Şiirlerle Menkıbeler_Efendimiz - HENDEK GAZASI

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
ABDULLATİF UYAN

Harbi nerede yapalım?


Nadiroğullarını, Allah’ın Sevgilisi,

Medine'den kovunca, çekilip gitti hepsi.

Fitne fesat kaynağı olan bu yahudiler,
Kimi Şam’a, kimi de Hayber’e yerleştiler.

Lakin o hainlerin, Resulullaha olan,
Kin ve düşmanlıkları çoğalırdı durmadan.

Başları olan Huyey, on-onbeş kimse ile,
Mekke’ye gitti hemen intikam gayesiyle.

Gidip, Ebu Süfyan’la konuştular bu işi.
Resulü kastederek, dediler ki: (Bu kişi,

Hem sizin, hem de bizim düşmanımızdır şu an.
Öyleyse vücudunu kaldıralım ortadan.

Bizler, sonuna kadar sizin yanınızdayız.
Ve asla yanınızdan bir adım ayrılmayız.)

Ebu Süfyan dedi ki: (Hemfikiriz ve lakin,
Biz nasıl güveniriz sizlere bu iş için?

Bizim putlarımıza taparsanız eğer ki,
Doğru dediğinizi anlarız biz de belki.)

O böyle söyleyince, yahudiler bu kere,
Putlara secde edip, kapandılar yerlere.

Kitaplı kâfir iken onların herbirisi,
Dinlerini terk edip, (kitapsız) oldu hepsi.

Mekke’li müşriklerle, o hain yahudiler,
İslamı yıkmak için o gün yemin ettiler.

Ve harp hazırlığına başladılar hemence.
Komşu kabilelere adamlar gitti önce.

Onlara, çok para ve dünyalık vadederek,
Harbe teşvik ettiler, nutuklar söyleyerek.

Ve Mekke civarında, hem de dörtbin kişilik,
Bir kuvvet çıkıverdi ortaya hemencecik.

Orduda, üçyüz atlı, binbeşyüz deve vardı.
Çoğu da zıhlı olup, hepsi silahlılardı.

İltihak da olunca bir çok kabilelerden,
Müşriklerin sayısı, onbin’e çıktı hemen.

Bu rakam, o devirde büyük idi begayet.
Ve Medine üstüne eylediler hareket.

Müslüman kabileler, bu hali, bir an önce,
Allah’ın Resulüne ilettiler hemence.

Resulullah, toplayıp Sahabe-i güzini,
Haber verdi küffarın savaşa geldiğini.

Ve onlara sorarak, buyurdu: (Ey Eshabım!
Ne dersiniz, bu harbi biz nerede yapalım?)

Eshabın ekserisi, dediler ki cevaben:
(Burada cenk edelim, çıkmayalım bu yerden.)

Selman-ı Farisi de söz alarak o anda,
Dedi: (Ya Resulallah, bizim Acemistan’da,

Bir baskın ihtimali olunca düşmanların,
Büyük hendek kazarlar etrafında oranın.)

Resulullah ve Eshap, bu fikri beğendiler.
Bu tarzda çarpışmaya, derhal karar verdiler.

Resulün emri ile, Sahabenin herbiri,
Kazmaya başladılar, acilen hendekleri.

Ve hatta bu iş için civar kabilelerden,
Kazma kürek ve külünk aldılar gidip hemen.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Hendeği nerede kazalım?

Resulullah, Eshaptan birkaç kişi alarak,

Keşfe çıktı birlikte, etrafı dolaşarak.

Hendeğin, nerelere kazılması babında,
İstişare eyledi Eshabı arasında.

Medine’nin güneyi, sık ağaçlık idi hep.
Düşman saldıramazdı buradan bundan sebep.

Beni Kureyza kavmi vardı ki doğuda hem,
Onlarla, bir andlaşma yapmıştı Fahr-i âlem.

Batı ve kuzey ise, açık arazilerdi.
Düşmanlar, bu yönlerden saldırabilirlerdi.

Hendeğin, bu yerlere kazılması babında,
Bir karara varılıp ve başlandı anında.

