleyhisselam söyle buyurmustur: “Kuru ve sararmis otlarla dolu bir yere oturdugunda onun ardindan orqasi yemyesil oldugundan dolayi Hizir isimlendirilmistir.”(Buhari 83402). Bu Muslim´den ayri olarak sadece Buhari rivayet etmistir. Ayni sekilde Abdurrezzak da Ma´mer´den rivayet etmistir. Hattabi dedi ki, Güzelligi ve yüzünün parlakligindan dolayi Hizir diye isimlendirildigi söylenmistir. Ben derim ki: bu söz az önce gecen hadisle celismektedir. Hizir diye isimlendirilmesini bu iki sahabeden biri ile illetlendirmek gerekirse sahih hadiste gecen daha evladir. Hatta onun disindakilere iltifat bile edilmez.

Hafiz İbni Asakir bu hadisi İbni Abbas radiyallahu anhu yoluyla Resulullah Aleyhisselam´dan rivayet etmistir. Resulullah Aleyhisselam söyle buyurmustur: “Kuru ve sararmis bir yerde namaz kildiktan sonra yer yemyesil oldugu icin Hizir diye isimlendirilmistir.” Rivayet, bu seklinde gariptir. Kabisa, Mucahid´in söyle dedigini aktarmistir: “Namaz kildiginda etrafi yeserdiginden dolayi Hizir diye isimlendirilmistir.

Daha önce gectigi gibi Hz. Musa ve Hz. Yusa Aleyhimesselam geldikleri yolun izlerini takip ederek gerisin geriye döndüklerinde, Hz. Hizir Aleyhisselam´i denizi üzerindeki yesil yesil bir halinin üstünde buldular. Hz. Hizir Aleyhisselambasindan ayaklarina kadar tek bir elbise ile örtünmüstü. Hz. Musa Aleyhisselam selam verdiginde yüzünü acip selamini aldi ve “Senin topraklarinda da selam var miydi?” dedi. Hz. Hizir Aleyhisselam “Sen kimsin?”diye sordu. “Ben Musa´yim” diye cevap verdi. Hz. Hizir, “İsrailogullarinin Peygamberi mi?” Dedi. O da “evet2 dedi. İkisinin kissasini Allah cellecelaluh, kitabinda anlatmistir.

Hz. Hizir Aleyhisselam´in Peygamberligi

Kissanin siyaki, Hz. Hizir Aleyhisselam´in Peygamberligine cesitli acilardan delalet etmektedir.

Birincisi: “Derken (orada) kullarimizdan bir kul (olan Hizir´i) buldular ki biz ona katimizdan bir rahmet (vahiy) vermistik ve ona tarafimizdan bir ilim lögretmistik.”(Kehf 65)

İkincisi: “Musa ona: “Sana dogru yol (ve hayir) olarak ögretilenden bana da ögretmen icin sana tabi olabilir miyim? Dedi. (O da) “Dogrusu sen, benimle birlikte (yaptiklarima) asla sabretmeye asla dayanamazsin. Bilgi olarak (aslini) kavrayamadigin bir seye nasil sabredersin?” dedi. (Musa) “İnsallah beni sabredici olarak bulacaksin, sana hic bir iste karsi gelmem” dedi. (Hizir da) “O halde bana tabi olursan, ben sana (ondan) bir söz söyleyinceye kadar, bana (yaptiklarimdan) hic bir sey sorma” dedi.(Kehf 66-70).

