HZ. iSA´NIN SON DURUMLARIYLA iLGiLi KUR`AN AYETLERi
Bundan sonraki ayetler Hz. Isa´nin son durumlarina ait olup, bu sürede dogumu etraflica aciklanmamistir. Bunun harika sekildeki tafsilati Meryem suresindedir.
Hz. isa, vakti gelip de peygamber olunca Israil ogullari kendisine iman etmeyip, düsmanliga kalkismislardi. Binaenalayeh su ayet, fa-i fasiha ile basliyarak onlarin küfür ve yalanlamalarina karsi onun ne yaptigini haber veriyor:
<Vakta ki Isa yahudilerden küfrü hissedip anladi, söyle dedi: Allah yolunda bana yardim edecekler kimdir? Havalari (Isa´ya baglilar): Biziz, Allah dininin yardimcilari... Allah´a iman ettik; ve sen sahit ol ki, biz gercek müslümanlariz, dediler. Ey Rabbimiz, indirdigin Incil´e iman ettik ve peygamberin Isa´ya tabi olduk. Artik bizi, birligini ve peygamberlerini tasdik eden sahitlerle beraber yaz. Yahudiler, (Isa´yi öldürmek icin) hileye saptilar. Allah da (isa´yi göge kaldirip kendilerinden, Isa´ya benziyen birini hilekarlarina öldürtmekle onlara) hile yapti, ceza verdi. Allah fenaliga karsi ceza verenlerin en kuvvetlisidir. O vakit Allah söyle buyurdu: Ey Isa! Süphe yok ki seni, (ecelin bitince) öldürececegim, seni bana yükseltecegim, seni küfredenlerin icinden tertemiz kurtaracagim ve sana bagli olanlari, kiyamet gününe kadar küfredenlerin üstünde tutacagim. Sonra dönüsünüz de yanliz banadir. O vakit ihtilaf ettiginiz seyler hakkinda aranizdaki hükmü ben verecegim. (Ali Imran Suresi, Ayet: 52-55.).
(Dip not: <Ihlas> kelimesi, duyulardan biriyle kavramak demek olup, burada sezmek ve görmek demek olan kesin ilim manasinda kullanilmistir.
< Küfr> kelimesinden maksat, küfründe direnmek ve hakkin aciklanmasi karsisinda kibirlenmekle beraber Hz. Isa´yi öldürmeye kasd edip harekete gecmek demektir. Cünkü <Ihsas>, bu gibi yerlerde, istenmiyen ve cabukcak zarar veren bir seyle ilgili olduguna isaret eder. <Onlar azabimizin siddetini duyduklari zaman...> (Enbiya Suresi, Ayet: 12) ayeti gibi. (Ebu Suud). Kisacasi, küfür ve süikasd, hissedilen seylerden oldugu icin, <ihsas>, kesin ilim manasina tespih oluyor.
Yani küfür ve yalanlamaya bagli olan cinayet sebebleri, hissedilen seylerden oldugu icin <ihsas> deyimi gercek manasinadir. diyorlar. <Minhum> (onlardan) zamiri, gönderildigi Israil ogullarina ait olup, <Onlar tarafindan> demektir. (Müstekar zarf olarak <küfr> kelimesinin hali olmasi da mümkündür.) <Allah yolundan bana yardim edecekler kimdir?> sözünün, umumi olarak Israil ogullarina degil, havarilere söylemis olduguna
<Nitekim Meryem´in oglu Isa, havalarilere: ... demisti.> (Saff Suresi, Ayet: 14) ayeti delalet eder. <Ensar> kelimesi, <nasir> (yardim etmeyi kabul edici) kelimesinin coguludur. <Esref ve >serif> kelimeleri gibi.
Bu kelime sonradan, Medine halkindan olan ashabin adi olmustur.
Peygamberlere, dini hükümleri yürütmek husdusunda yardim edenlere havariler denir ki, burada Hz. Isa´ya ilk önce iman ederek, sohbetine devam eden 12 zattan ibarettir.
Bunun müennesi olan <havariyyat> kelimesi, yüzleri beyaz oldugu icin sehir kadinlari hakkinda kullanilir. Cünkü <havar> kelimesi, beyazlik manasinadir.
< Havari>, teksil sigasi olup, <kassar> (yikayici) kelimesinin es manalisi olarak kullanilir. Bezleri agartmasi, bu adla anilmasina sebeb olmustur. Yine <hamim> (samimi dost) manasina da gelir.
