Özgün Konu Gülhane parkında buldum kendimi

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,282
İstanbul..
Gülhane Parkı’na vurdum kendimi. “Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda!” şarkısını mırıldanarak. Rahmetli Cem Karaca’nın militanlık günlerinden yüreğimize düşürdüğü bir hatıra bu şarkı.

Hafta sonu ya; ağaçlardan çok insan var burada. Bilenler bilir; uzunca bir yol geçiyor tam Gülhane Parkı’nın ortasından. Tramvay durağından giriş yaparak Sarayburnu’na kadar yürümek mümkün bub yolda. Hiç umulmadık bir sükûnet buluyor burada. “Ben oynamıyorum artık!” diyen bunalmışlar için bir nevi ana rahmi gibi. Terapide ‘regresyon’ dediğimiz şey gerçekleşiyor. Toprak kokusu, su şırıltısı, yaprak hışırtısı, rüzgâr dokunuşu…

Şehrin uğultusunu unutuyor insan burada. İlk defa, kendi gölgesini fark ediyor; telaşlarını durultuyor, acil çağrıları durduruyor. Biraz daha yalın bir ‘insan’ oluyor. Yetişecek bir yer kalmıyor artık; avunacak onca şey çekiliyor etraftan. Kendisine hiç bakmadığı yerden bakmaya başlıyor insan. Kimileri için biraz ürkütücü oluyor bu. Metropol dediğimiz bu telaşlı ve gürültülü akış, insanın kendisiyle baş başa bırakmamaya ayarlı sanki. Kendisinden kaçırıyor insanı. Kendi bakışından saklıyor.

Böylesi ‘teneffüs’ alanları, yeni bir nefes sunuyor insana. Ruhunun üflenmekte olduğunu fark ediyor insan burada. Parkta yürüyor değil, kendimi yürüyorum burada. İçsel sorularımla buluşuyorum. Şehrin mecburiyetleri bitince, temel varoluş sorularımla baş başa kalıyorum. En fazla bir simit ve bir çayla var olabilmenin sadeliği, lüzumsuz kaygıları ve üzüntüleri yok ediyor. Yapraklarını dökmüş bir ağaç gibi gövdemle baş başa kalıyorum.

Ağaçların varlığı ürkütücü geliyor bana. Çünkü… Benden önce de vardılar burada ve benden sonraya kalacaklar. Boyumu aşıp göğe doğru dal budak sarılan bu aşkın varlığa şahit olurken, topraktan güneşe doğru ağan bu sessiz şiirlere bakarken, ömrümü yeniden tartıyorum. Vaktin dal uçlarına asılı hayallerimi seyrediyorum. Yapraklar gibi ha düştü ha düşecek olmanın tereddütlü edasına kapılıyorum. Yürüdüm gittim diyemem. Kendimi durak bildim, kendimde duruldum, kendimi dirilttim.

Varlığın sayfasına değen bir kalem gibidir insanın varlığı. İnsan, hacmiyle işgal ettiği yerde iz bırakır, adımlarıyla yaralar bulunduğu zemini. İnsan bakışının vurduğu yerde toz kalkar. Gülhane Parkı’ndan bir anda çekiversek tüm insan bakışlarını, ketum bir anlamsızlığa mahkûm oluyor o güzelim Gülhane. “Yok, yok; iyi ki burada varız, şükür ki ayak seslerimiz duyuluyor burada, hamdolsun, nefeslerimiz karışıyor âleme...”

Ben olmasam, sen olmasan, kimseler uğramasa buraya, o meçhul ceviz ağacının başına geleni bir düşünsene: “Ne sen bunun farkındasın ne de polis farkında!”

Senai Demirci..
 

Son mesajlar