Şayet Peygamber degil de sadece bir veli olsaydi Hz. Musa Aleyhisselam, Hz. Hizir Aleyhisselam´a bu sekilde hitab etmez, Hz. Hizir´da Hz. Musa´ya bu sekilde cevap vermezdi. Bununla beraber Hz. Musa Aleyhisselam Allah CelleCelaluhun kendisine degil de, Hizir´a verdigi özel ilmi elde etmek icin onunla arkadaslik yapmayi tercih etmistir. Şayet Hz. Hizir Peygamber olmasaydi masum olmazdi. İsmet sifatina sahip büyük bir nebi yüce bir Peygamber olan Hz. Musa Aleyhisselam´in masum olmayan bir velideki ilim icin büyük bir gayret yüce bir istekte bulunmasi söz konusu olmazdi. Uzun bir zaman dahi olsa Hizir´in hakikatini arastirmak ve onun yanina gitmek icin azmetmez gayret göstermezdi. Üstelik bir araya geldikleri zaman Hz. Musa Aleyhisselam O´na mütevazi davranmasi ve ona saygi gösterip istifa eder bir sekilde ona tabi olmasi Hz. Hizir´inda, Hz. Musa Aleyhisselam gibi kendisine vahiy indirilen bir Peygamber olduguna delalet etmektedir. Öyle ki Allah Azze ve Celle, İsrailogullarinin yüce Peygamberi Musa Kelimullah´a muttali kilmadigi ledun ilimlerini, Peygamberlik sirlarini Hizir´a vermisti. Rummani de, Hz. Hizir Aleyhisselam´in Peygamberligine delil getirirken bu yöntemi kullanmistir.

Ücüncüsü: Hz. Hizir Aleyhisselam kissada bahsi gecen cocugu öldürmüstür. Bu ise, ancak her seyin hakiki sahibi ve her seyi hakkiyla bilen Allah Azze ve Celle´nin kendisine vahyi ile olmustur. Bu bile tek basina Hz. Hizir Peygamberligine delil, masum olduguna acik bir isarettir. Veli bir kulun ise sadece kalbinde hissettigi ilham ile bir cocugu öldürmeye yeltenmesi caiz degildir. Cünkü velinin kalbi masum degildir. Ve hata yapmasi alimlerin ittifakiyla mümkündür. Hz. Hizir Aleyhisselam ise daha ergenlik cagina ermemis bir cocugu öldürmüstür. Cünkü Hz. Hizir bu cocugun ergenlik cagina ermemis bir cocugu öldürmüstür. Cünkü Hz. Hizir, bu cocugun ergenlik cagina erdiginde kafir olacagini, asiri sevgilerinden dolayi anne babasinin da kendisine tabi olacagini ve kendilerini kufre zorlayacagini biliyordu. Cocugun anne babasini kufurden ve kufrun sebeb olacagi azabtan korumak icin cocugu öldürmek de cocugun hayatinin devam etmesindeki maslahattan daha büyük bir maslahat vardir. Bütün bunlar Hz. Hizir´in Peygamberligine, Alah tarafindan desteklendigine delalet etmektedir. Ebu Ferec İbni Cevzi´nin de Hz. Hizir´in Peygamberligine delil getirirken bu yöntemi kullandigini ve onun Peygamberliginin daha dogru oldugunu söyledigini gördüm. Rummani de Hz. Hizir´in Peygamberligine bu sekilde delil getirildigini hikaye etmistir.

Dördüncüsü: Hz. Hizir Aleyhisselam, yaptigi seylerin hakikatini Hz. Musa´ya aciklayip gercek durumunu izah ettikten sonra söyle dedi: “Rabbimden bir rahmet olmak üzere. Ben bunlari kendiligimden yapmadim” (Kehf suresi 82). Yani ben bunlari kendiligimden yapmadim bilakis bu emrolundugum ve bana vahyedilen bir durumdur.

Bütün bu sebebler Hz. Hizir Aleyhisselam´in Peygamberligine delalet etmektedir. Hz. Hizir´in Peygamber olmasi veli olmasina hatta Resul olmasina engel degildir. Nitekim bazilari da Hz. Hizir´in Resul oldugunu söylemistir.

Hz. Hizir´in meleklerden bir tanesi olduguna gelince bu cidden garip bir görüstür. Acikladigimiz gibi Hz. Hizir´in Peygamberligi sabit olunca onun veli oldugunu ve bazen insanin zahir amelleri ile ilgili olan seriat sahipleri (Peygamberler)´nin muttali olmadiklari seylere velinin muttali olabilecegini iddia edenlere ne bir dayanak ne de bir istinatgah kalmamistir.


