Evlilikte Denklik Meselesi

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
KEFAET

Evlenecek çiftler arasında, dinî, iktisâdî ve sosyal seviye bakımından yakınlık ve denklik'in var olması.

Sözlükte denk, eşit, benzeri olma (İbn Manzûr, Lisânü'l-Arab, I, 139; Zebîdî, Tâcü'l-Arûs, l, 107- 108) gibi manalara gelen kefâet'in gözetileceğine dair Kur'ân-ı Kerîm'de bir nass yoktur (H. Karaman, Mukayeseli İslâm Hukuku, İstanbul 1982, I, 253; M. Akif Aydın, İslâm-Osmanlı Aile Hukuku, İstanbul 1985, s. 27).

Evlenmede kefâet erkek tarafında aranır. Yani erkeğin, alacağı kadına müslümanlık, nesep, hürriyet, meslek ve zenginlik vb. hususlar bakımından denk durumunda bulunması, velî kontrolü dışında evlenen kadını korumak için öngörülmüştür. Kefâetin esaslarını Hanefî mezhebi tesbit etmiş. Şâfiî ve Hanbelî mezhepleri ise hemen hemen onları izlemişlerdir. İmâm Mâlik ise yalnız müslümanlıkta, ayıplardan selâmeti denklik için yeterli görmüştür.

Eşlerin karşılıklı huzûr ve sükûn bulmaları, evlilik birliği içinde bir takım maslahatların gerçekleşmesi, karı-kocanın birbirine denk olmasıyla kolaylaşır.

Evlenmede kefâete itibar edilip edilmemesi konusunda iki görüş vardır. Hasan el-Basrî (ö. 110/728), Sevrî (ö. 161/778) ve Ebü'l-Hasan el-Kerhî (ö. 340/952) gibi bazı hukukçular "insanlar tarak dişleri gibi eşittir. Arab'ın yabancıya üstünlüğü yoktur. Üstünlük ancak takvadadır" (Sem'ânî, Sübülü's-Selâm, Beyrut 1407/1987, III, 274), "Allah katında en şerefliniz takva bakımından üstün olanınızdır. (el-Hucurât, /49/13). "Arabın takva dışında yabancıya bir üstünlüğü yoktur" (Heysemî, Mecmau'z-Zevâid, Beyrut 1967, III, 266) gibi âyet ve hadislerin mutlak eşitliğe delâlet ettiği gerekçesiyle kefâeti kabul etmemişlerdir (el-Kâsânî, Bedâyiu's-Sanâyî, Kahire 1327-28/1910, II, 317; İbnü'l-Hümâm, Fethu'l-Kadîr, Bulak 1315-18, II, 417; M. Ebû Zehra, el-Ahvâlü'ş-Şahsiyye, Kahire 1368/1948, s. 136, dipnot: 1).

Buna göre, soy-sop, ile övünmeyi kötüleyen ve Allah nezdinde şerefin yalnız takvâ ile olacağını ifade eden âyet ve hadisler denklikte muteber olanın yalnız din olduğunu, başka bakımlardan denkliğe gerek olmadığını göstermektedir. Gerçekten Hz. Peygamber devrinde denkliğin gözetilmediğine dair uygulamalar da vardır. Ezcümle: Bilâl (r.a.), Ensar'dan birisinin kızını istemiş, bu istek geri çevrilmişti. Sebep, arada denkliğin bulunmayışı idi. Hz. Peygamber, Bilâl'a şöyle buyurdu: "Git, onlara; Allah'ın Rasulü size, beni evlendirmeni emrediyor, de". Denkliği gözetmek gerekseydi önce buna Allah'ın Rasûlü uyar ve böyle bir emir vermezdi. Yine Ebû Taybe, Beyâda Oğullarından kız istedi. Denklik bulunmadığı için kızı vermek istemediler. Hz. Peygamber şöyle buyurdu: "Ebû Taybe'yi nikâhlayın. Eğer bunu yapmazsanız yeryüzünde büyük bir fitne ve fesat olur" (el-Kasâm, Bedâyiu's-Sanâyi', II, 317).

Kefâete karşı olanlara göre, evlenmede kefâet şart olsaydı bu, kısasta da aranırdı. Halbuki kısasta denklik aranmaz.

