Kur´an´nin Tercüme Meselesi

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
KUR´AN´IN HAKiKi TERCEMESi MÜMKÜN DEGiL

Kur´anin tercemesi meselesine gelince:
Bu iddia gizli ve sinci cereyanlar tahrikiyle seneler önce iddia olunmus ve Bediuzzaman Hazretleri cevablar vermistir.

Takriben 1932 yillarinda aleni sekilde ortaya atilan bu iddialarin Kur´ana bir su-i kasd olduguna dikkat ceken bir yazisinda diyor ki:

<Bundan on iki sene evvel* (Bu risalenin telifinden on iki sene evvel. Bediuzzzaman) isittim ki, en dehsetli ve muannid bir zindik, Kur´an´a karsi suikastini, tercümesiyle yapmaya baslamis ve demis ki: “Kur´an tercüme edilsin, ta ne mal oldugu bilinsin.”Yani lüzumsuz tekrarati herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehsetli bir plan cevirmis.

Fakat Risale-i Nur´un cerh edilmez hüccetleri kat´i ispat etmis ki, Kur´an´in hakiki tercümesi kabil degil, ve lisan-i nahvi olan lisan-i Arabi yerinde Kur´an´in meziyetlerini ve nüktelerini baska lisan muhafaza edemez ve herbir harfi, on adettenbine kadar sevap veren kelimat-i Kur´aniyenin mucizane ve cemiyetli tabirlerinin yerini, beserin adi ve cüz´i tercümeleri tutamaz, onun yerinde camiilerde okunmaz diye, Risale-i Nur her tarafta intisariyla o dehsetli plani akim birakti. Fakat o zindiktan ders alan münafiklar, yine seytan hesabina Kur´an günesini üflemekle söndürmeye ahmak cocuklar gibi ahmakane ve divanecesine calismalari sebebiyle, bana gayet sIki ve SıkIca ve SIKIntili bir halette bu Onuncu Mesele yazdirildi tahmin ediyorum.> (Sualar Sf: 253) (Dinde Reformculara Cevablar Sf.6.7/)

KUR´AN-I KERiM´iN TERCÜMESi MESELESi

İlahiyat mevzuunda bilgileri kit bir sürü sahislar, Kur´an-i Kerim´i dillerine dolamislardir. <efendim, gecsin...="" yerine="" aslin="" tercüme="" edilsin;="" türkce="" de="" İbadet="" bilsin.="" oldugunu="" ne="" Kur´an´in="" herkes="" cevrilsin;="" türkceye="" olan="" dilimiz="" ana="" Kur´an=""> diye birtakim hezeyanlari siraliyorlar. Bu mahum (= sacma sapan söz söyleyen) insanlarin kopardiklari yaygaraya hic bir ehl-i iman kapilmiyor ehemmiyet vermiyor. Hamd olsun, o cihetten en ufak bir endisemiz bile yoktur.

Lakin mes´eleyi ilmi cepheden ele almamiz daha yerinde olur. Filhakika bu tercüme mevzuu cok ehemmiyetlidir. Hatta din icin ölüm- dirim meselesidir. Eger İslam dininin esas kaynagini teskil eden Kur´an-i Kerim türkceye cevrilip o tercüme aslin yerine ikaame edilmesi zamanla Kur´an´in tercümeleri cogalip diger semavi kitablar gibi maazallah büyük tahrifatlara ugrayarak semaviligini kayb edecektir.

Bir de Kur´an´ahakiki ve tam bir tercüme yapilamaz. Zira beseri zekanin mahsülü olarak beserin agzindan cikan dar kelime ve cümleler, genislik ve zenginlik bakimindan insan ilmini hududunu asan ilahi kelime ve cümlelerin yerlerini tutamaz. Zaten Kur´an´in ilahi bir kalem oldugunu ispat eden sayisiz deliller den birisi de, Kur´an´in bu cihetidir, yani cok kisa ve muhtasar cümlelerle pek genis ve cok zengin manalara delalet etmesidir.

Esasinda cok az bir bilgiye sahib olan insanoglu Kur´an´in manasindaki o ilahi genisligi muhafaza edebilecek kelime ve cümleleri nereden getirecektir? Su halde Kur´an´a dair yazilacak her tercüme eksik bir tercümeden baskasi degildir. Eksik tercüme ise Kur´an sayilmaz.

