Sen depresyona girmek için yaratilmadin!

NoktA

Sp Kullanıcı
21 Mar 2017
4,419
513
SEN DEPRESYONA GIRMEK IÇIN YARATILMADIN!





Seni kimse anlamıyor mu? En yakınların, annen, baban, arkadaşların bile mi? Hatta daha fazlası da var değil mi? Sen kendini bile anlayamıyorsun çok aman, yanılıyor muyum? Ne olmak istiyorsun, nasıl yaşıyorsun, nereye gidiyorsun, hiç bilmiyorsun. Yoruldun mu bu sorularla uğraşmaktan? Yorulduysan otur ve tadını çıkar, çünkü senin bu hâline ``depresyon`` diyorlar, ama bu enin için ufak bir şey, çünkü sen bunun için yaratılmadın.
Depresyon Nedir?
Depresyon, kitabî çok sayıda tanımının yanında en yalın hâliyle anlaşılamamaktır; hem de en başta kişinin kendisi tarafından. Depresif kişi her şeyden ve herkesten önce bizzat kendisi tarafından anlaşılamaz, kendisine yabancılaşır, kendisine küser, kendisinden soğur, kendisinden bıkar, Alan Ehlenberg’in o harikulade tanımıyla kendisinden yorulur. Çünkü en basit sebebiyle sevdiği, olmak istediği kişi kendisi değildir. Carl Rogers’ın terminolojisini kullanırsak depresif kişi ideal benliği gerçek benliğinden uzağa düşmüş kişidir. İşte bu yüzden depresyonu anlamak için önce benliği, benlik algısını, gerçek benlik/ideal benlik tanımlarını ve bunların birbirlerine dönük yakınlık ya da uzaklıklarının depresyonla ilişkisini anlamak lazımdır.

Benlik ve Depresyon
Benlik; kişinin kendini bildiği andan itibaren, çevresi ile etkileşimi yoluyla oluşur ve birey çevresini, bu oluşan benlik kavramına uydurarak algılar; benlik kavramına uygun yaşantıları benliğe özümser (sembolize eder), uygun düşmeyenleri ya yadsır ya da benlik kavramına uyacak biçimde değiştirir.

Benlik Algısı ise kişinin kendi hakkında neye inandığı ve ne bildiğine dayanır. O kişinin kendi hakkındaki belirli görüşleri, duyguları, arzuları, yetenek ve sınırlılıkları, ilgi ve ilgisizlikleri ile hakim davranış biçimlerine ilişkin algılaması ve yorumudur. Bu yorum, şu andaki görüşlerinin yanında gelecekle ilgili umut ve beklentilerini de içerir. Yani bir bakıma benlik algısı kişinin ideal benliği ile gerçek benliğinin bir bütün olarak kişi tarafından görülmesi ve bilinmesidir. Bu noktada ideal ve gerçek benliğin tanımlarının yapılmasında resmin bütününün görülmesi açısından fayda vardır.

Depresyon, kitabî çok sayıda tanımının yanında en yalın hâliyle anlaşılamamaktır; hem de en başta kişinin kendisi tarafından.
Rogers’ın benlik kuramında ideal benlik; bireyin ulaşmak istediği ve sahip olduğu takdirde kendini çok değerli bulacağı benlik kavramını ifade eder. Yani bireyin “benim için neler değerlidir?”, “hayattan neler istiyorum?” sorularının cevapları ile erişilmek istenen üzey; gerçekleştirilmek istenen istek, özlem ve emelleri gösteren ideal benliği oluşturur. Gerçek benlik ise bireyin sahip olduğu zihinsel ve fiziksel özelliklerinin farkında olmasıdır. Yani bireyin “ben neyim”, “ben neler yapabilirim” sorularının cevapları gerçek benliği oluşturur.

Rogers’a göre kişide ortaya çıkan uyumsuzluk, ideal benlik ile gerçek benlik arasındaki farkın büyüklüğünden kaynaklanmaktadır. Farktaki artış benlik yapısını bozmakta ve kaygıya yol açmaktadır. Gerçek benlik ile ideal benlik arasındaki fark arttıkça uyumsuzluk düzeyinde de bir artış gözlenmektedir. Rogers, kendini kabullenmenin iyi düzeyde zihinsel sağlıkla eşdeğer olduğunu, uyum problemlerinin çoğunun ise kendini kabullenme duygusunun eksikliğinden kaynaklandığını belirtmiştir.

Depresyon neden bugün daha yaygın?
Dünya Sağlık Örgütü’ne göre dünya çapında sayısı 340 milyonu geçen depresyon hastasının varlığı ve depresyonun ülkemiz dâhil lmak üzere bütün dünyada bir virüs salgını gibi yayılması diğer bütün etkenlerin yanı sıra kanaatimizce büyük oranda gerçek enlik-ideal benlik uzaklaşmasından kaynaklanmaktadır.

