Hz. Ebu Hureyre

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
EBU HUREYRE

Çok hadis rivayet eden meşhur sahabi.

Adi, Abdurrahman b. Sahr; künyesi, Ebu Hureyre´dir. Cahiliye döneminde ismi Abduşşems idi. Hz. Peygamber onu, Abdurrahman (bazi rivayetlere göre Abdullah, hatta başka isimler de ileri sürülmektedir) diye adlandirdi (el-Hakim en-Nisaburi, el-Mustedrek, Beyrut, t.y, III, 507). Ne sebeble Ebu Hureyre diye künye edindigini kendisini şöyle aciklamiştir: “Bir kedi bulmuştum, onu elbisemin yeninde taşirdim; bundan dolayi Ebu Hureyre (kedicik babasi) künyesiyle cagrilir oldum (ez-Zehebi, Tezkiratu´l-Huffaz, Haydarabad, 1376/1956, I, 32). Hayber gazvesi siralarinda Yemen´den Medine´ye gelip müslüman olmuştur (H. 7/M. 629) (ez-Zehebi, a.g.e., ayni yer). O tarihten itibaren Hz. Peygamber´in vefatina kadar ondan ayrilmayan bir sahabisi olmuş, kendisini onun hizmetine adamiştir. Hizmet süresi yaklaşik dört yili buluyordu (İbn Kesir, el-Bidaye ve´n-Nihaye, Beyrut, 1966, VIII, 108, 113).

Hz. Peygamber´in misafirperverligi ve cömertligi sayesinde yaşayan Ebu Hureyre, Rasulullah (s.a.s)´in mescidinde sadece ibadet ve ilimle meşgul olan Ehl-i Suffe´nin en ileri gelen simasi idi. Hz. Peygamber´i büyük muhabbetle sevmiş, onun sunnetine uygun olarak yaşamiş ve manevi yüce mertebelere erişmiştir (İbn Kesir, a.g.e., VIII, 108, 110).

İffet sahibiydi, eli acik ve cömertti. Hz. Osman´in şehid edilmesinden sonraki fitne olaylarinda köşesine cekildi. Halk onun bu halinden kendisine söz ettiklerinde Rasulullah (s.a.s.)´in şu hadisini rivayet ediyordu: “Fitneler cikacak. O zamanda, oturanlar ayakta durandan, ayakta duran yürüyenden, yürüyen koşandan daha hayirlidir. Kim dönüp bakmaya yönelirse, o da ona yönelir. Kim bir siginak veya korunak bulursa onunla korunsun”(Buhari, Menakib, 25; Muslim, Fiten, 10).

Hoş sohbet, temiz ve ince duygulu, saf gönüllü idi (Zehebi, Tezkire, I, 33). Emirlik ve valilik ona kibir vermedi. Üstelik alcak gönüllügünü arttirdi. Medine valisi Mervan´a vekalet ettigi siralarda, üzerine semeri baglanmiş bir eşekle, hurma lifinden örülmüş bir başlik başinda oldugu halde carşiya cikar ve, “Savulun emir geliyor!”dermiş (İbn Sad, et-Tabakatu´l-Kubra, Beyrut, 1380/1960, IV, 336).

İmam Şafii gibi büyük alimlerin bildirdigine göre Ebu Hureyre kendi dönemindeki hadis nakledenlerin icinde hafizasi en saglam olanidir (İbn Hacer, el-İsabe fi Temyizi´s-Sahabe, Misir, 1328, IV, 205).

Hz. Peygamber ile nisbeten kisa sayilabilecek bir süre birlikte olmasina ragmen, onun hadislerini bu kadar büyük bir sayida elde edebilmesinin sirri ve sebebleri şöyle aciklanabilir:

a)Birinci sebeb: Hz. Peygamber ile sik sik görüşmesi ve ona hic cekinmeden her ceşit sorular sormasidir (İbn Hacer, a.g.e., IV, 206).

