ASR-I SAADETTE MİSAFİR NASIL AĞIRLANIRDI?
Hazret-i Ebûbekir, teşrîfât işlerinden sorumluydu. Medîne-i Münevvereye gelen heyetleri ve misâfirleri karşılar, onlarla ön görüşme yaparak bir nevî edeb tâliminde bulunur, Allahın Resûlünün yanında nasıl davranmaları gerektiğini öğretirdi. Misâfirlerin hizmetlerini Sevbân -radıyallâhu anh- görür, Hazret-i Bilâl de yemek işlerine bakardı. Heyetlere bâzen ekmekle et, bâzen ekmekle süt ikrâm edilirdi. (Bkz. Kettânî, I, 348)
ŞEFAAT SOFRASININ MİSAFİRLERİ
Fahr-i Kâinât Efendimize misâfir olarak gelip Onun gönül sarayına giren ve oradaki güzellikleri temâşâ edenler, yurtlarına dönerken, Mevlânânın tâbiriyle âdeta şöyle derlerdi:
Vallâhi nerede olursam olayım, nereye gidersem gideyim, artık ebede kadar Senin misâfirinim. Ben ölü idim, Sende dirildim. Artık ben Senin âzatlı kölenim. Senin kapıcınım. Zâten dünya da, âhiret de Senin şefâat sofranın misâfirleridir
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları
ASR-I SAADET'TE MİSAFİR NASIL AĞIRLANIRDI? | İslam ve İhsan
İslâmda misâfir nasıl ağırlanır? İşte Asr-ı Saâdette misâfir ağırlama âdabı
Allahın Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- misâfiri çok sever, nezâketi sebebiyle onlara bizzat kendisi hizmet ve ikrâm ederdi. Misâfirleri karşılayacağı zaman, güzel ve temiz elbiseler giyerdi. Kabul merâsiminde yanında bulunacak kişilerin de aynı şekilde giyinmelerini emrederdi. Meselâ Kinde heyeti geldiği zaman, Hazret-i Ebûbekir, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Ali ile birlikte Yemen mâmülü kıymetli elbiseler giymişlerdi. (İbn-i Sad, IV, 346)
Hazret-i Ebûbekir, teşrîfât işlerinden sorumluydu. Medîne-i Münevvereye gelen heyetleri ve misâfirleri karşılar, onlarla ön görüşme yaparak bir nevî edeb tâliminde bulunur, Allahın Resûlünün yanında nasıl davranmaları gerektiğini öğretirdi. Misâfirlerin hizmetlerini Sevbân -radıyallâhu anh- görür, Hazret-i Bilâl de yemek işlerine bakardı. Heyetlere bâzen ekmekle et, bâzen ekmekle süt ikrâm edilirdi. (Bkz. Kettânî, I, 348)
ŞEFAAT SOFRASININ MİSAFİRLERİ
Fahr-i Kâinât Efendimize misâfir olarak gelip Onun gönül sarayına giren ve oradaki güzellikleri temâşâ edenler, yurtlarına dönerken, Mevlânânın tâbiriyle âdeta şöyle derlerdi:
Vallâhi nerede olursam olayım, nereye gidersem gideyim, artık ebede kadar Senin misâfirinim. Ben ölü idim, Sende dirildim. Artık ben Senin âzatlı kölenim. Senin kapıcınım. Zâten dünya da, âhiret de Senin şefâat sofranın misâfirleridir
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları
ASR-I SAADET'TE MİSAFİR NASIL AĞIRLANIRDI? | İslam ve İhsan