 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,679
Hz. Hizir Aleyhisselam Yasiyor mu?

Hz. Hizir´in günümüe kadar yasadigi meslesine gelince: Cumhura göre Hz. Hizir Aleyhisselam hala yasamaktadir. Söylendigine göre Tufan´dan kurtulduktan sonra Hz. Adem Aleyhisselam´i defnettiginde babasi Hz. Adem´in uzun ömür duasina mazhar olmustur. Yine Ab-i Hayattan ictigi bu sebeble yasadigini söyleyenler olmustur.(Kasasu´l-Enbiya, İbn Kesir, Sf. 594-598/Heyet)

HAZRETİ HIZIR`IN SOYU

Hizir isminin sifat kiymeti o kadar bellidir ki, an´ane bu kahramana bir özel isim ve secere vermis ve devrini göstermistir.(İslam Ansiklopedisi, M.E.B. Yayinlari, c: 5, s: 460)

Hazreti Hizir (a.s)´in ismi Belya olup künyesi Ebul Abbas´tir. Babasi Meliklerdendir. Babasinin adi hakkinda Melkan, Kelyan ve Belyan İbni Melkan diye üc rivayet vardir.(Sunen-i İbni Mace Terc., c: 10, s: 262-263)Fakat bu üc rivayetin birincisi dogrudur. Hizir´in babasinin adi Melkandir.

Melkan ismi zaman gectikce “Melki-Melkan-Melka”gibi kaliplara girmistir. Önceleri mumin iken kafir olmus bir hükümdardir.

Bazi tarihcilere göre Hizir (a.s), İbrahim (a.s) ile birlikte Mezopotamyadan göc eden muminlerin soyundan gelen Milkan adli bir hükümdarin ogludur.(Mesudi, Muruc-i Zeheb, c: 3, s: 144)Bu rivayet dogru degildir. Cünkü İbrahim (a.s) ile birlikte Mezopotamyadan göc eden Hazreti Hizir (a.s)´in kendisidir.

1.İslam tarihcisi Mesudi´nin bir eserinde(Kücük İslam Tarihi, s: 45/İlhami Ulas)bu, Belya ismi, Kahtan (Yoktan)´in kardesi olarak gösterilmis ve Güney Arabistan seceresinde bu sekilde sokulmustur.
Buna göre Hizir (a.s)´in soyu: Belya(Hizir)-Eber-Şelah-Arpaksad-Sam yoluyla Hazreti Nuh (a.s)´a ulasir.
Fakat Mesudi´nin bu rivayeti noksandir, kabul edilemez. Cünkü Belya, Kahtan (Yoktan) ile Peleg´in kardesi degildir. Meshur rivayete göre Belya, Peleg (Falic-Falih)´in oglu Melkan´in evladidir.

2.Bazi tarihcilerde Güney Arabistan´in cedd-i alalari arasinda bulunan ve Hizir´in babasi olan Melkan ile Tevrat´ta adi gecen “makam”in ayni sahis oldugunu ileri sürmüslerdir.(İslam Ansiklopedisi, c: 5, s: 460)Malkam hakkinda Tevrat´ta su bilgiler yer almaktadir: “Bunyamin´in, ilk oglu Bela´nin, ikinci oglu Aşbel´in, ücüncü oglu Aharah´in, dördüncü oglu Nohan´in, besinci oglu Refa´nin babasi oldu.

-Bela´nin ogullari vardi: Addar, Gera, Abihud, AbiŞua, Naaman, Ahoah, Gera, Şefufan ve Huram.

-Ehud´un ogullari sunlardir: Bunlar Geba´da oturanlarin ata evlerinin baslari idiler ve onlari Manahat´a sürgün ettiler. Naaman, Ahiya ve Gera; onlari sürgüm bu idi ve Uzzanin ve Abihud´un babasi oldu.

