Şiirlerle Menkıbeler_Efendimiz - VEFATI

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
ABDULLATİF UYAN

Beni nasıl buldunuz?

Hicretin onbirinci senesinde, bir daha,

Cibril aleyhisselam, geldi Resulullaha.

Kur’anı, baştan sona etti ona kıraat.
Bir değil, iki defa okudu ogün fakat.

Önceki senelerde gediğinde Cebrail,
Bir defa okuyordu halbuki, iki değil.

Cibril-i emin ile Resule cenab-ı Hak,
O gün Nasr suresini gönderdi son olarak.

Rabbimiz bu ayette buyurdu ki mealen:
(Sana zafer ve yardım geldiğinden Rabbinden,

Görürsün ki insanlar, Allahü teâlânın,
Dini olan islama girerler akın akın.

O zaman sen Rabbine hamd eyle ve tövbe et.
Çünkü her istiğfarı kabul eder O elbet.)

Peygamber Efendimiz, hazret-i Cebrail’den,
Bu ayeti dinleyip buyurdular ki hemen:

(Ya Cebrail, şu anda öyle ki benim zannım,
Yaklaştı bu dünyaya veda etme zamanım.)

Cibril aleyhisselam cevaben bu sözüne,
Bir âyet-i kerime okudu kendisine.

Rabbimiz bu ayette şöyle buyurmaktadır:
(Ahiret, senin için dünyadan hayırlıdır.)

Peygamber Efendimiz, Medine’de bulunan,
Sahabeyi, mescide davet etti o zaman.

Bir hutbe okudu ki, onu dinleyenlerin,
Ağlayıp, gözlerinden yaş aktı herbirinin.

Buyurdu: (Ey insanlar, sizin Peygamberiniz,
Olarak beni nasıl buldunuz, söyleyiniz.)

Cümle Eshab-ı kiram, dedi: (Cenab-ı Allah,
Bol bol hayırlar versin sana ya Resulallah!

Çünkü sen, bizim için şefkatli baba idin.
Ve yine yol gösteren bir ağabey gibiydin.

Allahü teâlânın sana lütfeylediği,
Peygamberliğin ile, bu şerefli tebliği,

Hakkı ile yerine getirdin hiç şüphesiz.
Ve bize, bu tebliği tam yaptın, biz şahidiz.

Güzel nasihatınla, bizi Allah yoluna,
İslama davet ettin, şahidiz bizler buna.

Allahü teâlâ da, bu yaptığına senin,
En iyi karşılıklar sana ihsan eylesin.)

Sonra da hitab edip sevgili Eshabına,
Buyurdu: (Ey müminler, şimdi Allah aşkına,

Kimin bende bir hakkı var ise, gelip alsın.
Bu dünyada alsın ki, ahirete kalmasın.)

Resulullah, ikinci ve üçüncü defalar,
Bu daveti, üç defa yine tekrarladılar.

O sırada birisi, ayağa kalktı hemen.
Hazret-i Ukaşe’ydi, bu kişi Sahabeden.

Çok yaşlı, pir-i fani idi ki hem de bu zat,
Peygamber-i zişanın yanına vardı bizzat.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Siz aradan çekilin

Resulullah, Eshaba buyurdu: (Kimin benden,

Bir hakkı varsa eğer, gelsin ve alsın hemen.)

Kimse kalkmadıysa da ayağa önceleri,
Daha sonra kalktı ve huzura vardı biri.

Hazret-i Ukaşe’ydi Eshaptan bu mücahid.
Hem pir-i fani olup, çok yaşlıydı o vakit.

Dedi: (Ya Resulallah, anam babam ve canım,
Sana feda olsunlar, benim var sizde hakkım.

Zira geri dönerken biz Tebük gazasından,
Senin ile, yan yana gelmiş idim bir zaman.

Ben devemden inerek, yanınıza sokuldum.
Mübarek vücudundan, öpmeği istiyordum.

O zaman kamçı ile, vurdunuz bana birden.
Niçin vurduğunuzu anlamadım ama ben.)

Buyurdu: (Hak teâlâ, seni, Peygamberinin,
Kasıtlı vurmasından muhafaza eylesin.)

Daha sonra Bilal-i Habeşi’ye hitaben,
Buyurdu: (Fatıma’nın hanesine git hemen.

