Afganistan Devletinin kurucusu. Birinci Şah Abbâs zamanında Herat civarında yerleşen Abdâlî kabilesinin reisi Sadozay ailesinden Muhammed Zaman Hânın oğludur. 1722 (H. 1135) senesinde Abdâlîlerin, Herattan çıkarılınca Horasana yayılıp Meşhedi muhasaraya teşebbüs ettikleri sıralarda doğdu. 1773 (H. 1187) senesinde Kandeharda vefat etti. Saltanatı yirmi altı sene sürdü.
Ahmed Şâhın babası Muhammed Zaman Hân, Abdullah Hânın oğlu Allahyâr Hân tarafından Herattan çıkarılmıştı. Nâdir Şah, 1728 (H. 1141) senesinde Horasanı istilâ edince, Allahyâr Hân, Nâdir Şaha teslim oldu. Bu sırada Muhammed Zaman Hânın oğullarından Zülfikâr Hân isyan etti Nâdir Şah, 1731 (H. 1144)de Heratı alınca, Abdâlî kabîlesinin nüfuzunu kırdı ve ileri gelenlerinden pek çoğunu Mültana sürdü. Bu sırada Zülfikâr Hân ve kardeşi Ahmed Şah, Kandehar Galzaylârına esir düştü. Nâdir Şah, 1737 (H. 1150) senesinde Kandeharı zaptedince, bu iki şehzadeyi serbest bırakarak, himâyesi altına aldı. Mensub oldukları Abdâlî kabîlesinin büyük bir kısmını da ordusuna kabul etti. Bunları, Kandehar havâlisinde, Galzayların ele geçirdikleri eski Abdâlî topraklarına yerleştirdi. Daha çocukluğunda savaşa ve idareye alışmış ve disiplinli bir şekilde yetiştirilmiş olan Ahmed Şah da, Mâzenderâna vali olarak tâyin edilip, Nâdir Şâhın önde gelen komutanlarından oldu. Nâdir Şah, Hindistanı istilâ ettikten sonra, ordusundaki râfizî ve kızılbaşların isyan çıkaracaklarından şüphelenmeye başladı. Bunlardan soğurken, özbeklere ve Afganlara ve bilhassa Âhmed Şâhın mensûb olduğu Abdâlî kabilesine yakınlık ve alâka duymaya başladı. Ahmed Şâhı hizmetine alıp, onun yükselmesini sağladı. Nâdir Şâhın, Ahmed Şah için; İranda, Turanda ve Hindistanda Ahmed Şah gibi güzel huylu ve iyi davranışlı bir kimse görmedim. O, bir gün tahta çıkarsa şaşmam dediği rivayetler arasındadır.
Ahmed Şâhı himaye edip destekleyen Nâdir Şah, 1747 (H. 1160) senesinin Haziran ayının sonuna doğru bir suikast neticesinde öldü. Hemen duruma müdâhale eden Ahmed Şah, Abdâlî ve özbeklerden meydana gelen üç bin kişilik bir süvari birliği ile Nâdir Şâhın aile efradını korudu. Maktul Nâdir Şâhın hanımı, bu himayeden çok memnun olup, elinde bulunan Kuh-i nur denilen çok kıymetli bir elması Ahmed Şâha verdi. Bu hâdiseden sonra kendi tarafdârlarını alıp Kandehara giden Ahmed Şâhın ünü, Afganlar ve Abıdâlîler arasında oldukça yayıldı. Yanında getirdiği, kendisine candan bağlı, gayet iyi eğitilmiş askerleriyle, Kandeharı kolaylıkla ele geçirdi. Sevenlerinin takdirlerini kazandı. Sâbir Şah adındaki velî bir zât ve Bavekzâîlerin büyüğü olan Hacı Cemal Hânın tavsiyesi ile Afganlılar, Ahmed Şâha taç giydirip başlarına hükümdar yaptılar. Balûklar, Hazaralar ve kızılbaşlar da buna tarafdâr göründüler. Taç giydiğinde yirmibeş yaşında olan Ahmed Şah, bundan sonra Şah ünvanını aldı. Sâbir Şah denilen zâtın tavsiyesi üzerine, Abdâlî nisbesi yerine de devrin incisi mânâsında Dürr-î devrân lakabı verildi. Böylece ismi, Ahmed Şah Dürrânî şeklinde söylenmeye başlandı. Abdâlî kabilesinin ismi de Dürrânî oldu.