Ben sahsen söyle inaniyorum: Asirlardan beri gerek müstesrikler ve gerekse İslam alimleri tarafindan Kur´an-i Azim´us- san´i aciklamak maksadiyla yazilmis bütün tefsir kitablari bile kafi gelmiyor. Zira Kur´an bütün insanlik aleminde tevcih edilmis ezeli ve edebi bir hitabedir, umuma ait serilmis ilahi bir sofradir. İcinde herkesin, her sinifin hissesi bulunmasi lazim gelir.

Zaman ilerledikce Kur´an´in isaretleri tavazzuh eder, meydana cikar. Her asir ve hernesil Kur´an´daki hissesini alir gelecek asir ve nesillerin hisselerine karisamaz. Yani her müfessir ancak kendi asrina göre Kur´an´a bir tefsir yazabilir.

Zamanla tavazzuh edecek isaretlere nüfuz edemez. Madem kütüphaneleri dolduran yazilmis binlerce tefsir ciltleri Kur´an-i tefsir etmek hususunda kafi gelmiyor ve Kur´an-in genisligini ihata edemiyor, tek bir cilde sigacak kadar az beseri bir tercüme mi kafi gelecek? Kur´an´in yerini tutacak? Bu tercüme safsatasini ne mantik kabul eder, ne de ilim!

Dahasi var: Nahiv kaidelerine dayanan Arab lisani yerine Kur´an´in meziyet ve nüktelerini baska bir lisan muhafaza edemez. Cünkü lisan alimleri nazarinda Arab dili, anasir ve müfredat itibariyla diger bütün dillerden cok üstündür. Lafizlarindaki fesahet gayet gayet asikardir. Tek bir manayi türlü yollarla ifade edebilen bir lisandir. Bunun icindir ki lisan-i arabiden maada hic bir lisan Kur´an´daki harikali belagatin yükünü tasiyamaz. Öyle ise hic bir tercüme Kur´an´i ihata edemez ve onun yerini tutamaz.

Bu davamiza birisik tutacak ümidiyle selahiyetli, büyük İslam alimlerinin eserlerinden bir kac misal nakl etmeden gecmiyecegim. Mesela,<isarat´ul- I´caz=""> adli tefsir de su ayet-i kerime söyle tahlil ediliyor: (Ve mimma rezak nahum yunfikune)
< Bu cümlenin hey´etleri –keyfiyetleri – sadakanin bes satina isaret eder. Birincisi sart: Sadakaya muhtac olmamak derecede sadaka vermek ki <mimma> lafzindaki <mim> teb´iz ile o sarti ifade eder.
İkinci sart: Ali´den alip Veli´ye vermek degil, belki kendi malindan vermektir. Bu sarti (Rezaknahum) lafzi ifade ediyor. <size veriniz="" olanlardan="" rizik=""> demektir.

Ücüncü sart: Minnet – basa kakmak-- etmemektir. Su sarta <rezekna> daki <na> lafzi isaret eder; yani ben size rizki yeriyorum, benimmalimdan benim abdime –kuluma –vermekte minnetiniz yoktur.
Dördüncü sart: Öyle adama veresin ki nafakasina sarf etsin. Yoksa sefahete sarf edenlere sadaka makbul olmaz. Bu sarta <yun fikune=""> lafziisaret ediyor. Yani mal benimdir, benim namimla vermelisiniz.

Bu sartlarla beraber tavsi´de var. Yani sadaka nasil mal ile olursa ilim ile dahi olur. Kavil ile, fiil ile, nasihat ile de oluyor. İste bütün bu envarlara (= cesitlere <mimma> lafzindaki <ma> kelimesi umumiyet ile (= genisligiyle) isaret ediyor. Hem bu cümle de bizzat isaret ediyor. Cünkü mutlaktir umumu ifade eder.

İste sadakadan bahis (= bahseden) bu kisacik cümle bes sart ile beraber sadakanin genis bir dairesini akla ihsan ediyor. Hey´etiyle ihsas ediyor. İste Kur´an´da bunun gibi pek cok hey´et ve nezimler (= kelimeve cümleler arasindaki baglantilar) vardir. (isaratul-i´caz,/Bediuzzaman Said Nursi).