Ukaşe’ye vurduğum kamçı, o hanededir.
Fatıma’dan isteyip, onu al, bana getir.)

Çıktı hazret-i Bilal Resulün mescidinden.
Hazret-i Fatıma’nın evine vardı hemen.

Giderken, hayret ile düşünürdü ki ancak:
Resulullah kendine kısas mı yaptıracak?

Değilse, ne sebepten istedi bu kamçıyı?
Böyle düşünerekten gelip vurdu kapıyı.

O, kapıya çıkınca, dedi ki: (Peygamberin,
Mübarek kamçısını getirip bana verin.)

Fatıma hazretleri, sordu ki ona ancak:
(Ya Bilal, babam onu acaba ne yapacak?)

Hazret-i Fatıma’ya şöyle dedi Bilal de:
(Kısas yaptıracaktır kendisine herhalde.)

Hazret-i Fatıma da, Bilal-i Habeşi’ye,
Dedi: (Kim razı olur söylediğin bu işe?

Ya Bilal, söyle bana, kim vardır ki Eshaptan,
Hakkını, kısas ile alsın Resulullahtan?

Madem ki O istedi, vereyim onu sana.
Fakat haber ilet ki Hüseyin’le Hasan’a,

Her kim Resulullahtan alacaksa hakkını,
O iki torununa yapsın bu kısasını.)

Kamçıyı Fatıma’dan aldı hazret-i Bilal.
Peygamberi zişanın yanına geldi derhal.

Teslim etti kamçıyı Allah’ın Habibine.
O dahi verdi onu, Ukaşe’nin eline.

Hazret-i Ömer ile hazret-i Ebu Bekir,
Bu durumu görünce, oldular müteessir.

Dediler: (Ya Ukaşe, işte biz yanındayız.
O hakkını bizden al, dokunma Ona yalnız.)

Peygamber Efendimiz, buyurdu ki o zaman:
(Ya Eba Bekr, ya Ömer, siz çekilin aradan.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Cennette arkadaşım


Resulullah, kamçıyı hazret-i Ukaşe’ye,

Verince, sahabiler düştüler endişeye.

Hazret-i Ebu Bekir ve hazret-i Ömer’den,
Sonra hazret-i Ali ayağa kalktı hemen.

Dedi ki: (Ya Ukaşe, Peygambere vurmana,
Gönlümüz razı değil, o kamçıyı vur bana.

İşte sırtım ve karnım, istersen yüz defa vur.
Ama Resulullaha hiç dokunma, ne olur.)

Peygamber Efendimiz görünce de bu hali,
Ona buyurdular ki: (Sen de otur ya Ali!)

Hazret-i Ali dahi oturunca, bu sefer,
Hazret-i Hasan ile Hüseyin de geldiler.

Dediler: (Ya Ukaşe, bilirsin ki sen dahi,
Bizler, Resulullahın torunuyuz Vallahi.

Bunun için, istersen yüz defa vur da bize,
Bir defa bile olsun, hiç vurma dedemize.)

O Server buyurdu ki görür görmez bunları:
(Siz dahi oturunuz ey gözümün nurları.)

Hazret-i Ukaşe’ye, o Allah’ın Habibi,
Buyurdu: (Ya Ukaşe, sen de vur bana haydi.)

Ukaşe hazretleri dedi ki: (Ama benim,
Sen vurduğun vakitte, açık idi bedenim.)

O zaman o mübarek sırtlarını açtılar.
Sahabenin cümlesi bu hale ağlaştılar.

Dediler: (Ya Ukaşe, Peygamber-i zişanın,
Mübarek vücuduna şimdi vuracak mısın?)

Herkes merak içinde bekleşirken, bu kere,
Ukaşe hazretleri yaklaştı o Server'e.

Mübarek sırtındaki o mühr-ü nübüvveti,
Gözyaşları içinde eğilip öpüverdi.

Dedi ki: (Anam babam, canım sana fedadır.
Sana kısas yapmaya, kimde cesaret vardır?

Mübarek vücuduna vurup seni üzmeye,
Gücü yeten kim vardır zatını incitmeye?)

Resulullah buyurdu: (Hayır, ya vuracaksın,
Yahut da o hakkını, sen bağışlayacaksın.)

Dedi ki: (Bağışladım onu ya Resulallah!
Beni de kıyamette, bağışlar mı ki Allah?)