Her sahabi, üç metre bir yeri kazacaktı.
Derinlik, iki adam boyunda olacaktı.

Genişliğe gelince, süratle koşan bir at,
Yetirememeliydi geçmeye güç ve takat.

Lakin zaman pek azdı, zira düşman, Mekke’den,
Çıkmış ve Medine’ye varırdı çok geçmeden.

Peygamber Efendimiz, gelerek kendi bizzat,
Vurdular ilk kazmayı, Besmeleyle o saat.

Kahraman Eshabını teşvik etmek için de,
Bizzat çalışıyordu hendek kazma işinde.

Sahabiler dedi ki Ona: (Ya Resulallah!
Canımız, herşeyimiz fedadır sana Vallah.

Hendek kazma işini, bizler hallediyoruz.
Sizin çalışmanızı biz arzu etmiyoruz.)

Şöyle buyurdular ki Resulullah Eshaba:
(Ortak olmak isterim, ben dahi bu sevaba.)

Mevsim kış olduğundan, çok soğuktu havalar.
Hem kuraklık ve kıtlık var idi o aralar.

Bu yüzden Resulullah, hem de Eshab-ı kiram,
Müthiş açlık içinde bulunuyorlardı tam.

Taş bağlıyorlardı da karınlarına hatta,
Gevşeklik yapmazlardı, yine hendek kazmakta.

Resulullah, kendini asla düşünmüyordu.
Eshabının halini görüp üzülüyordu.

Bir yanda kış ve soğuk, bir yanda açlık vardı.
Yine de aşk ve şevkle hep çalışıyorlardı.

Zira canlarından çok sevdikleri Peygamber,
Gece gündüz, onlarla çalışırdı beraber.

Gördükçe o arslanlar, Onun nurlu yüzünü,
Hemen unuturlardı her sıkıntı ve hüznü.

Resulullah, bakarak Eshabının haline,
Çok dua ediyordu âlemlerin Rabbine.

Diyordu ki: (Ya Rabbi, Eshabıma yardım et.
Muhacir ve ensarı, eyle af ve mağfiret.)

Çalışma, sabahleyin başlıyordu erkenden.
Geç vakitlere kadar sürerdi hergün hemen.

Ayağı yaralandı Sahabeden birinin.
Yanına getirdiler o zatı Peygamberin.

Mübarek elleriyle, sığadı onu bir an.
Derhal kesiliverdi ayağından akan kan.

Hem de Resulullahın bir mucizesi ile,
Yarası iyi oldu ve geçti tamamiyle.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Soğuk, açlık ve düşman

Hendek kazma işine, her gün Eshab-ı kiram,

Hiç fasıla vermeden, ediyorlardı devam.

Bir ara, önlerine çıktı çok sert bir kaya.
Yetmedi takatleri o kayayı kırmaya.

Peygamber-i zişana, verdiler sonra haber.
Oraya, saadetle teşrif etti o Server.

Balyozu kaldırarak, o Hüdanın Habibi,
Dağıttı bir vuruşta, o kayayı kum gibi.

Zira her bir hususta, hatta güç ve kuvvette,
Resulullah, herkesten üstün idi elbette.

Nitekim harplerde de, sıkıştığında Eshap,
Ondan, yardım ve medet isterlerdi derakap.

Hazret-i Cabir der ki: O Server, Hendek günü,
Kayayı kırmak için, kaldırdı külüngünü.

Mübarek karnı üzre, üç taş bağlı dururdu.
Üç gün yemek yememek alameti idi bu.

Düşündüm: Evde biraz, yemek pişirttireyim.
Ve Resulü, gizlice yemeğe götüreyim.

Zira cümle Eshabı, eve davet edecek,
Miktarda, hanemizde bulunmazdı yiyecek.

O Server'in yanında, bir iki kişi şayet,
Gelse de mühim değil, yine eder kifayet.

Resulden izin alıp, geldim hemen evime.
Düşündüğüm bu şeyi söyledim aileme.

Dedim ki: (Hayli açtır Resul aleyhisselam.
İsterim yedirelim bir miktar Ona taam.)

Hatunum memnun olup, dedi ki: (İyi olur.
Evde biraz et ile, biraz arpa bulunur.

