Sene 1989, Giresundayız. Ali Menekşe isminde bir dostumuz vardı. Ali Menekşe, Giresunda iki göğüs hastalıkları uzmanından bir tanesiydi o zamanlar. Bu nedenle adeta parayı kürekle çekiyordu. O günkü şartlarda gelirini yatırıma dönüştürseydi Giresunun yarısını satın alacak kadar para kazanırdı. Fakat Ali Menekşe olabildiğince infak edip kazancını bölüşüyordu.
Ali Menekşenin de olduğu bir tefsir dersimiz vardı. Bu derslerin birisinde şu ayete geldik: Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan arta kalan her şeyi.
Ali Menekşe durdu ve sordu. Hocam ihtiyaçtan kalan her şeyi mi infak etmemiz gerekiyor? dedi. Evet hocam öyle söylüyor ayet. dedim. Peki. dedi.
İşte o gün bugündür Ali Menekşe ihtiyacından arta kalan her şeyi infak etti. Giresunda yüzlerce öğrenciyi okutmuştur ama o öğrenciler paranın Ali Menekşeden geldiğini bilmezler. Nerede bir borçlu, nerede evlenecek bir insan, nerede bir gariban varsa Ali Menekşe onun yanında oldu.
Bir gün bir hastası yanına geldi ve yanlış teşhis koyduğunu söyleyip hem Ali Menekşeyi hem de kendini silahla öldürdü. Ali Menekşe öldüğünde Giresunda bir evde kiracıydı. Kendisine ne bir ev satın almıştı ne de ailesine miras bırakacak bir şeyler koymuştu kenara.
Ölmeden önce bir reçetenin arkasına karaladığı vasiyetinde ise ailesine şunu söylüyordu: Benim dışarıda epeyce bir miktar param var sağa sola borç olarak verdiğim. Ben o paraları, borç olarak istenmiş olsa bile geri dönsün diye vermedim. Ben onu Allah rızası için ihtiyacı olana verdim. Geri gelirse şayet, alın ve tekrar bir ihtiyaç sahibine verin.
Allah, Ali Menekşe'den razı olsun. İşte böyle arkadaşlar bir müminin hayatı ve örnekliği. Daha önce de söylemiştim, "Cebimizdeki beş liranın üç lirasını bir yoksulla bölüşmek için Zülkarneyn Kıssası'nın tefsirini bilmemiz gerekmez." Bir sürü tartışmanın arasında kaybolup gitmeye hiç lüzum yok. Bu kadar açık ve bu kadar net bir şahitlik.
Mustafa Öztürk
Ali Menekşenin de olduğu bir tefsir dersimiz vardı. Bu derslerin birisinde şu ayete geldik: Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki: İhtiyaçtan arta kalan her şeyi.
Ali Menekşe durdu ve sordu. Hocam ihtiyaçtan kalan her şeyi mi infak etmemiz gerekiyor? dedi. Evet hocam öyle söylüyor ayet. dedim. Peki. dedi.
İşte o gün bugündür Ali Menekşe ihtiyacından arta kalan her şeyi infak etti. Giresunda yüzlerce öğrenciyi okutmuştur ama o öğrenciler paranın Ali Menekşeden geldiğini bilmezler. Nerede bir borçlu, nerede evlenecek bir insan, nerede bir gariban varsa Ali Menekşe onun yanında oldu.
Bir gün bir hastası yanına geldi ve yanlış teşhis koyduğunu söyleyip hem Ali Menekşeyi hem de kendini silahla öldürdü. Ali Menekşe öldüğünde Giresunda bir evde kiracıydı. Kendisine ne bir ev satın almıştı ne de ailesine miras bırakacak bir şeyler koymuştu kenara.
Ölmeden önce bir reçetenin arkasına karaladığı vasiyetinde ise ailesine şunu söylüyordu: Benim dışarıda epeyce bir miktar param var sağa sola borç olarak verdiğim. Ben o paraları, borç olarak istenmiş olsa bile geri dönsün diye vermedim. Ben onu Allah rızası için ihtiyacı olana verdim. Geri gelirse şayet, alın ve tekrar bir ihtiyaç sahibine verin.
Allah, Ali Menekşe'den razı olsun. İşte böyle arkadaşlar bir müminin hayatı ve örnekliği. Daha önce de söylemiştim, "Cebimizdeki beş liranın üç lirasını bir yoksulla bölüşmek için Zülkarneyn Kıssası'nın tefsirini bilmemiz gerekmez." Bir sürü tartışmanın arasında kaybolup gitmeye hiç lüzum yok. Bu kadar açık ve bu kadar net bir şahitlik.
Mustafa Öztürk