Rumelinin fethedilmesinden sonra oralarda yerleşmek üzere Anadoludan müslüman-Türk halkının aileleri ile birlikte giden yörüklerden kurulan askerî teşkilâta verilen ad. Osmanlıların Balkan yarımadasındaki fetihleri neticesinde orada yerleşmeleriyle, yörük cemâati gruplarının sayıları artmış ve çok ehemmiyet kazanmıştı. Rumelinin iskânı ve Türkleştirilip, İslâm dîninin yayılması maksadı ile yörük ve tatar Türklerinin bu bölgeye ilk defa ayak basmaları, sultan Yıldırım Bâyezîd zamanında ise de, onlarla ilgili ilk açık kayıtlar sultan birinci Murâd devrine âiddir.
Sultan Yıldırım Bâyezîd, Dobrucayı Bulgar ve Ulaklardan alınca buraya Karadenizin kuzey kısımlarından getirttiği tatarlar ile önceden topraklarına dâhil ettiği Konya-Aksaray civarı halkını yerleştirdi. Bundan sonraki yıllarda iskân faaliyeti devam etti. Halkın yerleştiği köylerin adı, Türkçe olup, yerli hıristiyanlar bunlara Konyar derlerdi. İlk zamanlar yörüklerin bulunduğu kazalar; Manastır, Filorina, Cuma, Tikveş, İştip, Doyrûn, Yenice, Vadina, Serez, Demirhisar, Drama ve Longaza idi.
Fetihlerden sonra Rumelide yerleşen yörük teşkilâtı zamanla dağılmaya yüz tuttu. Dağınıklık ve disiplinsizlik ikinci Viyana kuşatmasında iyice kendini gösterdi. Böylece halkın daha sıkı bir disiplin altına alınmasının gerekli olduğu ortaya çıktı. 1691 senesinde sultanın hatt-ı hümâyûnu ile yörük Türkleri Evlâd-ı Fâtihân adı altında ve Rumelinin sağ, sol ve orta kolunda olmak üzere yeniden yazıldı ve zamanının ihtiyâçlarına göre teşkilâtın askerî ve iktisadî bünyesi az çok değiştirildi. Kanunnâmede; Yörük taifesi öteden beri Devlet-i âliyyenin güzide ve cengâver, itaatli, ferman dinleyen askerlerinden olup, eski seferlerde küffâr ile yapılan harplerde kendilerinden iyice yararlık ve yüz aklıkları görüldüğünden, bu taifeye Evlâd-ı Fatihân adı verilmiştir denilmektedir. Altı sene sonra nüfus sayımı yapılarak her altı kişiden birinin seferber asker olması ve bu şekilde her türlü vergiden muaf tutulacakları ve harplere iştirakleri kayda bağlanmıştı. Böylece yörükler yerleşik hayâta geçmiş olsalar dahi yeni bir kuruluş hâlinde, yine askeri bir hizmet için teşkilâtlandırılmış oldular. Evlâd-ı Fatihân önceleri yörük deyimi ile birlikte kullanılmış ise de, daha sonraları yörük tâbirinden vazgeçilmiştir. Evlâd-ı Fâtihânın yerleşmiş bulunduğu bölge, yörük vilâyeti adı ile anılmıştır. Bu bölgeye tâyin edilen vezir veya beylerbeyi, yörük hâkimi olarak tanınmışlardı. 1691 senesinde Hasan Paşanın tuttuğu Evlâd-ı Fatihan piyadeleri defterine göre; Çatalca, Vize, Saray, Tekirdağ, Ereğli, Burgaz, Hasköy, Hayrabolu, Babaeski, Kırklareli, Ahydu, Aydos, Karinabad, Hâtuneli, Ruskasrı, Yenice, Kızılağaç, Yanbolu, Filibe, Edirne, Malkara, İpsala, Dimetoka, Kavala, Yenice, Vardar, Vodina, Selanik, Boğdan, Yakşılı, Eğribucak, Tikveş, Gümülcine, Radovişte, İştip, Serez, Karadağ, Babadağı, Yenipazar, Lofça, Ziştovi, Yerköyü, Rusçuk, Silistre, Şumnu ve daha bir çok kaza ve nahiyelerine yayılmış oldukları gösterilmiştir.