İslâm hukukçularının çoğunluğu ise evlenmede kefâetin lüzum (bağlayıcılık) aartı olduğu görüşündedir. Delilleri arasında şu iki hadisi zikretmek mümkündür. Hz. Peygamber (s.a.s), Hz. Ali (r.a)'a hitâben şöyle buyurmuştur: "Üç şeyi geciktirme: Vakti geldiğinde namazı, hazırlandığında cenâzeyi, dengini bulunca evlenecektir" (Tirmizî, "Salât", 13; "Cenaiz", 73; Müsned, I, 105; Şevkânî, Neylü'l-Evtâr, Kahire 1357/1983, VI, 128). Bir başka hadiste Hz. Peygamber: "Kadınları denkleriyle nikâhlayınız, onları velileri evlendirsin, on dirhemden az mehir yoktur" buyurmuştur (Zeylaî, Nasbu'r-Râye, Riyad 1393/1973, III, 196; Diğer hadisler için bk. fevkânî, a.g.e., VI, 127-130).

İbnü'l-Hümâm bu konudaki hadislerin zayıf olduklarını ancak çeşitli yollardan birbirlerini destekleyerek kuvvetlendirdiklerini ve Hasen mertebesine ulaştıklarını, mananın sübutu konusunda zann-ı yakîn hasıl olduğunu söylemektedir (a.g.e., II, 417).

Bu ve benzeri delillerden hareket ederek kefâete itibar eden fukaha denkliğin hangi yönlerden ele alınacağında ihtilâf etmişlerdir. Hanefîlere göre Kefâet 6 yerde aranır. Bunlar: Dindarlık, İslâm, hürriyet, nesep, mal ve meslektir. Malikîler, din ve muhayyerliği gerektiren kusurlardan sâlim olma, Şâfiiler, din, hürriyet, neseb ve muhayyerliği gerektiren kusurlardan salim olma, Hanbelîler de din, hürriyet, neseb, mal ve meslek konusunda kefâet aramaktadırlar (el-Kâsânî, a.g.e., II, 317-320; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., II, 417 vd.; Düsûkî, Hâşiye ala Şerhi'd-Derdîr, Kahire, ts. II, 248 vd.; Şirbînî, Muğni'l-Muhtâc, Kahire 1958, III, 164; Şîrâzî, el-Mühezzeb, Kahire 1379/1959, II, 40; Behûtî, Keşşâfu'l-Kınâ, Beyrut 1402/1982, V, 67 vd.; İbn Kudame, el-Muğnî, Kahire, ts., VI, 480 vd.; M. Ebû Zehra, el-Ahvâlü's-şahsiyye, Kahire 1368/1948, s. 136 vd.).

1. Dindarlık: Dinî hükümlere bağlılığı olmayan, ahlâkî yönden zayıf bulunan kişiler (fâsık), iffetli, saliha bir kadının dengi değildir. Böyle bir evlilik halinde kızın velisi nikâhı fesih hakkına sahiptir. Bu görüş İmam Ebû Hanîfe ile İmam Ebû Yusuf'a aittir. İmam Muhammed ise dindarlık ve takvânın ahireti ilgilendiren bir konu olduğu fikrinden hareket ederek kefâette dindarlığa itibar edilmeyeceği görüşündedir (el-Kâsânî, a.g.e., II, 320; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., II, 422-423; M. Ebû Zehra, a.g.e., s. 140).

2. İslâm: İslâmiyet itibariyle kefâet, Arap olmayan milletlerde aranmaktadır. Buradaki kefâet erkeğin baba, dede gibi "asl"ını ilgilendiren bir durumdur. Aile içinde sadece kendisi müslüman olan erkek, kendisi ve babası müslüman olan bir kadına denk değildir. Yine kendisi ve babası müslüman olan erkek, babası ve dedesi müslüman olan kadına denk değildir. Ebû Yusuf sadece babanın müslüman oluşunu kefâet için yeterli görmüştür (M. Ebû Zehra, a.g.e., s. 138). Aynı zamanda müslüman olmayan bir erkek müslüman hanıma denk olmayıp onunla evlenmesi zaten caiz değildir.

3. Hürriyet: Cumhur'a göre köle hür olana denk değildir (el-Kâsâni, a.g.e., II, 319).

4. Neseb: Bu konudaki kefâet Araplar arasında geçerlidir. Arap olmayanların Araplara denkliği yoktur (el-Kâsânı, a.g.e., II, 318-319; M. Ebû Zehra, a.g.e., s. 137). Bu görüş çeşitli tenkidlere maruz kalmıştır. Muasır İslam Hukukçularından Vehbe ez-Zühaylî kefâete nesebe itibar etmenin, eşitliğe davet eden ve ırkçılığa savaş açan İslâm'ın genel yapısına aykırı olduğunu, İslâm'ın diğer milletler arasında yayılmasının bu esasın bir sonucu olduğunu, ayrıca çoğunluğun bu konudaki delillerinin zayıf olduğunu, uygulamada neseb açısından kefâete itibar edilmeyen birçok olay ve delil mevcut bulunduğunu söylemekte ve örnekler vermektedir (Vehbe ez-Zühaylî, el-Fıkhu'l-İslâmî, Dımaşk 1405/1985, VII, 244-245).