Nitekim Buhari ve Muslim´in naklettiklerine göre Ebu Hureyre şöyle demiştir:

“Siz, Ebu Hureyre´nin cok hadis rivayet ettigini söyleyip duruyorsunuz. Ben fakir bir kimseydim. Karin tokluguna Hz. Peygamber´e hizmet ediyordum. Muhacirler carşida, pazarda aliş verişle, Ensar da kendi mallari, mülkleriyle ugraşirken, ben Hz. Peygamber´in meclislerinin birinde bulunmuştum; buyurdu ki: “İcinizden kim cubbesini yere serer de ben sözümü bitirdikten sonra toplarsa benden duydugunu bir daha unutmaz. Bunun üzerine ben üzerimdeki hirkayi yere serdim, Hz. Peygamber de sözünü bitirince, onu topladim. Nefsim kudret elinde olan Allah´a yemin ederim ki, o andan sonra ondan duydugum hic bir sözü unutmadim”(Muslim, Fedailu´s-Sahabe, 159; Buhari, İlim, 42).

b)İkinci sebeb: İlme olan tutkunlugu ve Hz. Peygamber´in ona bildigini unutmamasi icin dua buyurmasidir. El-Hakim en-Nisaburi, Mustedrek´te (III, 508) şu haberi vermektedir:

“Bir adam Zeyd b. Sabit´e gelerek ona bir mesele sordu. O da Ebu Hureyre´ye gitmesini söyledi ve şöyle devam etti; cünkü bir gün ben, Ebu Hureyre ve başka sahabi Mescid´de oturuyorduk, dua ve zikirle meşgul idik. O sirada Hz. Peygamber geldi, yanimiza oturdu; biz de dua ve zikiri biraktik. Buyurdu ki: “Her biriniz Allah´tan bir dilekte bulunsun.” Ben ve arkadaşim, Ebu Hureyre´den önce dua ettik, Hz. Peygamber de bizim duamiza amin dedi. sira Ebu Hureyre´ye geldi ve şöyle dua etti: ´Allahim, senden iki arkadaşimin istediklerini ve de unutulmayan bir ilim dilerim.´Hz. Peygamber bu duaya da amin dedi. Biz de, ´Ey Allah´in Rasulu, biz de Allah´tan unutulmayan bir ilim isteriz´dedik. Hz. Peygamber, “Devsli genc sizden önce davrandi” buyurdu.

Buhari, ilim bahsinde, hadise olan tutku babinda (nr. 33) Ebu Hureyre´nin şöyle dedigini nakletmiştir:

“Ey Allah´in Rasulu, kiyamet gününde senin şefaatina nail olacak en mutlu kişi kimdir?” diye sordum. Rasulullah buyurdu ki:

“Ey Ebu Hureyre, senin hadise olan aşiri tutkunlugunu bildigim icin, böyle bir soruyu senden önce hic kimsenin sormayacagini tahmin etmişti. Kiyamet gününde benim şefaatima nail olacak en mutlu kişi La ilahe illallah diyen kimsedir.”

c)Ücüncü sebeb: Ebu Hureyre´nin büyük sahabilerle görüşmesi, onlardan bir cok hadis almasi ve bu sayede ilminin artip ufkunun genişlemesidir (İbn Hacer el-Askalani, el-İsabe, IV, 204).

d)Dördüncü sebeb: Hz. Peygamber´in vefatindan sonra uzun süre yaşamiş olmasidir. Nitekim Hz. Peygamber´den sonra kirk yedi yil yaşamiş, hadisleri halk arasinda yaymakla meşgul olmuştur (Muhammed Ebu Zehv, el-Hadis, ve´l-Muhaddisun, Kahire, 1958, 134).