-Şaharaim onlari gönderdikten sonra, Moab kirinda cocuklar babasi oldu. HuŞim ve Baara onun karilari idiler. Karisi Hodesten Yobab, Tsibya, MeŞa, Malkam, Yeuts, Şakya baslari idi. HuŞimden Ahitub ve Elpaal´in babasi oldu. (Tevrat, Birinci Tarihler, 8. Bab: 1-11)

Yukarida Tevrat cümlelerinden anlasildigina göre Hizirin babasi oldugu ileri sürülen Malkam, Şaharaim´in yedi evladindan biridir. Annesinin adi Hodes´tir. Öz kardesleri ise yobab, Tsibya, MeŞa, Yeuts, Şakya ve Mirma´dir. Üvey anneleri ise HuŞim ve Baara´dir. Üvey annesi HuŞim´den de üvey kardesleri Ahitub ve Elppal dünyaya gelmislerdir.

Malkam´in babasi Şaharaim, tevrat´nin baska bir babinda “Ahi Şahar” olarak zikredilmekte ve soyu söyle devam etmektedir:

-Bunyaminin ogullari: Bela, Beker ve Yediaelidir.
-Yediaelin ogullari: Bilhan ve Bilhanin ogullari: Yeus, Benyamin, Ehud, Kenaana, Zetan, TarŞiŞ, AhiŞahar´dir.(Tevrat, Birines Tarihler: 7. Bab: 6,10)

Yukarida Tevrat cümlelerinde ise Malkam´in babasi AhiŞahar (Şaharaim)´in Bilhan´in oglu oldugu anlasilmaktadir. Bilhan´da Yediael´in, Yediaeli Hazreti Yakub´un oglu Bunyamin´in evladlarindan birisidir.

Buna göre Hizir´in babasi oldugu ileri sürülen Malkam´in soyu: Malkam-Şaharaim (AhiŞahar)-Bilhan-Yedieali-Bunyamin yoluyla Hazreti Yakub (a.s)´a ulasmaktadir.

Şu halde Güney Arabistanin cedd-i alalari (büyük atalari) arasinda bulunan Melkan ile yukarida zikredilen Malkam´in ayni sahis olmasi hakikate uygun gelmemektedir.

3.Bazilarina görede Hizirin esas adi bu Belya ismi, İlyas isminin süryanice (İbranice) sekli olan Elia (Elya)´nin yanlis yazilmis seklidir.(a.g.e., c: 5, s: 460)Bu rivayet dogru degildir.

4.İslam tarihcilerinin büyük cogunluguna göre Hazreti Hizir (a.s)´in adi Belya´dir. Belya´nin babasi ise Melkan adinda bir hük+ümdardir. Soyu hazreti Nuh (a.s)´a kadar ulasmaktadir: Belya-Melkan-Peleg-Eber-Şelah-ArpakŞad-Sam-Nuh´dur(*)(Taberi, (Ceviren: Zakir Kadiri Ugan, Ahmet Temir), Milletler ve hükümdarlar, c: 2, s: 512-513)

Ka´b-ul Ahbar´in bir rivayetine göre, insanlardan dört peygamber diridir, ve dünya halki icin emandir. Hizir ile İlyas yeryüzündedir, İdris ile İsa´da gökyüzündedir.(Prof. Dr. İbrahim Canan, Kutubu Sitte Terceme ve Şerhi, C. 12, Sf. 367)

Hazreti Hizir büyük bir zattir. Rivayete göre ismi Belya İbni Melkan imis. Her ugradigi yerde veya namaz kildigi sahada otlar yeserdigi icin kendisine böylece “Hizir” denilmistir. Künyesi Ebul Abbas´tir. Nuh (a.s)´in yedinci kusaktan torunudur. Babasi Melkan Meliklerdendir. Hzir İbrahim zamaninda dogmustur. Bu zatin (Hizirin) bir takim gayb ilimlerine vakif, pek mümtaz bir sahsiyet oldugu süphesizdir. Ancakl nubuvveti haiz olup olmadigi kati surette malum degildir.

