Sur Dışı Eyüp ve Evliya’ya Veda

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Sur Dışı, Eyüp ve Evliya’ya Veda


Yakup ÖZTÜRK




Evliya Çelebi kaza sayısı bakımından üçü verse de, üçten fazla semtten bahseder. Bunlar sırasıyla Yedikule, Yenikapı, Nişancı Paşa, Zâlpaşa Kasabaları, Topçular, Otakçılar, Çömlekçiler mahalleleridir. Biz buraları önem sıralarına göre alacak, fakat hepsinin müştemilâtına değinmeyeceğiz.

Bizans devrinde veba hastalığı olan yerlerden gelenler Yedikule’de, yedi gün kalmadıkça İstanbul’a giremezlermiş. Fetihten sonra, Fatih bütün debbağları ve mezbahaları buraya yerleştirmiş. Deniz kenarında bugün de imaretini koruyan bir kasaba olan Yedikule’de daha çok bekârlar iskân edilmekle birlikte, buraya kokusundan dolayı girilemezmiş. Bunlara rağmen kasabaya hayat veren bir çeşme bulunurmuş burada. Dört köşe beyaz bir mermer üstüne mermer ustası bir zât kaz resmi işlemiş. Ki bu resmin sözle anlatılması imkânsızmış. Görenler canlı sanırmış bu kazı. Bu sebepten çeşmeye Kazlıçeşme adı layık görülmüştür ve günümüze ulaşmış nadir çeşmelerdendir. Suyu dahi hâlâ akmaktadır.

Mevlevihânesiyle meşhur Yenikapı
Yenikapı klasik ve son dönem Osmanlı’sında meşhur mevlevihânesiyle bilinen bir semt. Bugün her ne kadar deniz taşımacılığında önemli bir fonksiyonu olsa da, Evliya onu mevlevihânesiyle anlatır. Bu mevlevihâne öyle büyüktür ki, yetmiş kadar mevlevi fukara odası, semahânesi ve imareti etrafında yeşil sahalar vardır. “Asarî” adlı bir ressam mevlevihânenin duvarlarına kalın yazı ile “Ve hüvel azizülhakîm” yazmıştır. Mevlevihâne, tekkelerin kapatılmasının ardından uzun bir müddet çocuk yurdu olarak kullanılır. Ahşap semahânesi 1961'de çocukların ateşle oynarken çıkardıkları bir yangında tamamen kül olur, sadece dedegan hücreleri ve matbahı ayakta kalır. 1997'de kundaklanır. Mevlevihâne geçirdiği bu yangınlar nedeniyle kullanılamaz hale gelince de kapatılıp kaderine terk edilir. Günümüze mamur bir hâlde kazandırılabilmesi için uzun yıllardır çalışmalar sürüyor.

Topçular Kasabası’nın adı, Fatih zamanında Rumeli’ne gidecek topçu taifesinin burada eğlenmesinden gelirmiş. Nişanca Paşa Camii ile anılırmış. Melek Ahmed Paşa ve Gürcü Paşa Sarayları meşhur saraylarındanmış. Topçu Esad Paşa Camii’nin yakınında olan bu saraylar günümüze ulaşmamıştır. Otakçılar Mahallesi’nin adı da tıpkı Topçular’da olduğu gibi Rumeli tarafına giden bütün çadırcıların çadırlarını burada kurmalarından mülhem verilmiştir. En bakımlı tekkesi Emir Buhari Tekkesi’ymiş. Otakçılar ile Edirnekapı arasında bulunan Emir Buhari Tekkesi ve Camii Mimar Sinan eseriymiş. Edirnekapı’daki Makbul Mustafa Paşa Camii yakınındaki bu tekke de günümüze ulaşamamıştır, ancak Fatih Belediyesi tekkeyi küllerinden tekrar ortaya çıkarmak için gayret gösteriyor.

Nişancı Paşa Kasabası sur dışındaki semtlerden. Mimar Sinan eseri Nişanca Paşa Camii semtin sembol eserlerinden. Çömlekçiler Mahallesi ise Haliç kıyısında bulunur. Geçtiğimiz sayıda söz konusu ettiğimiz Hasköy ve Piri Paşa kasabalarının karşısına düşen iskeleleri vardır. Camilerinin en güzeli Zal Paşa Camii imiş. Tam bir şaheser olan camii, güzelliğini bugün de koruyor. Evliya Çelebi camiyi şöyle anlatıyor: “Bir Cennet bağı içinde iki tarafı yol olup pek güzeldir. Osmanlı ülkesindeki vezir camileri içinde bundan nurlusu yoktur. Üçyüzaltmışaltı adet cam billur ile süslüdür.” Semtin iki önemli eseri daha var: Defterdar Nazlı Mahmud Paşa Camii ve Çeşmesi. Evliya, Eyüp bahsine geçmeden evvel Zâlpaşa kasabasının ziyaret yerlerinden söz açar.