5. Mal: Mal konusunda kefâet İmam Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre mal ve servetin tamamını kapsar. Mehir ve nafaka dışında, erkeğin evleneceği kadının servetine denk bir mala sahip olması gerekir. Ebû Yusuf ise mehir ve nafakayı temine muktedir olan erkeğin daha fazla mala sahip zengin kadına denk olduğu görüşündedir. Fetva Ebû Yusuf'un görüşüne göredir. Nafaka dışında başka mala sahip bulunmayan yüksek mevki ve makam sahibi kişiler, mehir borcunu zenginlik zamanında ödemek üzere geri bırakmaları durumunda zengin kadına denk sayılırlar (el-Kâsânî, a.g.e., II, 319-320; İbnü'l-Hümâm, a.g.e., II, 422-423; Damad, Mecmau'l-Enhur, İstanbul 1328, I, 341-342; M. Ebû Zehra, a.g.e., s. 139-140).

6. Meslek: Evlenecek erkek ile kadının velilerinin iş ve meslekleri arasında şeref ve itibar bakımından büyük bir farkın bulunmaması halidir. Sanat ve mesleklerin itibar bakımından yer ve zaman, kişilere göre değişmesi sebebiyle hangi mesleğin diğerine denk olduğu konusunda bir kural koymak mümkün değildir. Bu hususta örf-adet ve toplum anlayışını dikkate almak uygundur. Meslekte kefâete itibar Ebû Yusuf ve İmam Muhammed'in görüşüdür. Ebû Hanife'den bu konuda olumlu ve olumsuz iki görüş nakledilmiş olmakla birlikte açık olan itibar edilmemesidir (el-Kâsânî, a.g.e., II, 320; Dâmad, a.g.e., I, 342; M. Ebû Zehra, a.g.e., s. 140-141; O. N. Bilmen, Istilâhât-ı Fıkhıyye Kâmusu, İstanbul 1985, II, 67). Maliki hukukçular böyle bir şartın asla gerekli olmayacağını ve bunun İslâm'ın ruhuna aykırı olduğunu ifade ederler.

Evlilik akdinde kefâete itibar lüzum (bağlayıcılık) şartıdır. Kadın kendisine denk olmayan erkekle evlendiğinde akit sahih olmakla birlikte velilerin evliliğe itiraz ve fesih hakları vardır. Bu haklarını kullanmadıklarında akit lüzum ifade eder (bağlayıcı hale gelir) (el-Kâsânî, a.g.e., II, 317; Düsûkî, a.g.e., II, 249; Şirbînî, a.g.e., III, 164; Şîrâzî, a.g.e., II, 40; Behûtî, a.g.e., II, 67).

Kefâet kadın ve velîlerin hakkıdır. Âkıl ve bâliğa olmuş bir kadın kendine denk bir erkekle evlenebilir. Bu durumda veli'nin itiraz ve fesih hakkı yoktur. Velî, kadını denk olmayan birisiyle evlendirmesi durumunda kadının itiraz ve fesih hakkı vardır. Bu konuda ittifak vardır. Fesih hakkı asabeden olan velilere aittir. Kadının hamileliği açıkça ortaya çıkmadıkça evliliği sona erdirebilirler. Velîlerin birden fazla olması durumunda Ebû Hanîfe ve imam Muhammed'e göre bir kısmının evliliğe rızası diğerlerinin fesih hakkını düşürür. Onlara göre bu bir haktır ve bölünemez. Maliki, Şafii, Hanbelîler ve Hanefilerden Ebû Yusuf ve Züfer'e göre ise eşit seviyedeki velîlerin herbirinin ayrı ayrı fesih hakları vardır. Birisinin kefâet konusundaki hakkını düşürmesi diğerîninkini düşürmez. Yine çoğunluğa göre kefâet erkeklerin kadınlara denkliği konusunda aranır ve akdin başlangıcına ait bir konudur. Evlendikten sonra kefâetin bozulması akde zarar vermez (el-Kâsânî, a.g.e., II, 317-320; İbnu'l-Hümâm, a.g.e., II, 424; Düsûkî, a.g.e., II, 249; Şirâzî, a.g.e., VI, 40; Şîrbînî, a.g.e., II, 164; İbn Kudâme, a.g.e., VI, 481; Behûtî, a.g.e., V, 65; M. Ebû Zehra, a.g.e., s. 142-145; Zühaylî, a.g.e., VI l, 234 vd.).