O zaman Resulullah buyurdu: (Ey insanlar!
Biliniz ki Cennette, bana yar bir kimse var.

Merak ediyorsanız o kişi kimdir? diye,
Öyleyse nazar edin, siz şu pir-i faniye.)

Resulullah, Eshaba böyle buyurduğunda,
Hazret-i Ukaşe’ye bakıyordu o anda.

Bilcümle sahabiler ona gıbta ettiler.
Gelip, iki gözünün arasından öptüler.

Dediler: (Ya Ukaşe, sen ne çok bahtiyarsın.
Zira Resulullaha Cennette arkadaşsın.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Resulullah hastalandı


Olmuştu ki hicretin onbirinci senesi,

Ve Safer yirmialtı, günlerden Cumartesi.

Buyurdu Resulullah, cümle sahabilere:
(Bir ordu hazırlansın, çıkmak için sefere.)

Hazret-i Üsame’yi çağırıp huzuruna,
Kumandan tayin etti, Sahabe ordusuna.

Buyurdu: (Ey Üsame, çık Allah’ın ismiyle.
Yürü islam dinini yüceltmek gayesiyle.

Şam’a ve Filistin’e, oradan Darum’a git.
Baban, o topraklarda olmuştu zira şehid.

Allah’ın izni ile git de o topraklara.
Çiğnet o zalimleri develere, atlara.

Sonra Übnalılara çıkıp gidin oradan.
Saldırın şimşek gibi, haberleri olmadan.

Varacağın yerlere öyle hızlı ve seri,
Git ki, geleceğinden olmasın haberleri.)

Sonra kendi eliyle sancağı bağladı ve,
Hazret-i Üsame’ye verip çıktı minbere.

Buyurdu: (Üsame’nin babası olan Zeyd’i,
Hepiniz bilirsiniz, çok iyi bir kimseydi.

Nasıl kumandanlığa, o çok layık idiyse,
Yine benim katımda, o nasıl sevgiliyse,

Oğlu Üsame dahi emirliğe layıktır.
Onun dahi katımda, büyük değeri vardır.)

Üsame, ordusuyla vardı Cürf menziline.
Eshabın büyükleri tâbiydi kendisine.

Hazret-i Ebu Bekir, hazret-i Ömer, Osman,
Hazret-i Üsame’nin emrindeydi o zaman.

Üsame hazretleri çıkmak için sefere,
Geldi Resulullaha veda etmek üzere.

Vedalaşıp, ordunun başına geçti hemen.
Gazaya çıkmak için harekete geçerken,

Annesi tarafından, kendisine bir haber,
Geldi ki: (Şu sırada, hastalandı Peygamber.)

Safer yirmisekizi takvimler gösterirken,
Sıtmaya yakalandı Resulullah aniden.

Bu haberi alınca Üsame hazretleri,
Ziyaret etti tekrar, evinde o Server'i.

Abdullah ibni Mes’ud anlatır ki: O günde,
Bazımız toplanmıştık o Server'in önünde.

Bize bakıp, o kadar ağladı ki hüznünden,
Akardı gözyaşları, hep mübarek yüzünden.

Sonra buyurdular ki: (Merhaba ey Eshabım!
Sizi, her sıkıntıdan hıfz eylesin Allah’ım.

Rızkınıza bereket ve hayır versin size.
Hepimiz bir gün elbet döneriz Rabbimize.)

Dedik: (Ya Resulallah, ne için hazretiniz,
Eceliniz yaklaşmış gibi söz edersiniz?)

Buyurdu: (Veda vakti yaklaştı bu dünyaya.
Artık yakın olurum Allahü teâlâya.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Kor gibi yanıyordu


Yirmisekiz Safer’de o Server-i enbiya,

Yakalandı aniden şiddetli bir sıtmaya.

Ateşi, gün geçtikçe daha yükseliyordu.
Hastalığın şiddeti, ziyadeleşiyordu.

Lakin ağrılarının azaldığı bir gece,
Yatağından kalkarak, giyindiler hemence.

Onu öyle görünce Aişe validemiz,
Dedi: (Ya Resulallah nereye gidersiniz?)

Buyurdu: (Ya Aişe, emir aldım Rabbimden.
Baki kabristanına gideceğim şimdi ben.

Gidip, o kabristanda yatanlara, bu gece,
İstiğfar edeceğim bu emir gereğince.)