Padişahların kılıç kuşandığı semt: Eyüp

Eyüp İstanbul’un köklü semtlerinden. Hz. Muhammed’e (s.a.v) ev sahipliği yapan, İstanbul’u fethetmek amacıyla şehre gelen Arap ordularının safında şehit düşen sahabe Eba Eyyube’l Ensarî Hazretleri’nin (r.a.), Osmanlıların şehri fethetmesinin ardından Akşemseddin tarafından kabri bulunmuştur. Semtin adı bu muhterem zâta ithafen konulmuştur. Kabrin hemen yanına Eyüp Camii imar edilmiş, Osmanlı padişahları tahta çıkmadan burada kılıç kuşanırlarmış. Hem dinî hem de tarihî bir değere sahip olan Eyüp, o gün bugündür Müslümanların ziyaretgâhı olmuştur. Evliya’ya göre Fatih bu camiyi yaptırarak Hazret-i Eba Eyyub’e sevabını hediye etmiştir. Seyahatname’de caminin fizikî özellikleri anlatılır. Camii çevresindeki medreselerin, hadis okullarının vesair imaretlerin hangi amaçla ve kimler tarafından yapıldığına da değinilir. Biz yerimizin sınırlarını aşmamak için bunca ayrıntıya giremiyoruz.

Evliya Çelebi, Eyüp Hamamı’nı, çeşme ve mesireleri ayrı başlıklar altında anlatır. İdris Köşkü Mesiresi ve Kırk Serviler Mesiresi’nin ardından, Eyüp Hazretleri’nin türbesinin özelliklerine ve o civardaki ulema, salih ve şeyhlerin mezarlarına sözü getirir. Eserden nakledecek olursak, fetih sırasında yetmişyedi büyük veli hazretin mezarını aramaya koyulmuşlar. Sonunda Akşemseddin Hazretleri “Müjdeler olsun beyim! Resulullah’ın bayraktarı Eba Eyüp Ensari burada medfundur.” diyerek sık bir ormanlığa girmiştir. Bir seccade üzerinde iki rekat namaz kılarak selamından sonra bir secde daha yapıp, sanki rahat bir uykuya dalmış gibi öylece kalmıştır. Seccadenin altını kazdıklarında dört köşe somaki bir mermer ortaya çıkmıştır. Üzerinde kufi yazı ile “Hâzâ kabri Eba Eyüp Ensari” diye yazılıdır. O taş kaldırılınca Hazret’in vücudu safran ile boyanmış hâlde kefen içinde taptaze olarak bulunmuştur.

Eyüp bahsi, Kanuni devrinin haşmetli şeyhülislamı Ebussuud Efendi’yi anlatarak son buluyor. Evliya Çelebi’ye göre Ebussuud Efendi’nin üç bin çeşit ilimden ve binyediyüz kadar tefsirden yararlanarak yazdığı kıymetli tefsir hâlâ âlimler arasında makbuldür ve onun ayarında bir tefsir yoktur. “Mübarek mezarı” Eba Eyüp taraflarında Zamkçılar çarşısı içinde, kubbesiz, demir pencerelerle çevrilmiş nurlu bir mezarmış. Kabir bugün de Sokullu Mehmed Paşa Medresesi’nin yanındadır. Efendi, akrabasıyla burada yatmaktadır.

Sadece Türk edebiyatında değil, dünya edebiyatında da eşsiz bir yere sahip olan Evliya Çelebi Seyahatname’si hakkında dizimizin ilk yazısında etraflıca malumat vermiştik. Eserin ne derece önemli olduğunu söylemek bile bizim haddimiz değilken kalktık İstanbul’un Seyahatname’de nasıl anlatıldığını günümüzle mukayese ederek ele aldık. Yazılar boyunca faydalandığımız birçok kitap oldu. Bunlar arasında kuşkusuz en önemlisi Yüksel Yoldaş Demircanlı’nın İstanbul Mimarisi İçin Kaynak Olarak Evliya Çelebi Seyahatnamesi adlı eseriydi. (Yıllar önce basılan eserin günümüze ehil kişilerce yeniden eklemeler, çıkarmalar yapma yoluyla kazandırılması gerekiyor.) Seyahatname’ye İstanbul merkezli dikkat çekmek adına İstanbul ve Evliya yazıları derledik. Umuyoruz ki faydalı olmuştur.

 

EfuL!m

HüZün'Gâh
Sp Kullanıcı
8 Mar 2017
2,167
545
İstanbul’un taşı toprağı altın derken bunu maddi görenler ne kadar da bedbahtlar asli olarak metinde geçen paha biçilmeyen tarihidir asıl onu altın yapan bilemediler ..

Kutlu şehir her karen tarih , her köşen maneviyat kokuyor ve bu ahir zaman da kirletilmeye çalişilmasına rağmen böyle ..

Teşekkür ederiz muhterem ..
 
  • Beğen
Tepkiler: Birindarfatma

Son mesajlar