Ahmed Şah, devletin en mühim mevkilerine Abdâlî oymaklarının ileri gelenlerini tâyin etti. En önemli kararları alırken de bunlarla istişare ediyordu. Ahmed Şah, Afgan Devletini kurup tahta çıktıktan sonra, Kabil şehri üzerine yürüdü. Şehri alarak oraya taşındı. Kandehar da saltanatı müddetince başşehir olarak kaldı. Nâdir Şâhın kurduğu Nâdirâbâd şehrine karşılık yeni bir şehir kurup, şehirlerin en güzeli mânâsında Eşref-ül-bilâd adını verdi.
Gün geçtikçe tesirini hissettiren Ahmed Şah, Gazze şehrinde de etkisini gösterdi. Kendisine muhalif olan Galzayları tesirsiz hâle getirip, o bölgelere valiler tâyin etti. Bundan sonra Hindistan üzerine yürüdü, önceden buralara hâkim olan Nâdir Şâhdan daha çok yerlere sâhib olup, onu geçmek istiyordu. Zâten Hindistanda önemli bir otorite boşluğu vardı. Sihler Pencabda, Marât-hâlar Merkezî Hindistanda hâkimiyet elde etmiş durumda idiler. 1748 (H. 1161) senesinde Hindistan üzerine ilk seferini yapan Ahmed Şah, Lahor şehrini aldı, fakat Serhendde vezir Kamerüddîn ve oğlu Mîr Manû tarafından mağlûb edildi. Lâkin bu savaşta vezir Kamerüddîn öldürüldü. Bundan bir müddet sonra da Muhammed Şâhın ölmesi üzerine Ahmed Şah, Hindistan üzerine yeniden taarruz etme fırsatı buldu. Pencab valisini itaati altına aldı. Yine Lahor ve Mültan eyâletleri Ahmed Şâhın idaresine geçti. Decarat, Mültan, Sikârpur üzerinden ve Bolan geçidinden geçerek Kabile döndü. Bundan sonra dört sene Hindistan üzerine gitmedi. Bu zaman içinde, Horasanın meseteleri ile meşgul oldu. Heratı aldı. Meşhedi de alıp burayı Nâdir Şâhın torunu Şah ruha verdi. 1750 (H. 1164) senesinde de Nişâbûru aldı.
Ahmed Şah, 1755 (H. 1169)da Dehliye hâkim olan Mîr Manûnun ölümü ve idarenin başkalarına geçmesi üzerine, 1756da Hindistana, Lahor üzerine yürüdü. Arkasından Dehliye girdi. Oğlu Tîrnûr Şâhı, Lahor ve Mültan nizamlığına tâyin edip, geri döndü. Bu zaman zarfında, eski Lahor valisi Adina Beğ, sihleri, hinduları ayaklandırmıştı. Marâthâlar da hindulara yardım edip bâzı yerleri yağmalayıp, bâzı yerlere de hâkim olmuşlardı. Bunun üzerine, 1760 (H. 1174) senesinde Hindistana dördüncü bir sefer yaptı. Bu seferinde hindu Marâthâlar, Sadâşev Bahâonun komutasında toplanıp, Ahmed Şâha karşı koydular. Müslüman halk ise Ahmed Şâhın emri altında toplandı. Netîcede İngilizlerin desteğindeki hindular ile müslümanlar arasında çetin bir savaş başladı. Hindu ordusu, Avrupa tarzında tâlim görmüştü. Ayrıca süvari ve kuvvetli bir topçuları vardı. Ahmed Şahın ordusunda ise en önemli kuvvet Afgan süvarileri idi.
