İslam Hz. Peygamber’den Eleştiri Kültürü

Darksaga

Sp Kullanıcı
23 Şub 2018
868
746
Gerçeğin Ruhu
1- Abdullah İbn Ümmü Mektûm Olayı

Hz. Peygamber, Kureyş’in ileri gelenlerinden Utbe b. Rebîa, Şeybe b. Rebîa, Ebû Cehil b. Hişam, Abbas b. Abdi’l-Muttalib, Ümeyye b. Halef, Ubey b. Halef ve Velid b. Muğîre’ye İslam’ı tebliğ ettiği bir esnada, Hz. Hatice’nin dayısının oğlu (Diyârbekrî, 1971: III, 254), fakir olan ve gözleri görmeyen asıl ismi Abdullah b. Şureyh b. Mâlik b. Rebîa el-Fihrî olan İbn Ümmi Mektûm geldi ve Hz. Peygamber’in meşguliyetinden habersiz olduğundan söze karışarak: ‘’Ya Muhammed! Bana doğru yolu göster.’’ (Taberî, 1988: XXX, 51; Zemahşerî, t.y.: IV, 217; Râzî, t.y.: XXXI, 54; Kurtubî, 1950: XIX, 209; İbn Kesîr, 1969: IV, 470; Alûsî, 1301: XV, 49). Başka bir rivayette ise, ‘’Ey Allah’ın El- çisi! Allah’ın sana öğrettiklerinden bana da öğret.’’dedi. (Taberî, 1988: XXX, 51; Râzî, t.y.: XXXI, 54; Kurtubî, 1950: XIX, 210; İbn Kesîr, 1969: IV, 470). İbn Mektûm bu iste- ğini, Hz. Peygamber’in kendisiyle meşgul olmasını istediği için bir kaç defa tekrarladı. Hz. Peygamber etrafında bulunan ileri gelenlerin dağılmasından endişe ederek, (Bekkâî, 1984: XXI, 250) sözünün kesilmesinden hoşlanmadığı için onunla ilgilenmeyip, diğer- leriyle konuşmaya devam etti. Hz. Peygamber’in sözünün kesilmesinden hoşlanmaması, insanların, O’na tabi olanların amalar, sefiller ve köleler olduklarını hissetme kaygısından dolayıdır. (Kurtubî, 1950: XIX, 210). Ancak Hz. Peygamber’in bu yaklaşım tarzı aşağı- daki ayetlerin gönderilmesine sebep olmuştur

‘’Kendisine o âmâ geldi diye o yüzünü ekşitti ve öteye döndü. (Ey Muham- med!) Ne bilirsin, belki de o arınacak, yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda ve- recek. Kendini muhtaç hissetmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. (İstemiyorsa) onun arınmasından sana ne! Allah’a karşı derin bir saygıyla korku içinde koşarak sana geleni

Bu surenin giriş cümlesi çok ilginç bir incelik taşımaktadır. Daha sonra gelen âyet- lerden, ‘surat astı ve döndü’ âyetinin asıl muhatabının Hz. Peygamber olduğu açıkça an- laşılmaktadır. (Ancak Doç. Dr. Yener Öztürk ‘’Abese ve Tevellâ’’ İfadelerinin Muhata- bı Kimdir? isimli makalesinde surede yer alan abese ve tevellâ ifadelerin muhatabının neden peygamberimiz olamayacağını beş farklı açıdan ele alıp değerlendirmeye çalış- maktadır. Geniş bilgi için bkz, Öztürk, 2006: 12-18). Fakat ilk bakışta bu davranış Hz. Peygamber’den değil de, sanki başka bir kimseden sadır olmuş gibidir. Allah böylesine incelik taşıyan bir ifadeyle, bu yaptığı hareketin Hz. Peygamber’e yakışmadığını anlatmış ve ‘şayet senin üstün ahlak sahibi olduğunu bilen bir kimse, bu şekilde davrandığını gör- seydi, bunu sana yakıştırmazdı’ demek istemiştir. (Mevdûdî, 1991: VII, 38).
Hz. Peygamber’in kendisinden bir şey istemeye gelen İbn Ümmi Mektûm’dan yüz çevirmesi, onunla ilgilenmemesi; onun elit tabakadan olmamasından dolayı değildir. Çünkü Hz. Peygamber, İslam’ı tebliğ ederken zengin, fakir; hür, köle ayrımı yapmazdı. İslam’ın tebliğ edilmeye başlandığı toplumun sosyo-kültürel şartaları dikkate alındığında Hz. Peygamber’in bu yakalşımı, Mekke’nin ileri gelenlerinin İslam’a girmesiyle tebliği- ni daha geniş alanlara ve insanlara ulaştırmak, davetin önündeki engelleri kaldırmak ve müslümanların rahat bir şekilde dini inançlarının gereklerini yerine getirmelerine imkan sağlamak içindir.
Abese süresindeki ‘’Kendini muhtaç hissetmeyene gelince; sen ona yöneliyorsun. (İs- temiyorsa) onun arınmasından sana ne!’’ âyetiyle Allah’ın, Hz. Peygamber’i yapmış ol- duğu davranıştan dolayı eleştirdiği, O’nun katında şan, şöhret, mal, makam ve mevkinin önemli olmadığı, istemedikçe insanın doğru yolu bulamayacağı anlaşılmaktadır. Ayrıca Allah ‘surat astı ve yüz çevirdi’ âyetinde üçüncü tekil şahıs kipini kullanmak suretiyle hitap şeklinin sadece Hz. Peygamber ve İbn Ümmi Mektûm ile sınırlı olmayıp, Kur’ân’ın evrenselliği çerçevesinde kıyamete kadar gelecek bütün müslümanlarla ilgili olduğunu göstermekle birlikte, İslami tebliğde de Kur’ânî bir metod izlenmesine işaret etmektedir.
Hz. Peygamber kendisini eleştiren âyetlere muhatap olduğunda, bir kere hata yaptım, bir daha yapmam diyerek gelen vahyi gizleme yoluna gitmeden, peygambere yakışır bir şekilde kınayanın kınamasını dikkate almadan, herkesin huzurunda âyetleri açıklamaktan çekinmemesi, Kur’ân’ın beşer kaynaklı olmadığını, vahy ürünü olduğunu kesin bir şekil- de ortaya koymaktadır. Ayrıca, Hz. Peygamber’in de eleştirildiğini ifade etmesi takdire şayan bir davranıştır.
Bir beşer olarak Hz. Peygamber’in eleştiriye açık olması, ‘’Andolsun, Allah’ın Rasûlü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır’’ (Ahzâb, 33/21). âyetine uygun olarak müslümanlar için en iyi örnek olduğunu göstermektedir. Dolayısıyla makam, mevki ve sıfatlar eleştiri- ye mani olmamalıdır. Müslümanlar arasında eleştiri kültürünün yayagınlaşması, fikir ve ifade hürriyetinin gelişmesine katkı sağlayacağı muhakkaktır.
 

Son mesajlar