Çocuk eğitimi nasıl olmalıdır ? (2. hafta)

sükutu-ezber

Öyle işte,,,
Sp Kullanıcı
11 Şub 2017
16,759
59,869
çocuğum yok yani evli değilim,,,:))) buna rağmen çevrem de gözlemlediğim bazı şeylerin farklı bir açından yaklaşacağım ,,,

çalışan birisiyim maalesef, ve haliyle iş yerimizde çalışanların çoğu evliydi,, hayat mücadesi vs...

ve bizler yeri geliyor gece dokuza kadar mesaiye kalabiliyorduk cumartesi keza 1de çıkıyorduk ve evli çocuklu bayanlara bakıyordum o saatten sonra eve gidecek eşiyle ,çocuğuyla ilgilenecek ve bu nasıl olacak tabiri caizse yarım yamalak bir ilgilenme anne yorgun haliyle

anne evde çok kalamıyor çocuklarıyla çok ilgilenemiyor, ders islam eğtimi burada şunu da belirtmek isterim ki anneler babalar çok islam donanımlı değil ki çocuğuna ne versin
İslam eğitimi önce annelerden ve babalardan başlanmalı çocuklarına bir şeyler öğretilsin

anne işden yorgun geliyor çok ilgilenemiyor maalesef çocuklar öyle kendince büyüyor

evlerde ise ya tvlerde bitmek bilmeyen cizgi filimleri acık akşama kadar arada evli olan arkadaşlarıma gidiyorum tvler akşama kadar acık cocuk oynuyor ama o tv cizgi filimde açık kalacak,

şimdilerde maalesef telefonlar tabletler eğitimi yerini aldı

islam konusunda çok geriyle daha çok dünya okulu peşinde ebebeyinler,,

okuldan okula koşuyor çocuklar ama namaz olunca sonra kılar mantığı

harcamalar vs... çok gelir az ve otomatikmen anneler çalışmaya mecbur ve çoğu çalışıyor

kimi anneler çalışmak istemese de babalar istemiyor:)))

sübyen okulu dediğimiz yere vermektense normal anaokulları tercih ediliyor

kızlar şu empoze ediliyor kızım oku evlendiğinde boşanırsan ayakların üstünde durursun kız evlenmeden boşanıyor:)))

çoğaltmak mümkün,,,, hem sosyal hem İslami açıdan
 

NoktA

Sp Kullanıcı
21 Mar 2017
4,419
513
Çocuk yetiştirmek sadece bayanların görevi değil yalnız
Haklısınız. Çocuk eğitiminde babalar da hatali yada eksik gordugunuz şeyleri bizimle paylasirmisiniz. Dışarıdan biri olarak bayan gözüyle eksikliklerin dile getirilmesi, düzeltilmesi yönünde katkı sağlayabilir.
 

Turan

Sp Kullanıcı
31 Ocak 2017
2,092
367
Türk Eğitim sistemi içinde çocuk eğitimi nasıl ele alınmalı, değerler eğitimi nasıl verilmeli, iyi öğretmen yetiştirmek için neler yapılmalı, fikirleri olan buyursun
 

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
Türk Eğitim sistemi içinde çocuk eğitimi nasıl ele alınmalı, değerler eğitimi nasıl verilmeli, iyi öğretmen yetiştirmek için neler yapılmalı, fikirleri olan buyursun

Turan hocam öyle bir konuya değindinki nerden alsak elimizde kalacak...


Öncelikle Türk Eğitim sistemi içinde çocuk eğitimi nasıl ele alınmalı ? buradan laya bakalım...