Ebu Rafi’i dahi alaraktan yanına,
Çıkıp gitti hemence Baki kabristanına.

Orada, uzun uzun duada bulundular.
Onların affı için Allah’a yalvardılar.

Sonra buyurdular ki: (Rabbim, beni şu anda,
Seçmekte serbest kıldı iki şey arasında.

Bütün nimetleriyle dünya ile ahiret,
Arz edilip, dendi ki, birisini tercih et.

Allahü teâlâya vasıl olmak için ben,
Ahiret nimetini seçtim bu ikisinden.)

Sonra mescide gelip, buyurdu: (Ey Eshabım!
Sizi, Kevser havuzu başında karşılarım.

En önce ben varırım Allah’ın izni ile.
Buluşma mahallimiz orasıdır sizinle.

Siz, islamdan ayrılır ve müşrik olursunuz,
Diye hiç korkmuyorum, buna emin olunuz.

Ve lakin bir hususta korkuyorum ki yine,
Yarın kapılırsınız dünya nimetlerine.

Bu yüzden kıskanarak birbirlerinizi siz,
Ve hatta bu sebepten öldürebilirsiniz.)

Sonra ağırlaşınca hastalığı Resulün,
Saadethanesine teşrif eyledi o gün.

Harareti, git gide ziyadeleşiyordu.
Yatakta hep bu yüzden yer değiştiriyordu.

Ebu Said-i Hudri anlatır ki: Bir kere,
Ziyaret maksadıyla gitmiştim o Server'e.

Sıtmanın sıcaklığı, üstündeki örtüden,
Dışarı çıkıyordu, hissettik bunu hemen.

O Server bize bakıp, buyurdu: (Ey insanlar!
Peygamberlere gelir en şiddetli belalar.

Ve lakin Peygamberler, gelince bela ve dert,
Bir nimet gelmiş gibi sevinirler begayet.

Hatta sizin nimete sevinmenizden fazla,
Sevinir o büyükler daha büyük bir hazla.)

Ümmü Bişr bin Bera da anlatıyor ki yine:
(Bir gün, Resulullahın gittim ziyaretine.

Baktım, ateş içinde yatakta yatıyordu.
Hararetten, vücudu kor gibi yanıyordu.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Ağlama ya Eba Bekr!


Ümmü Bişr, o Server'i ettiğinde ziyaret,

Gördü, Resulullahın ateşi yüksek gayet.

Dedi: (Ya Resulallah, fedadır sana canım.
Böyle yüksek ateşe, ben asla rastlamadım.)

Buyurdu: (Ey Ümmü Bişr, çok olması ateşin,
Çok olması içindir, bana sevap ve ecrin.

Bir yıl önce, Hayber’de yemiştim zehirli et.
Ondan geldi husule bendeki bu hararet.

O zehrin acısını, ben her zaman duyardım.
Sanki koparılıyor şimdi aort damarım.)

Resulün hastalığı, şiddetleniyordu hep.
Çok üzülüyorlardı müminler bundan sebep.

Acele toplanarak, Aliyyül Mürteza’yı,
Sormaya gönderdiler Resul-i müctebayı.

O Server, işaretle ona şöyle sordular:
(Ya Ali, benim için Eshabım ne diyorlar?)

Dedi ki: (Resulullah giderse aramızdan,
Diye üzülüyorlar, rahatları yok şu an.)

Hakikaten Resulün ateşi, günden güne,
Artınca, bir üzüntü çökmüştü üstlerine.

Şaşkın bir vaziyette mescide geldi hepsi.
Haber aldı bunu da Allah’ın Sevgilisi.

Zorlukla teşrif edip şerefli mescidine,
Şöyle hitab eyledi Sahabe-i güzine:

(Ey Eshabım, duydum ki bu günlerde hepiniz,
Ölümümü düşünüp, kederlenirmişsiniz.

Kavmiyle sonsuz kalan var mı ki bir Peygamber,
Ben de sonsuz kalayım sizin ile beraber.

Yalnız Hak teâlâdır, âlemde baki olan.
Her fani, elbette ki ölecektir bir zaman.

Ben de, her fani gibi öleceğim elbette.
Sonsuz kavuşacağım Rabbime ahirette.

Ey Ensar, şunu size edeyim ki vasiyet,
Sizler Muhacirine edin tazim ve hürmet.)