Ayrıca kadın emsal mehrinden az bir mehirle evlenmişse velî hâkime başvurarak, bu evliliği feshettirebilir. Ancak nikâh mehrin eksik olmasıyla sakatlanmışsa, Ebû Hanîfe'ye göre, önce erkekten mehir tamamlaması istenir. Ebû Yûsuf ve imam Muhammed'e göre ise, eksik mehirden dolayı velilerin itiraza ve nikâhı feshe hakları yoktur. Çünkü mehrin on dirhemden fazla miktarı kadının hakkı olduğundan, bunun üzerinde dilediği şekilde tasarruf edebilir (Geniş bilgi için: es-Serahsî, el-Mebsût, V, 22, 30; elKâsânî, a.g.e., II, 317, 321; İbnü'l Hümâm, a.g.e., II, 417, 426; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku, İstanbul, 1983, s. 259-269).

Kefâetin yokluğu sebebiyle karıkocayı ayırmak hâkimin hükmü ile olur ve vukubulan fesih, talâktan sayılmaz (Ö. N. Bilmen, a.g.e., II, 70-71).

Sonuç olarak, evlilikte İslâmî şuurdan yoksun velilerin, özellikle kadın üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmayı ve kadını korumayı amaçlayan denklik meselesi, evlenilecek kadını seçmede önemini kaybeder. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: "Kadın dört şey için nikâh edilir; malı, aile şeref i, güzelliği ve dindarlığı için. Ey eli toprak olası insanoğlu, sen dindar Ye ahlâkı güzel olanını tercih et" (Buhârî, Nikâh, 15; Ebû Dâvud, 2; Nesâî, Nikâh, 13; İbn Mâce, Nikâh, 6; Dârimî, Nikâh, 4; Mâlik, Muvatta', Nikâh, 21; Ahmed b. Hanbel, Müsned, II, 428). Burada, kadın bakımından "dindarlık ve ahlâk güzelliği"ne dikkatin çekilmesi, diğer vasıfların aranmayacağı anlamına gelmez. Ancak mü'minlerin evliliklerinde ilk aranacak vasfın bu olduğunu ifade eder.(Şamil İslam Ansiklopedisi, Ct. 3, Sf. 327-329/Heyet)
 

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
(Kendinimüslümanligi kabul eden kimse de bir babasi müslüman olan kimseyekufu, degildir.) ZiraArab toplumlarda soy üstünlügü müslümanliktadir.

Ali abem buda bir çeşit ırkçılıktır..

Bu teoriye ve yazıya göre peygamberde evliliklerinde denk değildir...



Sevgi Platformu / Qasem
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
(Kendini müslümanligi kabul eden kimse de bir babasi müslüman olan kimseye kufu, degildir.) Zira Arab toplumlarda soy üstünlügü müslümanliktadir.Ali abem buda bir çeşit ırkçılıktır.Bu teoriye ve yazıya göre peygamberde evliliklerinde denk değildir.Sevgi Platformu /Qasem
Eline saglik tesekkür ederim Qasem abim. Yukaridaki söz veyahut yaziya takilmissin bu yazi ilkönce o cahiliye dönemini aklima getirdi ve farz edelim böyle bir sey de olsada bu demek olur mu Resulullah (S.a.v) ve onun ashabi kiramin (r.a) sonra tabiin, etbai tabiin dönemindeki kimseler böyle mi?.

Peygamber S.a.v in evlenmis oldugu bütün Hanimlari analarimiz (R.a) hepsi birer zengin mi?.

Ve bu arada sunu da diyeyim eklemis oldugum yaziyi baska 1, iki kitab a da baktim ve Ömer Nasuhi Bilmen de alacaktim onun da türkce anlatisi agir gelir diye almadim ve aslinda bunu 1 kac tane kitabtan cikarip risale seklinde sunacaktim.
 

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
Eline saglik tesekkür ederim Qasem abim. Yukaridaki söz veyahut yaziya takilmissin bu yazi ilkönce o cahiliye dönemini aklima getirdi ve farz edelim böyle bir sey de olsada bu demek olur mu Resulullah (S.a.v) ve onun ashabi kiramin (r.a) sonra tabiin, etbai tabiin dönemindeki kimseler böyle mi?.

Peygamber S.a.v in evlenmis oldugu bütün Hanimlari analarimiz (R.a) hepsi birer zengin mi?.

Ve bu arada sunu da diyeyim eklemis oldugum yaziyi baska 1, iki kitab a da baktim ve Ömer Nasuhi Bilmen de alacaktim onun da türkce anlatisi agir gelir diye almadim ve aslinda bunu 1 kac tane kitabtan cikarip risale seklinde sunacaktim.
Yani yukardaki Yazı çok fazla sorunlar barındırıyor.
İnşallah yarun müsait olunca analiz edeyim.
Mesele zenginlik değil, statü..

