<figure class="inside " style="box-sizing: border-box; margin: 0px; padding: 0px; border-spacing: 0px; border: 0px; font-variant-numeric: inherit; font-stretch: inherit; font-size: 15px; line-height: inherit; font-family: "Open Sans", sans-serif; vertical-align: baseline; color: rgb(0, 0, 0);">
</figure>[FONT="]Erken olgunlaşan çocukların, hiç büyümeyen yaşlıların şehriydi gördüğüm. Ümidin ruhlarda şelaleleştiği ama kadim şehrin kapıları dışında sımsıcak bir yeis Samının estiği kutsal topraktı üzerine bastığım. Gülen çocukların bembeyaz dişlerinden ağlayan âma müezzinlerin kapkara cübbelerine kadar hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı bir beldeye sığınmıştım.
[/FONT]
[FONT="]Kudüstü adı. Kudüs-i Şerif yani.
[/FONT]
[FONT="]Nam-ı diğer Müslümanların ilk kıblesi Hz. İbrahimden itibaren Peygamberler ile evlatlarının, havarilerinin, sahabilerinin, velilerin, alimlerin, sultanların gözdesi
[/FONT]
[FONT="]Mekke ve Medineye Harameyn deriz ya, burası üçüncü Mescidul-Haramımız. Peygamber Efendimizin (as) Mekkedeki Mescidul-Haramdan Kudüsteki Mescidul-Aksâya gece yürüyüşü (isrâ), burada diğer peygamberlere imamlık yapıp namaz kıldırışı, buradan Miraca yükselişi, şehri ilk fetheden Hz. Ömerden ikinci fatihi Selahaddin Eyyûbîye, ona bir medrese armağan eden Memluk Sultanı Kayıtbaydan burayı Osmanlının güçlü pençesine alan Yavuz Sultan Selime, şehri bir rahim gibi saran surları tahkim eden ve daracık sokaklarına nice revnaklı çeşmeler yaptırarak yanan gönülleri ferahlatmayı vazife bilen Kanuni Sultan Süleymana kadar kat kat tarih, kat kat mitoloji Müzeler bile objelerden hangi birini sergileyeceğini bilememekten sersemlemiş halde.
[/FONT]
[FONT="]Mescid-i Aksanın altında bulunan Kadim Mescid-i Aksadaki devasa pembe sütunların aşağıdan başlayıp yukarıdaki binanın kubesine kadar uzanması burada herşeyin daha kadiminin, daha sırlısının, daha derininin bulunduğunu gösteren bir misal-i musaggardı sadece.
[/FONT]
[FONT="]Hz. Meryemin oğlunun ardından kapandığı uzletgâhın tel örgülerle sımsıkı örülü kapısından bakarken gördüğüm kusursuz sekinet, tam kapısının önünde, Abdülmelik b. Mervan Mescidinin ücra köşesinde namaza durmuş vecehetli zencinin Fatiha fısıltılarına bulanıyordu.
[/FONT]
[FONT="]TVNet bu Ramazanda önemli bir iş yaptı. Kudüsten Ramazan yayını müthiş bir fikirdi. Tebrik ediyorum. Fakir de bu fırsattan istifade Kudüsün kapısını çaldı.
[/FONT]
[FONT="]Sokaklar biraz Mardin, çokça Urfa. Tabii daha bütünlüklü ve dokunulmamış bir güzellikte. Hem de yaşıyor. Ölümüne seviliyor. Belki bakımsız ama imkânlar bu kadar. Bir aile, diyor yanımdaki Filistinli Vecd, ancak çoluk çocuk birlikte çalışırsa düzgün bir geçim imkânına sahip olabiliyor. Dolayısıyla altı yedi yaşlarından itibaren çocuklar büyük kategorisinde. Ivan Illichin Okulsuz Toplum kitabında geleneksel dönemde çocukluk diye bir kategorinin olmadığı, çocukluğun modern bir icad olduğu tezi burada doğrulanıyor.
