KUR´AN´IN HAKiKi TERCEMESi MÜMKÜN DEGiL
Kur´anin tercemesi meselesine gelince:
Bu iddia gizli ve sinci cereyanlar tahrikiyle seneler önce iddia olunmus ve Bediuzzaman Hazretleri cevablar vermistir.
Takriben 1932 yillarinda aleni sekilde ortaya atilan bu iddialarin Kur´ana bir su-i kasd olduguna dikkat ceken bir yazisinda diyor ki:
<Bundan on iki sene evvel* (Bu risalenin telifinden on iki sene evvel. Bediuzzzaman) isittim ki, en dehsetli ve muannid bir zindik, Kur´an´a karsi suikastini, tercümesiyle yapmaya baslamis ve demis ki: Kur´an tercüme edilsin, ta ne mal oldugu bilinsin.Yani lüzumsuz tekrarati herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehsetli bir plan cevirmis.
Fakat Risale-i Nur´un cerh edilmez hüccetleri kat´i ispat etmis ki, Kur´an´in hakiki tercümesi kabil degil, ve lisan-i nahvi olan lisan-i Arabi yerinde Kur´an´in meziyetlerini ve nüktelerini baska lisan muhafaza edemez ve herbir harfi, on adettenbine kadar sevap veren kelimat-i Kur´aniyenin mucizane ve cemiyetli tabirlerinin yerini, beserin adi ve cüz´i tercümeleri tutamaz, onun yerinde camiilerde okunmaz diye, Risale-i Nur her tarafta intisariyla o dehsetli plani akim birakti. Fakat o zindiktan ders alan münafiklar, yine seytan hesabina Kur´an günesini üflemekle söndürmeye ahmak cocuklar gibi ahmakane ve divanecesine calismalari sebebiyle, bana gayet sIki ve SıkIca ve SIKIntili bir halette bu Onuncu Mesele yazdirildi tahmin ediyorum.> (Sualar Sf: 253) (Dinde Reformculara Cevablar Sf.6.7/)
KUR´AN-I KERiM´iN TERCÜMESi MESELESi
İlahiyat mevzuunda bilgileri kit bir sürü sahislar, Kur´an-i Kerim´i dillerine dolamislardir. <efendim, gecsin...="" yerine="" aslin="" tercüme="" edilsin;="" türkce="" de="" İbadet="" bilsin.="" oldugunu="" ne="" Kur´an´in="" herkes="" cevrilsin;="" türkceye="" olan="" dilimiz="" ana="" Kur´an=""> diye birtakim hezeyanlari siraliyorlar. Bu mahum (= sacma sapan söz söyleyen) insanlarin kopardiklari yaygaraya hic bir ehl-i iman kapilmiyor ehemmiyet vermiyor. Hamd olsun, o cihetten en ufak bir endisemiz bile yoktur.
Lakin mes´eleyi ilmi cepheden ele almamiz daha yerinde olur. Filhakika bu tercüme mevzuu cok ehemmiyetlidir. Hatta din icin ölüm- dirim meselesidir. Eger İslam dininin esas kaynagini teskil eden Kur´an-i Kerim türkceye cevrilip o tercüme aslin yerine ikaame edilmesi zamanla Kur´an´in tercümeleri cogalip diger semavi kitablar gibi maazallah büyük tahrifatlara ugrayarak semaviligini kayb edecektir.
Bir de Kur´an´ahakiki ve tam bir tercüme yapilamaz. Zira beseri zekanin mahsülü olarak beserin agzindan cikan dar kelime ve cümleler, genislik ve zenginlik bakimindan insan ilmini hududunu asan ilahi kelime ve cümlelerin yerlerini tutamaz. Zaten Kur´an´in ilahi bir kalem oldugunu ispat eden sayisiz deliller den birisi de, Kur´an´in bu cihetidir, yani cok kisa ve muhtasar cümlelerle pek genis ve cok zengin manalara delalet etmesidir.
Esasinda cok az bir bilgiye sahib olan insanoglu Kur´an´in manasindaki o ilahi genisligi muhafaza edebilecek kelime ve cümleleri nereden getirecektir? Su halde Kur´an´a dair yazilacak her tercüme eksik bir tercümeden baskasi degildir. Eksik tercüme ise Kur´an sayilmaz.