Bunun için önce olanı tahlil etmeliyiz. Mevcut sistemi tanımlayıp bunun üzerinden çözümler üretmeliyiz.
Mevcut sistem 4 + 4 + 4 olarak beraberinde öncelikle tayin ve okul sorunu sistemi getirmişti , şimdi kısmen bu sorunlar aşıldı. önceki hükümetlere nazaran sık sık yapılan özellikle sınav sistemindeki değişiklikler öğrencileri çok zorladı, kafa karıştırdı ve daha çok sermaye sahiplerinin işine geldi. Özel okullar, dershaneler, özel ders merkezleri, eğitim danışmanlığı yapan kişisel gelişim kurumları hem sayıca hem de ekonomik açıdan çok büyüdüler. Ailelerin eğitime ayırdığı bütçe gittikçe artarak temel ihtiyaçlar kategorisinde değerlendirilmeye başlandı. Bu durum hem çocuk ve gençler hem de ebeveynler üzerindeki psikolojik baskıyı arttırdı. Bunlar kısmen aşılmaya çalışılsa da bir çok aşamada bunlarda başarılı olunamadı. bir çok çalışma operasyonel düzeyde devam edip eğitim sistemi merkezli değil operasyonel merkezli ele alındı. Bu eğitim yarışı ciddi bir para gerektiriyor ve malesef anne babalar bunun altında ezilmemek için daha çok çalışmaya zaman harcıyor ve bunu da çocuklarına öyle yada böyle yansıtıyorlar , buda çocujkları psikolojik olarak ciddi anlamda bunaltıyor. kendini hayatın merkezinden çıkarıp üniversiteyi hayatın merkezine alarak okuyor. üniversiteden mezun olduğunda da sonuç fiyasko...


Neden biliyormusun Turan hocam ; Bizde kediye uçma , güvercine de ağaca tırmanma eğitimi veriliyor tabiri yerindeyse... Çocukların yeteneklerine göre şekillenmesi gereken eğitim sistemi tamamen onları ait olmadıkları sevmedikleri alanda iş yapmaya yöneltiyor ve sonuç fiyasko. kendini ifade edemeyen adam Avukat , beceriksiz mühendis , niteliksiz doktor... işini yapmayı sevmeyen sanaat ve zanaatkaralar toplumu ortaya çıkıyor. Yahu kedinin yeteneği ağaca tırmanmak fare kovalamak. onu o alanda dahada eğiterek geliştirip ondan verim almak varken neden illa uçmasını öğrenmesi gerektiği konusunda zorluyoruz ki ? Bu anlamda Milyarlarca örnek verebilirim...


Oysa hocam ÇOCUKLARın asıl amacı kendilerini tanımak, hayatı anlamlandırmak, sosyal ilişkiler geliştirmek gibi becerileri geliştirmek iken bundan gittikçe uzaklaşıyorlar. Muhakeme becerileri gittikçe azalıyor. Ailelerinin beklentilerini net bir biçimde anlamış olsalar da bu beklentileri nasıl karşılayacaklarını, mesela nasıl ders çalışırlarsa sınavlarda başarılı olabileceklerini bilmiyorlar. Daha çok ders dinlemek ve daha çok test çözmek onlara başarının tek yolu gibi görünüyor. Anne-babalar da buna inanıyor. Ve özellikle meslekî altyapısı olmayan dershane rehberlik servisleri çocukları ve velileri bu minvalde teşvik ediyor. Hâlbuki her çocuk farklı öğrenir. Ve başarı bir üniversiteyi kazanmak demek değildir. oysa mevcut sistemin amacı bilgi depolamayı değil bilgiyi yorumlamayı önemseyen, düşünmeyi ve üretmeyi teşvik eden bir ideal olarak piyasaya sürüldü ama malesef başarılı olamadı...


Olayın bir çok boyutu varr; oysa devlet çocukların hepsini aynı kefeye koyup aynı olduğunu sanıyor ve onlara öyle yaklaşıyor... çocuklar okula başlayana kadar bilişsel becerilerini az ya da çok geliştirebiliyorken tektipçi, baskıcı, militarist eğitim biçim ve müfredatıyla karşılaşınca bilişsel ve psikolojik zararlar görmeye başlıyorlar. 66 aylıklar için olduğu kadar 72 aylıklar için de 40 dakika boyunca aynı yerde sessizce oturmalarını istemek hiç pedagojik bir istek değil. Bakanlık bunu kısmen farketmiş olmalı ki 1. sınıf müfredatına oyunlar sokmaya çalışıyor. ama bu sefer ortaya çok komik durumlar ortaya çıkıyor Devlet, hiç de bilimsel olmayan bir biçimde, her biri birbirinden son derece farklı olan milyonlarca çocuğun aynı şeye ihtiyacı olduğunu zannediyor. vs vs svs


üzerine daha fazla konuşulabilir ...


Turan Hocam değerler eğitimi nasıl verilmeli sorusuna ise...