Sonra da seslendi ki Muhacir olanlara:
(İyilik, ihsan edin sizler dahi Ensar’a.

Onlar, size vaktiyle çok iyilik yaptılar.
Kendi hanelerinde sizi barındırdılar.

Her kim hakim olursa, içinizden Ensar’a,
Kusurunu affedip, ihsan etsin onlara.)

Sonra da buyurdu ki: (Bir kulu, cenab-ı Hak,
Dünyada kalmak ile, kendisine kavuşmak,

Arasında, tercihi bıraktı kendisine.
Rabbine kavuşmayı istedi o kul yine.)

Hazret-i Ebu Bekir, Resulün bu sözünden,
Vefat edeceğini yakinen sezdi hemen.

(Ya Resulallah, sana canımız olsun feda!)
Deyip, üzüntüsünden başladı ağlamaya.

O Server de üzülüp, dedi: (Ya Eba Bekir!
Ağlama, zira buna sabretmek lazım gelir.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Hakkınızı helal edin


Peygamber-i zişanın vefat edeceğine,

Cümle Eshap üzülüp, düştü keder içine.

Hazret-i Ebu Bekir, bunu sezip evvela,
Derin üzüntüsünden başladı ağlamaya.

Resulün gözünden de, o an yaş akıyordu.
Sahabe-i kirama bakıp şöyle buyurdu:

(Din-i islam yolunda, sıdk ile ey Eshabım!
Malını feda eden Sıddik’tan çok razıyım.

Bu ahiret yolunda bir arkadaş edinmek,
Eğer mümkün olsaydı, seçerdim onu elbet.)

Hutbesini bitirip, minberden indi yine.
Hazret-i Aişe’nin teşrif etti evine.

Ağlamaya başladı cümle Eshab-ı kiram.
Bunu duyup üzüldü Resul aleyhisselam.

Ali bin Ebi Talip ve Fadl’ın kollarına,
Girip, geldi tekrardan Eshabının yanına.

En alt basamağına oturup minberinin,
Eshabına, şöylece nasihat etti o gün.

(Ey Eshabım, siz dahi bana kavuşursunuz.
Tam Kevser havuzunun başında buluşuruz.

Ey müminler, bilin ki, kim günah işlerse hep,
Rızkının darlığına bu hali olur sebep.

İtaat ederlerse Allah’a eğer kullar,
Valiler de, onlara şefkatli davranırlar.

Fısk, fücur ve taşkınlık yaparlar ise şayet,
Valilerinde dahi, bulunmaz hiç merhamet.

Hayatım, sizin için nasıl hayırlı ise,
Ölümüm de hayır ve rahmettir hepinize.

Eğer ben bir kimseyi, haksız yere dövmüşsem,
Veyahut bir kimseye, fena söz söylemişsem,

Onun da, aynı sözü bana söylemesine,
Haksız bir şey almışsam, geri istemesine,

Yani benden hakkını almasına razıyım.
Ve helallaşmak için, karşınızda hazırım.

Çünkü dünya cezası, ahiret azabından,
Hafif olup, kurtulmak kolaydır bu gün bundan.)

Hutbesinin sonunda buyurdu: (Ey Eshabım!
Sizi, Hak teâlânın hıfzına ısmarladım.)

Bu şekilde buyurdu ve indi minberinden.
Kendi odalarına çekildi sonra hemen.

Şiddetli ağrıların olduğu bir gün yine,
Topladı Sahabeyi mescid-i şerifine.

Buyurdu: (Ey Eshabım, benim sizden ayrılık,
Zamanım, bu aralar pek yakınlaştı artık.

Kimin benden bir hakkı var ise, gelip alsın.
Şimdi ödiyeyim de, ahirete kalmasın.

Yahut helal etsin ki hakkını o müslüman,
Kavuşayım Rabbime ben de borcum olmadan.)

Sonra minberden inip, teşrif etti evine.
Ve sonra hastalığı çoğaldı günden güne
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Ya Resulallah, salat!

Resulün vefatına üç gün kalmıştı artık.

O günlerde, daha da ağırlaştı hastalık.

Öyle ki, çıkamadı mescide odasından.
Namaz kıldıramadı Eshabına o zaman.

İlk gelmediği vakit, yatsı namazı idi.
Ve Bilal-i Habeşi, yine eskisi gibi,

Resulün kapısına gelerek yine bizzat,
Şöyle nida etti ki: (Ya Resulallah, salat!)

