Sarmaşık Işk aşk

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
[FONT=&quot]
Sarmaşık, Işk, Aşk[/FONT]​

İnsanlığın var olageldiği ilk günlerden bu yana hissedilen, yaşanılan, hikaye edilen ve yazılan Aşk, sarmaşık anlamına gelen “Işk” kelimesinden doğmuşturAşk; yani her bir yanı sarıp kaplayan, kuşatan, dolayısı ile bağımlı kılan hissiyatın adıdır Aşkın ne zamanı ne de mekanı yoktur

Zaman değişir, yaşanılan mekanlar değişir, aşk ile yanan gönüller değişir, yalnızca aşk değişmez Elif gibi yalnız, Elif gibi tek hece olan aşk aynı kalır Elif misali dokununca gönüllere yakıp kavurur, çıkıp gidince sessizce, ardında kalan virane olur
“Aşk muhabbetin açığa çıkmasıdır” diyor Hz Mevlana… “Aşk bir yere bağlanmak, bir cemale tutulmaktır” diyor devamla… Bağlanmak, sıkıca sarmalanmak, sarmaşığın kıvrımlarında dolanıp dururken dışa çıkacak yol bulamamaktır aşk…
Züleyha’nın Yusuf’un gömleğinde bıraktığı izlerin adıdır Aşk… Öyle bir sarmalanmışlığa düçar oldu ki Züleyha anlatamadı kimselere yüreğini yakıp kavuran aşkı… Hayrette kalan ellere verdi bıçakları “ Bakın” dedi “Bir kerede siz bakın” Nasıl da sarhoş ediyor Yusuf güzelliği gönlü? “Bakın ve görün”
Kana boyandı ortalık Yusuf’un güzelliğiydi avuçlardan sızan Yusuf sevdasıydı zemine damlayan… Züleyha’nın bakışlarında yüreğini sarmalamış olan Aşk’ı Aşk’la anlatmış olmanın sevinci saklıydı Alnına düşen karayı aşk ile silişinin zaferi saklıydı
Yusuf’un zindanlara hapis oluşunun müsebbibi olandır aşk… Parçalanmış gömleğine sürülen ihaneti yükleyip omuzlarına, zindanlara sürendir Aşk(sızlık)… Her zerreyi saran sarmaşığın içine çekme isteğine direneni cezalandırmak isteği ile vuranın adıdır aşk… Yusuf’un hayasını ölçen, Züleyha’nın günahını örtenin adıdır aşk…
İbrahim’e ateşi gül bahçesine döndüren, İsmail’e bıçakları kör kılan teslimiyetin adıdır aşk…
Mem’i kavuşamamanın acısı ile öldüren, Zin’i Mem’in mezar taşına gömenin adıdır aşk…
Ferhat’a sevdiğine kavuşma uğrana dağları deldiren, Mecnun’u çöllere düşürende aynı aşktır Aşk öylesine sarar ki aşık olan geçer kendinden İçi, dışı, özü, sözü her şeyi sevdiği olmuştur “Ben” yoktur artık, yalnızca “ sen” vardır; sevilen vardır
“Ben ben değilim ben dediğim sensin hep,
Canım dediğim ten değdim sensin hep” dedirtir sonunda aşık olana
Aşkı seven, aşkla yanan, aşkla dönen Hz Mevlana “ Aşk ne suretle olursa olsun bizim için rehberi hakikattir” derken mecazi aşkların saflığı ve samimiyeti ölçüsünde kişiyi ilahi aşka ulaştıracağı düşüncesinin altını çizer Zira kişi aşık olunca her şey gözünden silinir Çoklar azalır tek olur Dünyaya dair sevdalar, arzu ve hayaller hızla eksilirken “Ben”i esir alan “sen” çoğalır Var olan her şey “ben”i benden edende anlamını bulur Kişi gönlünde tek sevda olunca gerçek sevdaya ulaşmak için önünde uzayan tüm engellerden kurtulur Yar yar diye diye Hakkı bulması mümkün olur
Leylanın aşkı ile yanıp ardından çöllere düşen Mecnun’un haline bakıp da sorarlar Leyla’ya, “ Mecnun sende ne buldu da böyle deli divane oldu? Halbuki sen diğer güzellerden daha fazlası değilsin!” Kızar Leyla önce ve “ Mecnun olmadığınız için, bana Mecnun gözüyle bakmadığınız için bilemezsiniz” der Leyla değildir; Mecnun’un gördüğü Baktığı yerde aşk vardır yalnızca Sarmalanmış oluşta saklıdır “ben”i alıp yalnızca “sen” eden güzellik Nihayetinde Mecnun düştüğü çöllerde kendisi bulan Leyla’ya bakınca içini yakan aşkı görmüş ve Leyla’ya:
“Yürü Leyla yürü ki ben Mevla’yı buldum
Leyla Leyla derken Allah’ı buldum demiştir”( YE)