Konu okadar geniş ve uzun ki ama yinede genel pencereden bakılacak olursak ; Değerlerin önem sırlamasına göre tasnif edilmesi gereklidir. bunu yatay ve dikey olarak ayırmadan sadece genel hatlara değinip geçelim turan hocam. Bunları kutsal değerler, ahlaki değerler, yaşamsal değerler, duygusal değerler şeklinde sıralayabiliriz. Değer sistemlerinin insan davranışlarına etkisi insanın hayatında gözlenebilir. İnsanın kendisiyle olan ilişkisi, diğer insanlara karşı olan davranışları ve kişinin olmuş bitmiş davranışları değerlendirmesi değer sistemlerinin insan davranışlarını etkilediği alanlardır. bu yatay ve dikey değerler siteminden dikeyi ele alacak olursakta , dikey değer sistemi insanın iki değerden birini öncelemesi gereken durumlarda akletme faaliyetiyle birlikte önem kazanmakta insanın doğru davranışta bulunması için değerlerin önceliklerinin bilinmesi gerektiği için bu tasnifte alt bablara ayırarak bunu sistemli bir şekilde vermemiz gerekmektedir. Bu eğitimi 3 aşamada verebiliriz. okul aile ve sivil toplum ( yada cemaat ) olarak verebilir hatta eğitim sistemi değerler eğitimi için Her öğrenciye diploma vermeden önce 320 saat bir STK da görev almış olma ( ortaokul ) lisede 500 saat görev almış olma şartı koşması yine bunun bir bölümü olarak algılanabilir. konu üzerine ayrıcada konuşabiliriz...






iyi öğretmen yetiştirmek için neler yapılmalı ?


Hocam bu ayrıca bir hafta konusudur. bunu inşallah bir haftanın konusu olarak beraber konuşalım. kısa ama uzun bir zaman dilimine yayarak...


Allah razı olsun inşallah düşüncem bu yöndendir. Bu konuda faydalandığım faydalandığım kaynaklar daha çok makaleler ve Mahkeme verileri olur genel hatlarıyla...
 

Tuğba

Editör
Yönetici
Editör
30 Ocak 2017
3,030
11,929
Haklısınız. Çocuk eğitiminde babalar da hatali yada eksik gordugunuz şeyleri bizimle paylasirmisiniz. Dışarıdan biri olarak bayan gözüyle eksikliklerin dile getirilmesi, düzeltilmesi yönünde katkı sağlayabilir.
Bir söz var "Bir evde çocuklar hırçın ve huysuzsa altında yatan sebep babanın yeteri kadar anneye yardımcı olmamasındandır" özetinde.
Bu çok önemli, kadın hem ev kadını hem anne yerine göre çalışıyorsa yorgunluğu bezginliği öfkesi bi şekilde çocuğa yansır.Baba en azından kadın evle ilgilenirken yada çalışırken çocuklarla ilgilense ve annenin yükünü hafifletse çoğu problem önlenmiş olur ama bunu lütuf gibi değil babalığın gereği olarak yapmalı bence.
Evet çalışır baba yorulur eve gelip dinlenmek ister ama kadının öyle bi lüksü hiç olmaz.Toplumumuzda ne yazıkki çocuğu anne büyütür anne ilgilenir gibi bi algı var.Oysa Efendimiz sav in hayatına bi bakmak yeterli.
 

Qasem

Sp Kullanıcı
18 Şub 2017
3,530
527
Hz Peygamber'in çocuklara yaklaşımı

Kur'an'daki çocuklara yönelik ayetlerin uygulaması konusunda tabii ki ilk örnek alacağımız insan, sahabesine ve tüm ümmetine vahyin şahitliğini gösteren Hz. Muhammed'dir. Ahlakı Kur'an olan Rasulullah'ın çocuklarla ilişkilerinde ve onları eğitirken takip ettiği yol ve yaklaşım biçimleri bu nedenle bizim örnek alacağımız uygulamalardır. Ancak bu konularda Rasulullah'ın örnekliğini metot olarak kullanabilmemiz için O'na isnat edilen rivayetlerden sahih olarak gördüğümüz bazı hadisler üzerinde durmaya çalışacağız.

a)
Bir rivayette Peygamberimizin torunu Hasan, su ister. O esnada diğer torunu Hüseyin de uyanır ve su ister. Peygamberimiz suyu Hasan'a verir. Kızı Fatıma babasına, "Hüseyin'i daha mı az seviyorsun" der. Peygamberimiz "hayır suyu önce Hasan istedi ve ona verdim" der. Rasulullah bu rivayete göre taleplerde hatırı değil öncelikli talebi dikkate almaktadır ki, çocuklar arasındaki rekabette bu tavır son derece eğiticidir.

