İstanbul’da Mutlaka Namaz Kılınması Gereken 10 Camii

Zeynep

Sp Kullanıcı
1 Ağu 2017
738
62
[h=1]İstanbul’da Mutlaka Namaz Kılınması Gereken 10 Camii[/h]
Dünya üzerinde iki kıtayı birbirine bağlayan ve birçok imparatorluğa ev sahipliği yapmış olan bir şehir: İstanbul…

Herkesin gözünün üzerinde olduğu bu şehirde gezilecek birbirinden güzel o kadar çok tarihi mekân var ki… İşte mimari yapıları, konumları ve içinde barındırdıkları hikâyeleri itibari ile görülmeye değer 10 muazzam camii sizlerle.

[h=4]1. Ayasofya Camii[/h]
[h=4][/h]


Ayasofya, Yunanca’da “kutsal bilgelik” veya “ilahî bilgelik” manalarına gelir. Ayasofya Bizans İmparatoru Jüstinyen tarafından 532/37 yıllları arasında yaptırıldı. Mabedin mimarları Miletli İsidoros ve Trallesli Anthemius’tu. İnşaatında yaklaşık on bin kişi çalıştı. 1204 yılında İstanbul, Latinler tarafından istila edildiği dönemde mabed, layık görülmeyecek çirkinliklere maruz kaldı. Yağmalandı, tahrip edildi.

1453 yılında Fatih Sultan Mehmet şehri fethettiğinde tam 916 yıl boyunca kilise olarak kullanılan bu mabedin hayatında tertemiz ve yeni bir sayfa açıldı. Fatih Sultan Mehmet, şehri fethettiğinde kendisine ganimet payı olarak sadece Ayasofya’yı aldı. Mabed fetihten sonra bizzat Fatih’in imam olarak kıldırdığı ilk cuma namazı ile Sultan tarafından vakfedilerek camiye çevrildi.

Ayasofya, Sultan II. Mehmet tarafından özellikle korundu. Mabede zarar verecek, kutsal değerini aşağılayacak en ufak bir harekete bile girişilmedi. Kilise olduğu yıllardan kalan süslemelerine hiçbir zarar verilmedi. İslâm inancına ters olan mozaik süslemelerinin üzerine sıva çekilerek kapatıldı.

Zamanla yapılan eklemelerle külliyeye dönüşen Ayasofya, tarih boyunca hiç görmediği bir özenle Osmanlı Devleti’nin en gözde mabedi oldu.

Ayasofya Camiî, 1932 senesinde restorasyon amacıyla ibadete kapatıldı. 1935 yılında müzeye dönüştürülerek ziyarete açıldı.


[h=4]2. Eyüp Sultan Camii[/h]
[h=4][/h]


Eyüp Sultan Camiî ve ilçesi, ismini Peygamber Efendimiz’in sahabisi Ebû Eyyüb el-Ensârî’den (r.a.) alır. Halk arasında “Eyüp Sultan” olarak meşhur olan ve şehre hakiki değerini veren bu güzide sahabi, caminin hemen yanıbaşındaki türbede medfundur.

Peygamber Efendimiz Mekke’den Medine’ye hicret ettikten sonra altı ay Eyüp Sultan Hazretlerinin evinde misafir oldu. Eyüp Sultan aynı zamanda Peygamber Efendimiz’in annesi tarafından akrabasıdır.

Peygamber Efendimiz’in hadis-i şerifinde methettiği askerlerden olabilmek arzusuyla Emevilerin 668-669 yılında gerçekleştirdiği İstanbul kuşatmasına katıldı ve İstanbul surları önünde şehit oldu. Şehit olmadan önce etrafındaki Müslüman askerlere vasiyette bulunarak mezarının surlara en yakın noktada kazılmasını istedi. İstanbul fethedilemediği takdirde kendilerinden sonra gelecek Müslüman askerler için kabrinin bir sınır taşı olmasını vasiyet etti.

Eyüp Sultan Hazretlerinin mezarı İstanbul’un kuşatması sırasında Sultan II. Mehmet’in hocası Akşemsettin Hazretlerinin kerametiyle bulundu. Fatih Sultan Mehmet, hemen bu mezarın üzerine türbe inşa ettirdi.

1458 senesinde Sultan tarafından türbenin yanına cami, medrese, imaret ve hamam yaptırıldı. Fakat günümüze ulaşan cami bu değildir. Çünkü bu cami, 1766 senesinde meydana gelen depremde tamir edilemeyecek kadar büyük hasar gördü. Dönemin padişahıSultan III. Selim tarafından yıktırılarak 1798-1800 yılları arasında yeni bir cami inşa edildi.