Bütün bunlarin neticesinde Ebu Hureyre, Sahabe icerisinde hadisi en iyi bilen, hadis almada ve rivayet etme hususunda digerlerinden daha üstün bir duruma gelmiştir. Onun rivayet ettigi hadisler, diger sahabilerde veya bir cogunda daginik halde bulunuyordu. Bu yüzden onlar Ebu Hureyre´ye baş vuruyor, hadis rivayetinde ona dayaniyorlardi. İbn Ömer, onun cenaze namazinda, ona Allah´tan rahmet dileyerek, “Hz. Peygamber´in hadisini müslümanlar adina muhafaza ediyordu”demiştir (İbn Sad, Tabakat, IV, 340). Buhari, ´Ebu Hureyre´den 800 kadar sahabe ve tabiin alimleri hadis rivayet etmişlerdir´diyor (İbn Hacer, a.g.e., IV, 205).

Kendisinden beş bin üc yüz yetmiş dört hadis gelmiş, bunlardan üc yüz yirmi beş tanesini Buhari ve Muslim müştereken, doksan üc tanesini yanliz Buhari, yüz seksan dokuz hadisini de Muslim Sahih´lerine almişlardir (Muhammed Ebu Zehv, ag.e., 134).

Ebu Hureyre, asirlar boyunca tetkik ve tenkid konusu olmuştur. Gerek Dogu dünyasinda gerek Bati dünyasinda Ebu Hureyre hakkinda ileri geri konuşulmuştur. Bunun sebebi, keyif ve arzulara karşi gelen dine yönelik hile ve tuzaklari sonucsuz birakan bir kisim hadislerinden kurtulmak istenmesidir. Bu hücumlar ya yalan ve zayif rivayetlere, ya da bazi sahih hadislere dayanir. Fakat bu tür sahih hadisleri de dogru-dürüst anlayamazlar, bu yüzden de kendi arzulari dogrultusunda yanliş yorumlara başvururlar (Muhammed Ebu Zehv, a.g.e., 153; el-Hakim en-Nisaburi, a.g.e., III, 513).
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
Bu hadislerden bir kismini ve cevablarini özet olarak verelim:

Ebu Hureyre´nin hadis konusundaki gövenilirligine gölge düşürecek şüphe kaynaklarindan biri, onun Rasulullah (s.a.s.)´den: “Bir kimse Ramazan ayinda cünüp olarak sabahlarsa, o gün oruc tutmasin” hadisini nakletmesi ve halka bu yolda fetva vermesidir. Onun böyle rivayet ettigini Aişe ve Ummu Seleme haber alinca, onun bu rivayetini kabul etmemişler, şöyle demişlerdir: “Hz. Peygamber ailesiyle birlikte olmasi neticesinde cünüp olarak sabahlar, sonra da boy abdesti alip orucunu tutardi.” Bunun üzerine Ebu Hureyre onlarin dediklerini kabul etmiş ve demiştir ki: “Bu hadisi bana Fadl b. Abbas ile Usame b. Zeyd Hz. Peygamber´den nakletmişlerdi. Mu´minlerin anneleri ise bu gibi konulari erkeklerden daha iyi bilirler”(Buhari, Savm, 23; İbn Hacer, Fethu´l-Bari, Misir, 1300, IV, 123-124; Muhammed Ebu Zehv, a.g.e., 155).

Buna şu cevap verilmiştir: Ebu Hureyre söz konusu hadisi Rasulullah (s.a.s.)´den kendisi işitmemiş tir. Hadisi Fadl ve Usame vasitasiyla rivayet etmiştir. Bu iki sahabi ise dogru ve güvenilir kişilerdir. Aişe ile Ummu Seleme´nin hadisi, onun yaninda agirlik kazaninca, onlarin rivayetine dönmüş, hakka uyarak önceki fetvasindan vazgecmiştir (İbn Hacer, a.g.e., IV, 126; M. Ebu Zehv, a.g.e., 155).

Fadl ve Usame´nin naklettigi hadise gelince, alimler bu konuda şunlari söylediler:

Birincisi, bu hadis kendisinden daha kuvvetli hadisle celişmektedir; dolayisiyla onunla degil kuvvetli olanla amel edilir.