O eti pişirir ve un yaparız arpayı.
Var acele davet et, Resul-i kibriyayı.)

Dönüp, Resulullahın huzuruna geldim ve,
Dedim ki: (Yemek için, buyurun bizim eve.)

Buyurdu ki: (Ey Cabir, ne kadar vardır taam?)
Dedim: (Biraz et ile, biraz da vardır arpam.)

Buyurdu ki: (Çok iyi, hanıma de ki ama,
Ben gelinceye kadar el, sürmesin taama.)

Sonra nida etti ki, cümle hendek ehline:
(Ey Eshabım, geliniz Cabirin yemeğine!)

Eve gelip, hatuna dedim ki: (Dinle beni.
Çağırdı Resulullah, cümle hendek ehlini.

Bin kişiden fazladır gelenler tahminimce.
Peki biz ne yaparız, yemek yetişmeyince?)

O dedi ki: (Yemeğin miktarını, o Server,
Biliyorsa gam değil, düşünme böyle şeyler.)

Az sonra Resulullah, teşrif etti yemeğe.
Mübarek eli ile, dokundu tencereye.

Sonra, bereket için dua etti hem dahi:
(Bereket ihsan eyle yemeğe ya ilahi!)

Sahabe, onar onar gelip yemek yediler.
Kalkanların yerine, başka gurup geldiler.

Bin’i aşkın sahabi yediler o yemekten.
Bir çömlek yemek idi tamamı onun zaten.

Sonra baktım, o çömlek doluydu yemek ile.
Bitmesi şöyle dursun, azalmamıştı bile.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Şimşekler çakmıştı

Selman-ı Farisi de iyi hendek kazardı.

On kişinin işini, tek başına yapardı.

Lakin o da rastladı gayet sert bir kayaya.
Öyle ki, imkan yoktu onu parçalamaya.

Bera bin Azib der ki: Toplandık o yere biz.
O kayayı kırmaktan, aciz kaldık hepimiz.

Mecburen arz eyledik Resul-i kibriya'ya.
Allah’ın Sevgilisi teşrif etti oraya.

Bir balyoz isteyerek, o hendeğe indiler.
Neticeyi, merakla bekliyorduk ki bizler,

İndirdi balyozunu o kayaya aniden.
O vuruşla, kayadan bir parça koptu birden.

Ve o zaman bir şimşek çaktı ki hem de yine,
Onun ışığı ile, aydınlandı Medine.

O vakit Resulullah, bir tekbir getirdiler.
Eshap, hep bir ağızdan onu tekrar ettiler.

Allah’ın Sevgilisi, kaldırıp balyozunu,
Yine ikinci defa kayaya vurdu onu.

Bir parça daha koptu o vuruşla kayadan.
Ve yine şimşek çaktı her yeri aydınlatan.

Yine Peygamberimiz, dedi: (Allahü ekber!)
Ve onu tekrar etti bilcümle sahabiler.

Resulullah, balyozu kaldırıp son bir defa,
Vurunca, çok kuvvetli şimşek çaktı bir daha.

Şimşeğin ışığında her yer aydınlanmıştı.
Ve kaya, bu vuruşla paramparça olmuştu.

Yine tekbir getirdi Allah’ın Sevgilisi.
Onu tekrar ettiler, Eshabın herbirisi.

Selman-ı Farisi’nin yardımıyle bu defa,
Resulullah, hendekten çıktılar dışarıya.

Her vuruşta, bir şimşek çaktığını o zaman,
Her kişi görmüş idi, Sahabe-i kiramdan.

Selman-ı Farisi de görmüştü ki bu hali.
Peygamber-i zişana arz etti şu suali:

(Anam, babam ve canım feda olsunlar sana.
Neydi o ışıklar ki, yükseldi asumana?)

Resulullah, Eshaba dönüp sual etti ki:
(Selman'ın gördüğünü, siz de gördünüz mü ki?)

Arz ettiler ki: (Evet, biz de gördük iyice.
Biz de tekbir getirdik, siz tekbir getirince.