Eyüp Sultan Külliyesi, Osmanlı tarihinde çok özel bir yere sahip oldu. Tahta yeni çıkan padişahlar için tertip edilen kılıç kuşanma merasimleri, hep Eyüp Sultan türbesinin önünde yapıldı. Bu devlet geleneği Fatih Sultan Mehmet ile başladı. Burada düzenlenen merasimde hocası Akşemsettin Hazretleri, Sultana kılıç kuşattı.

Eyüp Sultan Hazretlerine verilen büyük değerden ötürü birçok kimse, mezarının burada olmasını istedi ve aradan geçen asırlar içinde külliyenin etrafı türbe ve mezarlarla nakış nakış işlendi.


[h=4]3. Süleymaniye Camii[/h][h=4][/h]


Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1550-1557 yılları arasında Mimar Sinan’a yaptırıldı.

Süleymaniye Külliyesi de Fatih Külliyesi gibi simetrik ve merkezî bir külliyedir. Merkezde yer alan caminin etrafında medreseler, tabhane, darüşşifa, bimarhane, türbeler, hamam, çarşılar ve sıbyan mektebi vardır. Süleymaniye Külliyesi, Osmanlı Devleti’nin en zirve şaheserlerindendir. Cami, Osmanlı Devleti’nin altın çağında yapıldı.

Süleymaniye Camiî, tarihin benzerini kolay kolay göremeyeceği bir şantiye organizasyonu yapıldı. Camide kullanılan inşa malzemeleri, Osmanlı coğrafyasının dört bir yanından getirildi. Camide dört halifeyi temsilen kullanılan dört sütundan biri İskenderiye’den, diğeri Baalbek’ten gemilerle taşındı. Üçüncüsü Saray-ı Âmire’den, dördüncüsü ise Kıztaşı’ndan getirildi.

Süleymaniye Camiî’nde kullanılan ak mermerler Marmara adasından, yeşil mermerler Arabistan’dan getirildi. Süleymaniye Camiî’nin minareleri diğer camilerden farklı olarak camiye bitişik değil, avlunun köşelerine yerleştirildi.

Süleymaniye Camiî’nin dört minaresi Sultan Süleyman Han’ın İstanbul’un fethinden sonra dördüncü Osmanlı padişahı olduğunun, minarelerde yer alan on şerefe ise Kanuni’nin 10. Osmanlı sultanı olduğunun işaretidir.

Süleymaniye Camiî’nin büyük kubbesi, iki yarım kubbe ile desteklendi. Kubbe içi duvarlarına yerleştirilen küpler ile cami içi akustiği mükemmel bir şekilde ayarlandı. Caminin kandilleri arasına yerleştirilen devekuşu yumurtaları sayesinde örümceklerin ağ örmeleri engellendi.

Mihrap üzerinde yer alan “şehper-i Cibril (Cebrail’in kanatları)” adı verilen renkli pencereler, benzersiz güzelliktedir.

Kanuni Sultan Süleyman ve Hürrem Sultan’ın türbeleri caminin hemen yanında bulunmaktadır.


[h=4]4. Fatih Camii[/h][h=4][/h]


Fatih semtinde yer alan Fatih Camii, Fatih Sultan Mehmet tarafından 1463 yılında yaptırılması istenmiş ve 1470 yılında ise yapımı tamamlanmış. Fatih Sultan Mehmet, cami ile birlikte yapılan külliyenin şehrin tam orta noktasında bulunan ve Bizans İmparatorluğu’nun da çok değer verdiği On İki Havari kilisesinin yerine yapılmasını daha uygun bulmuş. Caminin buraya inşa edilmesini istemesindeki tek amaç ise bu bölge üzerine yeni bir inancın hâkim olduğunu göstermekmiş… Meydana gelen depremler sırasında büyük kubbesi çökmüş ve Sultan III. Mustafa’nın emri ile tamir edilmiş. Zarar gören diğer kubbeleri de tamir edilmeye çalışılmış. Kubbeler tamir edildikten sonra eskileriyle benzerlik göstermese bile, eskilerinin izlerini ve kalıntılarını taşıyor.


“Hüner bir şehir bünyâd idmekdür-Reaya kalbin âbâd eylemekdür”.

| Fatih Sultan Mehmet


[h=4]5. Sultanahmet Camii[/h]
[h=4][/h]


Ayasofya Camisi’nin karşısında inşa edilen Sultanahmet Camisi, adeta onun güzelliğiyle ve ihtişamıyla boy ölçüşmektedir.

