Erkeklere tavsiyeler

Asi ve Mavi

Sp Kullanıcı
30 Ocak 2017
5,702
1,387
Biz erkeklerin, genel olarak “kadın”ı yok sayma eğilimimiz ağır basıyor. Kadına “teferruat” muamelesi yapıyor, bunu da “dinin gereği” gibi sunuyoruz. Hâlbuki bu anlayışın kaynağı din değil, “kadın”ı diri diri mezara gömen cahiliye geleneğidir!

Efendimiz’in “Yürek İnkılâbı”ndan geçmiş her Müslüman, Peygamber Efendimiz döneminde kadınlara tanınan hakların bekçisi olmak zorundadır…

Geleneklerin din gibi algılanması ve “mutlak doğru” olarak kabul edilmesi, maalesef buna izin vermiyor… Tabiatıyla, kadına ilişkin hak ve özgürlükler, kamusal alanda olduğu gibi, özel alanlarda da gerilemiş bulunuyor.

Tek çare, Peygamber-i Alişan Efendimiz’in Veda Hutbesi’ndeki değerlendirmeyi, ilişkinin temeli yapmaktır…

Şöyle buyuruyor: “Ey İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah’ın emaneti olarak aldınız... Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, kadınların da sizin üzerinizde hakları vardır.”

Şimdi gelin, Müslümanın, her konuda olduğu gibi, kadın konusunda da referansı olması gereken kitaba (Kur’an’a) bakalım: “Ben” diyor Yüce Yaratıcımız, “Erkek olsun, kadın olsun (ki hep birbirinizdensiniz) içinizden hiçbir çalışanın çalışmasını zayi etmeyeceğim.” (Al-i İmran, 3/195)…

Ve “O’nun varlığının delillerinden (Allah’ın ayetlerinden) biri de kendileriyle kaynaşmanız için size kendi nefislerinizden eşler yaratması ve aranıza sevgi ve merhamet koymasıdır. Şüphesiz bunda, düşünen bir toplum için ibretler vardır.” (Rum, 30/21).

Ancak bu çerçeve içinde kalan erkekler aile içi dengeyi kurabilir ve aileyi bir “sevgi havuzu”na dönüştürebilirler.

Şimdi, erkek okurlarımı kızdırmayı göze alarak, hemcinslerim hakkında yıllardır yaptığım gözlemleri maddeler halinde sıralayacağım…

1. Bu ülkenin erkekleri kadınları okumayı bilmiyor. Bilmiyorlar, çünkü böyle bir çabaları yok… (ABD eski başkanlarından Abraham Lincoln, “Okuduğum en güzel kitap annemdir” demişti. “Kadın” olunmadan “anne” olunamadığına göre, “Her kadın okunması gereken bir kitaptır” aynı zamanda; üstelik de çok karmaşık, son derece girift kitap)…

2. Erkeklerin çoğu hayatlarını iş üzerine kuruyorlar ya da öyleymiş gibi yaparak ailevi sorumluluklardan kaçıyorlar.

3. Kadın sağlıklı, nitelikli bir iletişim ve paylaşım dışında bir şey beklemiyor erkeğinden. Erkek ise, ‘aç mısın açıkta mısın?’ diye saldırıyor kadına; şükürsüzlükle, kadr-ü kıymet bilmemekle itham ediyor.

4. Hayatın doymak ve giyinmekten ibaret olmadığını fark etmek istemiyorlar. İstemiyorlar, çünkü bunun getireceği sorumluluktan korkuyorlar. Erkeklerin bu kadar korkak olmaları anlaşılır şey değil!

5. Genelde geç vakitlerde eve geliyorlar. O zamana kadar çocuklar yatmış oluyor. Biraz erken gelmesi, çocuklarıyla birebir ilgilenmesi istendiğinde surat asıyorlar. Keyfinden geç gelmediğini, ailesi için çabaladığını söylüyorlar (eve ekmek getirme mazereti).