Ben sahsen söyle inaniyorum: Asirlardan beri gerek müstesrikler ve gerekse İslam alimleri tarafindan Kur´an-i Azim´us- san´i aciklamak maksadiyla yazilmis bütün tefsir kitablari bile kafi gelmiyor. Zira Kur´an bütün insanlik aleminde tevcih edilmis ezeli ve edebi bir hitabedir, umuma ait serilmis ilahi bir sofradir. İcinde herkesin, her sinifin hissesi bulunmasi lazim gelir.
Zaman ilerledikce Kur´an´in isaretleri tavazzuh eder, meydana cikar. Her asir ve hernesil Kur´an´daki hissesini alir gelecek asir ve nesillerin hisselerine karisamaz. Yani her müfessir ancak kendi asrina göre Kur´an´a bir tefsir yazabilir.
Zamanla tavazzuh edecek isaretlere nüfuz edemez. Madem kütüphaneleri dolduran yazilmis binlerce tefsir ciltleri Kur´an-i tefsir etmek hususunda kafi gelmiyor ve Kur´an-in genisligini ihata edemiyor, tek bir cilde sigacak kadar az beseri bir tercüme mi kafi gelecek? Kur´an´in yerini tutacak? Bu tercüme safsatasini ne mantik kabul eder, ne de ilim!
Dahasi var: Nahiv kaidelerine dayanan Arab lisani yerine Kur´an´in meziyet ve nüktelerini baska bir lisan muhafaza edemez. Cünkü lisan alimleri nazarinda Arab dili, anasir ve müfredat itibariyla diger bütün dillerden cok üstündür. Lafizlarindaki fesahet gayet gayet asikardir. Tek bir manayi türlü yollarla ifade edebilen bir lisandir. Bunun icindir ki lisan-i arabiden maada hic bir lisan Kur´an´daki harikali belagatin yükünü tasiyamaz. Öyle ise hic bir tercüme Kur´an´i ihata edemez ve onun yerini tutamaz.
Bu davamiza birisik tutacak ümidiyle selahiyetli, büyük İslam alimlerinin eserlerinden bir kac misal nakl etmeden gecmiyecegim. Mesela,<isarat´ul- I´caz=""> adli tefsir de su ayet-i kerime söyle tahlil ediliyor: (Ve mimma rezak nahum yunfikune)
< Bu cümlenin hey´etleri keyfiyetleri sadakanin bes satina isaret eder. Birincisi sart: Sadakaya muhtac olmamak derecede sadaka vermek ki <mimma> lafzindaki <mim> teb´iz ile o sarti ifade eder.
İkinci sart: Ali´den alip Veli´ye vermek degil, belki kendi malindan vermektir. Bu sarti (Rezaknahum) lafzi ifade ediyor. <size veriniz="" olanlardan="" rizik=""> demektir.
Ücüncü sart: Minnet basa kakmak-- etmemektir. Su sarta <rezekna> daki <na> lafzi isaret eder; yani ben size rizki yeriyorum, benimmalimdan benim abdime kuluma vermekte minnetiniz yoktur.
Dördüncü sart: Öyle adama veresin ki nafakasina sarf etsin. Yoksa sefahete sarf edenlere sadaka makbul olmaz. Bu sarta <yun fikune=""> lafziisaret ediyor. Yani mal benimdir, benim namimla vermelisiniz.
Bu sartlarla beraber tavsi´de var. Yani sadaka nasil mal ile olursa ilim ile dahi olur. Kavil ile, fiil ile, nasihat ile de oluyor. İste bütün bu envarlara (= cesitlere <mimma> lafzindaki <ma> kelimesi umumiyet ile (= genisligiyle) isaret ediyor. Hem bu cümle de bizzat isaret ediyor. Cünkü mutlaktir umumu ifade eder.
İste sadakadan bahis (= bahseden) bu kisacik cümle bes sart ile beraber sadakanin genis bir dairesini akla ihsan ediyor. Hey´etiyle ihsas ediyor. İste Kur´an´da bunun gibi pek cok hey´et ve nezimler (= kelimeve cümleler arasindaki baglantilar) vardir. (isaratul-i´caz,/Bediuzzaman Said Nursi).
Simdi Kur´an-i Kerim´in bu tek cümlesi, tek bir cümle ile tercüme edildigi Zaman acaba o tercüme asli gibi yukarida bahsi gecen genisligi ihata edecek mi? Edemedigi takdirde Allah´in bir kisim emir ve maksatlari ortadan kayb olmayacak mi?