Sevgi Platformu / Qasem
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
Yani yukardaki Yazı çok fazla sorunlar barındırıyor.
İnşallah yarun müsait olunca analiz edeyim.
Mesele zenginlik değil, statü..

Sevgi Platformu / Qasem
Sen nasil istersen abim ve benim icin sorun degil güne sen bilirsin diyorum hayirlisi olsun insallah.
 

sevin

Sp Kullanıcı
23 Eyl 2019
64
47
"Zira soylu ve sosyal mevkii yüksek olan bir kadin hicbir zaman bayagi bir kimsenin altina girmek istemez."

Buradan sonrasını okumadım; zira şu dünyada hiç kimseden, içimdeki aktivistten çekindiğim kadar çekinmiyorum. :) Öyle bir güç var ki içimde, sanki kıyamete yol açacak canlı bomba olarak gelmişim şu dünyaya. Şimdi şu cümleden sonrasını okumak olmaz o yüzden. Dünya güzel yer. Yok olmasın. :)

E hadi o zaman, sus pus olmayı bırakıp, inanılmaz gerçekleri "pat" diye söyleyerek, deli olmanın tadını da çıkaralım şimdi biraz. Bu dünya deliler meydanıydı zaten oldum olası. Bir de biz eklenelim listeye, ne olacak? :)

Şimdi, şöyle oluyor; bendeniz, huzur ve barış dolu; paranın, savaşın, açlığın, tecavüzün, kravatın olmadığı anaerkil bir başka dünyadan geldim ve bu dünyada da insan rolü yapmaktayım. Övünmek gibi olmasın, üzerinize afiyet, o dünyanın kraliçesiyim de... Bu dünyadaki gibi kafa uçuran cinsten "kraliçe" değil. Halkın "anası" olan cinsten... Şimdi; soylu ve sosyal mevkii yüksek bir kadın HİÇBİR ZAMAN "bayağı" bir kimsenin "altına girmek" istemezmiş ya hani? Bendeniz herhalde "kadın" olmaktan men edilmeliyim. Zira, ben, mesela, hamallık yapan insanlara ÇOK FECİ HAYRANLIK DUYUYORUM. Yani o kadar ki, birazcık daha toy olsam, uygun koşullar altında "şıp" diye aşık olurdum kesin. :)

Bir sokakta nadiren eskicilik yapan genç adamlar görüyorum bazen ve onların yüzündeki o şeyi, maddi açıdan standart veya standardın üzerinde hayatlar sürmüş genç adamlarda GÖREMİYORUM ve o şey AŞIRI VE FECİ DERECEDE HOŞUMA GİDİYOR. "Soylu" ifadesi, "soy" kavramı zaten bir saçmalıktan başka bir şey değil; onu direkt geçiyorum... Sosyal konumu yüksek bir kadının "HİÇBİR ZAMAN" kendine "denk olmayan" biriyle yapamayacağı falan... Bu nedir gerçekten? Yerli dizi mi? NİYE DİNDEN BAHSEDEN BAZI İNSANLARIMIZ, YERLİ DİZİ SENARİSTLERİ GİBİ KONUŞUYOR?

Ha bir de "alta girmek" kısmında olan müthiş başarısızlığımdan ötürü de kadınlıktan men edilmem gerekiyor. Zira, yapı gereği, zorlamayla ve kasıntı olarak değil; doğal olarak, çok dominant bir insanımdır. Kendimden (bedenen, yani yaşça) büyük insanlara bile otomatik olarak, sanki çocuklarmış, ben de anneleriymişim gibi davranırım. Otomatik olarak her zorluk yaşadıklarında yardımcı olmaya çalışırım. Hak ediyorlarsa da azarlarım. O kadar kendiliğinden ve doğal olarak yapıyorum ki bunu, artık anne babam yaşındakiler bile beni kendilerinden küçük olarak algılamıyor.

Yahu bir şey diyeyim mi? Şu cehalet olmasaydı, şu cahil ağızlar bu kadar kolay açılmasaydı, dinden bu kadar soğumayacaktı şu yeni nesiller... Ben dini genel olarak faydalı buluyorum. İnsanlar raylarından çıkmaya çok yatkınlar çünkü bu dünyada. Din ise insanların kendilerine hakim olmalarını sağlıyor. Bu da bir insan için HAYATİ ÖNEM TAŞIR. Gelin de görün ki işte, hiçbir din saf halde değil ve saf haliyle yaşanmıyor. Ne kadar inkar edilse de bu gerçek değişmez.