Simdi Kur´an-i Kerim´in bu tek cümlesi, tek bir cümle ile tercüme edildigi Zaman acaba o tercüme asli gibi yukarida bahsi gecen genisligi ihata edecek mi? Edemedigi takdirde Allah´in bir kisim emir ve maksatlari ortadan kayb olmayacak mi?

</ma></mimma></yun></na></rezekna></size></mim></mimma></isarat´ul-></efendim,>
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
< isaratul-I´caz>dan bir parca daha:
(Elhamdulillah) cümlesi, sarf ve nahiv ilimlerinde nazaran söyle bir manayi ifade eder: Bütün senalar, ezelden ebede kadar, kimden sadir olsa, kime karsi yapilirsa, varligi zaruri olan mabuda mahsustur.> İste <bütün> kelimesi, <elhamdu> deki (lam-i istigrak) tanaliniyor. <ezelden kadar="" ebede=""> da cümle-i ismiye olan (Elhamdulillah) dan anlasiliyor.

Cünkü cümle-i ismiye yani mübteda ve haberden mütesekkil bir cümlenin heyeti, devam manasin
ifade eder. <kimden yapilirsa="" karsi="" kime="" olsa="" sadir="">, bu da fail ve mef´ul´un terk edilmesinden fehm olunur. Yani <hamd> lafzi mastar oldugundan ona fail ve mef´ul iki kelime lazimdir. Zikiredilmemisler ki umum anlasilsin. <varligi olan="" mabud="" zaruri=""> da Allah lafca-i celilesinde mefhumdur. Zira bu lafiz o manaya alem olmustur. <mahsustur> kaydi da <allah> lafzindaki (Lam-icer) in medluludur. İste Kur´an´in kisacik bu tek cümlesi, sadece nahiv ilmi nokta-i nazarinda bu kadar manalari ifade ederse, baskailimlere göre tahlili cihetine gidildigi takdirde daha cok manalarin meydana cikacagi ehl-i insafca muhakkaktir.>

Simdi soruyorum:
Hangi tercümedir ki, sadece iki kelime ile bu kadar uzun bir manayi ihtiva edebilsin?Tekrar ediyorum: Kur´an´in lisanindan baska bir lisan, Kur´an´in inceliklerini muhafaza edemez. Zira alelade bir siirin bile yazildigi dilden baska bir dile cevirlemedigi herkesce bilinen bir hakikatiken, Kur´an gibi ilahi bir eserin bütün incelikleri, isaret ve delaletleriyle baska bir dille cevirilmesi elbette imkansizdir.

Bakiniz mesela: <kiyamet günü=""> manasina gelen <vakia gasiye="" –="" hakke="" sahhe="" damme="" –karia=""> kelimleri eger <kiyamet> diye tercüme edilirse insani büyük tesirler altinda bulunduran ve dolayisiyla onu bir cok fenaliklardan vazgeciren, maksad-u bizzat olan istikak manalari kayb olur gider.Evet <dehsetiyle vuran="" kalbleri=""> mealindeki <karia> ve <meydana eden="" sagir="" kulaklari="" seslerle="" getirdigi=""> manasini bildiren <sahhe> kelimeleri, kendi tercümeleri olan <kiyamet> kelimesindeki yüz derece tesirlidir.

Eger yukarida gecen kelimler tercüme edildigi zaman yanliz istirakaki manalariyazilsa o zaman (Kiyamet günü) anlamini ifade etmez ve eger herikisi de göz önüne alinarak yazilsa artik o tercüme, tercümeolmaktan cikar, tefsir nev´ine girer. Müstak (= türemis) alemlerde hüküm böyledir.).

Edat olan kelimelere gelince, o hususta da baska lisan-i arabinin yerini tutamaz. Arab lisaninda (hasr)i (= tahsisi) ifade eden iki edat var.birisi <innema> dir. Digeri de nefi ve <illa> dir. Yaniolumsuzluk (menfilik) edati ile istisna edati olan <illa> ise tamamen bunun aksinedir. Bakiniz En´am Suresi´nin 145 su ayetine:
</illa></illa></innema></kiyamet></sahhe></meydana></karia></dehsetiyle></kiyamet></vakia></kiyamet></allah></mahsustur></varligi></hamd></kimden></ezelden></elhamdu></bütün>

Evet bu ayet-i kerime´deki hüküm, nefi ve <illa> ile ifade edilmis. Cünkü bu ayet, ayni meale delalet eden Bakara Suresinin 173, ve Nahl Suresi´nin de 115, ayetlerinden evvel nazil olmustur. Demek En´am ayeti, evvelce hic bilinmemis bir hükmü beyan buyurmustur. Bakara ve Nahl surelerindeki ayetler ise En´am suresinde zikir olunan ayni hükmü bir kez daha tekid etmislerdir. Onun icindir ki bu son ayetlerde tahsis edati olarak <innema> kelimesi getirilmistir.