[/FONT]
[FONT="]Özellikle erkek çocukların erkenden sahaya sürülmesi onları erkenden olgunlaştırırken bilinçlendiriyor. İşgal altındaki bir şehirde yaşadıklarını hayatın içinde öğreniyor ve bunun farkında olarak yetişiyorlar. Filistin davası bu sayede, okullarda öğretilenlerle sınırlı kalmadan hayatın demir örsünde dövülüyor. Hayat nasıl çetin bir mücadele ise burada var olmak da mücadelenin tabii bir uzantısı.
[/FONT]
<figcaption style="box-sizing: border-box; margin: 0px; padding: 0px; border-spacing: 0px; border: 0px; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; font-stretch: inherit; font-size: inherit; line-height: inherit; font-family: inherit; vertical-align: baseline;"></figcaption>[FONT="]
[/FONT]
[FONT="]Okullar deyince aklıma geldi. Mescid-i Aksayı herkesin görmediği bir açıdan görebilmek için bir lisenin avlusuna dalıyoruz. Üst kata çıkınca okulun demir parmaklıklı pencerelerinden Kubbetussahra ve Mescid-i Aksanın manzarası olduğundan daha hazin göründü gözüme. Mahpus bir kutsallık. Zincirli.
[/FONT]
[FONT="]Ayasofya mı? Onun zincirleri daha kalın. Burasının kapıları hiç değilse dışarıdan kapatılmış. Ayasofya Camii ise içeriden kilitli. Ramazanda okunan ezan ve Kuran ise birer teselliden ibaret.
[/FONT]
[FONT="]Okulun bahçe duvarında bir pano. Üzerinde bir karton. Güzel bir hatla Ramazanda Müslümanların zaferleri anlatılıyor. Talebeye Ramazanın uyuşukluk ayı değil, aksine canlılığın, dinamizmin, aksiyonun ayı olduğu hatırlatılıyor. Çok beğendim fikri. Bizde de yapılmalı. Yapacaklara bir fikir vermesi ve dahi Ramazanın son günlerini yaşarken manidar olacağı için bir kısmını aktarıyorum:
[/FONT]
[FONT="]Bedir Gazvesi-Mekkenin Fethi-Kadisiye Muharebesi-Rodosun fethi-Endülüs beldelerinin fethi-Hind beldelerinin fethi-Amuriyenin fethi-Hıttin Savaşı-Ermenistanın fethi-Ayn-ı Calut Savaşı-Bosna ve Hersekin fethi-Kıbrısın fethi.
[/FONT]
[FONT="]Kudüs labirentinde yolumuz Zincirli Kapıya, Babus-Silsileye çıkıyor. İsrail askeri Müslüman olup olmadığımı öğrenmek için soruyor. Pasaportum yanımda değil. TC kimliğimi gösteriyorum. Hemen arkasını çevirip bakıyor. Dini: İslam kaydını görünce içeriye bırakıyor. Hayatımda ilk defa nüfus kağıdımdaki Dini kutusunun işe yaradığına şahit oluyorum.
[/FONT]
[FONT="]Ene Türki. Benden söylemesi: Kudüse gelenler bu sözü ezberlesinler, önlerine bütün kapılar açılacaktır. Yani Ben Türküm. Size sarılanları mı istersiniz, İsrailli askerler gibi birden ciddileşenleri mi? Hepsi ve daha fazlası sizi bekliyor olacak.
[/FONT]
[FONT="]İşte hafif bir yokuştan yukarıya doğru sardırdık, çoluk çocuğa bir şeyler satın almak için bir dükkanın önünde durup giysilere bakıyoruz. Neredensiniz? diye soruyor dükkan sahibi. Ene Türki dememizle içeriye koşuyor. Ne olduğunu anlayamıyoruz önce. İşte elinde bir naylona sarılı defter çıkageldi. Yüzü sevince bürünmüş. Eski nüfus cüzdanımız gibi bir defteri açıp içini gösteriyor.
[/FONT]
[FONT="]Ah! Siz Osmanlısınız, diyor, ben de Osmanlıyım! Hepimiz Osmanlıyız!