Aman ürkmeyelim ama; işin aslı, "şeytancı" diye bir şey VAR ve ellerini atmamış oldukları yer neredeyse YOK. Vatikan binalarına uydudan bakalım veya Kabe'nin oradaki binanın tepesindeki hilalin neden uçlarının yukarı bakar halde olduğunu düşünelim. Bunlar sadece minicik örnekler, kör gözlere... Asıl diyeceğim şudur ki, ÇİZGİFİLMDEN FARKSIZ BU DÜNYAMIZDA, ŞEYTANCILAR KADINLARI ÖZELLİKLE SEVMEZLER. ZİRA KADINLAR BARIŞI VE HUZURU SAĞLAR. İSTATİSTİKLERE GÖRE TECAVÜZCÜLERİN, SERİ KATİLLERİN, SOSYOPATLARIN VE ÇOCUK İSTİSMARCILARININ %95'TEN FAZLASININ ERKEK OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRSEK, HAKSIZ DA DEĞİLLER GİBİ, NE DERSİNİZ? Cinsiyetçilikten hiç haz etmem. Şu anda da sadece gerçekleri anlatıp adaletin kefesine bir kum tanesi kadar olsun katkı yapmak amacım. Dinlerdeki bu ABARTILI ataerkillik bana gayet de şeytanca geliyor. Kimse kusura bakmasın. Yemler yutulmuş demek ki.

Bu yazıyı yazan kimdir, bilmiyorum; ama elime düşseydi, KAFASI PATLAYANA DEK ONU EĞİTİR, SONRA DA 3 GÜN ARALIKSIZ OLARAK TEK AYAK ÜSTÜNDE BEKLETİRDİM. Ağzını açıp tek şikayet edecek olsaydı da, cehennemden daha çok benden korkması gerektiğini çok güzel anlardı oracıkta. YENİ NESLİ ÇOK GÜZEL SOĞUTTUNUZ DİNDEN VE SOĞUMAKTA SON DERECE HAKLILAR BÖYLE ŞEYLERİ GÖRE GÖRE.

Sevgili dünya insanları, sizleri anaerkil düzene davet ediyorum. Ağır suçlar işleyenlerin çok büyük bir çoğunluğu erkektir. Bu dünya da çok büyük oranda ataerkildir. Erkek, kadına göre daha ÇOCUKSU yapıdadır. Bu yüzden fazla denetimsiz bırakmaya gelmezler. Sonra böyle suçlarla dolu bir dünyada yaşarız işte. Evde babası tarafından ezilen annesini gören erkek çocuğu ileride suç işlemeye daha yatkın olur. Bunu araştırabilirsiniz. Erkeklerin, kadın denetimine CİDDİ OLARAK ihtiyaçları vardır ve böyle LEŞ GİBİ ATAERKİL bir düzendeyken bu dünya, işte böyle savaş, tecavüz, açlık, cinayet içinde yaşarsınız tabii.

Aklınız başınıza hangi yüzyılda gelecek, bakalım...
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
"Zira soylu ve sosyal mevkii yüksek olan bir kadin hicbir zaman bayagi bir kimsenin altina girmek istemez."

Buradan sonrasını okumadım; zira şu dünyada hiç kimseden, içimdeki aktivistten çekindiğim kadar çekinmiyorum. :) Öyle bir güç var ki içimde, sanki kıyamete yol açacak canlı bomba olarak gelmişim şu dünyaya. Şimdi şu cümleden sonrasını okumak olmaz o yüzden. Dünya güzel yer. Yok olmasın. :)

E hadi o zaman, sus pus olmayı bırakıp, inanılmaz gerçekleri "pat" diye söyleyerek, deli olmanın tadını da çıkaralım şimdi biraz. Bu dünya deliler meydanıydı zaten oldum olası. Bir de biz eklenelim listeye, ne olacak? :)

Şimdi, şöyle oluyor; bendeniz, huzur ve barış dolu; paranın, savaşın, açlığın, tecavüzün, kravatın olmadığı anaerkil bir başka dünyadan geldim ve bu dünyada da insan rolü yapmaktayım. Övünmek gibi olmasın, üzerinize afiyet, o dünyanın kraliçesiyim de... Bu dünyadaki gibi kafa uçuran cinsten "kraliçe" değil. Halkın "anası" olan cinsten... Şimdi; soylu ve sosyal mevkii yüksek bir kadın HİÇBİR ZAMAN "bayağı" bir kimsenin "altına girmek" istemezmiş ya hani? Bendeniz herhalde "kadın" olmaktan men edilmeliyim. Zira, ben, mesela, hamallık yapan insanlara ÇOK FECİ HAYRANLIK DUYUYORUM. Yani o kadar ki, birazcık daha toy olsam, uygun koşullar altında "şıp" diye aşık olurdum kesin. :)