Acaba türkcede böyle farkli hasr edatlari var mi?

Arab lisanina has edatlardan bir misal daha verelim:
Sarta delalet eden<in> kelimesi, muhatabca mechul ve inkar edilebilen, <iza>kelimesi ise muhatabca malum ve inkar edilmeyen hükümlerde istimal edilir. Halbuki türkcede sart edatlarindan böyle farkli edatlari bilmiyoruz. Tercümelerde, bu incelik hangi edatlarla belirtilecek?...

Simdi misal olarak Kur´an-i Kerim´den su cümleyi de ele alalim:
< </iza></in></innema></illa>
Ey iman edenler, siz sarhosken, ne dediginizi bilinceye ve cunub iken de –yolcu olmaniz müstesna – gusul edinceye kadar namaza yaklasmayiniz.> (Nisa Suresi: 43).

iste burada (Latakrabus Salate) cümlesini mukayyed bir cümle yapan iki <halzarfi> vasr: Birincisi (Ve entum sukera) ikincisi de <cunuben>kelimesidir. Birinci hal – ve entum sukara – devam manasina delalet eden isim cümlesi süretinde zikir edilmistir ki sarhoslugun namazdan evvel yasakligina delalet etsin.

Cünkü sarhosluk tam namaz vaktinde yasak oldugu gibi namaz vaktinden evvelde yasaktir. Zira namaz vakti girince sarhos kimse ya namaz terketmeye mecbur kalacak veyahut da sarhos iken namaza duracak. Bu her iki sIkda memnudur. Demek , bu tabirle <ve de="" kadar="" olmustur.
Kat´i olarak inaniyoruz ki, bu incelik arab lisanindan baska lisanlara nasib olmamistir.Kur´an´a tam layik bir tercümenin mümkün olamiyacagina su ayet-i kerim´e de isaret etmektedir:

< De ki: And olsun, ins u cin su Kur´an´in benzerini meydana getirmeleri icin bir araya toplansa ve yek digerine yardimci da olsalar, yine onun benzerini getiremezler.> (Isra Suresi: 88)

Delalet edisinin kisa izahi söyledir: <kur´an´in tercüme="" de="" Kur´an´in="" ve="" bir="" edebilen=""

Bazi kisiler tarafindan, <İslam dinini muhtelif milletlere tanitmak icin Kur´an´in tercüme edilmesi dini bir zarurettir> denilmektedir. Fakat biz de bunlara deriz ki: Dini bakimdan böyle bir zaruret yoktur. Olsaydi onu ya dogrudan dogruya Kur´an emr edecekti yahut Peygamber Efendimiz bir hadis-i serifi ile beyan buyuracakti.

Hem eger öyle bir zaruret bahis konusu olsaydi umum dünya milletleri hareketle İslam dinine davet edildikleri devirlerde, İslam alimleri tarafindan tercümeler kaleme alinacakti. Halbu ki Asr-i Saadet´ten beri İslam dini hergün biraz daha yayildigi ve inkisaf ettigi halde bahsi gecen zaruret hic hiss edilmemistir.

Eger hissedilmis olsaydi Kur´an mutlak surette tercüme edilecekti. Ve yine eger Kur´an´i tercüme etmek dini bir zaruret olsaydi Efendimiz Bizans Imparatoruna yazdigi mektubta ayetleri arabca olarak degil, kralin bildigi bir lisana cevirip gönderecekti.

Kur´an´in emirlerini ve derin manalarini umuma duyurmak, tanitmak meselesine gelince O, din ve ilim hazinesi olan Kur´an-i Kerim üzerine tefsir ve tevil kitablarini yazmakla mümkündür.

