ABDULLATİF UYAN
Lebbeyk! Allahümme lebbeyk!
Hicri altıncı yılın, zilka'de ayında hem,
Bir gece, rüyasında gördü ki Fahr-i âlem:
Sahabe-i kiramla hep Mekkeye gittiler.
Ve Kâbe-i şerifi ziyaret eylediler.
O Server, bu rüyayı Eshaba söyleyince,
Kapıldı onlar dahi, heyecan ve sevince.
Zira ana yurtları, doğup büyüdükleri,
Yüzlerini beş vakit namazda döndükleri,
Mekkeye, Beytullaha gideceklerdi zira.
Çünkü buna işaret ediyordu bu rüya.
Resulullah, Eshaba verince bu müjdeyi,
Hemen bir hazırlığa başladı onlar dahi.
Resulullah kendi de, yol için hazırlanıp,
İbni Ümmü Mektumu yerine vekil yapıp,
Zilkade ayının ilk Cumartesi gününde,
Kusva nam devesine binerek Medinede,
Bindörtyüz sahabiyle çıktılar Medineden.
Şehirde kalanlarla vedalaştılar hemen.
Daha sonra her biri, niyet edip umreye,
Yürüyüşe geçtiler, o mukaddes beldeye.
Birer kılıç var idi, yanında her kişinin.
Yetmiş de deve vardı kurbanlık, kesmek için.
Zülhuleyfe denilen yere varınca ama,
Resulullah ve Eshap, girdiler hep ihrama.
Kurbanlık develere, işaretler yaptılar.
Herbirinin boynuna, birer ip bağladılar.
Sonra da Bişr bin Süfyan isimli sahabiye,
Emredip, haber için gönderdiler Mekkeye.
Beyazlara bürünen Resul ve sahabiler,
Orada, hep birlikte telbiye eylediler.
Hepsi yüksek ses ile, telbiye söylüyordu.
Bu mübarek sözlerle, yer ve gök inliyordu.
Bir an önce Mekkeye varmak için de hemen,
Yola devam ettiler çıkıp, Zülhuleyfe'den.
Yolda hazret-i Ömer ve Sa'd bin Ubade,
O Server'in yanına yaklaşıp az ilerde,
Dediler ki: (Efendim, Kureyşin üstüne biz,
Silahsız olarak mı acaba gideceğiz?
Onlardan, zatınıza zarar erişir diye,
Korkar ve bu sebepten düşeriz endişeye.)
Buyurdu ki: (Umreye niyet ettim önce ben.
Silah taşımayı da, istemem böyle iken.)
Allahın Sevgilisi ve Sahabe-yi kiram,
Umre niyeti ile ettiler yola devam.
Bazı kabileleri, ederek hem ziyaret,
Resulullah, onları ederdi dine davet.
Lakin çekiniyordu bir kısım kabileler.
Verirdi bir kısmı da, kıymetli hediyeler.
Beyaz ihramlarıyla, o bindörtyüz sahabi,
Başlarında Allahın Sevgilisi, Habibi,
Heyecanlanırlardı Mekkeye varmak için.
Zira burunlarında tütüyordu hepsinin.
Lebbeyk! Allahümme lebbeyk!
Hicri altıncı yılın, zilka'de ayında hem,
Bir gece, rüyasında gördü ki Fahr-i âlem:
Sahabe-i kiramla hep Mekkeye gittiler.
Ve Kâbe-i şerifi ziyaret eylediler.
O Server, bu rüyayı Eshaba söyleyince,
Kapıldı onlar dahi, heyecan ve sevince.
Zira ana yurtları, doğup büyüdükleri,
Yüzlerini beş vakit namazda döndükleri,
Mekkeye, Beytullaha gideceklerdi zira.
Çünkü buna işaret ediyordu bu rüya.
Resulullah, Eshaba verince bu müjdeyi,
Hemen bir hazırlığa başladı onlar dahi.
Resulullah kendi de, yol için hazırlanıp,
İbni Ümmü Mektumu yerine vekil yapıp,
Zilkade ayının ilk Cumartesi gününde,
Kusva nam devesine binerek Medinede,
Bindörtyüz sahabiyle çıktılar Medineden.
Şehirde kalanlarla vedalaştılar hemen.
Daha sonra her biri, niyet edip umreye,
Yürüyüşe geçtiler, o mukaddes beldeye.
Birer kılıç var idi, yanında her kişinin.
Yetmiş de deve vardı kurbanlık, kesmek için.
Zülhuleyfe denilen yere varınca ama,
Resulullah ve Eshap, girdiler hep ihrama.
Kurbanlık develere, işaretler yaptılar.
Herbirinin boynuna, birer ip bağladılar.
Sonra da Bişr bin Süfyan isimli sahabiye,
Emredip, haber için gönderdiler Mekkeye.
Beyazlara bürünen Resul ve sahabiler,
Orada, hep birlikte telbiye eylediler.
Hepsi yüksek ses ile, telbiye söylüyordu.
Bu mübarek sözlerle, yer ve gök inliyordu.
Bir an önce Mekkeye varmak için de hemen,
Yola devam ettiler çıkıp, Zülhuleyfe'den.
Yolda hazret-i Ömer ve Sa'd bin Ubade,
O Server'in yanına yaklaşıp az ilerde,
Dediler ki: (Efendim, Kureyşin üstüne biz,
Silahsız olarak mı acaba gideceğiz?
Onlardan, zatınıza zarar erişir diye,
Korkar ve bu sebepten düşeriz endişeye.)
Buyurdu ki: (Umreye niyet ettim önce ben.
Silah taşımayı da, istemem böyle iken.)
Allahın Sevgilisi ve Sahabe-yi kiram,
Umre niyeti ile ettiler yola devam.
Bazı kabileleri, ederek hem ziyaret,
Resulullah, onları ederdi dine davet.
Lakin çekiniyordu bir kısım kabileler.
Verirdi bir kısmı da, kıymetli hediyeler.
Beyaz ihramlarıyla, o bindörtyüz sahabi,
Başlarında Allahın Sevgilisi, Habibi,
Heyecanlanırlardı Mekkeye varmak için.
Zira burunlarında tütüyordu hepsinin.