İkincisi, bu iki sahabinin hadisi orucun farz kilindigi dönemin başlarina aittir. O sirada oruclunun uyuduktan sonra yemesi, icmesi, cinsel münasebette bulunmasi haramdi. Daha sonra Allah tan yeri agarincaya kadar bütün bunlari mübah kildi. Onun icin kari-koca ilişkisi sabaha kadar devam ederdi. Fecrin doguşundan sonra da yikanmasi gerekmekteydi. Bu da gösteiyor ki Aişe ile Ummu Seleme´nin naklettigi hadisin hükmünü neshetmiştir. Ne Fadl ile Usame´nin ne de Ebu Hureyre´nin bu son hükmü bildiren hadisten haberleri vardi. Bu yüzden Ebu Hureyre hala önceki hadise göre fetva vermeye devam ediyordu. Kendisine bu haber ulaşinca da bu fetvasindan dönmüştür (İbn Hacer, a.g.e., IV, 127-128).

İbn Hacer şöyle der: “Ebu Hureyre´nin hakki teslim edip ona dönmesi onun faziletini gösterir”(a.g.e., ve yer; Kastallani, İrşadu´s-Sari, Misir, 1326. IV, 443; M. Ebu Zehv, a.g.e., 155).

Bir baş itiraz da şudur: Ebu Hureyre hadis rivayet ederken tedlis yapardi (Hz. Peygamber´den duymadigi bir hadisi kendisine rivayet eden şahsin ismini vermeyerek, Hz. Peygamber´den rivayet ederdi). Mesela, yukaridaki gecen “cünüp olarak sabahlayan kimseye oruc tutmak yoktur” hadisinde durum böyledir. Tedlis yapmak ise yalan söylemenin kardeşidir (İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 109).

Bu itiraza şöyle cevap verilir: Ebu Hureyre´nin İslam´a girişinin hicretin 7. yilina kadar geciktigi dikkate alinirsa, Hz. Peygamber´in pek cok hadisini ondan duymadigi ortaya cikar. Bu durum, onun hadis bilgisini tamamlayabilmesi icin, Hz. Peygamber´den duymuş olan sahabilerden almasini gerektiriyordu. Onun bu hali, ya dünyevi meşliyetlerinden dolayi, ya da yaşlarinin kücük olmasi, yahut da sonradan müslüman olmalari gibi sebeblerle Hz. Peygamber´in meclislerinde bulunmayan diger sahabilerin durumuyla aynidir. Humeyd´den gelen şu haber de bunu teyid eder: “Biz Enes b. Malik´in yaninda idik. Bize şöyle dedi:

Vallahi size Hz. Peygamber ´den naklettigimiz hadislerin hepsini bizzat kendisinden duymuş degiliz. Fakat (hadisi duyan duymayana naklederdi) biz de birbirimizi yalanlamazdik”(Ahmed b. Hanbel, Musned, Misir, 1313, IV, 283; M. Ebu Zehv, a.g.e., 157).

Hadisi duyan ve digerlerine nakleden sahabinin isminin zikredilmemesini tedlis saymak uygun degildir. Zira ehli sunnet alimlerinin ittifakiyla sahabenin hepsi adildir. Alimlerin, mursel hadisi delil kabul etmek hususundaki ihtilafi, ismi zikredilmeyen ravinin durumunun bilinmeyişi sebebiyledir.

İbnu´s-Salah bu hususta şöyle der: “İbn Abbas ve benzeri yaşca kücük sahabilerin Hz. Peygamber´den işitmedikleri halde ondan rivayet ettikleri mursel hadisler, mevsul ve musned hükmündedir. Cünkü onlar bu hadisleri sahabilerden almişlardir. Bir sahabinin kim oldugunun bilinmemesi, hadisin sihhatine zarar vermez. Cünkü sahabilerin tamami adildir”(İbnu´s-Salah, Mukaddime, Misir, 1326, 22).

