Ön Yargılı İnsanların Düştüğü 4 Günah

Mutlu

Sp Kullanıcı
25 May 2018
277
24
[h=1]Ön Yargılı İnsanların Düştüğü 4 Günah[/h]

[FONT=&quot]Ön yargı diğer adıyla peşin hüküm; bir kimse veya bir şeyle ilgili olarak belirli şart, olay ve görüntülere dayanarak önceden edinilmiş olumlu veya olumsuz yargıların tümüdür. Toplum olarak sergilediğimiz olumsuz tutumlardan biri de ön yargıdır. Tabi şimdi sorsak kimse kabul etmez. Çünkü herkes yaptığı ve düşündüğü şeyin doğru olduğunun kanaatinde. Kimse de araştırma, öğrenme çabasında bulunmaz. Ön yargılarımızın altında yatan bir takım sebepler vardır. Bunlardan başlıcaları;

[/FONT]


  • Yetişme Tarzı
  • Yaşam Biçimi
  • Siyasi Tercihler
  • İnanç Yapıları
  • İdeolojik Düşünceler

[FONT=&quot]Bunları bir de örnek üzerinden inceleyecek olursak; “Başörtülüler gericidir.”, “X cemaat bağnazdır.”, “Filan şehrin erkeklerine güvenilmez.”, “Y partiden kişilerle arkadaşlık etmem.”, “Z mesleği yapanlar yalancı olur.” gibi çok sık yaptığımız genellemeler aslında vazgeçemediğimiz ön yargılarımızdır. Sebepleri gibi sonuçları da var ön yargının elbette. Bu sonuçlar olumsuz alışkanlıklara ve günaha düşmemize neden olmaktadır. Bu yazımızda olumsuz sonuçları değerlendirerek İnşaAllah hep birlikte ön yargılarımızdan kurtulmuş oluruz.

[/FONT]

[FONT=&quot][h=4]1. Gıybet[/h][h=4][/h][h=4][/h]
Çalıştığımız iş yerine yeni bir personel alınmıştı. Kendisiyle önceden tanışmıyoruz da hiç bir münasebetimiz yok. Fakat birden hepimiz karakteri hakkında fikir sahibi konuşmaya başlıyoruz. “Baksana yürüyüşüne ukala bir şey belli ki.”, “Fesat birine benziyor bakışlarından anladım.”, “Tesettürlü örümcek kafalı, gericidir.” şeklinde başlayan ön yargılarımız zamanla yerini gıybete bırakır. Çünkü o arkadaş hakkında fikir edinmek, tanımak gayretinde bulunmayız. Hepimiz insan karakterlerini bir bakışta tahlil etmekte uzmanlaşmışız. Yanılma payımız olamaz. Bu arkadaşa olan tavrımızı hiç bozmadan her geçen gün üstüne yenilerini ekleyerek devam ettiririz. Onun her hareketini fikirlerimizi destekleyici bir sebeple bağdaştırmaya çalışırız. Olmayan şeyleri de varmış gibi anlatarak zanda bulunmuş oluyoruz. “Ey iman edenler! Zandan çok sakının. Çünkü zanların bir kısmı günahtır. Birbirinizin gizli hallerini araştırmayın. Kiminiz kiminizi gıybet etmesin. Hiç sizden biriniz ölmüş kardeşinin cesedini dişlemekten hoşlanır mı? İşte bundan hemen tiksindiniz! Öyleyse Allah’ın azabından korkun da bu çirkin işten kendinizi koruyun. Allah tevvabdır, rahîmdir (tövbeleri kabul eder, merhamet ve ihsanı boldur).” (Hucurat 12. Ayet)




[h=4]2. Kul Hakkı[/h][h=4][/h][h=4][/h]
Gıybetin olduğu yerde kul hakkı olmaz mı? Birinci maddeye geri dönelim; tanımadığımız, hayatı hakkında hiçbir şey bilmediğimiz kişiler hakkında yorumlarda bulunmadık mı? Arkasından konuşmadık mı? Peki şimdi biz bu kişilerin hakkına girmedik mi? Kaçımız gidip; ‘Kardeşim ön yargı ile hakkında zanda bulundum, hakkını helal et’ diyoruz. Ya da kaçımız bu şekilde kul hakkına girmiş olduğunun farkında? Maalesef ki bunun dahi farkında olmayan insanlar var. Bir sözle bile kul hakkına girebiliriz.






[h=4]3. Büyüklenme[/h][h=4][/h][h=4][/h]
Her arkadaş grubunda bir tane çıkar; her şeyi bilen. En iyi o bilir, kimse ondan üstün olamaz ve her konuda fikir sahibidir. Her ne kadar bilgi sahibi olmasa da=) Çevresinde ki herkesi kendinden aşağıda gören bu kardeşlerimiz; diğer kişilerin ilmini, bilgisini hiçe sayar. Kişileri dinleme ve anlama gereğinde bile bulunmazlar. O ne bilecek ki, benden daha mı iyi bilecek? gibi cümlelerde bulunup ve bunu destekleyen fiillerde bulunarak; kişilere haksızlık edip bir de üzerine büyüklenerek haram bir davranışta bulunmuş oluruz. Ön yargıda bulunup etrafımızda ki kişilerin bir şey bilmediğini ya da bizden daha aşağıda olduğunu düşünmek bizleri kötü bir huya; kibre sürükler. “…Şüphesiz, Allah kibirlenen ve övünen kimseyi sevmez.” (Nisa Suresi 36. Ayet)






[h=4]4. Sabit Fikirlilik ve Hoşgörüsüzlük[/h][h=4][/h][h=4][/h]
Bağnazlık ya da bir başka deyişle taassup; hiç araştırmadan doğruluğuna inandığı bir fikri savunmak ve karşıt görüşlere kapalı olmak yani sabit fikirlilik. Ve mutaassıplar; herkesin yanlış bildiği (dindar olarak bilinen) aslında taassup olan kişiler. Taassuplar aynı zamanda hoşgörüsüz kişilerdir de. Bugün İslam’a karşı olanlarda çokça gördüğümüz bir davranıştır; hoşgörüsüzlük. Sadece İslam’a karşı olanlar da değil İslam’a muhabbet besleyen kişilerde de olabiliyor hoşgörüsüzlük. Fakat her ikisinin de sebebi de aynıdır. Çok fazla araştırmamak, yeterli bilgiye sahip olmadan bildiklerini doğru ve üstün kabul etmek. Hele ki Müslüman insan nasıl sabit fikirli olabilir? Müslüman; müsamahakar (hoşgörülü) olmalı; tüm görüşlere karşı açık olup tartışmalı, doğruyu yanlışı ayırt etmeli, bir konuyu tüm detayları ile araştırıp okumadan, öğrenmeden körü körüne iddiada bulunmamalı ve asla sabit fikirli olmamalı ve hiçbir fikre, kişiye, topluluğa karşı ön yargıda bulunmamalı. Biz Müslümanlar olarak ön yargılarımızdan kurtulup daha kendi içimizde bu hoşgörüyü yakalayamıyorsak, sabit fikirle başka görüşlere karşı çıkıyorsak; İslam’ı diğer dinlere mensup olan kişilere nasıl anlatacağız? nasıl tanıtacağız? Hoşgörü dini olan İslam’ı böyle mi tebliğ edeceğiz? Bizler değil miyiz, önünden geçen Yahudi cenazesine saygı gösterip ayağa kalkan; hoşgörü ve merhamet sahibi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellemin ümmeti? Ne çabuk unuttuk kimin ümmeti olduğumuzu…





suffagah.com


[/FONT]
 

Son mesajlar