Ayni zamanda bu yol, daha saglam ve daha umumidir. Zira kifayetsiz ve kisa tercümelerden ancak okuyucularin binde biri faydalanabilir. Yani tercümeden herkes, Cenab-i Hakk´in maksad ve muradini anliyoruz. Fakat genis tefsir, umumi bir caddedir, herkes ondan istifade edebilir.

Bir de, sirf dünya hayatinda muvaffak olayim diye günde Ingilizceden kirk-elli kelime ezberleyen bazi müslüman gencler, maalesef yüzde yüz ebedi saadetinin anahtari mesabesinde olan Kur´an-i Azimus san´dan her müslüman icin bellenmesi dinen sart olan namaz sürelerini bile tamamen ihtimal etmekteler. Bu gercek cok aci ve yüreklere elem vericidir. Zira kendi dinine sadik münevver katolik bir genc, mutlaka latinceyi ögrenir. Cünkü onlarin kiliselerinde dua ve ibadet dili latincedir.

Son olarak tercüme taraftarlarina Bediuzzaman´in su sözlerini nakl etmem herhalde faydali olur:

< Kur´an´daki ilahi lafiz ve kelimeler camid libas (= elbise) hükmünde degil ki, degistirilmesiyle bir zarar vaki olmasin. Bilakis hayat dar cild mesabesindedir. Libas degistirilir, fakat cild ise degistirlemez. Cünkü vucuda zarar getirir. Düsünelim ki, bir elma, kabugu üzerinde oldugu müddetce muhkavvemetli olur, cabuk bozulmaz. Soyuldugu zaman gerci muvakkat bir zerafet güzellik – arzeder, fakat cabuk siyahlanip bozulur. Hic bir seye yaramaz bir sekil alir. Kur´an da aynen öyledir. Allah, kimseyi Kur´an´in beseriyete actigi cadde-i kubrasindan sasirtmasin, ayirmasin. Amin!.. (islami Arastirmalar Sf. 118-127/Sadreddin Yüksel).
</kur´an´in></ve></cunuben></halzarfi>
 

Karaton

GÜCÜ DOĞURAN DÜŞÜNCEDİR
Kurucu
27 Ocak 2017
4,299
18,123
Bolu
www.sevgiplatformu.info
Demek , bu tabirle <ve de="" kadar="" olmustur.
Kat´i olarak inaniyoruz ki, bu incelik arab lisanindan baska lisanlara nasib olmamistir.Kur´an´a tam layik bir tercümenin mümkün olamiyacagina su ayet-i kerim´e de isaret etmektedir:

< De ki: And olsun, ins u cin su Kur´an´in benzerini meydana getirmeleri icin bir araya toplansa ve yek digerine yardimci da olsalar, yine onun benzerini getiremezler.> (Isra Suresi: 88)

bu ayetin vurguladığı lisan değildir ali abi..kuranın matematiksel tutarlılığı ve allahın sünnetullahıdır...
bir diğer ayete şöyledir...

nisa 82::
</ve>Hâlâ Kur’an’ı düşünüp anlamaya çalışmıyorlar mı? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından (indirilmiş) olsaydı, mutlaka onda birçok çelişki bulurlardı


ayettende anlaşılacağı üzere bu ayetler meydan okuma ayetleridir...inkarcıların muhammet şairdir kahindir vb isntaları üzerine allahu teala derki eğer onu insan yazmış olsaydı onda çelişkiler olurdu ...yani in cin vs toplanıp onun bir benzerini yazamıyor olmasının sırrı lisanı değil kendi içerisindeki çelişkisizliği ve matamatiksel tutarlılığıdır...

yine nisa 82 ayeti üzerinden konu içindeki nasih mensuh olayına değinmek gerekir...allahın kuranın çelişkisiz olduğunu söyledikten sonra ayeti ayete hatta daha ötesi ayeti hadis e neshettirmek doğru bir yaklaşım değil...bana kuranda çelişkili yada bir ayetin hükmünü kaldıran başka bir ayet söyleyebilirmisiniz..
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
Eline saglik sen sag ol bu yazin icin Karaton kardesim.
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
bir ayetin hükmünü kaldıran başka bir ayet söyleyebilirmisiniz.
Ayrica Kur´an´da, “Biz, bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldirir veya onu unutturursak (ertelersek), herhalde daha iyisini veya bedelini getiririz...” mealinde ayet (Bakara: 106) neshe delalet eder. Kur´an, kendisinden önce gönderilen kitablari ve bunlarin va´z eyledigi seriatleri -prensip itibariyla- nesh etmistir.