(Asere-i mübessereden (sagliginda Cennet´le müjdelenen on zattan) Hz. Zübeyr hakkinda buyrulan <Her peygamberin havarisi olur. Benim havarim de Hz. Zübeyr´dir.> (Buhari, K. el-Cihad, Bab: 40; Müslim, K. es-Sehabe, Bab: 6) hadisinde de, Cami-i i Sagir, Miskatu´l-Mesabih ve diger hadis kitablarinda <havari> kelimesi kaydedilmistir.
Hz. Zübeyr, Peygamber Efendimizin halasinin oglu olup, ilk olarak Allah yolunda kilic ceken ve Uhud savasinda sebat gösteren mübarek zattir. Bu müjde ve iltifata, Hendek savasindaki, Hz. Peygamber´i sevindiren büyük hizmetiyle kavusmustur.
Havari kelimesini merhum Aliyyu´l-Kari, Miskat serhinde <nasr-i muhlis> (samimi yardimci) diye tefsir ediyor.)
Peygamberlerin has arkadaslarina havariler denmesinde bu ikinci mananin göz önünde tutuldugu ihtimal kuvvetli ise de. Hz. İsa´nin arkadaslarinin samimi gayret ve temiz inanclarinin bu isimle anilmasina sebeb oldugu görüsü meshurdur.
Bazilari da onlarin din hükümlerini ögrenmekle halkin ruhlarini, cahillik ve süphe bulanikliklarindan temizlenmelerini bu isme sebeb olarak gösteriyorlar.
Bu zatlarin kimisinin bazi yikayici, avci ve bilhassa balikci oldugu da rivayet edilmektedir. Fakat bu hususu tevil edenler de vardir. Mesela: <Bez yikacilik anilan ilim ögretme ile gönül agartmak, avcilik da, din islerinde saskin ve haktan ürkmekte olan kimseleri edebi hayat agiyla avlamak ve hak yola irsad vazifesinde bulunmak demektir.> diyorlar.
Ancak isin gercegi aranirsa bu teviller gereksiz görülür. Zira soyda asalet yanliz peygamberlerde sarttir. Peygamberlerden baskasinda soy sop aranmadigi gibi Allah katinda seref ve bahtiyarlik sahibi olabilmek icin bir sanat yolunu tutmamis ve kazanc ve ticaretle ugrasmamis olmak gerekmez.
Bu ümmetin de pek cok büyükleri köle cinsinden ve ensaf gibilerden cikmistir. Binaenaleyh Kur´an´da ögülen bu zatlari hic bir sekilde ayiplayip kücümsemeye cür´et edilmemelidir.
Hele bunlarin Ebu Suud tefsirinde nakil ve rivayet edildigi gibi-- padisah ve padisah cocuklari olarak Hz. İsa´ya tabi olup baglanmalarindan sonra uyarma ve hatirlatmalari üzerine kendi elleriyle kazandiklari seylerden gecinmeye heves etmeleri ve binaenaleyh kimini bez yikayici ve kiminin avci olmasi ve önceden beyaz elbiseler giymekte olmalari sebebiyle havariler diye adlandirildiklari da kaydedilmistir.
Merhum Ebu´s-Suud´un ibaresini nakledelim:
< Denildi ki: Onlar beyazlar giyen padisahlardi. Padisahlardan biri bir yemek hazirladi ve halki topladi. Hz. İsa da, devamli yendigi halde hic eksilmeyen bir legen yemegin basinda idi. Bunu padisaha söylediler. O da onu cagirip <Sen kimsin?> dedi. <Meryem oglu Isa´yim.> cevabini verince padisah saltanatini birakip yakinlariyla beraber ona tabi oldu. İste bunlar havarilerdir. Merhum, iste bu ibareyi kaydettikten sonra diyor ki: Bir rivayete göre 12 zat olup, Hz. İsa´ya tabi olarak onunla bir müddet dolastilar. Bu sirada da onun mucizesi olmak üzere harika bir sekilde kendilerine yemek yedirilmesi üzerine <Acaba bizden daha üstün kimse var midir?> diye sormaya kalkistilar ve Hz. İsa tarafindan <Evet, calisip da kendi eliyle kazandigi riziklarla gecinen abidler sizden daha üstün olmalidir.> buyurulmasi sebebiyle bu zatlar, ücretle camasir yikiyarak camasircilik sanatinda dikkatle calismislardir.