Mecazi bir aşk saflığı nispetince kişiyi ilahi olana ulaştırır Hz Mevlana yalnızca zahiri (dış) güzelliğe duyulan aşkın mutlak suretle geçeceğini söyler
Anlatıla gelen tüm aşk hikayelerinde kavuşamamanın altı çizilmiştir Aşk; aşık olunana kavuşamadıkça yangını büyür Aşığı ve aşık olunanı yakıp kavurur Yangın ne denli büyük olursa toplum içinde etkisi de o denli kalıcı olur Üzerinden asırlar da geçse şairlerin dizelerine, yazarların eserlerine aynı tazelikle konu olmaya devam eder Tüm aşk hikayelerinde ortak tek bir gerçek vardır Aşk ve acı kol koladır Her nedense eserlere konu olan tüm aşk hikayelerinde kavuşamayanlar anlatılmış, sonu kavuşma olan aşklar ise ya unutulmuş veya zamana yenilmiştir Bu da Aşk aslında acıdır tezini doğruluyor Mecazi aşklar böyle de ya ilahi aşklar nasıldır? Sorusu gelebilir akla…
Aşkı aşkta olduran Mevlana’ya aşkı sormuşlar “ Ben olun ki bilesiniz” demiş Aşk ateşi ile yanmadıkça, ney gibi bağrı oyulmadıkça, gönül içli nağmelerin sahibi aşıklara dönmedikçe aşkı ne bilir insan?
“Ney gibi başımı kes sinemi oy bağrımı del,
Ben senin hizmetine besteniyanım neysem!”

HzMevlana “ Aşkın izahatı için ne türlü beyanatta bulunsam aşka gelince yani aşkın tesirini hissedince söylediklerimden mahçup olurum” Derken aşkın kelimelere sığmayacağını, ancak yaşayanların kendilerince yorumlar katabileceği bir hissediş olduğunu anlatmaya çalışıyor Aşkın pençesi ile gömleği yırtılanların hırstan da tüm ayıplardan da temizleneceğini söylüyor
Aşk bir hissediştir Gönlün derinden hissettiği duygu yoğunluğunun adıdır Gönül insanın his merkezi olduğu için de onun ızdırabı diğer uzuvları da rahatsız eder Aşkın acısı yalnız gönlü değil gönlün içinde barındığı bedenin her bir zerresini yakar
Sarmaşık, Işk, Aşk… Elif gibi yalnız, Elif gibi tek hece… Yakıp kavurur gönle düşünce… “Ben”i benden alırda bu tek hece… Sen kılmaya yürütür sessizce…
“ Şüphesiz ki Allah müminlerden nefislerini ve mallarını cennet mükabilinde satın almıştır” ( Tevbe suresi 111ayet)
Ya Hakk! “ Benliği “Ben” libasından soyup Sana ulaştıranın adıdır Aşk…



Hilal Acar
 
  • Beğen
Tepkiler: Birindarfatma

Son mesajlar