Her bir vuruşunuzda, çok kuvvetli bir ışık,
Çıktı ki, böylesine hiç şahit olmamıştık.)

Peygamber Efendimiz, buyurdu ki o zaman:
(Sizin gördüğünüzü, ben de gördüm ya Selman!

Şöyle ki, ilk külüngü kayaya vurduğumda,
Kisra'nın köşklerini gördüm aydınlığında.

İkinci vuruşumda çıkan ışıkta dahi,
Gördüm Rum kayseri'nin kırmızı köşklerini.

Üçüncüde, San'anın köşklerini bittamam,
Görünce, geldi bana Cibril aleyhisselam.

Dedi: Ya Resulallah, müjde vereyim size.
Gördüğünüz o yerler, geçecek elinize.)

Hazret-i Selman der ki: (Ne dediyse o Server,
Aynısı vuku bulup, bize geçti o yerler.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Yahudi oyunu

Hendek kazılıyordu, durmaksızın gün gece.

Zira küfür ordusu yaklaşmıştı iyice.

Müslümanlar, zaruri ihtiyaçları için,
Ayrılırken, Resulden alırlardı hep izin.

Münafıklarsa, işi gevşek tutuyorlardı.
İstedikleri zaman, işe geliyorlardı.

Yine bu münafıklar, istedikleri zaman,
Bırakıp giderlerdi, hiç de izin almadan.

Velhasıl altı günde, hendekler tamamlandı.
Ve lakin bazı yerler, aceleden sığ kaldı.

Peygamber Efendimiz, buyurdu ki: (Müşrikler,
Buradan başka yerden hücuma geçemezler.)

Çok yaklaşmış idi ki müşrikler Medine’ye,
Nadir oğullarından, bir kimse (Huyey) diye,

Bu Kureyş ordusunun komutanına gelip,
Bazı şeyler söyledi, kulağına eğilip.

Dedi ki: (Ey kumandan, şimdi sen beni dinle.
Beni Kureyza diye vardır ki bir kabile,

Bunlar, müslümanlarla andlaşma içindedir.
Onların reisi de, Ka'b diye bir kimsedir.

Aldatılıp, bu yana çekilirse o eğer,
O andlaşmayı bozup, sizlere yardım eder.)

Kumandan çok sevinip, dedi ki: (Öyle ise,
Bu işi yapmak için, git hemen o kimseye.)

Bu Huyey yahudisi, ayrılıp ondan hemen,
Vardı Ka'bın evine, hiç vakit geçirmeden.

Dedi: (Onbin kişilik orduyla, Mekke’liler,
Muhammed'le cenk için Medine’ye geldiler.

Kurtulamayacaktır Muhammed ve Eshabı.
Artık görülecektir müminlerin hesabı.

Onları, tamamiyle imha edinceye dek,
Kureyşliler, buradan ayrılıp gitmeyecek.

Bozarak Muhammed'le yaptığın ahdnameyi,
Bize yardım edersen, olacak daha iyi.)

Ka'b dedi: (Peki ama, bu harpte Kureyşliler,
Yine müslümanlara yenik düşerse eğer,

Bizi, müslümanlarla başbaşa bırakarak,
Kendi ülkelerine dönerler hep kaçarak.

Bizi, yalnız kalınca, gelip Muhammediler,
Korkarım, hepimizi öldürür birer birer.)

Huyey dedi: (Hiç korkma, hallederiz bu işi.
Sen de, rehin istersin Kureyş’ten yetmiş kişi.

Onlar, senin yanında rehin durursa eğer,
Kureyşliler ayrılıp, bir yere gidemezler.

Şayet onlar yenilip, giderlerse faraza,
Ben, sizin yanınızdan ayrılıp gitmem asla.

Yani size gelirse, bir bela ve musibet,
Aynen benim başıma gelmiş olur o elbet.)

Ka'b, Huyey'den duyunca bu kabil konuşmayı,
Yırttı müslümanlarla yaptığı andlaşmayı.

Bu Huyey yahudisi, ayrılarak o yerden,
Kureyş kumandanının yanına geldi hemen.