b)
Hicaz cahili geleneğinde kızların ikinci sınıf konumuna itildiğini gözettiğimiz de, bazı rivayetlerden Rasulullah'ın kız çocuklarına karşı pozitif ayrımcılık yaptığını kavrarız: "Çocuklarınızın arasını eşit tutun. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım."

c)
Rasulullah'ın dünyevi konularda birlikte olduğu kişilere söz hakkı verdiği, yerine göre de çocukla çocuk olduğu rivayet edilir. Ergenlik çağına gelmemiş çocukların biatlerini kabul etmiş olması da onlara verdiği değeri; yani çocukların duygu ve düşüncelerine de gereğince önem vererek onları hayata hazırlayacak bir yaklaşımı örneklendirir.

d)
Rasulullah, bir hadise göre, koşu yarışı yapan çocukları görünce o da aralarına karışır, onlarla beraber yarışır. Yarışı kazananı ödül olarak devesinin üzerine alır ve Medine sokaklarında gezdirir ve onunla sohbet eder. Bu yaklaşım da mükafat ve eğitimde tek düzeliği aşmak konusunda önemli bir açılımdır.

e)
Rafi Bin Amr anlatır: Ben küçükken Ensar'ın hurmalarını taşlıyordum. Beni yakalayıp Rasulullah'a götürdüler. Bana sordu. "Niçin başkasının hurmalarını taşlıyorsun?" "Açlık sebebiyle" dedim. Bunun üzerine "taşlama, kendiliğinden yere düşenleri ye" dedi. Ve sonra "Allah seni doyursun" diye bana dua etti.

f)
Bir çocuk müezzinin taklidini yapıyor ve ezanla alay ediyordu. Hz. Peygamber o çocuğu yanına çağırarak sanki ezanla alay ettiğini anlamamış gibi ciddi bir tavırla "Haydi bize de bir ezan oku" dedi. Çocuk utandı ve bunun üzerine güzelce ezan okudu. Rasulullah çocuğun sırtını sıvazladı ve cebine biraz para koyup "Mübarek olsun" dedi. Çocuk şaşırmış ve sonra yıllarca Mekke'de müezzinlik yapmıştı.

g)
Annelerin çok sık yaptığı hatalardan birisine tekabül eden Rasulullah'tan örnek bir uygulamayla ilgili bir rivayeti özetleyelim: Medine'de bir anne sokağa kaçan çocuğunu eve getirebilmek için "Gel bak sana ne vereceğim" der. Olaya şahit olan Rasulullah sorar: "Çocuğa ne vereceksin?" Anne hurma vermek istediğini söyleyince de peygamber uyarır. "Dikkat et sana gelir de bir şey vermezsen doğru yapmamış olursun..."

h)
Tirmizi'nin aktardığı bir rivayete göre "Çocuklarınızı 7 yaşına geldiği zaman namaza alıştırın. Eğer 10 yaşına geldiğinde kılmazlarsa yaptırım uygulayın." diyen Rasulullah, çocuklar için hem teşvik hem de uygun bir müeyyide yönteminin var olacağını bize hatırlatmaktadır.

(Kütüb-ü Sitte'de geçen bu rivayetleri, Ayraç Yayınları'ndan Said Alpsoy'un "Bir İnsan Olarak Hz. Muhammed" ve İnsan Vakfı Yayınları'ndan Bekir Demir'in "Hz. Peygamber ve Çocuk Eğitimi" adlı kitaplardaki hadisler arasından seçerek özetledik.)

Bu ve benzer rivayetlerde dikkat çeken vurgulara bir kez daha değinebiliriz:

1.
Peygamberimiz çocuklara hoşgörü ile yaklaşmış, ilgi göstermiş, şakalaşmıştır. "Yavrucuğum..." gibi sıcak ifadeler kullanmıştır.

2.
Peygamberimiz çocuklara taklit yoluyla eğitim yolunu açmıştır. Buhari ve Tirmizi'nin aktarımlarına göre, Rasulullah İbn Abbas'ın kendisine bakarak abdest alması ve Enes'i ve arkadaşını namaza çağırıp kendisine bakarak namaz kılmalarını sağlamıştır.