Bütün bunlardan anlaşiliyor ki Ebu Hureyre´den hic bir yalan cikmiş degildir. Zira bu tür mursel hadislerde Ebu Hureyre, “Rasulullah´in şöyle dedigini işittim, ya da şöyle yaptigini gördüm” demiyor; aksine, “Rasulullah şöyle buyurdu veya şöyle yapmiştir” gibi ifadeler kullaniyordu. Burada onun tedlis yaptigi da söylenemez. Cünkü adini zikretmedigi sahabeden biridir ve sahabinin adil olduguna dair icma vardir (M. Ebu Zehv, a.g.e., 158).

Bir başka itiraz: Hz. Ömer, Ebu Hureyre´yi hadis rivayetinden alikoymuş ve ona, “Ya Hz. Peygamber´den hadis rivayetini birakirsin, ya da seni Devs topraklarina sürerim”demiştir (İbn Kesir, el-Bidaye, VIII, 106; M. Ebu Zehv, a.g.e., 159). Ömer´in bu tutumu Ebu Hureyre´nin yalan söyledigini göstermektedir.

Buna şöyle cevap verilmiştir: Ebu Hureyre, Hz. Peygamber´den naklettigi hadisleri halka ögretmeyi, ilmi gizlemenin günahindan kurtulmak icin, kendisine bir görev sayiyordu (Buhari, İlim, 43).

Bu anlayiş onu cok hadis rivayet etmeye sevk etti. Bir tek mecliste bile Hz. Peygamber´in bir cok hadisini naklederdi. Fakat Hz. Ömer, halkin her seyden önce Kur´an ile meşgul olmasini, amelle ilgili olanlarin dişinda kalan hadisleri az rivayet etmelerini, halki yersiz bir tevekküle götürecek ruhsat hadisleriyle, halkin anlamayacagi müşkil hadisleri halka rivayet etmeyi uygun görmüyordu. Bu arada, cok hadis rivayet edenlerin, rivayet sirasinda hata yapabileceklerinden ve benzeri şeylerden de endişe ediyordu. Bütün bu sebeblerle, Hz. Ömer sahabileri cokca hadis rivayet etmekten alikoymuş, Ebu Hureyre´ye de agir konuşmuş ve onu Devs´e sürmekle tehdid etmiştir. Cünkü Sahabe icerisinde en cok hadis rivayet eden oydu. İbn Kesir bunu naklettikten sonra şöyle der: “Bildirildiginegöre Hz. Ömer (r.a.) daha sonra Ebu Hureyre´nin hadis nakletmesine izin vermiştir (İbn Kesir, a.g.e., VIII, 106; M. Ebu Zehv, a.g.e., 159).

Bir başka menfi tenkid: Ebu Hureyre´nin diger sahabilerden daha cok hadis rivayet etmesini saglayan şey, Hz. Peygamber söylesin veya söylemesin, helal ve haramla ilgili olmayan, fakat güzel ahlaka teşvik, cennet ve cehennem haberleri gibi bütün güzel sözleri ona isnad etmeyi kendine caiz görmesidir. Onun bu konudaki dayanagi şu hadislerdir:

“Benden size hakka uygun bir söz ulaştiginda, ben onu ister söylemiş olayim isterse olmayayim, onu aliniz”, “Benim söylemedigim fakat benden size ulaştirilan güzel bir sözü, ben söylemişimdir”(M. Ebu Zehv, a.g.e., 160).

Buna verilen cevap şudur: Gec müslüman olmasina ragmen Ebu Hureyre´nin cok hadis rivayet etmesi, onlarin ileri sürdükleri sebeblere baglanamaz. Bunun asil sebebi, dünyadan el etek cekip Hz. Peygamber´in toplantilarina katilmasi, savaşta ve savaş dişinda onun yanindan ayrilmamasi, hadisleri unutmamasi icin Hz. Peygamber´in duasini almasi, Hz. Peygamber´in vefatindan sonra elli yil kadar daha yaşamasi ve duymadigi hadisleri diger sahabilerden alarak insanlara rivayet etmesidir (A.g.e. ve yer).

Helal ve haram dişindaki konularda Hz. Peygamber´e yalan isnad etmesini kendisi icin caiz görmesi iddiasi da gecersizdir. Cünkü o, “Kim bilerek bana yalan isnad ederse cehennemdeki yerine hazirlansin”hadisinin ravilerinden biridir.