Dedi: (Beni Kureyza, akdi imha eyledi.
Arkadan vuracaklar bu harpte Muhammed'i.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Allahü ekber! Allahü ekber!

Nihayet Medine’ye geldi küfür ordusu.
Onbin kişi, çok büyük bir kuvvetti doğrusu.

Hendeklerin önünde, gelip karar kıldılar.
Kuzey-batı yönünde, bir ordugah kurdular.

Gayeleri, tamamen Medine’yi yıkmaktı.
Resul ve Eshabını, ortadan kaldırmaktı.

Hendekleri görünce, eylediler çok hayret.
Zira Arabistan’da yoktu böyle bir adet.

Hiç beklemedikleri bir şeydi bu çukurlar.
Moralleri bozulup, hepsi şaşkın oldular.

Zira o hendeklerden, atlar sıçrayamazdı.
İçine düşenler de, kolayca çıkamazdı.

Resulullah görünce, düşman ordularını,
O da, karşı tarafta kurdu karargahını.

O gün, üçbin kişiden müteşekkildi ordu.
Hepsi de, savaş için sabırsızlanıyordu.

Zeyd bin Harise ile, Sa'd ibni Ubade,
İslamın sancağını taşırlardı bu harpte.

O sırada Resulün mübarek huzuruna,
Hazret-i Ömer gelip, bir haber verdi Ona.

Dedi: (Beni Kureyza, o mevcut andlaşmayı,
Bozup, göze almışlar bizimle savaşmayı.)

(Hasbünallah!) buyurdu, bu habere o Server.
Yani, cenab-ı Allah, bize kâfi ve yeter.

Müteessir olmuştu bu haber karşısında.
Ordu, iki ateşin kalmıştı arasında.

Zira kuzey-batıda bulunurdu kâfirler.
Güney-doğuda ise, vardı bu yahudiler.

Bu hususta, bir bilgi alıp da gelsin diye,
Zübeyr ibni Avvam’ı gönderdi o bölgeye.

O, Beni Kureyza'ya gidip yaptı tahkikat.
Gördü ki, işbu haber doğru imiş hakikat.

Resulün emri ile, bir kısım sahabiler,
Gidip, o kabileye nasihat eylediler.

O eski andlaşmayı yenilemek üzere,
Israr ettilerse de hain yahudilere,

Onlar, yine diretip hiç kabul etmediler.
Hatta Resulullaha hakaret eylediler.

Dediler: (Muhammed de kim oluyormuş ama?
Onunla, aramızda yoktur hiçbir andlaşma.

Onu öldürmek için, and içtik hep bir ağız.
Biz, kardeşlerimize yardımcı olacağız.)

Sa'd bin Muaz ile, onun yanındakiler,
Dönüp, Resulullaha verdiler bunu haber.

Buyurdu: (Gizli tutun bu haberi ey Eshap!
Tedbir ve aldatmaktan ibarettir çünkü harp.)

Ne emir verir? diye, o an üçbin mücahid,
Merakla o Resulü bekliyordu o vakit.

Biraz sonra oraya, o Sevgili Peygamber,
Geldi ve iki defa dedi: (Allahü ekber!)

Eshap da tekrar edip tekbiri aynen yine,
Büyük korku saldılar kâfirlerin kalbine.

O kum gibi kaynayan kalabalık kâfirler,
Bu tekbir sesleriyle korkarak titrediler.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Hendeği geçtiler

Resulullah buyurdu: (Ey Eshabım, Rabbimiz,

Bize yardım ve fetih verecek, sevininiz.)

Gerçi onbin kişiydi ogün küfür ordusu.
Lakin yoktu Eshabın, onlardan bir korkusu.

Zira bundan önce de, Bedir, Uhud harbine,
Katılıp, o küffarla savaşmışlardı yine.

Hatta o harplerde de, kâfirler müminlerden,
Sayı ve silahça da, kat kat kuvvetlilerken,

Peygamber-i zişanın sığınıp himmetine,
Onları, hezimete uğratmışlardı yine.

Madem ki Resulullah başlarındaydı artık,
Yapamayacakları yoktu bir fedakârlık.

