- Katılım
- 21 Ağu 2017
- Mesajlar
- 2,432
- Tepkime puanı
- 8,007
- Puanları
- 0
Kuran Allahın insanlara kıyamete kadar kendi varlığını hissettireceği yüce ve son mesajı, insanlığın kurtuluşu Bu ilahi kelamı anlamak, Rabbimizle olan bağlantımızı kuvvetlendirmek, Onun emrettiği gibi yaşamak istiyoruz.
Bu noktada yapılan telkin ve çağrılar neticesinde Kuranı anlamaya karar verdik.
Bunun için önümüzde üç yol var
1- Sadece bir çeviriden ibaret olan MEALini okumak.
2- Ayetin ne için indiğini, ne beyan ettiğini, ne hüküm çıktığını, ayetler arası iritbatı, ihtilaf gibi görünenlerin çözümünü derinlemesine anlamak.
3- Ayetlerin anlamını ve hükümleri belli bir çaba ve gayretle çıkartmaya çalışmak.
1- Mealden Okuma Yapmak
Mealden okuma yapıyorsak bunun sadece bir çeviri olduğunu her daim göz önünde bulundurmalıyız. Çünkü hiçbir dilin bir başka dile olan çevirisi o dilin edebiyatını, sanatını ve inceliklerini aktaramaz.
Bir kaç örnek verelim
Her namazda okuduğumuz elhamdülillah ile başlayan ayete Hamd alemlerin Rabbi olan Allaha mahsustur meali verilir.
Ayetin arapçasının başında bulunan el takısı bir kaç manaya gelmektedir:
a) İhtisas-ı lâik (yakışmak ve Ona mahsus olmak)
b) Mülk (aitlik)
c)Kudret ve İstila (güç ve hakimiyet)
İhtisas-ı lâik manasında: fazlu ihsanının çokluğu ve celalinin sonsuzluğu sebebiyle hamdin sadece Allahu Tealaya layık ve mahsus olduğu
Mülk manasında alınırsa: Allahu Teala herşeyin yegane maliki olduğuna göre, kulların meşgul oldukları hamde de malik olması gerekir.
Kudret ve İstlâ manasında: Allah bu sıfatlara sahip olan, zatı gereği varlığı gerekli, kendinden olan, Onun dışındakilerin varlıkları ve yoklukları düşünebilen olur.
Yani toplu şekilde: Ham, ancak Ona layıktır; Ham, Onun mülkü ve milkidir, O her şey üzerine hükümran ve üstün/hakimdir
Lillahi kelimesindeki lam harfi ise tahsis manası içerir. Hamd konusunda bu tahsis nasıl gerçekleşir? Hamd nasıl Allaha aittir, sadece Allah içindir? Nasıl derin manalar içerir? İşte bütün bunlar tefsirlerde derya misali anlatılmaktadır.
Şimdi elinize bir meal alın ve Fatır suresiyle Enam Suresinin ilk ayetlerini okuyun. İki ayette de şöyle bir ifade göreceksiniz.
Hamd, gökleri ve yeri yaratan
İki ayette yarattı manası verilen kelimelerin Arapçaları farklıdır.

Kelimesi geçtiği halde mealde ikisine de yaratmak karşılığı kullanılır. Hamd, gökleri ve yeri yaratan
İki kelime de yaratma manasına geldiği halde orjinalinde farklı biçimde kullanılıyor. Çünkü manada ince farklılıklar var.
Haleka: Hiçbir örneği yokken yarattı, Yoktan var etti manasındadır
Fatır: Eşsiz bir şekilde yaratmıştır. Yani bir benzerinin yapılması imkansızdır, yapılamayacaktır. Her iki kelimenin de ayetin geneline kattığı bir ahenk vardır ama meal okumayı tercih edenler bundan asla haberdar olamayacaktır.
Maide Suresi 103. ayette
Allah ne Bahîre ne Sâibe, ne Vasîle ne de Hâm diye bir şey meşru kılmamıştır. Fakat inkar edenler Allaha karşı yalan uyduruyorlar. Zaten çoklarının aklı da ermez. buyrulur. Bu ayette geçen kelimeler (bahire, saibe, vesile, ham) açıklanmaya muhtaç olup çeşitli görüşler bulunmaktadır. Dolayısıyla meal (çeviri) okuyanlar bunlar açıklanmadığı sürece ne okuduklarını bilmeyecektir.
Bakara Suresi 115. ayette
Doğu da, Batı da (tüm yeryüzü) Allahındır. Nereye dönerseniz Allâhın vechi(; yönelmenizi emrettiği cihet) işte oradadır. Şüphesiz Allah, lütfu geniş olandır, hakkıyla bilendir. buyruluyor. Sadece bu ayetin mealini okuyup istediği yöne doğru namaz kılan bir Müslüman hata etmiş olur. Çünkü başka bir ayette:
(Ey Muhammed!) Biz senin çok defa yüzünü göğe doğru çevirip durduğunu (vahiy beklediğini) görüyoruz. (Merak etme) elbette seni, hoşnut olacağın kıbleye çevireceğiz. (Bundan böyle), yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. (Ey Müslümanlar!) Siz de nerede olursanız olun, (namazda) hep o yöne dönün. Şüphesiz kendilerine kitap verilenler, bunun Rabblerinden (gelen) bir gerçek olduğunu elbette bilirler. Allah onların yaptıklarından habersiz değildir. (Bakara 144) buyrulmakla namaz için sadece kıbleye yönelmek emredilmiştir. Kuran bütünlüğüne hakim olamayan bir kişi meal okuyarak yanlış yargıya varabilir.
Bakara Suresi 180. ayetinde geçen müminlerin servetlerinden bir kısmını anne-baba ve yakınlarına vasiyet etmelerinin farz oluşu Nisa Suresi 11 ve 12. ayetlerinde miras taksiminin kesinleşmesi ile kaldırılmış, artık yapılacak vasiyetler geçersiz sayılmıştır. Nesh olunan ayetler hakkında bilgisi olmayan bir meal okuru ayetler arasında çıkmaza girerek çelişki var zannına kapılabilir.
Dolayısıyla Meal okuyan kişi sınırlarını bilmesi gerekir. O sınırlar nelerdir?
Meal sadece çeviridir, bir çok kelime ve ayetlerin hedefi çeviri ile tam olarak anlaşılmadığından dolayı meal okuyan kişi ayeti belli bir hedef doğrultusunda kullanamaz. Yani mesela bu konuda şu ayet var diyerek ayet zihnindeki konuyla alakalandırmamalı.
Meal, ayetin ne için indiğini ve nasıl uygulandığını, onu nesheden bir ayet olup olmadığı hakkında bilgi vermediği için meal okuyan kişi ayetlerden hüküm çıkartamaz.
Meal, kelime ve ayetlerdeki bağlantıyı kurmadığı için meal okuyan kişi bir yete bakarak çelişki yaşayabilir. Bu sebeple meal okuyan kişi anlamadığı/çeliştiği noktalarda mutlaka açıklamasının olduğunu bilmeli ve en iyisini Allah bilir diyebilmeli.
Arapça zengin bir lisan olması sebebiyle bir kelimenin farklı manaları olabilmektedir. Çeviri, çeviren kişinin seçtiği mana ile şekillenir ve meal okuyan kişi çevirenin penceresinden bakmış olur. Dolayısıyla okuduğu meali tam olarak Allahın muradı olarak görmemeli.
Mealin sadece bir çeviri olduğunun şuurunda olarak okumalı, ilahi kelama değil, çeviriye temkinli yaklaşmalı.