3.
Rasulullah'ın çocukların 7 yaşında namaza alıştırılması ve 10 yaşına vardıklarında namaz kılmazlarsa yaptırım uygulamaya daveti, kontrollü bir disiplin gerekliliğine işarettir.

4.
Tirmizi'deki hadise göre "Rasulullah, bir çocuğa eve girdiğinde ev halkına selam vermesini tavsiye etmiş ve bu selamla hem kendisinin hem de ailesinin hayır bulacağını eklemiştir." Peygamberimizin çocuklarla ilgili bu tür yaklaşımları, hayatın içindeki uygulamalarla irtibatlı ikna temelli eğitim örnekliğidir.

5.
Rasulullah, çocuk eğitiminde mükafatlandırmayı sosyal ilişki ağırlıklı da gerçekleştirmiştir.

6.
İbn Mace'nin aktarımına göre Rasulullah, içlerinde çocukların da bulunduğu bir toplulukla bir vadiden veya bir yokuştan geçerken, bu hangi vadi ya da bu hangi yokuş gibi sorularla soru cevap şeklinde grup ve çevre eğitimine örneklik oluşturmuştur.

7.
Rasulullah'ın çocuk eğitiminde tedricilik ve sabır faktörüne özen gösterdiğini söyleyebiliriz. Çünkü o hikmetle davranan bir Rasul'dü ve tedricilik de insan fıtratına en uygun eğitim metodudur. Kur'an-ı Kerim 23 senede tamamlanmıştır. Namaz örneği bunun en iyi uygulamasıdır.

Hadis rivayetlerini öncelikle çocuğa yaklaşımla ilgili Kur'an ayetleri ve Kur'an bütünlüğü ışığında değerlendirmeliyiz. Ancak Kur'an bütünlüğünden bakıldığında bize önemli katkılar ve örneklikler sağlayan rivayetler yanında, Kur'an nasslarıyla bağdaşmayan rivayetler de söz konusudur.
İbn Hacer'in aktardığı bir rivayete/hadise göre "Tahnik" [çiğneme]ten bahsedilmektedir. Bu rivayete göre Peygamber yeni doğan çocuğa, ağzında bir hurmayı çiğnedikten sonra yedirir. Rasulullah hurmayı güzelliği, yumuşaklığı, tatlılığı itibariyle Müslümana benzetirmiş. Tahnikte bulunan kişi faziletli biriyse o çocuk da faziletli biri olurmuş. Oysa bu rivayet, sanki Hıristiyan kültürünün vaftizini hatırlatmakta ve Rasulullah'ın misyonunu küçük düşürmektedir.

Yine Peygamberin sünneti adı altında fıtri olarak solak olan bir çocuğa zorla sağ eliyle yemek yedirilmesi vb. davranışlarda bulunulması da Peygamberin sünnetinin gereği gibi algılanmamasından kaynaklanmakta, "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın" hükmü unutulmaktadır.
Bazı rivayetlerde de çocuklarla oynayan Hz Peygamber, onlara hiç kızmamış, uyarıda bulunmamış ve disiplin uygulamamış gibi gösterilmektedir.
Oysa Buhari ve Müslim'in ortak rivayet ettikleri bir hadise göre Rasulullah, torunu Hasan ve Hüseyin yanında oynarken bunlardan birisi, orada zekat ve sadaka olarak toplanmış olan hurmadan yemek için ağzına atar. Bunu gören Rasulullah ona şöyle dikkatlice, uyaran bakışlarla bakınca çocuk hemen hurmayı ağzından çıkarır.
 

sükutu-ezber

Öyle işte,,,
Sp Kullanıcı
11 Şub 2017
16,759
59,869
eskiye nazaran şimdi ki anneler çalışıyor ve yerince çocuklarıyla ilgilenemiyorlar bu ağır bir yük çocuklar bir nevi kendi kendine yetişiyor oysa anne evde olup sağlam islamı ilmi olup çocuğunu evden iyi bir insan olma inşası adımı atabilir,

anne babalar evde yetişemediği çocuklarını bir kaç ay bir kursa veriyor al yetiştirir diyorlar annenin senelerce yetiştiremediğini bir kaç aylık kurslardan bekleniyor bu haksızlık hemde hazırcılık,,,

günümüzde çocukları anneden çok
tvler,telefonlar,,
ya anane,babaanne yada yabancı bir bayan yetiştiriyor,anneye yapancı çocuklar oluyor,,

birde bu dershane olayını senelerdir anlamıyorum madem çocuk okulda yetersiz geliyor o zaman okulları ele alması lazım devletin ,öğretmenlerin verdiği eğitim neden eksik geliyor bu çok saçma bir şey,,
o öğretmenlerde denetimden geçirilmeli neden eğitim konusunda illa dersane gerekiyor,çocuklar sürekli testlere kurban gidiyor
 