Hazreti Hizir, rivayete nazaran Zulkarneyn ordusunda büyük bir Mevki sahibi olarak zulumata kadar gitmis, ab-i hayat´tan icerek kiyamete kadar hayatta kalmistir. Bu yüzden mutasavuflar: “Onu katimizdan bir rahmet vermistik(Kehf, 65) ayetindeki “Rahmet” kelimesini “uzun süre yasamak” ile tefsir etmislerdir. Bir kisim zatlara (hadisciler) görede vaktinde vefat etmistir. Bu konu tartismalidir. İlerde genisce izah edilecektir.(Ö.N.Bilmen, K´Kerim´in Türkce Meali Alisi, C. 4, Sf. 1985)
(Hizir Aleyhisselam, Sf. 74-76. 382. 385/Ramazan Hub)

MUSA (A.S.) İLE HIZIR (A.S.)´IN HİKAYESİ

Haberleri rivayet edenler söyle anlatirlar ki: Bir gün Musa (a.s.) vaaz eylemekteydi. Yüce Allah´in hikmetlerini anlatirdi. İsrailogullarina söyle derdi:

“Yüce Yaradan Hazretleri, Firavun´u ve Kibti´leri yok etti. Sizi ise horlanirken aziz kildi. Aziz kisileri hor kildi. Ve Tevrat´i size verdi. Bütün halklarin üzerine sizin üstünlügünüzü kitab´la, din ile daha artirdi. Ve söyle buyurdu:

“Gercekten biz, bir zamanlar İsrailogullarina kitab, hüküm ve nubuvvet verdik. Onlari temiz seylerle riziklandirdik. Ve onlari alemlere üstün kildik”(Casiye suresi, ayet: 16)

Musa (a.s.) bu nimetleri andi. Ansizin bir kisiyle karsilasti. O kisi kendisine:
Ey Kelimullah1 dedi. Allahu Teala´nin bu zamanda ilmi senden artik olan bir kulu var midir?

Musa (a.s.), baska bir kisiyi kendi ilmi kadar bilgili bilmezdi.

O kisiye:
“Ben öyle saniyorum ki dünyada benim kadar bilgisi olan kisi yoktur!” dedi. Hemen Allahu Teala hazretinden vahiy geldi. Ona:
“Ya Musa! diye buyuruldu. Benim dünyada bir kulum vardir ki bilgisi senden de artiktir. Onun adi Hizir´dir!”

Bu birinci rivayettir. Bir rivayete göre de Musa (a.s.) Hazretleri, Allahu Teala ile konusurdu. Bir konusma ve niyazinda:

“Ya Rabbi! Senin kullarinda bilgisi tamam olan kimdir?” dedi.
O zaman Hak Teala´dan su nida geldi:

“Ey Musa, o kisi, bilgisi ne kadar cok olsada daha da bilgisini artirmak isteyen bir kulumdur!”
Musa (a.s.) da ilmini artmayi diledi.

“Ya İlahi! Dünyada bir kimse var mi ki ben ona gideyim, bilgi ögreneyim. Onun ilmi benden de fazla ola?” dedi. Ona su nida geldi:

“Ya Musa, benim bir kulum vardir ki ona Hizir derler. Onun bilgisi senden askindir!” Diye buyurdu. Musa (a.s.) da:

“Ya Rab! Onu bana göster! Ondan ben ilim ögreneyim!” dedi. Sonra Allahu Teala söyle buyurdu:

“Ey Musa! Senin yiyecegin onu sana gösterir”

Musa (a.s.) bu sözün ne demek istedigini anladi. Yusuf (a.s.)´in oglu Efrayim oglu Nun´un oglu Yusa´i cagirdi. Ona:
“Mecmael Bayreyn´e (iki denizin birlestigi yere) gidecegim. Gitmememin caresi yoktur. Benim icin biraz yiyecek hazirla! Birlikte gidelim! Hizir (a.s.)´i görelim!” dedi.(Tarih-i Taberi, Ct. 1, Sf. 447-448/M. Faruk Gürtunca)
 

Son mesajlar