Savaş, önce mevzî çarpışmaları şeklinde başladı. Sonra tamamen şiddetlendi ve hinduların mağlûbiyeti ile sona erdi. Böylece Ahmed Şah, hinduların Kuzey Hindistanda bir imparatorluk kurma teşebbüslerini önledi. Ahmed Şah, bu seferinin hâtırası olarak Dehli, Baraeli, Murâdâbâd, Aonla ve Serhendde para bastırdı. Fakat Kabile döner dönmez, sihler yeniden ayaklandılar. Bunun üzerine 1762 (H. 1175) senesinde beşinci defa Hindistan seferine çıktı. Bu seferde de sinlerin ordusu, Ahmed Şâhın ordusu karşısına çıkamayıp kaçtı. Ahmed Şah, ordu ile bunları tâkib edip, Gûcarvâl denilen yere yakın bir mevkîdesihleri ağır bir mağlûbiyete uğrattı. Sihlerce Büyük bozgun olarak adlandırılan bu hâdiseden sonra, Ahmed Şah, Serhende bir vali bırakıp, Lahor üzerinden memleketine döndü. Fakat sinlerin hareketleri durmadı. Serhend şehrine bırakılan valiyi mağlûb ederek şehri yağmalayıp, harabe hâline getirdiler. Bu hâdise üzerine Ahmed Şah, 1764 (H. 1177)de Hindistana altıncı defa girdi ve Pencabı geçti. Fakat önemli bir netîce alamadı. 1767 (H. 1181) senesinde yaptığı bir başka seferinde, sinlerle sulh yaparak geri döndü ve memleketinde vuku bulan ayaklanmaları bastırmakla meşgul oldu. Ahmed Şah Dürrâhî, batı sınırlarını devamlı taciz eden, sünnî müslümanlara sıkıntı veren İranlılara karşı Osmanlılardan 1762 (H. 1175) yılında İstanbula gönderdiği bir elçi vasıtasıyla yardım istedi. Osmanlı pâdişâhı olan Üçüncü Mustafâ Sâlis Onmanı (dulum (îeylânî Cc- Mustafa Hân, o sıralarda İranlılarla andlaşma yapmıştı. Ahmed Şah Dürrânîye verdiği cevapta, durumu îzâh edipı İran tarafından herhangi bir hainlik gelmediği müddetçe, andlaşmaya sâdık kalmasının lâzım olduğunu bildirdi. 1768 (H. 1182)de Horasan seferine çıktı. Fakat hastalığı sebebi ile, komutanlığı oğlu Tîmûra verdi. İran ordusunu yenip sulh yaptılar. Kandehara dönen Ahmed Şah, 1770de Buhara üzerine yürüdü. Fakat onlarla savaşmadı. 1772 Şubatında oğlu Tîmûr Şâhı vekîl ve veliahd tâyin edip, Nisan 1772 (hf. 1186)rda vefatına kadar Süleyman dağlarında hastalığı ile mücâdele etti.
Bugünkü Afganistan Devletinin kurucusu sayılan Ahmed Şah, cesur, sevk ve idare hususunda çok kabiliyetli idi. Şiddeti ve yumuşaklığı yerinde göstermesini bilen ve uzlaşma yollarından istifâde eden bir hükümdar idi. Kendi kabilesi olan Dürrânîler (Abdâlîler) tarafından takdîr edilen Ahmed Şah, bu kabîleye râkib olan Barakzay kabilesi tarafından da çok sevilmişti. Netice itibariyle Ahmed Şah, Dürrânîler, Tacikler, Hazaralar ve diğer Afganistan kabileleri üzerinde tam bir hâkimiyet kurmuştu. Onun temin ettiği bu hâkimiyet, günümüze kadar devam etmiştir.