1691 senesinden sonra Evlâd-ı Fâtihânın defterleri tutulmaya başlanmıştır. Evlâd-ı Fatihan defterlerinde Belgrad muhafızı olarak geçen Hasan Paşanın, hem Evlâd-ı Fatihan piyade askerlerinin, hem de vilâyet yörüklerinin îmâl defterlerini tanzim ettiği tesbit edilmiştir. Daha sonraları Evlâd-ı Fatihan bütün eski yörük gruplarının özel ismi hâline geldiğinden, defterlerde yörük tâbiri, kullanılmamıştır. 1697de yapılan yoklamaya göre Rumelide Evlâd-ı Fatihan olarak 1116 hâne ve 16.582 kişi tesbit edilmiştir.
Evlâd-ı Fâtîhânı çeribaşılar (yörük teşkîlâtında serasker), idare etmekte idi. Kapıcıbaşı rütbesinde bulunan zabitler ise İstanbulda ikâmet ederlerdi. Çeribaşıları; kaza müdürü durumunda olup, vazifeli bulundukları yerlerin asayişine bakarlar, sefer ânında Eşkinci askerler çıkarırlar, harp olmadığı zamanlarda vergileri toplarlardı. Sonraları Osmanlı Devletinin çeşitli yerlerinde vazife alan bu teşkilât, kurulduğu ilk yıllarda sâdece Rumelideki gazâlara katılmak mecburiyetinde idi.
1826 senesinde Evlâd-ı Fâtihân teşkîlâtı yeniden düzenlendi ve yirmi dört grupta toplanarak dört tabur hâline getirildi. Çeribaşıların yanına kolağası, mülâzım ve yüzbaşı rütbesinde subaylar verildi. Bir süre sonra bu taburlar alay yapıldı. Rumeli ve Selanik eyâletlerinde oturan Evlâd-ı Fâtihânın diğer halktan farklı bâzı imtiyazları vardı. Bunlar tanzîmâttan sonra çıkarılan kânunla kaldırıldı ve diğer halk gibi vergi ve askerlik mükellefiyetine tâbi tutuldular (1846). Böylece yaklaşık iki asırdan beri devam eden Evlâd-ı Fatihan teşkilâtı ortadan kaldırılmış oldu.
1) Osmanlı Târih Deyimleri; cild-1, Sh. 571 2) Rehber Ansiklopedisi; cild-5, sh. 247 3) Rumelide Yörükler, Tatarlar ve Evlâd-ı Fâtihân (M. Tayyih Gakbilgin, İstanbul-1957)
Sultan Yıldırım Bâyezîd, Dobrucayı Bulgar ve Ulaklardan alınca buraya Karadenizin kuzey kısımlarından getirttiği tatarlar ile önceden topraklarına dâhil ettiği Konya-Aksaray civarı halkını yerleştirdi. Bundan sonraki yıllarda iskân faaliyeti devam etti. Halkın yerleştiği köylerin adı, Türkçe olup, yerli hıristiyanlar bunlara Konyar derlerdi. İlk zamanlar yörüklerin bulunduğu kazalar; Manastır, Filorina, Cuma, Tikveş, İştip, Doyrûn, Yenice, Vadina, Serez, Demirhisar, Drama ve Longaza idi.
