Hanefi fıkhının görüşü: (Mebsut/İmam Serahsi)
İbn-i Mesud (Radıyallahu anh)ın rivayet ettiğine göre Peygamberimiz (Sallallahu aleyhi ve sellem) Şöyle buyurmuştur: Bir kavme içindekiler içlerinden Kuranı en iyi okuyan kişi imamlık eder, bu konuda hepsi eşit iseler sünneti en iyi bilen, bu hususta da eşit iseler en önce hicret eden imam olur. Bunda da eşitlik varsa yaşça en büyükleri ve içlerinde en fazla Takva sahibi olan imamlık yapar (Ahmed b. Hanbel, Müsned IV/121; Müslim, Mesacid 673; Tİrmizi, Nesai )
Mezhebimizin âlimlerinden bazıları bu hadisin açık anlamına dayandılar. Kuranı en iyi okuyanın imamlıkta öncelik hakkı vardır dediler.
Peygamberimiz hadisinde ilk önce en iyi okuyanı saymıştır. başka bir hadisinde Kuran ehli Allahın yakın ve has kullarıdır buyurmuştur.
En doğrusu sünneti (fıkhı) daha iyi bilen kimsenin Kurandan namazın geçerli olmasına yetecek Bir miktarı da biliyorsa imamlığa daha layık olduğudur. Çünkü okumaya namazın sadece bir farzında ihtiyaç vardır. Oysa bilgiye namazın tümünde ihtiyaç duyulur. Üstelik kıraatte yapılan namazı bozacak derecedeki yanlışlık da ancak ilimle bilinebilir.
Hadiste en iyi okuyan ilk önce sayılması şundandır: Hazreti Ömerin (Radıyallahu anh) Bakara suresini 12 yılda ezberlediği şeklindeki rivayetten de anlaşıldığı üzere sahabiler o devirde Kuranı içindeki hükümler ile beraber öğrenmekteydiler. Dolayısıyla onlardan Kuranı en iyi okuyan kimse aynı zamanda en bilgilileri de olmaktaydı. Oysa günümüzde Kuran çok iyi okuyan bir kimsenin ilimden hiç nasibi olmayabilir. Bunun için sünneti (fıkhı) daha iyi bilenin imamlık yapması önceliklidir.
Ancak bu kimsenin dini yaşantısı konusunda eleştirilen birisi olması bu hüküm dışındadır. Bu durumda o imamlık konusunda önceliğe sahip değildir. İnsanlar namazda ona tabi olmayı arzu olamazlar şayet kişiler sünnet bilgisi konusunda eşit iseler vera yani Takva açısından daha üstün olanları İmam olur.
Alıntı.