Bir cok toplantilarinda hadis rivayet etmek istediginde bu hadisi zikrettigi sabittir. Sahabiler, onun hadis rivayetindeki üstümnlügünü kabul ettiler ve ondan hadis naklettiler. Hz. Ömer , Osman, Talha, İbn Abbas, Aişe, Abdullah b. Ömer ve digerleri (r. anhum) bunlardandir (Hakim en-Nisaburi, a.g.e., III, 108).

Bu da onlarin, Ebu Hureyre´nin güvenilirligi ve dogrulugu hususunda ittifak ettiklerini gösterir. Diger taraftan, Ebu Hureyre´nin rivayet ettigi hadislerin cogunun, başka sahabiler tarafindan da nakledildigi görülür (M. Ebu Zehv, a.g.e., 160, 161).

Ebu Hureyre´nin dayandigini ileri sürdükleri hadislere gelince, bu hadisleri Ebu Hureyre rivayet etmemiştir. Aksine bunlar onun adina uydurulmuş sözlerdir. Bu hususta İbn Hazm şöyle demiştir:

“Allah´tan kormaz bazi insanlar bir takim hadisler rivayet ettiler. Bunlarin bazisi İslam´in temel prensiplerini gecersiz kilmakta, bazilari da Hz. Peygamber´e yalan isnad etmeyi mübah saymaktadir.” İbn Hazm bu iki hadisi de, ravilerinin cok zayif olmasindan ötürü gecersiz saymaktadir (İbn Hazm, el-İhkam fi Usuli´l-Ahkam, Misir, 1345, II, 76, 78).

Macar asilli ünlü müşteşrik yahudi İgnaz Goldziher de Ebu Hureyre´nin hadis uydurdugunu ve bunda hayli ileri gittigini ileri sürmüştür. Böyle bir tenkid tümüyle batildir, gecersizdir ve hic bir hakli tarafi yoktur.

Buhari´nin söyledigi gibi Ebu Hureyre´den sekiz yüz alim hadis rivayet etmiştir. O, sahabe ve muhaddisler nazarinda son derece güvenilir yüce bir şahsiyettir.

İbn Ömer şöyle demiştir. “Ebu Hureyre benden daha hayirli ve naklettigini daha iyi bilendir.” Cennet´le müjdelenelerden biri olan Talha b. Ubeydullah da:

“Şüphe yok ki Ebu Hureyre Hz. Peygamber´den bizim işitmedigimiz hadisleri işitmiştir”demiştir (el-Hakim en-Nisaburi, a.g.e., III, 511, 512).

Mervan´in sekreteri Ebu Zualza´a da Ebu Hureyre´yi Saray´da hadis rivayet etmek icin davet etmişti. Mervan beni divanin arkasina oturtmuştu ve ben de Ebu Hureyre´nin naklettiklerini gizlice yaziyordum. Ertesi yil yine onu davet etti ve ondan hadis rivayet etmesini istedi. Bana da bir yil önce ki yazdiklarimdan takip etmemi tenbih etti. Neticede, onun bir tek kelime bile degişiklik yapmadan rivayet ettigini gördüm (İbn Kesir, a.g.e., III, 106; M. Ebu Zehv, a.g.e., 162-164).

Ebu Hureyre 78 yil yaşadiktan sonra Hicri 57/676 yilinda Medine´de vefat etmiştir.
(Şamil İslam Ansiklopedisi, Ct. 2, Sf. 21-23/Heyet)
 

Ali

Sp Kullanıcı
15 Eyl 2017
5,923
10,677
[Bu arada bir de not düseyim bizim hz. ebu hureyre(r.a.) hakkinda yaptigimiz bir arastirmadan yola cikilip yazi olarak da hazirlandi ve hayirlisi ile nasib olursa konuyu baska eserlerden alip gelisletmek düsüncesindeyim bakalim insallah.]
 

Son mesajlar

Cevaplar
2K
Görüntüleme
59K