</ma></mimma></yun></na></rezekna></size></mim></mimma></isarat´ul-></efendim,>
Kur´anin tercemesi meselesine gelince:
Bu iddia gizli ve sinci cereyanlar tahrikiyle seneler önce iddia olunmus ve Bediuzzaman Hazretleri cevablar vermistir.
Takriben 1932 yillarinda aleni sekilde ortaya atilan bu iddialarin Kur´ana bir su-i kasd olduguna dikkat ceken bir yazisinda diyor ki:
<Bundan on iki sene evvel* (Bu risalenin telifinden on iki sene evvel. Bediuzzzaman) isittim ki, en dehsetli ve muannid bir zindik, Kur´an´a karsi suikastini, tercümesiyle yapmaya baslamis ve demis ki: Kur´an tercüme edilsin, ta ne mal oldugu bilinsin.Yani lüzumsuz tekrarati herkes görsün ve tercümesi onun yerinde okunsun diye dehsetli bir plan cevirmis.
Fakat Risale-i Nur´un cerh edilmez hüccetleri kat´i ispat etmis ki, Kur´an´in hakiki tercümesi kabil degil, ve lisan-i nahvi olan lisan-i Arabi yerinde Kur´an´in meziyetlerini ve nüktelerini baska lisan muhafaza edemez ve herbir harfi, on adettenbine kadar sevap veren kelimat-i Kur´aniyenin mucizane ve cemiyetli tabirlerinin yerini, beserin adi ve cüz´i tercümeleri tutamaz, onun yerinde camiilerde okunmaz diye, Risale-i Nur her tarafta intisariyla o dehsetli plani akim birakti. Fakat o zindiktan ders alan münafiklar, yine seytan hesabina Kur´an günesini üflemekle söndürmeye ahmak cocuklar gibi ahmakane ve divanecesine calismalari sebebiyle, bana gayet sIki ve SıkIca ve SIKIntili bir halette bu Onuncu Mesele yazdirildi tahmin ediyorum.> (Sualar Sf: 253) (Dinde Reformculara Cevablar Sf.6.7/)
KUR´AN-I KERiM´iN TERCÜMESi MESELESi
İlahiyat mevzuunda bilgileri kit bir sürü sahislar, Kur´an-i Kerim´i dillerine dolamislardir. <efendim, gecsin...="" yerine="" aslin="" tercüme="" edilsin;="" türkce="" de="" İbadet="" bilsin.="" oldugunu="" ne="" Kur´an´in="" herkes="" cevrilsin;="" türkceye="" olan="" dilimiz="" ana="" Kur´an=""> diye birtakim hezeyanlari siraliyorlar. Bu mahum (= sacma sapan söz söyleyen) insanlarin kopardiklari yaygaraya hic bir ehl-i iman kapilmiyor ehemmiyet vermiyor. Hamd olsun, o cihetten en ufak bir endisemiz bile yoktur.
Lakin mes´eleyi ilmi cepheden ele almamiz daha yerinde olur. Filhakika bu tercüme mevzuu cok ehemmiyetlidir. Hatta din icin ölüm- dirim meselesidir. Eger İslam dininin esas kaynagini teskil eden Kur´an-i Kerim türkceye cevrilip o tercüme aslin yerine ikaame edilmesi zamanla Kur´an´in tercümeleri cogalip diger semavi kitablar gibi maazallah büyük tahrifatlara ugrayarak semaviligini kayb edecektir.
Bir de Kur´an´ahakiki ve tam bir tercüme yapilamaz. Zira beseri zekanin mahsülü olarak beserin agzindan cikan dar kelime ve cümleler, genislik ve zenginlik bakimindan insan ilmini hududunu asan ilahi kelime ve cümlelerin yerlerini tutamaz. Zaten Kur´an´in ilahi bir kalem oldugunu ispat eden sayisiz deliller den birisi de, Kur´an´in bu cihetidir, yani cok kisa ve muhtasar cümlelerle pek genis ve cok zengin manalara delalet etmesidir.
Esasinda cok az bir bilgiye sahib olan insanoglu Kur´an´in manasindaki o ilahi genisligi muhafaza edebilecek kelime ve cümleleri nereden getirecektir? Su halde Kur´an´a dair yazilacak her tercüme eksik bir tercümeden baskasi degildir. Eksik tercüme ise Kur´an sayilmaz.