Şiddetli kış ve soğuk, kıtlık ve açlık vardı.
Hepsi, karınlarına bir taş bağlamışlardı.

Düşman, karşılarında kaynıyordu kum gibi.
Lakin dert etmiyordu bunu hiçbir sahabi.

Onların tek gayesi, hizmet idi bu dine.
Ve bu yolda, varmaktı şehidlik nimetine.

Velhasıl başkanları, toplanarak Kureyş’in,
Uygun yer aradılar, hendeği aşmak için.

Bazı yerler, acele kazıldığı cihetle,
Sığ ve dar olmuş idi, sair yere nisbetle.

Müşriklerden beş kişi, ortaya çıktı birden.
Geçmeyi başardılar, hendeğin dar yerinden.

Onların arasında, bir pehlivan vardı ki,
Adı, (Amr bin Abd) olup, pek çok idi kuvveti.

Hazret-i Ömer dahi, der ki: Biz, bir kervanda,
Ticarete gitmiştik, (Amr) da vardı o anda.

Çok mallar satın alıp, yurdumuza dönerken,
Haydutlar, yolumuzu kesiverdi aniden.

Çok kalabalık olup, sardılar hepsi bizi.
Artık biz, canımızdan kestik ümidimizi.

Lakin Amr, kılıç çekip, hücuma geçti hemen.
Onlar, Amr'ı görünce, kaçıştılar o yerden.

Bu Amr, Bedir cenginde, yaralanıp kaçmıştı.
Uhud'da özrü olup, harbe katılmamıştı.

Bedr’in intikamını almak düşüncesiyle,
Geldi hendek harbine o iri cüssesiyle.

Ve şöyle seslendi ki, mücahidlere karşı:
(Var mı gözüne alan, benim ile savaşı?)

Baştan ayağa kadar, bürünmüştü zırhlara.
O an hazret-i Ali geldi Resulullaha.

Bu Amr’ın karşısına, çıkıp savaşmak için,
Peygamber-i zişandan istedi ruhsat, izin.

O anda, üzerinde yok idi zırhı bile.
Eshap, ona baktılar büyük bir gıbta ile.

Resul, kendi zırhını giydirdi ona bizzat.
Sarığını çıkarıp, ona sardı o saat.

Ve kendi kılıcını, çıkararak belinden,
Allah’ın arslanına kuşattı kendi hemen.

Ve dua eyledi ki Allahü teâlâya:
(Ya Rabbi, sen yardım et Aliyyül Mürteza’ya.)

Resulün bu duası bitince, mücahidler,
Her biri, bir ağızdan (Âmin! Âmin!) dediler.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Haydi yürü ya Ali!

Buyurdu ki: (Ya Ali, Allah’a güvenerek,

Çık Amr'ın karşısına, Zülfikârı çekerek.

Korkma uzun boyundan, çekinme cüssesinden.
Yiğitçe var yanına, ürkecektir o senden.

Ben dua edeceğim, senin için Rabbime.
Sen galebe edersin, öyle gelir kalbime.

O ölürse, küffarın kötü olur ahvali.
Allah’ın ismi ile haydi yürü ya Ali!)

Bu emrini alınca Resul-i müctebanın,
Yürüdü karşısına, bu insan azmanının.

Dedi: (Ya Amr, işittim, yemin etmişsin ki sen,
Bir Kureyşli, iki şey isterse eğer benden,

Muhakkak birisini, ederim hemen ifa.
Sahi, böyle bir sözün olmuş muydu bir defa?)

Amr cevaben dedi ki: (Bu doğrudur ya Ali!
Vardır böyle bir sözüm, bilir cümle ahali.)

Buyurdu ki: (Bilirsin, ben dahi Kureyşliyim.
Benim de, şimdi senden vardır iki isteğim.

Birincisi şudur ki, iman et de şimdiden,
Kurtar şu vücudunu, Cehennem ateşinden.)

Amr dedi: (Bu teklifi, asla kabul edemem.
İkincisi ne ise, onu de bana hemen.)

Hazret-i Ali dahi, buyurdu ki o vakit:
(Sen bu harbi bırakıp, geri dön, Mekke’ye git.)