1) The Cambridge History of India; cild-4. sh. 371
2) Başbakanlık Osmanlı Arşivi. Namei Humâyûn defteri; nr. 8, sh. 460, 485
3) Kâmûs-ul-alam; cild-1, sh. 527
4) Sirâc-üt-tevârih; cild-1 sh. 9
5) Nâme-i Ahmed Şah Benâm-ı Sultan
Ahmed Şâhın babası Muhammed Zaman Hân, Abdullah Hânın oğlu Allahyâr Hân tarafından Herattan çıkarılmıştı. Nâdir Şah, 1728 (H. 1141) senesinde Horasanı istilâ edince, Allahyâr Hân, Nâdir Şaha teslim oldu. Bu sırada Muhammed Zaman Hânın oğullarından Zülfikâr Hân isyan etti Nâdir Şah, 1731 (H. 1144)de Heratı alınca, Abdâlî kabîlesinin nüfuzunu kırdı ve ileri gelenlerinden pek çoğunu Mültana sürdü. Bu sırada Zülfikâr Hân ve kardeşi Ahmed Şah, Kandehar Galzaylârına esir düştü. Nâdir Şah, 1737 (H. 1150) senesinde Kandeharı zaptedince, bu iki şehzadeyi serbest bırakarak, himâyesi altına aldı. Mensub oldukları Abdâlî kabîlesinin büyük bir kısmını da ordusuna kabul etti. Bunları, Kandehar havâlisinde, Galzayların ele geçirdikleri eski Abdâlî topraklarına yerleştirdi. Daha çocukluğunda savaşa ve idareye alışmış ve disiplinli bir şekilde yetiştirilmiş olan Ahmed Şah da, Mâzenderâna vali olarak tâyin edilip, Nâdir Şâhın önde gelen komutanlarından oldu. Nâdir Şah, Hindistanı istilâ ettikten sonra, ordusundaki râfizî ve kızılbaşların isyan çıkaracaklarından şüphelenmeye başladı. Bunlardan soğurken, özbeklere ve Afganlara ve bilhassa Âhmed Şâhın mensûb olduğu Abdâlî kabilesine yakınlık ve alâka duymaya başladı. Ahmed Şâhı hizmetine alıp, onun yükselmesini sağladı. Nâdir Şâhın, Ahmed Şah için; İranda, Turanda ve Hindistanda Ahmed Şah gibi güzel huylu ve iyi davranışlı bir kimse görmedim. O, bir gün tahta çıkarsa şaşmam dediği rivayetler arasındadır.
Ahmed Şâhı himaye edip destekleyen Nâdir Şah, 1747 (H. 1160) senesinin Haziran ayının sonuna doğru bir suikast neticesinde öldü. Hemen duruma müdâhale eden Ahmed Şah, Abdâlî ve özbeklerden meydana gelen üç bin kişilik bir süvari birliği ile Nâdir Şâhın aile efradını korudu. Maktul Nâdir Şâhın hanımı, bu himayeden çok memnun olup, elinde bulunan Kuh-i nur denilen çok kıymetli bir elması Ahmed Şâha verdi. Bu hâdiseden sonra kendi tarafdârlarını alıp Kandehara giden Ahmed Şâhın ünü, Afganlar ve Abıdâlîler arasında oldukça yayıldı. Yanında getirdiği, kendisine candan bağlı, gayet iyi eğitilmiş askerleriyle, Kandeharı kolaylıkla ele geçirdi. Sevenlerinin takdirlerini kazandı. Sâbir Şah adındaki velî bir zât ve Bavekzâîlerin büyüğü olan Hacı Cemal Hânın tavsiyesi ile Afganlılar, Ahmed Şâha taç giydirip başlarına hükümdar yaptılar. Balûklar, Hazaralar ve kızılbaşlar da buna tarafdâr göründüler. Taç giydiğinde yirmibeş yaşında olan Ahmed Şah, bundan sonra Şah ünvanını aldı. Sâbir Şah denilen zâtın tavsiyesi üzerine, Abdâlî nisbesi yerine de devrin incisi mânâsında Dürr-î devrân lakabı verildi. Böylece ismi, Ahmed Şah Dürrânî şeklinde söylenmeye başlandı. Abdâlî kabilesinin ismi de Dürrânî oldu.