Bu gerçek bile olsa, aile ile işyeri arasındaki mesafeyi kapatmıyor. Çocukların babalarına olan ihtiyacını gidermiyor. İki satır konuşamadan bazen haftalar geçiyor. Anne baba konuşmadığı için çocuklarımız doğru düzgün konuşmayı beceremiyorlar, tuhaf bir şekilde “televizyonca” konuşuyorlar
Yavuz Bahadıroğlu
 

Asi ve Mavi

Sp Kullanıcı
30 Ocak 2017
5,702
1,387
6. Erkekler haksız biçimde kendilerini kadınlardan üstün görüyor. Öyle olmasaydı ayda-yılda konuşacağı tutunca, spordan dine kadar hemen her konuda pervasızca ahkâm kesmeye kalkışmaz, arada bir evdekilerin de fikrini sorma gereği duyardı.

7. Eşi fikirlerine hafiften itiraz edecek olsa, “Sen bu işlerden anlamazsın!” azarı hazırdır(bu konuda erkeğin ilkokul, kadının üniversite mezunu olması bile fark etmiyor, çünkü erkeğin kafasındaki imaj, eğitimi ne olursa olsun kadının daima geri plânda kalması biçimindedir. Erkeğe göre kadının fikir yürütebileceği işler temizlik, bulaşık, çamaşır, yemek ve çocuk bakımıyla sınırlıdır)…

8. Erkeklerin çoğu “sevgili” ya da “nişanlı” iken farklı, evlilik aşamasında farklıdır. Evlilik öncesinde son derece anlayışlı, nazik, müşfik davrandıkları halde, evlendikten sonra acaip değişirler. Bu durumda kadınlar sık sık kendilerine nişanlandıkları erkekle evlendikleri erkeğin aynı olup olmadığını düşünürler. Kendilerini başkasıyla nişanlanıp başkasıyla evlenmiş gibi hissederler (Nişanlılık döneminde sevdiği kadının etrafında pervane olan, mailler atan, mesajlar çeken, telefonda saatlerce konuşan, her fırsatta kendisini çok sevdiğini söyleyen, sık sık çiçek getiren adam gitmiş, yerine ilgisiz, pervasız, kaba-saba biri gelmiştir).

Erkeklerin çoğu vakitsizliği bahane ederek hemen hiçbir şey okumuyorlar…

Görgü kurallarından habersizmiş gibi yaşıyorlar…

Kaba, ilgisiz ve duygusuz görünüyorlar…

Çocuk yetiştirme konusunda kadına yardım etmiyorlar…

Şiddete meyilleri var: En küçük tartışmaya bile dayak tehdidi katıyorlar…

Çok fazla televizyon seyredip, “Sallandıracaksın üç-beş kişiyi, bak memleket nasıl düzeliyor” türünden abuk-sabuk yorumlar yapıyorlar;

Akşamları aileyi bırakıp kahvelere takılıyorlar…

Çok fazla futbol konuşuyor ve aynı maçı birkaç kez seyrediyorlar…

Çocukların derslerine yardımcı olmak yerine, onlara bağırıp çağırmayı yeğliyorlar…

Bedensel ve çevresel temizliğe dikkat etmiyorlar…

Güzel bir şeyler söylemekten kaçınıyorlar…

Evlilik yıldönümü, doğum günü gibi çoğu kadınların önemsediği konuları ya unutuyor, ya da önem vermez görünüp geçiştiriyorlar…

Eve gülümseyerek gireceklerine hışımla giriyor, selam dahi vermiyorlar (girer girmez sordukları “terliklerim nerede?..” Yahut “ne pişirdin?” sorusu kadınlarda depresyona sebep oluyor).

“Eline sağlık” demedikleri gibi, özenle pişirilmiş yemeğe kusur üstüne kusur buluyorlar…

Kendileri har vurup harman savursalar bile, kadının küçük harcamalarına lâf ediyorlar…

Kadına, kendini “işe yaramaz” olarak hissettirmek için ellerinden geleni yapıyorlar…

Kendi ailelerini yüceltirken, kadının ailesini küçümsüyorlar, annesiyle ilişkisini yadırgıyorlar…

Bakın bakalım kendinize, bu arızalardan kaçına sahipsiniz.
 
  • Beğen
Tepkiler: Yaren

Son mesajlar

Cevaplar
2K
Görüntüleme
59K