Amr dedi: (Ebu Bekr’in, Osman'ın ve Ömer'in,
Başlarını kesip de, öyle geri dönerim.)

Kâfirin bu sözünü duyunca Şah-ı merdan,
Gayretine dokunup, gadaba geldi o an.

Gürledi ki: (Ey ahmak, bu, kolay mı sanırsın?
Ben izin verir miyim, onlara dokunasın?)

Amr dedi ki: (Ya Ali, dikkat eyle lafına.
Sen henüz doymamışsın bu dünyanın tadına.

İstemem bu genç yaşta öldüreyim seni ben.
Kaldırmam kılıcımı gençler için katiyen.)

O dahi kükredi ki: (Ama ben, seni bu gün,
İnşallah öldürürüm, duasıyla Resulün.)

Bu sözü işitince, kan sıçradı beynine.
Derhal inip atından, saldırdı üzerine.

Çok şiddetli bir kılıç vurdu ise de, lakin,
Kalkanı parçalandı, bununla sırf Ali'nin.

En güçlü kalkanlar da, ona dayanmıyordu.
Bu vuruşunda dahi, nitekim öyle oldu.

Parçalandığı gibi Mürteza’nın kalkanı,
Başı da yaralanıp, bir miktar aktı kanı.

Artık hamle sırası gelmişti Mürteza’ya.
Zülfikârı, bir anda kaldırarak havaya,

İndirdi şimşek gibi kılıcı ensesinden.
Ayırdı bir vuruşta, başını gövdesinden.

Resul (tekbir) getirdi o anki sevinciyle.
Yer ve gök inliyordu, o an tekbir sesiyle.

Küfür cephesindeyse, yükselmişti feryatlar.
Zira kanlar içinde, yere serilmişti Amr.

Kafası, miğferiyle uçarken bir tarafa,
Kanları, oluk gibi fışkırırdı etrafa.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Bir hanım kahraman

En çok güvendikleri Amr’ı, hazret-i Ali,

Öldürünce, küffarın çok bozuldu morali.

Onunla beş müşrik de, geçmişti bu tarafa.
Diğer dördü, Ali’ye hücum etti bu defa.

Eshab-ı kiram dahi, oraya koşuştular.
O zırhlı kâfirlerle, dişe diş boğuştular.

Tuttu hazret-i Zübeyr, Nevfel bin Abdullah’ı.
Atı ile birlikte, hendeğe yuvarladı.

Hazret-i Ali dahi, hendeğe inip hemen,
Bir kılıçla, başını, ayırdı bedeninden.

Diğer üçü, hendeği çok güçlükle aşarak,
Böylece canlarını kurtardılar kaçarak.

O müşrik ordusunun başkumandanı ise,
Henüz harp başlamadan düşmüştü bir yeise.

Artık göğüs göğüse savaş gerekiyordu.
Lakin derin hendekler bunu engelliyordu.

Ok atmaya başladı iki taraf mecburen.
Lakin bu, neticeyi uzatıyordu hepten.

İşin uzadığını anlayınca müşrikler,
Bu sefer her taraftan saldırıya geçtiler.

Yani onbin kişilik bu düşman kuvvetleri,
Hendeği geçmek için, arıyordu bir yeri.

Eshap ise, ok ve taş atarak kâfirlere,
Püskürtüyorlardı hep onları gerilere.

Mücadele, çok müthiş bir hal aldı giderek,
Ve bütün şiddetiyle, sürdü hem akşama dek.

Beni Kureyza denen, yahudi kabilesi,
İhanet eylediler islama sinsi sinsi.

Saldırmazlık akdini, tek yönlü feshederek,
Müşrik ordusu ile, anlaştılar giderek.

Gece baskını için, bu hain yahudiler,
Küffardan, bin kişilik kuvvet talep ettiler.

Savunmasız kadın ve çocuklara, böylece,
Hücum edeceklerdi Medine’de her gece.

Resulullah, anlayıp onların bu fikrini,
Derhal görevlendirdi beşyüz sahabisini.

Buyurdu: (Medine’de dolaşın sabaha dek.
Küffara korku salın, tekbirler getirerek.)