Peygamber Efendimiz duyduysa da Bilal’i,
Lakin çıkıp gitmeye hiç yok idi mecali.

Rivayet edilir ki hazret-i Aişe’den:
O vakit hastalığı ağır idi gerçekten.

Bana buyurdular ki: (Söyleyin Ebu Bekr’e.
Eshabıma namazı, o kıldırsın bu kere.)

Dedim ki: (Anam babam, canım sana fedadır.
Babamın şu aralar, çok üzüntüsü vardır.

O, seni makamında görmezse varıp şayet,
Ağlamaktan, kıraat edemez hiçbir âyet.

Emir buyursanız da Ömer ibnil Hattab’a,
İmam olup, namazı o kıldırsa Eshaba.)

Tekrar buyurdular ki Resul aleyhisselam:
(Ebu Bekr’e söyleyin, Eshaba olsun imam.)

Bu durum üzerine hazret-i Ebu Bekr’e,
Resulün bu emrini ilettiler bu kere.

Bu haberi alınca hazret-i Ebu Bekir,
Dedi: (Resulün emri, baş göz üzerinedir.)

Bir heyecan içinde geçiverdi mihraba.
Baktı ki yerinde yok o Resul-i mücteba.

Kalbinden vurulmuşa döndü üzüntüsünden.
Aklı gidecek gibi oldu hem bu hüzünden.

Ağlayıp, gözlerinden başladı yaş akmaya.
Onu görüp, Eshap da başladı ağlamaya.

Bunu Resul de görüp, oldu çok müteessir.
Sordu: (Bu ağlamalar, feryatlar acep nedir?)

Bu hale çok üzülüp, yardım ile kalktılar.
Güçlükle Eshabının arasına vardılar.

Şöyle buyurdular ki Eshabına nihayet:
(Allahü teâlâya ettim sizi emanet.

Takva üzere olup, korkun Hak teâlâdan.
Artık ayrılıyorum yakında bu dünyadan.)

Hazret-i Ebu Bekir, geçerek imamete,
Onyedi vakit namaz kıldırdı cemaate.

Bir gün Resul-i ekrem, vücudunda hafiflik,
Hissedip, yardım ile mescide gelmişti ilk.

Hazret-i Ebu Bekir, görünce Peygamberi,
Sevinip, istedi ki çekilsin kendi geri.

Lakin Peygamberimiz, işaret ile ona,
(Yerinde dur!) diyerek, teşrif etti yanına.

Hazret-i Ebu Bekr’in sol yanında durarak,
Kıldırdı o namazı Eshaba son olarak.
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Ağlama ya Fatıma!

Üç gün kalmış idi ki Resulün vefatına,

Cibril aleyhisselam geldi huzurlarına.

Dedi: (Ya Resulallah, Rabbin selam ediyor.
Habibim nasıl oldu? diye hatır soruyor.)

Hazret-i Cebrail’in sualine cevaben,
Resulullah, (Mahzunum) buyurdu ona hemen.

O günlerde Resule, hediye kabilinden,
Birkaç altın gelmişti Sahabenin birinden.

Resulullah görünce o gelen altınları,
Buyurdu ki: (Dağıtın fukaraya onları.)

Götürüp dağıttılar şehrin fakirlerine.
Velakin ellerinde bir miktar kaldı yine.

Aliyyül Mürteza’ya buyurdular ki hemen:
(Sen de bu altınları, götür dağıt tamamen.)

Vefattan bir gün önce idi ki, Resulullah,
Mescid-i şerifine teşrif etti o sabah.

Gördü ki, Ebu Bekr-i Sıddik’ın arkasında,
Sahabiler saf tutmuş, namaz kılar ardında.

Bu hale sevinerek, tebessüm buyurdular.
Kendi de en son safta, Ebu Bekr’e uydular.

Eshap, Resulullahı gördü selam verince.
Hastalık geçti sanıp, gark oldular sevince.

Lakin Peygamberimiz, odasına girdiler.
Bundan sonra bir daha namaza gelmediler.

Bir müddet istirahat ederek, sonra yine,
Aliyyül Mürteza’yı çağırdı hanesine.

Başını, kucağına koyuverdi Ali’nin,
Fakat çok değişmişti rengi nur cemalinin.

Hazret-i Fatıma da görünce Onu böyle,
Geldi oğullarının yanına üzüntüyle.