Ahmed Şah, devletin en mühim mevkilerine Abdâlî oymaklarının ileri gelenlerini tâyin etti. En önemli kararları alırken de bunlarla istişare ediyordu. Ahmed Şah, Afgan Devletini kurup tahta çıktıktan sonra, Kabil şehri üzerine yürüdü. Şehri alarak oraya taşındı. Kandehar da saltanatı müddetince başşehir olarak kaldı. Nâdir Şâhın kurduğu Nâdirâbâd şehrine karşılık yeni bir şehir kurup, şehirlerin en güzeli mânâsında Eşref-ül-bilâd adını verdi.
Gün geçtikçe tesirini hissettiren Ahmed Şah, Gazze şehrinde de etkisini gösterdi. Kendisine muhalif olan Galzayları tesirsiz hâle getirip, o bölgelere valiler tâyin etti. Bundan sonra Hindistan üzerine yürüdü, önceden buralara hâkim olan Nâdir Şâhdan daha çok yerlere sâhib olup, onu geçmek istiyordu. Zâten Hindistanda önemli bir otorite boşluğu vardı. Sihler Pencabda, Marât-hâlar Merkezî Hindistanda hâkimiyet elde etmiş durumda idiler. 1748 (H. 1161) senesinde Hindistan üzerine ilk seferini yapan Ahmed Şah, Lahor şehrini aldı, fakat Serhendde vezir Kamerüddîn ve oğlu Mîr Manû tarafından mağlûb edildi. Lâkin bu savaşta vezir Kamerüddîn öldürüldü. Bundan bir müddet sonra da Muhammed Şâhın ölmesi üzerine Ahmed Şah, Hindistan üzerine yeniden taarruz etme fırsatı buldu. Pencab valisini itaati altına aldı. Yine Lahor ve Mültan eyâletleri Ahmed Şâhın idaresine geçti. Decarat, Mültan, Sikârpur üzerinden ve Bolan geçidinden geçerek Kabile döndü. Bundan sonra dört sene Hindistan üzerine gitmedi. Bu zaman içinde, Horasanın meseteleri ile meşgul oldu. Heratı aldı. Meşhedi de alıp burayı Nâdir Şâhın torunu Şah ruha verdi. 1750 (H. 1164) senesinde de Nişâbûru aldı.
Ahmed Şah, 1755 (H. 1169)da Dehliye hâkim olan Mîr Manûnun ölümü ve idarenin başkalarına geçmesi üzerine, 1756da Hindistana, Lahor üzerine yürüdü. Arkasından Dehliye girdi. Oğlu Tîrnûr Şâhı, Lahor ve Mültan nizamlığına tâyin edip, geri döndü. Bu zaman zarfında, eski Lahor valisi Adina Beğ, sihleri, hinduları ayaklandırmıştı. Marâthâlar da hindulara yardım edip bâzı yerleri yağmalayıp, bâzı yerlere de hâkim olmuşlardı. Bunun üzerine, 1760 (H. 1174) senesinde Hindistana dördüncü bir sefer yaptı. Bu seferinde hindu Marâthâlar, Sadâşev Bahâonun komutasında toplanıp, Ahmed Şâha karşı koydular. Müslüman halk ise Ahmed Şâhın emri altında toplandı. Netîcede İngilizlerin desteğindeki hindular ile müslümanlar arasında çetin bir savaş başladı. Hindu ordusu, Avrupa tarzında tâlim görmüştü. Ayrıca süvari ve kuvvetli bir topçuları vardı. Ahmed Şahın ordusunda ise en önemli kuvvet Afgan süvarileri idi.