A.Ayetin hem tilaveti, hem hükmü neshedilir. Eski semavi kitablarin neshi böyledir. Ahzab suresi önceleri Bakara suresiyle ayni uzunlukta iken sonradan pek cok ayetinin hem tilavet ve hem de hüküm itibariyla neshedildigini rivayet edilir.


Ashabdan Ebu´d-Derda Kur´an´da Tevbe suresinin uzunlugunda bir surenin bulundugunu; fakat sonra nesh olundugu haber vermektedir.

B.Ayetin tilaveti degil de hükmü nesh edilir. Ölen bir erkegin hamini önceleri bir yil iddet beklerdi.(Bakara: 240). Sonra bu hüküm nesh edilerek kocasi ölen kadinlara, hamile iseler cocuklarini dogurana kadar; degilseler dört ay on gün iddet beklemeleri emrolunmustur (Bakara: 234). iffet kadinlara iftira edip dört sahid getiremeyenlere seksan sopa vurulmasina emreden ayetin hükmü (Bakara: 234) eger bu kimse koca ise sahid getiremese bile ceza görmeyecegi, ancak evliligin sona erecegi hususundaki ayetle (Nur: 3) nesh edilmistir, artik bu nesh koca bakimindan olup kismidir.

Yine yemin keffaretini bildiren ayette (Maide: 89) gecen ve ibni Mes´ud´a ait mushafta bulunan pespese anlamindaki mutetabiat kelimesinin de tilaveti mensuh ise hükmü bakidir.

C.Hükmü bakikalip sadece tilaveti neshedilir. Hazret-i Ömer´den rivayet edilen“Evli kadin ve erkek zina ederse ikisini deAllahdan bir azab olarak recm edin” mealindekiayet böyledir.

D.Asil hüküm neshedilmemekle beraber sifati neshedilir. Mesela asure günü orucunun farz olusu nesh edilmis; ancak hükmü mendub olarak devam etmistir. Nassa ziyade de neshdir.
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
Bir yazidan da o nesh meselesini cikarayim ve bir konu olarak acayim ordan da bu yazinin tamamini okuyun insallah.
 

Karaton

GÜCÜ DOĞURAN DÜŞÜNCEDİR
Kurucu
27 Ocak 2017
4,299
18,123
Bolu
www.sevgiplatformu.info
Ayrica Kur´an´da, “Biz, bir ayetin hükmünü yürürlükten kaldirir veya onu unutturursak (ertelersek), herhalde daha iyisini veya bedelini getiririz...” mealinde ayet (Bakara: 106) neshe delalet eder. Kur´an, kendisinden önce gönderilen kitablari ve bunlarin va´z eyledigi seriatleri -prensip itibariyla- nesh etmistir.

A.Ayetin hem tilaveti, hem hükmü neshedilir. Eski semavi kitablarin neshi böyledir. Ahzab suresi önceleri Bakara suresiyle ayni uzunlukta iken sonradan pek cok ayetinin hem tilavet ve hem de hüküm itibariyla neshedildigini rivayet edilir.


Ashabdan Ebu´d-Derda Kur´an´da Tevbe suresinin uzunlugunda bir surenin bulundugunu; fakat sonra nesh olundugu haber vermektedir.

B.Ayetin tilaveti degil de hükmü nesh edilir. Ölen bir erkegin hamini önceleri bir yil iddet beklerdi.(Bakara: 240). Sonra bu hüküm nesh edilerek kocasi ölen kadinlara, hamile iseler cocuklarini dogurana kadar; degilseler dört ay on gün iddet beklemeleri emrolunmustur (Bakara: 234). iffet kadinlara iftira edip dört sahid getiremeyenlere seksan sopa vurulmasina emreden ayetin hükmü (Bakara: 234) eger bu kimse koca ise sahid getiremese bile ceza görmeyecegi, ancak evliligin sona erecegi hususundaki ayetle (Nur: 3) nesh edilmistir, artik bu nesh koca bakimindan olup kismidir.

Yine yemin keffaretini bildiren ayette (Maide: 89) gecen ve ibni Mes´ud´a ait mushafta bulunan pespese anlamindaki mutetabiat kelimesinin de tilaveti mensuh ise hükmü bakidir.