Bu noktada problemin iki sebeple ortaya çıktığını söyleyebiliriz:

Birinci olarak en ücra köydeki insanın dünyanın en büyük iş, sanat, kültür merkezlerinden haberdar olmasını ve iletişim kurmasını sağlayan kitle iletişim araçları ve özellikle internet birçok faydasının yanı sıra insanların kendilerini bilgisayar ya da televizyon ekranlarından gördükleri ve dertsiz, tasasız masal dünyasında yaşıyor gibi düşündükleri insanlarla kıyaslamalarına sebep olmaktadır. Hiç şüphesiz bu kıyaslama bir öykünmeyi de beraberinde getirmekte ve bireyler ideal benliklerini gördükleri ideal dünyalar üzerinden tanımlamak istemektedirler. Her insanın yaşadığı dönem, mekân, şartlar ve yeteneklerin farklı olmasının yanı sıra ekranlardan gösterilen hayatların da büyük oranda sahici olmaması tanımlanan ideal benliğin doğru temeller üzerine oturmamasıyla ve dolayısıyla gerçek benliğin ideal benliğe ulaşamayacağı şekilde var olmasıyla sonuçlanmaktadır.

Bunun sonucunda da bulunduğu yerden nerede olursa olsun ve nereye gelirse gelsin mutlu olamayan, mevcut imkânlarına ve şartlarına sevinemeyen ve yetinemeyen kitleler oluşmaya başlamıştır. Nitekim “daha fazlasını iste” sloganı 7’sinden 77’sine dünya çapında milyarlarca insanın zihnine kazınmış bir yaşam felsefesi hâline gelmiştir. Daha fazlasını isteme, daha fazlasına sahip olma ve bunun için hep daha çok para kazanmak durumunda kalmanın meydana getirdiği sıkıntılar dünyada çok sayıda insan için hastalık hâline gelmiş ve bu hastalık literatürde “affluenza” olarak adlandırılmıştır. Tüketim kültürü eleştirmenleri tarafından üretilen ve kullanılan bir terim olan ve refah (affluence) ve grip (influenza) kelimelerinin birleşiminden oluşan “affluenza” kısaca para ve servetle sağlıksız bir ilişki kurmaktır. Para ve servet arzusu veya sahibi olma sonucu oluşan veya şiddetlenen biriktirme bağımlılığı, karakter eksiklikleri, psikolojik yaralar, nevrozlar ve davranış problemleri ile kendini gösteren, bireysel anlamda sosyo- ekonomik fark olmaksızın bir insanın parayla sağlıksız ve işlevsiz bir ilişki kurmasıdır. Kişinin hayatında paranın devamlı tasa ya da hedef/ideal olduğu davranışlar şeklinde kendini gösterir.

Depresyon-affluenza ilişkisine bu çerçeveden baktığımızda affluenzanın belirtilerinin depresyondan çok da farklı olmaması birbirleriyle ne kadar içiçe olduğuna işaret etmesi bakımından önemli bir göstergedir.

Affluenza’nın Belirtileri
• Bireysel ve profesyonel verimin azalması

• Gelecek motivasyonunun düşmesi

• Zevkleri erteleyememe veya asabiyete dayanamama

• Yanlış salahiyet duygusu

• Düşük özbenlik

• Düşük özdeğer

• Özgüvenin azalması

• Dış etkenlerle çok uğraşma

• İçe çekme

• Hayatta kalma utancı\suçu

• Ani varlık sendromu

• Ani yokluk sendromu

• İşkoliklik

• Bağımlılıklar

Affluenza”nın psikolojik dinamikleri, onun sadece zengin hastalığı olarak tanımlandığı popüler ve basit tanımından daha karışık ve daha zararlıdır. Her sosyo- ekonomik seviyeden insanlar paranın bütün problemlerini çözeceğine dair inanca fazla değer veriyorlar. Bu yüzden para ilişkili zorlukların inkârı toplum ta-Affluenza”nın psikolojik dinamikleri, onun sadece zengin hastalığı olarak tanımlandığı popüler ve basit tanımından daha karışık ve daha zararlıdır. Her sosyo- ekonomik seviyeden insanlar paranın bütün problemlerini çözeceğine dair inanca fazla değer veriyorlar. Bu yüzden para ilişkili zorlukların inkârı toplum ta rafından destekleniyor. “Affluenza”dan acı çeken çok sayıda insan bu nedenle yardım istemeye tereddüt ediyor.