Bir sokakta nadiren eskicilik yapan genç adamlar görüyorum bazen ve onların yüzündeki o şeyi, maddi açıdan standart veya standardın üzerinde hayatlar sürmüş genç adamlarda GÖREMİYORUM ve o şey AŞIRI VE FECİ DERECEDE HOŞUMA GİDİYOR. "Soylu" ifadesi, "soy" kavramı zaten bir saçmalıktan başka bir şey değil; onu direkt geçiyorum... Sosyal konumu yüksek bir kadının "HİÇBİR ZAMAN" kendine "denk olmayan" biriyle yapamayacağı falan... Bu nedir gerçekten? Yerli dizi mi? NİYE DİNDEN BAHSEDEN BAZI İNSANLARIMIZ, YERLİ DİZİ SENARİSTLERİ GİBİ KONUŞUYOR?

Ha bir de "alta girmek" kısmında olan müthiş başarısızlığımdan ötürü de kadınlıktan men edilmem gerekiyor. Zira, yapı gereği, zorlamayla ve kasıntı olarak değil; doğal olarak, çok dominant bir insanımdır. Kendimden (bedenen, yani yaşça) büyük insanlara bile otomatik olarak, sanki çocuklarmış, ben de anneleriymişim gibi davranırım. Otomatik olarak her zorluk yaşadıklarında yardımcı olmaya çalışırım. Hak ediyorlarsa da azarlarım. O kadar kendiliğinden ve doğal olarak yapıyorum ki bunu, artık anne babam yaşındakiler bile beni kendilerinden küçük olarak algılamıyor.

Yahu bir şey diyeyim mi? Şu cehalet olmasaydı, şu cahil ağızlar bu kadar kolay açılmasaydı, dinden bu kadar soğumayacaktı şu yeni nesiller... Ben dini genel olarak faydalı buluyorum. İnsanlar raylarından çıkmaya çok yatkınlar çünkü bu dünyada. Din ise insanların kendilerine hakim olmalarını sağlıyor. Bu da bir insan için HAYATİ ÖNEM TAŞIR. Gelin de görün ki işte, hiçbir din saf halde değil ve saf haliyle yaşanmıyor. Ne kadar inkar edilse de bu gerçek değişmez.

Aman ürkmeyelim ama; işin aslı, "şeytancı" diye bir şey VAR ve ellerini atmamış oldukları yer neredeyse YOK. Vatikan binalarına uydudan bakalım veya Kabe'nin oradaki binanın tepesindeki hilalin neden uçlarının yukarı bakar halde olduğunu düşünelim. Bunlar sadece minicik örnekler, kör gözlere... Asıl diyeceğim şudur ki, ÇİZGİFİLMDEN FARKSIZ BU DÜNYAMIZDA, ŞEYTANCILAR KADINLARI ÖZELLİKLE SEVMEZLER. ZİRA KADINLAR BARIŞI VE HUZURU SAĞLAR. İSTATİSTİKLERE GÖRE TECAVÜZCÜLERİN, SERİ KATİLLERİN, SOSYOPATLARIN VE ÇOCUK İSTİSMARCILARININ %95'TEN FAZLASININ ERKEK OLDUĞUNU DÜŞÜNÜRSEK, HAKSIZ DA DEĞİLLER GİBİ, NE DERSİNİZ? Cinsiyetçilikten hiç haz etmem. Şu anda da sadece gerçekleri anlatıp adaletin kefesine bir kum tanesi kadar olsun katkı yapmak amacım. Dinlerdeki bu ABARTILI ataerkillik bana gayet de şeytanca geliyor. Kimse kusura bakmasın. Yemler yutulmuş demek ki.

Bu yazıyı yazan kimdir, bilmiyorum; ama elime düşseydi, KAFASI PATLAYANA DEK ONU EĞİTİR, SONRA DA 3 GÜN ARALIKSIZ OLARAK TEK AYAK ÜSTÜNDE BEKLETİRDİM. Ağzını açıp tek şikayet edecek olsaydı da, cehennemden daha çok benden korkması gerektiğini çok güzel anlardı oracıkta. YENİ NESLİ ÇOK GÜZEL SOĞUTTUNUZ DİNDEN VE SOĞUMAKTA SON DERECE HAKLILAR BÖYLE ŞEYLERİ GÖRE GÖRE.