[/FONT]
[FONT="]Dedesinin Beşinci Ordu-yı Hümayunda muvazzaf bir asker olduğunu anlıyoruz. Askerlere mahsus defter bu. İnanılmaz bir şey bu. Kudüs Çarşısı dönüyor, zamanlar dönüyor, hafızalar yüz yıl öncesine dönüyor. Dedem diyor, çocukluğumuzda bize kızar, siz de adam mısınız, biz Osmanlıyız, öyle yürünmez, böyle yürünür diye başlardı ayağını yere vura vura yürümeye.
[/FONT]
[FONT="]Defter elimde, Cemal Paşanın ordusundan bir neferin torunu yanık yüzüyle karşımda. Kendi fotoğrafının çekilmesine müsaade etmiyor ama defterin, tabii ki!
[/FONT]
[FONT="]Hatimle teravih kıldırılan Mescid-i Aksanın kapısında bu sefer Filistinli bir yaşıtım durduruyor beni. Müslüman mısın? diye soruyor. Ene Osmanî diyorum. Yani Türki diyor. Elimi sıkıyor, kucaklaşıyoruz.
[/FONT]
[FONT="]Teravih sonrası Mescid-i Aksadaki gençlerleyiz. Dertliler. Yarın sabah Yahudileri içeri sokacakmış İsrail askerleri. Ne yaparız da önleriz? diye dertleşiyorlar. Yaklaşıyorum. Türkiyeden geldiğimi söylüyorum. Yüzler bir an için aydınlanıyor. İçlerinden birisi pazusunu gösteriyor. Türk demek pazu demek burada. Güç, kuvvet, kudret demek. Ve umut demek.
[/FONT]
[FONT="]Gidelim kardeşlerim Kudüse. Herşeye rağmen oradaki kardeşlerimizin ümid ateşini bir an için de olsa canlandıralım. Paramıza değil, varlığımıza ihtiyaçları var. Bizim de onların hiç yaşlanmayan ümidine. Kudüsün kutsal yorganı hepimizi içine almaya kadir çünkü.
[/FONT]
[FONT="]
[/FONT]
[FONT="]Mustafa Armağan
[/FONT]
</figure>[FONT="]Erken olgunlaşan çocukların, hiç büyümeyen yaşlıların şehriydi gördüğüm. Ümidin ruhlarda şelaleleştiği ama kadim şehrin kapıları dışında sımsıcak bir yeis Samının estiği kutsal topraktı üzerine bastığım. Gülen çocukların bembeyaz dişlerinden ağlayan âma müezzinlerin kapkara cübbelerine kadar hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığı bir beldeye sığınmıştım.
[/FONT]
[FONT="]Kudüstü adı. Kudüs-i Şerif yani.
[/FONT]
[FONT="]Nam-ı diğer Müslümanların ilk kıblesi Hz. İbrahimden itibaren Peygamberler ile evlatlarının, havarilerinin, sahabilerinin, velilerin, alimlerin, sultanların gözdesi
[/FONT]
[FONT="]Mekke ve Medineye Harameyn deriz ya, burası üçüncü Mescidul-Haramımız. Peygamber Efendimizin (as) Mekkedeki Mescidul-Haramdan Kudüsteki Mescidul-Aksâya gece yürüyüşü (isrâ), burada diğer peygamberlere imamlık yapıp namaz kıldırışı, buradan Miraca yükselişi, şehri ilk fetheden Hz. Ömerden ikinci fatihi Selahaddin Eyyûbîye, ona bir medrese armağan eden Memluk Sultanı Kayıtbaydan burayı Osmanlının güçlü pençesine alan Yavuz Sultan Selime, şehri bir rahim gibi saran surları tahkim eden ve daracık sokaklarına nice revnaklı çeşmeler yaptırarak yanan gönülleri ferahlatmayı vazife bilen Kanuni Sultan Süleymana kadar kat kat tarih, kat kat mitoloji Müzeler bile objelerden hangi birini sergileyeceğini bilememekten sersemlemiş halde.