Bunlarin bu adla anilmalarinin sebebi bu da olabilir.
Havariler, müfessirlerin ittifakiyle mü´min olup, güzel inanc sahiplerindendiler. Yanliz Maide suresinin sonundaki sözünden anlasildigina göre Zemahseri´nin bu konuda cekimser kalmis olmasini tefsir alimleri hep tenkid ediyorlar.
Hz. Isa, gerektikcebunlari elcilikle baska ülkelere gönderir ve dini yaymak hususunda onlarin yardimina basvururdu.
Mesela: Antakya´ya bunlardan üc kisiyi gönderip, ahaliyi putperestlikten, bir Allah´a inanmaya inanmaya davet etmekle görevlendirmis oldugu, Yasin suresinde aciklanmistir.
Olayin tafsilati, Fuyuzat-i Kalb-i Kur´an adiyla bu sure hakkinda yazmakta oldugumuz tefsirde görelecektir.
(O kitaba bu adi vermemizin sdebebi, Yasin suresinin, Kur´an´in kalbi oldugu hakkindaki hadistir. Bu tesbihin uygunlugu da o eserin basinda aciklanmistir.)
Havarilerden bir zatin, münafik ederek, Hz. İsa´ya süikasd eden yahudilere kilavuzluk ettigine dair bir rivayet varsa da sabit degildir. Fakat bu zatlarin cogu sonradan birer sehid edildikten hayli zaman sonra kendilerine havariler süsü vererek bir takim hileci ve iftiraci kimseler ortaya cikip, bunlarin yüzünden cok olaylar oldugu, tarih bilenlerce malumdur.
< Ensarullah> (Allah´in yardimcilari tamlamasi <Allah´in dininin ve peygamberinin yardimcilari> demektir.
Bu cümle, öncekinin sebebini aciklamak icin gelmis bir parantez cümlesi olup, Allah´a iman etmenin, dine yardim gayretinde bulunmayi gerektirdigini ifade etmektedir.
Bu cümle de, müslümanligi kabul etmelerinden asil maksatlarinin, ahiret saadeti olduguna delalet eder ki, peygamberlerinden kiyamet gününde bu hususta sehadet etmesi isteginde bulundular.
Bundan sonraki ayetler Hz. Isa´nin son durumlarina ait olup, bu sürede dogumu etraflica aciklanmamistir. Bunun harika sekildeki tafsilati Meryem suresindedir.
Hz. isa, vakti gelip de peygamber olunca Israil ogullari kendisine iman etmeyip, düsmanliga kalkismislardi. Binaenalayeh su ayet, fa-i fasiha ile basliyarak onlarin küfür ve yalanlamalarina karsi onun ne yaptigini haber veriyor:
<Vakta ki Isa yahudilerden küfrü hissedip anladi, söyle dedi: Allah yolunda bana yardim edecekler kimdir? Havalari (Isa´ya baglilar): Biziz, Allah dininin yardimcilari... Allah´a iman ettik; ve sen sahit ol ki, biz gercek müslümanlariz, dediler. Ey Rabbimiz, indirdigin Incil´e iman ettik ve peygamberin Isa´ya tabi olduk. Artik bizi, birligini ve peygamberlerini tasdik eden sahitlerle beraber yaz. Yahudiler, (Isa´yi öldürmek icin) hileye saptilar. Allah da (isa´yi göge kaldirip kendilerinden, Isa´ya benziyen birini hilekarlarina öldürtmekle onlara) hile yapti, ceza verdi. Allah fenaliga karsi ceza verenlerin en kuvvetlisidir. O vakit Allah söyle buyurdu: Ey Isa! Süphe yok ki seni, (ecelin bitince) öldürececegim, seni bana yükseltecegim, seni küfredenlerin icinden tertemiz kurtaracagim ve sana bagli olanlari, kiyamet gününe kadar küfredenlerin üstünde tutacagim. Sonra dönüsünüz de yanliz banadir. O vakit ihtilaf ettiginiz seyler hakkinda aranizdaki hükmü ben verecegim. (Ali Imran Suresi, Ayet: 52-55.).
(Dip not: <Ihlas> kelimesi, duyulardan biriyle kavramak demek olup, burada sezmek ve görmek demek olan kesin ilim manasinda kullanilmistir.