Savaş, önce mevzî çarpışmaları şeklinde başladı. Sonra tamamen şiddetlendi ve hinduların mağlûbiyeti ile sona erdi. Böylece Ahmed Şah, hinduların Kuzey Hindistanda bir imparatorluk kurma teşebbüslerini önledi. Ahmed Şah, bu seferinin hâtırası olarak Dehli, Baraeli, Murâdâbâd, Aonla ve Serhendde para bastırdı. Fakat Kabile döner dönmez, sihler yeniden ayaklandılar. Bunun üzerine 1762 (H. 1175) senesinde beşinci defa Hindistan seferine çıktı. Bu seferde de sinlerin ordusu, Ahmed Şâhın ordusu karşısına çıkamayıp kaçtı. Ahmed Şah, ordu ile bunları tâkib edip, Gûcarvâl denilen yere yakın bir mevkîdesihleri ağır bir mağlûbiyete uğrattı. Sihlerce Büyük bozgun olarak adlandırılan bu hâdiseden sonra, Ahmed Şah, Serhende bir vali bırakıp, Lahor üzerinden memleketine döndü. Fakat sinlerin hareketleri durmadı. Serhend şehrine bırakılan valiyi mağlûb ederek şehri yağmalayıp, harabe hâline getirdiler. Bu hâdise üzerine Ahmed Şah, 1764 (H. 1177)de Hindistana altıncı defa girdi ve Pencabı geçti. Fakat önemli bir netîce alamadı. 1767 (H. 1181) senesinde yaptığı bir başka seferinde, sinlerle sulh yaparak geri döndü ve memleketinde vuku bulan ayaklanmaları bastırmakla meşgul oldu. Ahmed Şah Dürrâhî, batı sınırlarını devamlı taciz eden, sünnî müslümanlara sıkıntı veren İranlılara karşı Osmanlılardan 1762 (H. 1175) yılında İstanbula gönderdiği bir elçi vasıtasıyla yardım istedi. Osmanlı pâdişâhı olan Üçüncü Mustafâ Sâlis Onmanı (dulum (îeylânî Cc- Mustafa Hân, o sıralarda İranlılarla andlaşma yapmıştı. Ahmed Şah Dürrânîye verdiği cevapta, durumu îzâh edipı İran tarafından herhangi bir hainlik gelmediği müddetçe, andlaşmaya sâdık kalmasının lâzım olduğunu bildirdi. 1768 (H. 1182)de Horasan seferine çıktı. Fakat hastalığı sebebi ile, komutanlığı oğlu Tîmûra verdi. İran ordusunu yenip sulh yaptılar. Kandehara dönen Ahmed Şah, 1770de Buhara üzerine yürüdü. Fakat onlarla savaşmadı. 1772 Şubatında oğlu Tîmûr Şâhı vekîl ve veliahd tâyin edip, Nisan 1772 (hf. 1186)rda vefatına kadar Süleyman dağlarında hastalığı ile mücâdele etti.
Bugünkü Afganistan Devletinin kurucusu sayılan Ahmed Şah, cesur, sevk ve idare hususunda çok kabiliyetli idi. Şiddeti ve yumuşaklığı yerinde göstermesini bilen ve uzlaşma yollarından istifâde eden bir hükümdar idi. Kendi kabilesi olan Dürrânîler (Abdâlîler) tarafından takdîr edilen Ahmed Şah, bu kabîleye râkib olan Barakzay kabilesi tarafından da çok sevilmişti. Netice itibariyle Ahmed Şah, Dürrânîler, Tacikler, Hazaralar ve diğer Afganistan kabileleri üzerinde tam bir hâkimiyet kurmuştu. Onun temin ettiği bu hâkimiyet, günümüze kadar devam etmiştir.
1) The Cambridge History of India; cild-4. sh. 371
2) Başbakanlık Osmanlı Arşivi. Namei Humâyûn defteri; nr. 8, sh. 460, 485
3) Kâmûs-ul-alam; cild-1, sh. 527
4) Sirâc-üt-tevârih; cild-1 sh. 9
5) Nâme-i Ahmed Şah Benâm-ı Sultan