İkinci olarak da “ânı yaşa” sözü modern dünyanın mottolarından olduğu için istenilen hiçbir şey için beklemeye, çalışmaya, uğraşmaya, mücadele etmeye kimsenin sabrı kalmamıştır. İdeal benlik için konumlandırılan her şey şu an ve hemen olmalıdır. Hiçbir şekilde gerçekle bağdaşmayacak bu düşünce de insanı kendisinden uzaklaştıran bir diğer önemli etkendir. Söz konusu iki problemin en somut hâlini son günlerin en popüler şarkılarında bulabiliriz.

Hem vazgeçip hem seçtiklerimle
Yepyeni bir dünya kursam
Hem isteyipte hem yapmadığım
Hayallerim gerçek olsa
Evli olup bekar kalsam
Çalışmadan zengin olsam
Çok yiyerek zayıflasam
Sevgilimden ayrılmadan
Her gün yeni aşk yaşasam
Gizli olsa herkes bilse
İstemeden seçtiklerim
Ne işim var burada benim
Ben aslında caz severim
Çok yaşasam yaşlanmasam
Estetiksiz güzel olsam
Olgunlaşıp çocuk kalsam
Ben yine her gün kaybolsam
Kandan korkan bi doktor olsam
Aşkımı alıp dağlara çıksam
Dünya çirkin düzelir sansam
Her şey benim, peki sen kimsin?
Sıkıldı ruhum yeni bir şey bulun
Sözleri sattım sonra geri aldım
Bedenim büyüdü ben çocuk kaldım

Meselenin bir diğer boyutu ideal benlik gerçek benlik uzaklaşmasının neticesinde hissedilen yalnızlık ve depresif duygu durumundan kurtulmaya yönelik olarak tanımlanan her özelliğin ve çözümün başkalarından bekleniyor olmasıdır. Çünkü kendini ulaşamayacağı yerlere konumlandıran birey ile kendini hayal kırıklığına uğratan öz benliği arasında oluşan küslük, bireyin kendi kendisine toparlanmasını ve ayağa kalkmasını mümkün kılmamaktadır. Nitekim “kimseye etmem şikayet, ağlarım ben hâlime”den “dipteyim, sondayım, depresyondayım, yalvarırım gel de kurtar”a giden yolda yıllarla beraber değişen algı kendini şarkılarda açıkça göstermektedir.

Çözüm ne?
Sonuç olarak modern dünyada ve de ülkemizde bir virüs salgını gibi her geçen gün yaygınlaşan ve herkese bulaşan depresyon diğer bütün etkenlerin yanında büyük oranda kişinin kendinden uzaklaşmasından, ideal benliği ile gerçek benliği arasında bir uçurum oluşmasından kaynaklanmaktadır. Bu durumu ortaya çıkartan sebep ise insanların sanal dünyaların sanal heyecanlarını gerçek olarak kodlamaları ve bunun sonucunda ideal benliklerini söz konusu çerçeveye koymalarıdır. Neticede gerçek benlikleri hemen o çerçeveye giremediği için gerçek benliklerine küser ve depresyona girerler. Hiç şüphesiz bir çok problemde olduğu gibi bu problemde de çözüm insanın kendisini artısıyla, eksisiyle; doğrusuyla, yanlışıyla gerçekten tanımasından, istek ve arzularını gerçekçi ve sağlıklı bir çerçeveye oturtturmasından, kanaat, şükür ve sabır kavramlarını da sözlüklerden çıkarıp hayatının tam ortasına koymasından geçmektedir.

Konu Hakkında Uzmanlar ile Yaptığımız Röportajlar.
Psikiyatrist Dr. Nihat Kaya : Bir Miktar Stres İnsanı Canlı Tutar
Prof. Dr. Erol Göka : İnsan, İçinden Gelen Dürtüleri Erteleyebildiği Ölçüde İnsandır!
Uzman Psikolojik Danışman Hüseyin Şahin : Rızâ: Depresyona Bire Bir
Psikolojik Danışman Maruf Beçene: Depresyon Davetçisi: "Daha Fazla İste!"
Mehmet Dinç'ın Yazısı.


Gen? Dergisi / Sen Depresyona Girmek i?in Yarat?lmad?n!
 

Yaren

Fesleğen
Sp Kullanıcı
30 Ocak 2017
4,706
7,257
Bunca yılın saglikcisiyim affluenza diye biseyi ilk defa duydum,bı araştırayım ..
Sürekli depresif gezen kişileri ayrı tutarak söylüyorum ,depresyon gayet de insanı birşey hatta yaşadığının ,dusunebildiginin ,etrafına duyarlı olduğunun bir göstergesi bence,çekinmeyin arada bir depresyona girin hhhz
 

Son mesajlar