C.Hükmü bakikalip sadece tilaveti neshedilir. Hazret-i Ömer´den rivayet edilen“Evli kadin ve erkek zina ederse ikisini deAllahdan bir azab olarak recm edin” mealindekiayet böyledir.

D.Asil hüküm neshedilmemekle beraber sifati neshedilir. Mesela asure günü orucunun farz olusu nesh edilmis; ancak hükmü mendub olarak devam etmistir. Nassa ziyade de neshdir.
Ali abi söz konusu ayetleri okudunmu bilmiyorum ama bu ayetlerin birbirine neshettiğini söylemek ve kuran üzerinde böyle bir kapı aralamak,işine gelmeyeni işine gelenine neshettirmek,işine gelmeyen ayeti neshedecek ayet bulamayınca hadise neshettirmek kuran üzerinde yapılmış en büyük tahrif operasyonudur..

şimdi nesh e konu olan ayetleri ele alalım bakalım birbirinin hükmünü mü yok sayıyor.

BAKARA-234: Aranızdan arkalarında eşlerini bırakarak ölenlerin karıları, kendi kendilerine, dört ay on gün beklerler. Bekleme sürelerini tamamlamalarından sonra onların kendi haklarında örfe uygun olarak yaptıklarından dolayı size bir sorumluluk yoktur. Allah yaptıklarınızı bilmektedir.)

BAKARA-240 :İçinizden ölüp geride eşler bırakanlar, eşlerinin, evlerinden çıkarılmadan bir yıla kadar geçimlerinin sağlanmasını vasiyet etsinler. Şâyet kendileri çıkarlarsa, onların kendileri hakkında uygun olanı yapmalarında sizin için bir günah yoktur. Allah daima üstündür; hikmet sahibidir.

şimdi bu ayetlerinin birbirini neshettiğini söylemek mümkünmü...ayetlerin biri iddet süresinden diğeri nafakadan bahsediyor.

şöyle açıklayayım : bir adam öldüğünde dul kalan eşi o evi 4 ay on gün terkedemez allah bunu yasaklıyor bu iddet dolduktan sonra kendisine bir yol bulup gitmesinde sakınca yok..
diğer ayette ise diyorki eşler vefat etmeden önce arkada kalacak olan eşlerinin 1 yıl boyunca geçimlerini sağlayacak nafakayı vasiyet etsinler...yani adam öldü kadında iddet süresini bekledi ama gidecek bir yeri olmadıgı için başka kapı bulamadığı için o evi terketmeyip kocasının evinde kalmaya devam etti işte öyle kadınlar içinde bir yıllık nafakayı vasiyet edin diyor...

bu kadar açık farklı hükümleri aynı şeymiş gibi getirip birbirine neshettirmek dediğim gibi işine gelmeyeni gelene neshettirmeye aralanmış bir kapıdır...
bir diğer konu
hz ömerin rivayet ettiği ayet cümlesi baştan sona yanlış zaten rivayetten ayet olmaz...buda kurana sokuşturma yönteminin bir diğer unsurudur.kuran dışı vahiy yöntemi yani. buradan çıkan anlayışlar şudur kuranda yok ama hadiste var kuranda herşeyi bulamazsın kuranı biz anlayamayız gibi oluşturulmuş algıların arkasındaki gerçek recm konusunda olduğu gibi kuranı eksik görüp ona ilaveler yapma hastalığıdır

dolayısı ile kuranda nesih mensuh olayı yoktur.kuran dışı vahiyler aramakta kurana sokuşturma yapmanın diğer bir yöntemidir ki çok titizlikle incelenmesi gereken bir durumdur..

 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
Karaton kardesim simdi senin yazina yazimi yazayim ve ilk önce sen nesh e inaniyormusun ve inanmiyorsan benim de sana bir sey demem abes ile istigal olur.

Ve sonra sana daha hangi kitablardan getireyim ekledigim kisi yazmis ve ilim ehli bizde ise ilim yok bunun gibi meseleyi de hal edecek onun kadar da ilme sahib degilim.

Ayetler okudun diye mi de sorulur mu bizzat bu yaziyi kitabtan cikaran benim ve alip ekleyen de kimsenin o güzel zamani almak ve yormakta istemiyorum.
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
Suanda bunuda hepinize diyorum söz olarak yani genel olur.