Sultan I. Ahmet tarafından mimar Sedefkâr Mehmet Ağa’ya yaptırıldı. Cami ve külliyenin inşasına 1609 yılında başlandı. Sultan I. Ahmet ve sevgili hocası Aziz Mahmud Hüdâyi Hazretleri, Şeyhülislam Mehmet Efendi, Sadrazam Davut Paşa ve bazı büyük devlet adamları da caminin inşaatında gelip bizzat çalıştılar.

Sultanahmet Külliyesi, İstanbul’daki en büyük külliyelerden biridir. Cami, medreseler, hünkar kasrı, arasta, dükkanlar, hamam, çeşme, türbe, darüşşifa, sıbyan mektebi, imarethane ve kiralık odalardan meydana gelen külliyenin bazı kısımları maalesef günümüze ulaşamadı.

Sultanahmet Camiî iç süslemelerde kullanılan yirmi binden fazla çini ve desenlerindeki mavi tonlarından dolayı turistler tarafından “Mavi Camiî/Blue Mosque” diye adlandırıldı.

Hırka-i Şerif Camiî Ziyaret Saatleri;

Hırka-i Şerif, haftanın yedi günü ziyarete açık olan Hırka-i Şerif, hafta içi 10.00-18.00, hafta sonu 09.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilebilir.


[h=4]6. Hırka-i Şerif Camii[/h]
[h=4][/h]


Hırka-i Şerif, İstanbul Fatih’te Hz. Muhammed’in (s.a.v.) hırkasının muhafaza edildiği camidir.

İstanbul’un Fatih ilçesi Hırka-i Şerif semtinde bulunan cami, 1851 yılında Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır. Peygamber Efendimiz Hazret-i Muhammed’in (s.a.v) Veysel Karânî’ye (r.a.) hediye ettiği meşhur Hırka-i Şerif’inin İstanbul halkı tarafından burada ziyareti ve muhafaza edilmesi için yaptırılan camiye bu yüzden Hırka-i Şerif Camiî denildi.

Üveys ailesi Sultan I. Ahmet’in fermanıyla 1611 tarihinde İstanbul’a geldi ve Fatih’in Yavuzselim semtine yerleşti.

Camide muhafaza edilen hırka, Karânî ailesinin temsilcisi Şükrullah Üveysî’den alındı. Çeşitli yerlerde muhafaza edilen Hırka-i Şerif, cami inşa edildikten sonra buraya konuldu.

Hırka-i Şerif Camiî Ziyaret Saatleri;

Hırka-i Şerif, haftanın yedi günü ziyarete açık olan Hırka-i Şerif, hafta içi 10.00-18.00, hafta sonu 09.00-18.00 saatleri arasında ziyaret edilebilebilir.

[h=4]7. Beyazıt (Bayezid) Camii[/h]
[h=4][/h]


Sultan II. Beyazıt tarafından 1500 ile 1505 yılları arasında inşa ettirildi. Caminin mimarının kim olduğu ihtilaflıdır. Üç kişinin adı mimar olarak geçmektedir. Mimar Hayrettin, Mimar Kemaleddin veya Yakubşah bin Sultanşah.

Beyazıt Külliyesi’nde bir cami, aşhane-imarethane, sıbyan mektebi, tabhaneler, medrese, hamam ve kervansaray bulunmaktadır. Külliyeyi oluşturan binalar, Fatih Külliyesi’nde olduğu gibi simetrik bir şekilde değil, dağınık bir şekilde inşa edildi.

Caminin kubbesi 16,78 m çapındadır. Camiyi diğer camilerden farklı kılan özelliği, minarelerindedir. Beyazıt Camisi minareleri arasındaki mesafe, diğer İstanbul camilerinin aksine daha fazladır. İki minare arasındaki mesafe 79 metredir.

Cami içerisindeki taş ve ahşap işçiliği ile vitraylar, sanat değeri açısından çok kıymetlidir. Avlu döşemesi ve şadırvanın sütunlarında Bizans’tan kalma malzemeler kullanılmıştır. Bilhassa şadırvan sütunlarında Bizans izleri görmek mümkündür.

Caminin sol tarafında kalan imarethanenin ve kervansarayın bugüne ulaşan binaları Beyazıt Devlet Kütüphanesi olarak hizmet vermektedir.