Mücahidler, her gece devriye dolaştılar.
Ve tekbir sesleriyle gökleri çınlattılar.

Şanlı mücahitlerin, tekbir sedalariyle,
Korkuya kapıldılar yahudiler haliyle.

Yine şehre sızarak, on kadar yahudiler,
Hazret-i Safiyye’nin bahçesine girdiler.

İçerde, kadınlar ve çocuklar vardı yalnız.
Önce eve ok atıp, eylediler rahatsız.

O Server'in halası Safiyye Hatun hemen,
Erkek kıyafetine bürünüp çıktı evden.

Kalınca bir odunu alarak bir eline,
Arkasından, şiddetle indirince birine,

Kâfir, kanlar içinde yere düştü aniden.
Daha sonra, bıçakla başını kesti hemen.

Onu erkek zannedip, o namert yahudiler,
Korkup, alel acele orayı terkettiler.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Münafıklar çıban başı

İkinci günü dahi, yine aynı şekilde,

Bu savaş devam etti, bütün şiddeti ile.

Oklar uçuşuyordu havada vınlayarak,
Taraflar arasında, vardı ama büyük fark.

Kâfirler onbin kişi, Eshap üçbin idiler.
Ayrıca, andlaşmayı bozarak yahudiler,

Kureyş müşrikleriyle ittifak eyleyince,
Müminler, çok sıkışık hale düştü bir nice.

Resulullah, Eshaba buyurdu o gün hemen:
(Allahü teâlâya yemin ederim ki ben,

Bu karşılaştığımız sıkıntılar bitecek.
Cenab-ı Hak, zaferi bize nasib edecek.)

Resulden bu müjdeyi alınca mücahidler,
Hepsi küffara karşı, bir arslan kesildiler.

Sa'd bin Muaz dahi, çok güzel çarpışırken,
Bir müşrikin okuyla, yaralanmıştı birden.

Ok, atar damarına etmişti hem isabet.
Kan kaybı sebebiyle, ciddi idi vaziyet.

Dedi ki: (Ya ilahi, harp sürecekse hala,
Bana ömür ihsan et, savaşayım küffarla.

Yok eğer bitecekse bu savaş ya ilahi!
Şehidlik rütbesini ihsan et bana dahi.

Şu Beni Kureyza’nın akıbetini bizzat,
Şu dünyada görmeden, ruhumu alma fakat.)

Eshabın arasında çarpışır gibi yapan,
Münafıklar, hainlik yapıyordu her yandan.

Gerilerde kalarak, gitmezlerdi ileri.
Alaya alırlardı hem de mücahidleri.

Derlerdi ki: (Muhammed, size ne vadetmişti?
Ülkelerin fethini hani müjdelemişti.

Kayser ile Kisra’nın hazinelerini de,
Ele geçireceğiz diyordu ileride.

Halbuki şu hendekte hapsolmuş duruyoruz.
Abdest bozmaya bile, bakın gidemiyoruz.)

Böyle sözler söyleyip, fitne çıkarırlardı.
Morallerini bozup, zararlı olurlardı.

Müşrik ordusu ise, bütün güçleri ile,
Varmak istiyorlardı çabucak neticeye.

Lakin mücahidlerin, o kahramanlıkları,
Karşısında, bir varlık gösteremiyorlardı.

En çok saldırdıkları, dar geçitti o zaman.
Lakin ayrılmıyordu Resulullah oradan.

En fazla, o dar yere yığınak yapıyordu.
Ve Eshabı, savaşa teşvik buyuruyordu.

Müşrikler, o Server'i sık sık hedef alarak,
Hücuma geçerlerdi, şiddetli ok atarak.

Lakin Resulullahın başında miğferiyle,
Mübarek vücudunda, zırh var idi haliyle.

Çadırının önünde, ayakta duruyordu.
Hale göre, Eshaba emirler veriyordu.

Kâfirler, o dar yerden uğraştıkça geçmeye,
Çalışırdı Eshap da, onları püskürtmeye.

Kahraman mücahidler, onlarla çarpışmaktan,
Yan tarafa bakmaya, bulamazlardı zaman.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

Son mesajlar