Böyle yapmayin o nefsinizden konusmayin meseleye vakif misiniz ve ilminiz ne kadar ne tahsil ettiniz veya nerden mezunsunuz.

Bana deyin surasi yanlis ve Burda da hata etmis ve bu sözünde asli yok bunun demis olduklari seylerin hepsi abes deyin Adam kendi kafasindan konusmuyor ayet den delil getiriyor nesh e dair.

Sen yada baska Kabul eder yada etmez ve o vakia yi olsun valikilide degistirmez ve güne diyorum ilim karsisinda akil ve mantik yapmayin bilgi isterim.

Deyin ki su kisi de böyle diyor yada su kitabda böyle yaziyor ve ulema buna karsi cikmis ve kabul da etmemis gibi artik ne olur bana delil zikir edin veya o dayanaginiz her ne ise böyle kuru kuru söz ve bir sey e dair konusmakta olmaz.

Kim ne derse desin okudugundan ve bilmis olduklardan veya bu zamana kadar ögrenmis olduklari seylerden demiyorsa benim icin kiymeti yoktur.

Benim okuduklarim dan baska bir sey yok diyebilirim tahsilim de mezunlugum da yok ve okudugum kadar da konusmam daha dogrusu konusamiyorum ve konusamadigim gibide ayni zamanda yazamiyorum.
 

Karaton

GÜCÜ DOĞURAN DÜŞÜNCEDİR
Kurucu
27 Ocak 2017
4,299
18,123
Bolu
www.sevgiplatformu.info
KUR´AN´IN HAKiKi TERCEMESi MÜMKÜN DEGiL

Kur´anin tercemesi meselesine gelince:
Bu iddia gizli ve sinci cereyanlar tahrikiyle seneler önce iddia olunmus ve Bediuzzaman Hazretleri cevablar vermistir.

Takriben 1932 yillarinda aleni sekilde ortaya atilan bu iddialarin Kur´ana bir su-i kasd olduguna dikkat ceken bir yazisinda diyor ki:

<Bundan on iki sene evvel* (Bu risalenin telifinden on iki sene evvel. Bediuzzzaman) isittim ki, en dehsetli ve muannid bir zindik, Kur´an´a karsi suikastini, tercümesiyle yapmaya baslamis ve demis ki: “Kur´an tercüme edilsin, ta ne mal oldugu bilinsin.”Yani lüzumsuz tekrarati herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehsetli bir plan cevirmis.

Fakat Risale-i Nur´un cerh edilmez hüccetleri kat´i ispat etmis ki, Kur´an´in hakiki tercümesi kabil degil, ve lisan-i nahvi olan lisan-i Arabi yerinde Kur´an´in meziyetlerini ve nüktelerini baska lisan muhafaza edemez ve herbir harfi, on adettenbine kadar sevap veren kelimat-i Kur´aniyenin mucizane ve cemiyetli tabirlerinin yerini, beserin adi ve cüz´i tercümeleri tutamaz, onun yerinde camiilerde okunmaz diye, Risale-i Nur her tarafta intisariyla o dehsetli plani akim birakti. Fakat o zindiktan ders alan münafiklar, yine seytan hesabina Kur´an günesini üflemekle söndürmeye ahmak cocuklar gibi ahmakane ve divanecesine calismalari sebebiyle, bana gayet sIki ve SıkIca ve SIKIntili bir halette bu Onuncu Mesele yazdirildi tahmin ediyorum.> (Sualar Sf: 253) (Dinde Reformculara Cevablar Sf.6.7/)<efendim, gecsin...="" yerine="" aslin="" tercüme="" edilsin;="" türkce="" de="" İbadet="" bilsin.="" oldugunu="" ne="" kur´an´in="" herkes="" cevrilsin;="" türkceye="" olan="" dilimiz="" ana="" kur´an=""><isarat´ul- i´caz=""><mimma><mim><size veriniz="" olanlardan="" rizik=""><rezekna><na><yun fikune=""><mimma><ma>

</ma></mimma></yun></na></rezekna></size></mim></mimma></isarat´ul-></efendim,>
ali abi alıntıladığım bölümde kırmızı yaptığım yazdırıldı yı açıklarmısın kim yazdırdı?
 

Son mesajlar