[h=4]8. Şehzade Camii[/h]
[h=4][/h]


Kanuni Sultan Süleyman, bu camiyi genç yaşta vefat eden çok sevdiği oğlu Şehzade Mehmet adına yaptırmıştır. Padişahın emriyle Mimar Sinan, 1543 yılında başladığı inşaatı 1548 yılında tamamlamıştır. Bu cami, Mimar Sinan’ın yaptığı ilk selatin cami ve külliyesidir. Külliyede medrese, tabhane, mektep, imaret ve türbeler bulunmaktadır.

Cami kubbesinin çapı 19 m, yüksekliği ise 37 m’dir. Dört yarım kubbe ile desteklenen bu büyük kubbe, dört fil ayağının üzerine oturtulmuştur.

Şehzade Camisi’nin ikişer şerefeli minareleri, bu camiyi İstanbul’daki diğer bütün selatin camilerinden farklı kılmaktadır. Minarelerin dış cephesindeki işlemeler, sadece bu camide görülen bir özelliktir.

Caminin içinde yer alan minber, mihrap ve müezzin mahfili sanat değeri açısından oldukça kıymetlidir. Cami külliyesinde toplam beş türbe bulunur. Bunlardan Şehzade Mehmet’e ait türbe, İstanbul’un en güzel türbelerinden biridir.

Mimar Sinan’ın üç meşhur eseri vardır, bu üç eseri hakkında kendisi şöyle bir değerlendirmede bulunmuştur:

“Şehzade Camisi çıraklık, Süleymaniye kalfalık, Selimiye ise ustalık eserimdir.”


[h=4]9. Yeni Camii[/h]
[h=4][/h]


Yeni Camiî, selatin camileri içinde yapım macerası ile en farklı olanıdır. 1597 yılında Sultan III. Murat’ın eşi Safiye Sultan için yapımına başlanır. Caminin mimarı Davut Ağa, 1598 yılında inşaatı Dalgıç Ahmet Ağa’ya devreder. 1603 senesine kadar devam eden inşaat, Sultan I. Ahmet’in tahta çıkışıyla yarım kalır. Kaderine terk edilen bina, bu hâliyle elli yıldan fazla bir süre cami olacağı günü bekleyip durmuştur. 1661 yılına gelindiğinde Osmanlı tahtında da Sultan IV. Mehmet vardır. Padişahın annesi Hatice Turhan Sultan, yarım kalan mabede yardım elini uzatır. Mimar Mustafa Ağa’nın devraldığı inşaat, 1663’te ibadete açılır.

17,5 m çapındaki ve 36 m yüksekliğindeki ana kubbe, çinilerle süslü dört fil ayağının üzerine oturtulmuş ve dört yarım kubbe ile desteklenmiştir. Caminin üçer şerefeli iki minaresi vardır.

Külliyenin sıbyan mektebi, sebili, çeşmesi, hünkar kasrı ve türbesi vardır. Maalesef sıbyan mektebi (ilkokul) günümüze ulaşamamıştır.

Osmanlı camilerinin çoğu bir iç avlu ve onu çevreleyen bir dış avludan oluşur. Yeni Camiî’nin de bir dış avlusu vardır. Fakat yol genişletme çalışmaları sebebiyle ortadan kaldırılmıştır. Caminin iç avlusu ise 18 sü tun üzerinde 21 kubbe ile çevrilidir. Ortasında güzel bir şadırvanı vardır.

Caminin hemen yanı başında Hatice Turhan Sultan adına inşa edilen hünkar kasrı, klasik Türk ev mimarisinin en nefis örneklerinden biridir. Hünkar kasrı, bir taraftan Haliç’i ve sırtlarını seyrederken, diğer taraftan Beylerbeyi’ne kadar bütün boğazı gören nefis bir manzaraya sahiptir. Üç oda ve bir salonu olan kasr, son derece kıymetli İznik çinileriyle süslüdür. Ahşap kapı ve pencere kapakları, fildişi ve sedef kakmalıdır.

Yeni Cami Külliyesi’nin en önemli özelliklerinden biri de türbesidir. Hatice Turhan Sultan Türbesi, Osmanlı hanedanının en büyük türbelerinden biridir. İçerisinde beş padişah ile birlikte hanedanın ileri gelen mensupları defnedilmiştir. Türbede Hatice Turhan Sultan’dan başka Sultan IV. Mehmet, Sultan III. Osman, Sultan II. Mustafa, Sultan III. Ahmet ve Sultan I. Mahmut’un kabri vardır.