< Küfr> kelimesinden maksat, küfründe direnmek ve hakkin aciklanmasi karsisinda kibirlenmekle beraber Hz. Isa´yi öldürmeye kasd edip harekete gecmek demektir. Cünkü <Ihsas>, bu gibi yerlerde, istenmiyen ve cabukcak zarar veren bir seyle ilgili olduguna isaret eder. <Onlar azabimizin siddetini duyduklari zaman...> (Enbiya Suresi, Ayet: 12) ayeti gibi. (Ebu Suud). Kisacasi, küfür ve süikasd, hissedilen seylerden oldugu icin, <ihsas>, kesin ilim manasina tespih oluyor.
Yani küfür ve yalanlamaya bagli olan cinayet sebebleri, hissedilen seylerden oldugu icin <ihsas> deyimi gercek manasinadir. diyorlar. <Minhum> (onlardan) zamiri, gönderildigi Israil ogullarina ait olup, <Onlar tarafindan> demektir. (Müstekar zarf olarak <küfr> kelimesinin hali olmasi da mümkündür.) <Allah yolundan bana yardim edecekler kimdir?> sözünün, umumi olarak Israil ogullarina degil, havarilere söylemis olduguna
<Nitekim Meryem´in oglu Isa, havalarilere: ... demisti.> (Saff Suresi, Ayet: 14) ayeti delalet eder. <Ensar> kelimesi, <nasir> (yardim etmeyi kabul edici) kelimesinin coguludur. <Esref ve >serif> kelimeleri gibi.
Bu kelime sonradan, Medine halkindan olan ashabin adi olmustur.
Peygamberlere, dini hükümleri yürütmek husdusunda yardim edenlere havariler denir ki, burada Hz. Isa´ya ilk önce iman ederek, sohbetine devam eden 12 zattan ibarettir.
Bunun müennesi olan <havariyyat> kelimesi, yüzleri beyaz oldugu icin sehir kadinlari hakkinda kullanilir. Cünkü <havar> kelimesi, beyazlik manasinadir.
< Havari>, teksil sigasi olup, <kassar> (yikayici) kelimesinin es manalisi olarak kullanilir. Bezleri agartmasi, bu adla anilmasina sebeb olmustur. Yine <hamim> (samimi dost) manasina da gelir.
(Asere-i mübessereden (sagliginda Cennet´le müjdelenen on zattan) Hz. Zübeyr hakkinda buyrulan <Her peygamberin havarisi olur. Benim havarim de Hz. Zübeyr´dir.> (Buhari, K. el-Cihad, Bab: 40; Müslim, K. es-Sehabe, Bab: 6) hadisinde de, Cami-i i Sagir, Miskatu´l-Mesabih ve diger hadis kitablarinda <havari> kelimesi kaydedilmistir.
Hz. Zübeyr, Peygamber Efendimizin halasinin oglu olup, ilk olarak Allah yolunda kilic ceken ve Uhud savasinda sebat gösteren mübarek zattir. Bu müjde ve iltifata, Hendek savasindaki, Hz. Peygamber´i sevindiren büyük hizmetiyle kavusmustur.
Havari kelimesini merhum Aliyyu´l-Kari, Miskat serhinde <nasr-i muhlis> (samimi yardimci) diye tefsir ediyor.)
Peygamberlerin has arkadaslarina havariler denmesinde bu ikinci mananin göz önünde tutuldugu ihtimal kuvvetli ise de. Hz. İsa´nin arkadaslarinin samimi gayret ve temiz inanclarinin bu isimle anilmasina sebeb oldugu görüsü meshurdur.
Bazilari da onlarin din hükümlerini ögrenmekle halkin ruhlarini, cahillik ve süphe bulanikliklarindan temizlenmelerini bu isme sebeb olarak gösteriyorlar.
Bu zatlarin kimisinin bazi yikayici, avci ve bilhassa balikci oldugu da rivayet edilmektedir. Fakat bu hususu tevil edenler de vardir. Mesela: <Bez yikacilik anilan ilim ögretme ile gönül agartmak, avcilik da, din islerinde saskin ve haktan ürkmekte olan kimseleri edebi hayat agiyla avlamak ve hak yola irsad vazifesinde bulunmak demektir.> diyorlar.
Ancak isin gercegi aranirsa bu teviller gereksiz görülür. Zira soyda asalet yanliz peygamberlerde sarttir. Peygamberlerden baskasinda soy sop aranmadigi gibi Allah katinda seref ve bahtiyarlik sahibi olabilmek icin bir sanat yolunu tutmamis ve kazanc ve ticaretle ugrasmamis olmak gerekmez.