Fetihlerden sonra Rumelide yerleşen yörük teşkilâtı zamanla dağılmaya yüz tuttu. Dağınıklık ve disiplinsizlik ikinci Viyana kuşatmasında iyice kendini gösterdi. Böylece halkın daha sıkı bir disiplin altına alınmasının gerekli olduğu ortaya çıktı. 1691 senesinde sultanın hatt-ı hümâyûnu ile yörük Türkleri Evlâd-ı Fâtihân adı altında ve Rumelinin sağ, sol ve orta kolunda olmak üzere yeniden yazıldı ve zamanının ihtiyâçlarına göre teşkilâtın askerî ve iktisadî bünyesi az çok değiştirildi. Kanunnâmede; Yörük taifesi öteden beri Devlet-i âliyyenin güzide ve cengâver, itaatli, ferman dinleyen askerlerinden olup, eski seferlerde küffâr ile yapılan harplerde kendilerinden iyice yararlık ve yüz aklıkları görüldüğünden, bu taifeye Evlâd-ı Fatihân adı verilmiştir denilmektedir. Altı sene sonra nüfus sayımı yapılarak her altı kişiden birinin seferber asker olması ve bu şekilde her türlü vergiden muaf tutulacakları ve harplere iştirakleri kayda bağlanmıştı. Böylece yörükler yerleşik hayâta geçmiş olsalar dahi yeni bir kuruluş hâlinde, yine askeri bir hizmet için teşkilâtlandırılmış oldular. Evlâd-ı Fatihân önceleri yörük deyimi ile birlikte kullanılmış ise de, daha sonraları yörük tâbirinden vazgeçilmiştir. Evlâd-ı Fâtihânın yerleşmiş bulunduğu bölge, yörük vilâyeti adı ile anılmıştır. Bu bölgeye tâyin edilen vezir veya beylerbeyi, yörük hâkimi olarak tanınmışlardı. 1691 senesinde Hasan Paşanın tuttuğu Evlâd-ı Fatihan piyadeleri defterine göre; Çatalca, Vize, Saray, Tekirdağ, Ereğli, Burgaz, Hasköy, Hayrabolu, Babaeski, Kırklareli, Ahydu, Aydos, Karinabad, Hâtuneli, Ruskasrı, Yenice, Kızılağaç, Yanbolu, Filibe, Edirne, Malkara, İpsala, Dimetoka, Kavala, Yenice, Vardar, Vodina, Selanik, Boğdan, Yakşılı, Eğribucak, Tikveş, Gümülcine, Radovişte, İştip, Serez, Karadağ, Babadağı, Yenipazar, Lofça, Ziştovi, Yerköyü, Rusçuk, Silistre, Şumnu ve daha bir çok kaza ve nahiyelerine yayılmış oldukları gösterilmiştir.
1691 senesinden sonra Evlâd-ı Fâtihânın defterleri tutulmaya başlanmıştır. Evlâd-ı Fatihan defterlerinde Belgrad muhafızı olarak geçen Hasan Paşanın, hem Evlâd-ı Fatihan piyade askerlerinin, hem de vilâyet yörüklerinin îmâl defterlerini tanzim ettiği tesbit edilmiştir. Daha sonraları Evlâd-ı Fatihan bütün eski yörük gruplarının özel ismi hâline geldiğinden, defterlerde yörük tâbiri, kullanılmamıştır. 1697de yapılan yoklamaya göre Rumelide Evlâd-ı Fatihan olarak 1116 hâne ve 16.582 kişi tesbit edilmiştir.
Evlâd-ı Fâtîhânı çeribaşılar (yörük teşkîlâtında serasker), idare etmekte idi. Kapıcıbaşı rütbesinde bulunan zabitler ise İstanbulda ikâmet ederlerdi. Çeribaşıları; kaza müdürü durumunda olup, vazifeli bulundukları yerlerin asayişine bakarlar, sefer ânında Eşkinci askerler çıkarırlar, harp olmadığı zamanlarda vergileri toplarlardı. Sonraları Osmanlı Devletinin çeşitli yerlerinde vazife alan bu teşkilât, kurulduğu ilk yıllarda sâdece Rumelideki gazâlara katılmak mecburiyetinde idi.
1826 senesinde Evlâd-ı Fâtihân teşkîlâtı yeniden düzenlendi ve yirmi dört grupta toplanarak dört tabur hâline getirildi. Çeribaşıların yanına kolağası, mülâzım ve yüzbaşı rütbesinde subaylar verildi. Bir süre sonra bu taburlar alay yapıldı. Rumeli ve Selanik eyâletlerinde oturan Evlâd-ı Fâtihânın diğer halktan farklı bâzı imtiyazları vardı. Bunlar tanzîmâttan sonra çıkarılan kânunla kaldırıldı ve diğer halk gibi vergi ve askerlik mükellefiyetine tâbi tutuldular (1846). Böylece yaklaşık iki asırdan beri devam eden Evlâd-ı Fatihan teşkilâtı ortadan kaldırılmış oldu.
1) Osmanlı Târih Deyimleri; cild-1, Sh. 571 2) Rehber Ansiklopedisi; cild-5, sh. 247 3) Rumelide Yörükler, Tatarlar ve Evlâd-ı Fâtihân (M. Tayyih Gakbilgin, İstanbul-1957)