Ellerinden tutarak, ağladı için için.
Dedi: (Bizi kimlere bırakıp da gidersin?

Ey babam, canım babam, sana can feda olsun.
Hasan ve Hüseyin’i kime bırakıyorsun?

Vay babam, senden sonra nice olur halimiz?
Senden sonra, kimlere bakar bu gözlerimiz?)

Duyunca Resulullah kızının sözlerini,
Hafifçe araladı mübarek gözlerini.

Ve dua eyledi ki Allahü teâlâya:
(Sen sabır ihsan eyle ya rabbi Fatıma’ya.)

Ve mübarek kızına buyurdu ki o zaman:
(Ey kızım, can çekişme halinde şimdi baban.)

Kendisine bunları söyleyince babası,
İçli iniltilerle çoğaldı ağlaması.

Hazret-i Ali ise, dedi ki: (Ey Fatıma!
Sus, baban üzülüyor, daha fazla ağlama.)

Peygamber Efendimiz Onun bu dediğini,
İşitip, ikaz etti hemence kendisini.

Buyurdu ki: (Ya Ali, ilişme Fatıma’ya.
Bırak, babası için ağlasın biraz daha.)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Benim derdim bu değil

En son nefeslerini alıyorken o Server,

Girdi hazret-i Ali huzuruna bu sefer.

Dedi: (Ya Resulallah, siz vefat ederseniz,
Gaslinizi kim yapar ve nasıl kefenleriz?

Cenaze namazını kim kıldırır o zaman?
Mübarek kabrinize, kim indirir sonradan?)

Buyurdu ki: (Ya Ali, beni sen gasledesin.
Fadl ibni Abbas dahi, sana yardım eylesin.

Gasl işi bitince de, kefenlersiniz hemen.
Cibril de, güzel koku alır gelir Cennetten.

Daha sonra, mescide götürünüz naşımı.
Ama, önce melekler kılacak namazımı.

Eshabım, daha sonra namazı eda etsin.
Ama sizden hiç kimse, benden öne geçmesin.)

Peygamber Efendimiz söylerken bu sözleri,
Hazret-i Azrail de giriverdi içeri.

Önce selam vererek, dedi: (Ya Resulallah!
Sana selam gönderdi ve buyurdu ki Allah:

İlk önce, hazretinden müsade isteyeyim.
Eğer iznin olursa, ruhunu kabzedeyim.

Müsadeniz olmazsa, giderim dönüp yine.
Bu hususta ben senin muntazırım emrine.)

Buyurdu: (Ey Azrail, acele etmeyesin.
Ruhumu kabzetmeden, kardeşim Cibril gelsin.)

Dedi: (Ya Resulallah, o şimdi göklerdedir.
Melekler, kendisini taziye etmektedir.)

O Server, Azrail’le konuşurken o ara,
Cibril aleyhisselam geldi Resulullaha.

Buyurdu: (Ey Cebrail, ben göçerim dünyadan.
Ne müjdeler getirdin bana Hak teâlâdan?)

Dedi: (Ya Resulallah, hatırı şerifine,
Hoş gelecek müjdeler getirdim hazretine.

Melekler süslediler Cennetin her yerini.
Sevinçle bekliyorlar, şu anda teşrifini.)

Buyurdu ki: (Bu haber, güzeldir ey Cebrail!
Lakin benim hatırım, bunun ile hoş değil.

Allahü teâlâya mahsustur bütün hamdler.
Bana sen, bundan başka bir müjde haberi ver.)

Dedi: (Cümle Nebiler, hem dahi ümmetleri,
Yasaktır senden önce, Cennete girmeleri.)

Buyurdu: (Bununla da müsterih olmuyorum.
Rabbimden, daha başka müjdeler umuyorum.)

Dedi: (Ya Resulallah, hem şefaat ve kevser,
Ve makam-ı mahmud’u sana etti müyesser.)

O Server buyurdu ki: (Benim derdim bu değil.
Benden sonra Kur’anı kim okur ya Cebrail?

Düşüncem ümmetimdir, onlar çok zaiftirler.
Sen bana, ümmetimin hallerinden haber ver.

Olmazsa işe yarar taat ve amelleri,
Kıyamet şiddetinde nice olur halleri?)
 
  • Beğen
Tepkiler: Hayali_delibal

Son mesajlar