Bu ümmetin de pek cok büyükleri köle cinsinden ve ensaf gibilerden cikmistir. Binaenaleyh Kur´an´da ögülen bu zatlari hic bir sekilde ayiplayip kücümsemeye cür´et edilmemelidir.
Hele bunlarin Ebu Suud tefsirinde nakil ve rivayet edildigi gibi-- padisah ve padisah cocuklari olarak Hz. İsa´ya tabi olup baglanmalarindan sonra uyarma ve hatirlatmalari üzerine kendi elleriyle kazandiklari seylerden gecinmeye heves etmeleri ve binaenaleyh kimini bez yikayici ve kiminin avci olmasi ve önceden beyaz elbiseler giymekte olmalari sebebiyle havariler diye adlandirildiklari da kaydedilmistir.
Merhum Ebu´s-Suud´un ibaresini nakledelim:
< Denildi ki: Onlar beyazlar giyen padisahlardi. Padisahlardan biri bir yemek hazirladi ve halki topladi. Hz. İsa da, devamli yendigi halde hic eksilmeyen bir legen yemegin basinda idi. Bunu padisaha söylediler. O da onu cagirip <Sen kimsin?> dedi. <Meryem oglu Isa´yim.> cevabini verince padisah saltanatini birakip yakinlariyla beraber ona tabi oldu. İste bunlar havarilerdir. Merhum, iste bu ibareyi kaydettikten sonra diyor ki: Bir rivayete göre 12 zat olup, Hz. İsa´ya tabi olarak onunla bir müddet dolastilar. Bu sirada da onun mucizesi olmak üzere harika bir sekilde kendilerine yemek yedirilmesi üzerine <Acaba bizden daha üstün kimse var midir?> diye sormaya kalkistilar ve Hz. İsa tarafindan <Evet, calisip da kendi eliyle kazandigi riziklarla gecinen abidler sizden daha üstün olmalidir.> buyurulmasi sebebiyle bu zatlar, ücretle camasir yikiyarak camasircilik sanatinda dikkatle calismislardir.
Bunlarin bu adla anilmalarinin sebebi bu da olabilir.
Havariler, müfessirlerin ittifakiyle mü´min olup, güzel inanc sahiplerindendiler. Yanliz Maide suresinin sonundaki sözünden anlasildigina göre Zemahseri´nin bu konuda cekimser kalmis olmasini tefsir alimleri hep tenkid ediyorlar.
Hz. Isa, gerektikcebunlari elcilikle baska ülkelere gönderir ve dini yaymak hususunda onlarin yardimina basvururdu.
Mesela: Antakya´ya bunlardan üc kisiyi gönderip, ahaliyi putperestlikten, bir Allah´a inanmaya inanmaya davet etmekle görevlendirmis oldugu, Yasin suresinde aciklanmistir.
Olayin tafsilati, Fuyuzat-i Kalb-i Kur´an adiyla bu sure hakkinda yazmakta oldugumuz tefsirde görelecektir.
(O kitaba bu adi vermemizin sdebebi, Yasin suresinin, Kur´an´in kalbi oldugu hakkindaki hadistir. Bu tesbihin uygunlugu da o eserin basinda aciklanmistir.)
Havarilerden bir zatin, münafik ederek, Hz. İsa´ya süikasd eden yahudilere kilavuzluk ettigine dair bir rivayet varsa da sabit degildir. Fakat bu zatlarin cogu sonradan birer sehid edildikten hayli zaman sonra kendilerine havariler süsü vererek bir takim hileci ve iftiraci kimseler ortaya cikip, bunlarin yüzünden cok olaylar oldugu, tarih bilenlerce malumdur.
< Ensarullah> (Allah´in yardimcilari tamlamasi <Allah´in dininin ve peygamberinin yardimcilari> demektir.
Bu cümle, öncekinin sebebini aciklamak icin gelmis bir parantez cümlesi olup, Allah´a iman etmenin, dine yardim gayretinde bulunmayi gerektirdigini ifade etmektedir.
Bu cümle de, müslümanligi kabul etmelerinden asil maksatlarinin, ahiret saadeti olduguna delalet eder ki, peygamberlerinden kiyamet gününde bu hususta sehadet etmesi isteginde bulundular.