Sevgili dünya insanları, sizleri anaerkil düzene davet ediyorum. Ağır suçlar işleyenlerin çok büyük bir çoğunluğu erkektir. Bu dünya da çok büyük oranda ataerkildir. Erkek, kadına göre daha ÇOCUKSU yapıdadır. Bu yüzden fazla denetimsiz bırakmaya gelmezler. Sonra böyle suçlarla dolu bir dünyada yaşarız işte. Evde babası tarafından ezilen annesini gören erkek çocuğu ileride suç işlemeye daha yatkın olur. Bunu araştırabilirsiniz. Erkeklerin, kadın denetimine CİDDİ OLARAK ihtiyaçları vardır ve böyle LEŞ GİBİ ATAERKİL bir düzendeyken bu dünya, işte böyle savaş, tecavüz, açlık, cinayet içinde yaşarsınız tabii.

Aklınız başınıza hangi yüzyılda gelecek, bakalım...
Bu yazina ilkönce baktim veya söyle diyeyim bakinca gözüme carpinca dedim ne kadar da cok yazmis ve yazinin icerigine bakinca bu yazidaki ilk gördügüm deki hal gitti ve dedim ki kendi kendime bir yazida böyle yazilmaz diye.
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
@sevin]

Bu yazi fikih konusunda yazilmis bir kitabtan benim tarafimdan alinip cikarilmis kitab da ve onun yazarida kiymetli ayni zamanda muteber kimsenin yazmis oldugu eserdir.

Buradan sonrasinida okusaydin ne olurdu ki ve gerisini okumamissin bu yazidanda alip anlayacagin bundan ibaret ve her ne olursa olsun bir yazi bastan sonuna kadar veya yazi cok uzunsa bir kismi veyahut ilkönce o ön kismi okunur ve varsa hata veya yanlis o denir.

Seni ilkönce yapman gerekeni yapmamissin böyle yaziyi basindan sonuna kadar okumamissin birde gecmis tenkide basvurmussun.

Yazilan yaziya katilir veya katilmazsin buna bir sey demiyorum sen bilirsin yanliz tek sunu diyeyim okumadan veya yaziyi bitirmeden böyle de yakisik almiyor.

Bu eser veya söyle diyeyim senin suanda okudugun yazi begenmedin sorun degil saglik olsun ilmi bir eserdir.

Senin yazin benim acimdan yazi olmamis ve insan yazi yazarken makul yazar usul ve uslub olarak da kisacasi bundan ibarettir.

Suanda senin bu yazmis olduklarin yaziyi tek tek ele alip islemiyorum yazida olsa ve laf karabaligi yapmak istemiyorum.
 

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
@sevin]

Bu yazi fikih konusunda yazilmis bir kitabtan benim tarafimdan alinip cikarilmis kitab da ve onun yazarida kiymetli ayni zamanda muteber kimsenin yazmis oldugu eserdir.

Buradan sonrasinida okusaydin ne olurdu ki ve gerisini okumamissin bu yazidanda alip anlayacagin bundan ibaret ve her ne olursa olsun bir yazi bastan sonuna kadar veya yazi cok uzunsa bir kismi veyahut ilkönce o ön kismi okunur ve varsa hata veya yanlis o denir.

Seni ilkönce yapman gerekeni yapmamissin böyle yaziyi basindan sonuna kadar okumamissin birde gecmis tenkide basvurmussun.

Yazilan yaziya katilir veya katilmazsin buna bir sey demiyorum sen bilirsin yanliz tek sunu diyeyim okumadan veya yaziyi bitirmeden böyle de yakisik almiyor.

Bu eser veya söyle diyeyim senin suanda okudugun yazi begenmedin sorun degil saglik olsun ilmi bir eserdir.

Senin yazin benim acimdan yazi olmamis ve insan yazi yazarken makul yazar usul ve uslub olarak da kisacasi bundan ibarettir.

Suanda senin bu yazmis olduklarin yaziyi tek tek ele alip islemiyorum yazida olsa ve laf karabaligi yapmak istemiyorum.
Ali abe yazının tamamı sorunlu...
Yarın rahat kafayyla analiz edeyim. Sadece o bölüm değil...

Sevgi Platformu / Qasem
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
Ali abe yazının tamamı sorunlu...
Yarın rahat kafayyla analiz edeyim. Sadece o bölüm değil...

Sevgi Platformu / Qasem
Qasem abi yazi sorunlu ise bu o yazardan mi yoksa onu terceme edenden mi kaynaklaniyor ve böyle bir sey de olsa terceme eden bunu iyi yapamamis gibi bir durum cikiyor.
 

Son mesajlar

Cevaplar
2K
Görüntüleme
59K