[h=4]10. Büyük Mecidiye Camii[/h]
[h=4][/h]


Büyük Mecidiye Camiî ya da halk arasında bilinen adı ile Ortaköy Camiî, İstanbul Boğaziçi’nde Beşiktaş ilçesinin, Ortaköy semtinde sahilde bulunan Neo Barok tarzında bir camidir.

Cami, Sultan Abdülmecid tarafından Mimar Nigoğos Balyan’a 1853 yılında yaptırıldı. Oldukça zarif bir yapı olan cami Barok üslubundadır.

Boğaziçi’nin dünyaca ünlü simgelerinden olan Büyük Mecidiye Camiî, Patrona Halil ayaklanması esnasında yıkıldığı tahmin edilen 1721’de Mahmut Ağa Mescidi’nin yerine inşa edildi. Yapı, diğer selatin camiler gibi Harim ve Hünkâr bölümlerinden oluşuyor. 19. yüzyıl İstanbul mimarisini karakterize eden neo barok tarzının ve bezeme sanatının da belirgin bir örneği olan cami, yine Balyan Ailesi’nin aynı dönem üslubunun referanslarından olan geniş ve yüksek pencereleri ile sağlanan doğal bir aydınlanmaya sahip.

Eklemek istedikleriniz varsa yorum olarak belirtiniz lütfen.

 

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Sayılan her camide namazın yanında gözlerini kapatıp o tarihi kokuda anda tefekkür apayrı br duygu..

Heleki Sultanhamet ve Süleymaniye cami beni ayrı dünyalara götürür gittiğim zaman saatlerce çıkamam içinden tarihe yolculuk yaparım ....
 

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
Hepsinde namaz kıldım.
Cami olma ruhuna çok yabancılaşmışlar...
Onları yeniden cami olma ruhuna kavuşturmak için resmi ideolojinin ve kültür türizminin elinden kurtarmak gerek...

Sevgi Platformu / Qasem
 

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Hepsinde namaz kıldım.
Cami olma ruhuna çok yabancılaşmışlar...
Onları yeniden cami olma ruhuna kavuşturmak için resmi ideolojinin ve kültür türizminin elinden kurtarmak gerek...

Sevgi Platformu / Qasem
Kısmen katılmıyorum insanları soyutlarayarak sadece caminin bütünlüğüne vermek lazım kendini Üstad..
 

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Eyüp Sultan’ın ruhu hiçbirine benzemiyor ..
Ben oarayı Kabe gibi görürürüm Camiden sonra piyerlotiye çıkarken mezarlığın en ücra köşesine oturur halice bakan tarafında tarih yolculuğuna çıkarım kimi deli gibi bakar kimi sadaka verir kimi ister orasının ruhaniyeti bambaşkadır değerli muhterem ...
 

EfuL!m

HüZün'Gâh
Sp Kullanıcı
8 Mar 2017
2,167
544
Ben oarayı Kabe gibi görürürüm Camiden sonra piyerlotiye çıkarken mezarlığın en ücra köşesine oturur halice bakan tarafında tarih yolculuğuna çıkarım kimi deli gibi bakar kimi sadaka verir kimi ister orasının ruhaniyeti bambaşkadır değerli muhterem ...
Pier loti girişgâh ındaki “Mehmet Akif Ersoy”un kabr-i Şerif’i beni çok etkiler muhterem sanki farklı bir meltem eser o kısım da ve Arnavut kaldırımları Osmanlı’yı esinletir başkadır Eyüp sultan ...
 

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Pier loti girişgâh ındaki “Mehmet Akif Ersoy”un kabr-i Şerif’i beni çok etkiler muhterem sanki farklı bir meltem eser o kısım da ve Arnavut kaldırımları Osmanlı’yı esinletir başkadır Eyüp sultan ...
Değdiğiniz mekan da ayrı bir güzel yokuş boyu her kaldırım taşınında bütün yerler her tarafı çok etkiler beni çok haklısınız değerli muhterem..

Geçenlerde yokuşun başından çıkarken bir teyze gördüm kalrıma oturmuş selpak vs. bişiler satıyordu elime cebime atım ve teyzenin önüne bırakarak yokuşa hızlı tırmanya çalışırken dizimde bir sancı hissettim arkamı döndüm teyze bastonu ile bacağıma öyle bir

indirmişti ki feleğim şaştı beni dilenci yerine koyamazsın ne verirsen ver tezgahtan bişi almak zorundasın yoksa verdiğini al başına çal dedi ben yetim büyütüyorum dilencilik yapmıyorum dedi donup kaldım aldım sessizce gözleri dolu bir şekilde çıktım yukarıya..
 

Son mesajlar