[/FONT]
[FONT="]Mescid-i Aksanın altında bulunan Kadim Mescid-i Aksadaki devasa pembe sütunların aşağıdan başlayıp yukarıdaki binanın kubesine kadar uzanması burada herşeyin daha kadiminin, daha sırlısının, daha derininin bulunduğunu gösteren bir misal-i musaggardı sadece.
[/FONT]
[FONT="]Hz. Meryemin oğlunun ardından kapandığı uzletgâhın tel örgülerle sımsıkı örülü kapısından bakarken gördüğüm kusursuz sekinet, tam kapısının önünde, Abdülmelik b. Mervan Mescidinin ücra köşesinde namaza durmuş vecehetli zencinin Fatiha fısıltılarına bulanıyordu.
[/FONT]
[FONT="]TVNet bu Ramazanda önemli bir iş yaptı. Kudüsten Ramazan yayını müthiş bir fikirdi. Tebrik ediyorum. Fakir de bu fırsattan istifade Kudüsün kapısını çaldı.
[/FONT]
[FONT="]Sokaklar biraz Mardin, çokça Urfa. Tabii daha bütünlüklü ve dokunulmamış bir güzellikte. Hem de yaşıyor. Ölümüne seviliyor. Belki bakımsız ama imkânlar bu kadar. Bir aile, diyor yanımdaki Filistinli Vecd, ancak çoluk çocuk birlikte çalışırsa düzgün bir geçim imkânına sahip olabiliyor. Dolayısıyla altı yedi yaşlarından itibaren çocuklar büyük kategorisinde. Ivan Illichin Okulsuz Toplum kitabında geleneksel dönemde çocukluk diye bir kategorinin olmadığı, çocukluğun modern bir icad olduğu tezi burada doğrulanıyor.
[/FONT]
[FONT="]Özellikle erkek çocukların erkenden sahaya sürülmesi onları erkenden olgunlaştırırken bilinçlendiriyor. İşgal altındaki bir şehirde yaşadıklarını hayatın içinde öğreniyor ve bunun farkında olarak yetişiyorlar. Filistin davası bu sayede, okullarda öğretilenlerle sınırlı kalmadan hayatın demir örsünde dövülüyor. Hayat nasıl çetin bir mücadele ise burada var olmak da mücadelenin tabii bir uzantısı.
[/FONT]
<figcaption style="box-sizing: border-box; margin: 0px; padding: 0px; border-spacing: 0px; border: 0px; font-style: inherit; font-variant: inherit; font-weight: inherit; font-stretch: inherit; font-size: inherit; line-height: inherit; font-family: inherit; vertical-align: baseline;"></figcaption>[FONT="]
[/FONT]
[FONT="]Okullar deyince aklıma geldi. Mescid-i Aksayı herkesin görmediği bir açıdan görebilmek için bir lisenin avlusuna dalıyoruz. Üst kata çıkınca okulun demir parmaklıklı pencerelerinden Kubbetussahra ve Mescid-i Aksanın manzarası olduğundan daha hazin göründü gözüme. Mahpus bir kutsallık. Zincirli.
[/FONT]
[FONT="]Ayasofya mı? Onun zincirleri daha kalın. Burasının kapıları hiç değilse dışarıdan kapatılmış. Ayasofya Camii ise içeriden kilitli. Ramazanda okunan ezan ve Kuran ise birer teselliden ibaret.
[/FONT]
[FONT="]Okulun bahçe duvarında bir pano. Üzerinde bir karton. Güzel bir hatla Ramazanda Müslümanların zaferleri anlatılıyor. Talebeye Ramazanın uyuşukluk ayı değil, aksine canlılığın, dinamizmin, aksiyonun ayı olduğu hatırlatılıyor. Çok beğendim fikri. Bizde de yapılmalı. Yapacaklara bir fikir vermesi ve dahi Ramazanın son günlerini yaşarken manidar olacağı için bir kısmını aktarıyorum:
[/FONT]
[FONT="]Bedir Gazvesi-Mekkenin Fethi-Kadisiye Muharebesi-Rodosun fethi-Endülüs beldelerinin fethi-Hind beldelerinin fethi-Amuriyenin fethi-Hıttin Savaşı-Ermenistanın fethi-Ayn-ı Calut Savaşı-Bosna ve Hersekin fethi-Kıbrısın fethi.