Ben sahsen söyle inaniyorum: Asirlardan beri gerek müstesrikler ve gerekse İslam alimleri tarafindan Kur´an-i Azim´us- san´i aciklamak maksadiyla yazilmis bütün tefsir kitablari bile kafi gelmiyor. Zira Kur´an bütün insanlik aleminde tevcih edilmis ezeli ve edebi bir hitabedir, umuma ait serilmis ilahi bir sofradir. İcinde herkesin, her sinifin hissesi bulunmasi lazim gelir.
Zaman ilerledikce Kur´an´in isaretleri tavazzuh eder, meydana cikar. Her asir ve hernesil Kur´an´daki hissesini alir gelecek asir ve nesillerin hisselerine karisamaz. Yani her müfessir ancak kendi asrina göre Kur´an´a bir tefsir yazabilir.
Zamanla tavazzuh edecek isaretlere nüfuz edemez. Madem kütüphaneleri dolduran yazilmis binlerce tefsir ciltleri Kur´an-i tefsir etmek hususunda kafi gelmiyor ve Kur´an-in genisligini ihata edemiyor, tek bir cilde sigacak kadar az beseri bir tercüme mi kafi gelecek? Kur´an´in yerini tutacak? Bu tercüme safsatasini ne mantik kabul eder, ne de ilim!
Dahasi var: Nahiv kaidelerine dayanan Arab lisani yerine Kur´an´in meziyet ve nüktelerini baska bir lisan muhafaza edemez. Cünkü lisan alimleri nazarinda Arab dili, anasir ve müfredat itibariyla diger bütün dillerden cok üstündür. Lafizlarindaki fesahet gayet gayet asikardir. Tek bir manayi türlü yollarla ifade edebilen bir lisandir. Bunun icindir ki lisan-i arabiden maada hic bir lisan Kur´an´daki harikali belagatin yükünü tasiyamaz. Öyle ise hic bir tercüme Kur´an´i ihata edemez ve onun yerini tutamaz.
Bu davamiza birisik tutacak ümidiyle selahiyetli, büyük İslam alimlerinin eserlerinden bir kac misal nakl etmeden gecmiyecegim. Mesela,<isarat´ul- I´caz=""> adli tefsir de su ayet-i kerime söyle tahlil ediliyor: (Ve mimma rezak nahum yunfikune)
< Bu cümlenin hey´etleri keyfiyetleri sadakanin bes satina isaret eder. Birincisi sart: Sadakaya muhtac olmamak derecede sadaka vermek ki <mimma> lafzindaki <mim> teb´iz ile o sarti ifade eder.
İkinci sart: Ali´den alip Veli´ye vermek degil, belki kendi malindan vermektir. Bu sarti (Rezaknahum) lafzi ifade ediyor. <size veriniz="" olanlardan="" rizik=""> demektir.
Ücüncü sart: Minnet basa kakmak-- etmemektir. Su sarta <rezekna> daki <na> lafzi isaret eder; yani ben size rizki yeriyorum, benimmalimdan benim abdime kuluma vermekte minnetiniz yoktur.
Dördüncü sart: Öyle adama veresin ki nafakasina sarf etsin. Yoksa sefahete sarf edenlere sadaka makbul olmaz. Bu sarta <yun fikune=""> lafziisaret ediyor. Yani mal benimdir, benim namimla vermelisiniz.
Bu sartlarla beraber tavsi´de var. Yani sadaka nasil mal ile olursa ilim ile dahi olur. Kavil ile, fiil ile, nasihat ile de oluyor. İste bütün bu envarlara (= cesitlere <mimma> lafzindaki <ma> kelimesi umumiyet ile (= genisligiyle) isaret ediyor. Hem bu cümle de bizzat isaret ediyor. Cünkü mutlaktir umumu ifade eder.
İste sadakadan bahis (= bahseden) bu kisacik cümle bes sart ile beraber sadakanin genis bir dairesini akla ihsan ediyor. Hey´etiyle ihsas ediyor. İste Kur´an´da bunun gibi pek cok hey´et ve nezimler (= kelimeve cümleler arasindaki baglantilar) vardir. (isaratul-i´caz,/Bediuzzaman Said Nursi).
Simdi Kur´an-i Kerim´in bu tek cümlesi, tek bir cümle ile tercüme edildigi Zaman acaba o tercüme asli gibi yukarida bahsi gecen genisligi ihata edecek mi? Edemedigi takdirde Allah´in bir kisim emir ve maksatlari ortadan kayb olmayacak mi?
</ma></mimma></yun></na></rezekna></size></mim></mimma></isarat´ul-></efendim,>