[/FONT]
[FONT="]Kudüs labirentinde yolumuz Zincirli Kapıya, Babus-Silsileye çıkıyor. İsrail askeri Müslüman olup olmadığımı öğrenmek için soruyor. Pasaportum yanımda değil. TC kimliğimi gösteriyorum. Hemen arkasını çevirip bakıyor. Dini: İslam kaydını görünce içeriye bırakıyor. Hayatımda ilk defa nüfus kağıdımdaki Dini kutusunun işe yaradığına şahit oluyorum.
[/FONT]
[FONT="]Ene Türki. Benden söylemesi: Kudüse gelenler bu sözü ezberlesinler, önlerine bütün kapılar açılacaktır. Yani Ben Türküm. Size sarılanları mı istersiniz, İsrailli askerler gibi birden ciddileşenleri mi? Hepsi ve daha fazlası sizi bekliyor olacak.
[/FONT]
[FONT="]İşte hafif bir yokuştan yukarıya doğru sardırdık, çoluk çocuğa bir şeyler satın almak için bir dükkanın önünde durup giysilere bakıyoruz. Neredensiniz? diye soruyor dükkan sahibi. Ene Türki dememizle içeriye koşuyor. Ne olduğunu anlayamıyoruz önce. İşte elinde bir naylona sarılı defter çıkageldi. Yüzü sevince bürünmüş. Eski nüfus cüzdanımız gibi bir defteri açıp içini gösteriyor.
[/FONT]
[FONT="]Ah! Siz Osmanlısınız, diyor, ben de Osmanlıyım! Hepimiz Osmanlıyız!
[/FONT]
[FONT="]Dedesinin Beşinci Ordu-yı Hümayunda muvazzaf bir asker olduğunu anlıyoruz. Askerlere mahsus defter bu. İnanılmaz bir şey bu. Kudüs Çarşısı dönüyor, zamanlar dönüyor, hafızalar yüz yıl öncesine dönüyor. Dedem diyor, çocukluğumuzda bize kızar, siz de adam mısınız, biz Osmanlıyız, öyle yürünmez, böyle yürünür diye başlardı ayağını yere vura vura yürümeye.
[/FONT]
[FONT="]Defter elimde, Cemal Paşanın ordusundan bir neferin torunu yanık yüzüyle karşımda. Kendi fotoğrafının çekilmesine müsaade etmiyor ama defterin, tabii ki!
[/FONT]
[FONT="]Hatimle teravih kıldırılan Mescid-i Aksanın kapısında bu sefer Filistinli bir yaşıtım durduruyor beni. Müslüman mısın? diye soruyor. Ene Osmanî diyorum. Yani Türki diyor. Elimi sıkıyor, kucaklaşıyoruz.
[/FONT]
[FONT="]Teravih sonrası Mescid-i Aksadaki gençlerleyiz. Dertliler. Yarın sabah Yahudileri içeri sokacakmış İsrail askerleri. Ne yaparız da önleriz? diye dertleşiyorlar. Yaklaşıyorum. Türkiyeden geldiğimi söylüyorum. Yüzler bir an için aydınlanıyor. İçlerinden birisi pazusunu gösteriyor. Türk demek pazu demek burada. Güç, kuvvet, kudret demek. Ve umut demek.
[/FONT]
[FONT="]Gidelim kardeşlerim Kudüse. Herşeye rağmen oradaki kardeşlerimizin ümid ateşini bir an için de olsa canlandıralım. Paramıza değil, varlığımıza ihtiyaçları var. Bizim de onların hiç yaşlanmayan ümidine. Kudüsün kutsal yorganı hepimizi içine almaya kadir çünkü.
[/FONT]
[FONT="]
[/FONT]
[FONT="]Mustafa Armağan
[/FONT]