Turan

Sp Kullanıcı
31 Ocak 2017
2,092
367
Turan hocam öyle bir konuya değindinki nerden alsak elimizde kalacak...


Öncelikle Türk Eğitim sistemi içinde çocuk eğitimi nasıl ele alınmalı ? buradan laya bakalım...


Bunun için önce olanı tahlil etmeliyiz. Mevcut sistemi tanımlayıp bunun üzerinden çözümler üretmeliyiz.
Mevcut sistem 4 + 4 + 4 olarak beraberinde öncelikle tayin ve okul sorunu sistemi getirmişti , şimdi kısmen bu sorunlar aşıldı. önceki hükümetlere nazaran sık sık yapılan özellikle sınav sistemindeki değişiklikler öğrencileri çok zorladı, kafa karıştırdı ve daha çok sermaye sahiplerinin işine geldi. Özel okullar, dershaneler, özel ders merkezleri, eğitim danışmanlığı yapan kişisel gelişim kurumları hem sayıca hem de ekonomik açıdan çok büyüdüler. Ailelerin eğitime ayırdığı bütçe gittikçe artarak temel ihtiyaçlar kategorisinde değerlendirilmeye başlandı. Bu durum hem çocuk ve gençler hem de ebeveynler üzerindeki psikolojik baskıyı arttırdı. Bunlar kısmen aşılmaya çalışılsa da bir çok aşamada bunlarda başarılı olunamadı. bir çok çalışma operasyonel düzeyde devam edip eğitim sistemi merkezli değil operasyonel merkezli ele alındı. Bu eğitim yarışı ciddi bir para gerektiriyor ve malesef anne babalar bunun altında ezilmemek için daha çok çalışmaya zaman harcıyor ve bunu da çocuklarına öyle yada böyle yansıtıyorlar , buda çocujkları psikolojik olarak ciddi anlamda bunaltıyor. kendini hayatın merkezinden çıkarıp üniversiteyi hayatın merkezine alarak okuyor. üniversiteden mezun olduğunda da sonuç fiyasko...


Neden biliyormusun Turan hocam ; Bizde kediye uçma , güvercine de ağaca tırmanma eğitimi veriliyor tabiri yerindeyse... Çocukların yeteneklerine göre şekillenmesi gereken eğitim sistemi tamamen onları ait olmadıkları sevmedikleri alanda iş yapmaya yöneltiyor ve sonuç fiyasko. kendini ifade edemeyen adam Avukat , beceriksiz mühendis , niteliksiz doktor... işini yapmayı sevmeyen sanaat ve zanaatkaralar toplumu ortaya çıkıyor. Yahu kedinin yeteneği ağaca tırmanmak fare kovalamak. onu o alanda dahada eğiterek geliştirip ondan verim almak varken neden illa uçmasını öğrenmesi gerektiği konusunda zorluyoruz ki ? Bu anlamda Milyarlarca örnek verebilirim...


Oysa hocam ÇOCUKLARın asıl amacı kendilerini tanımak, hayatı anlamlandırmak, sosyal ilişkiler geliştirmek gibi becerileri geliştirmek iken bundan gittikçe uzaklaşıyorlar. Muhakeme becerileri gittikçe azalıyor. Ailelerinin beklentilerini net bir biçimde anlamış olsalar da bu beklentileri nasıl karşılayacaklarını, mesela nasıl ders çalışırlarsa sınavlarda başarılı olabileceklerini bilmiyorlar. Daha çok ders dinlemek ve daha çok test çözmek onlara başarının tek yolu gibi görünüyor. Anne-babalar da buna inanıyor. Ve özellikle meslekî altyapısı olmayan dershane rehberlik servisleri çocukları ve velileri bu minvalde teşvik ediyor. Hâlbuki her çocuk farklı öğrenir. Ve başarı bir üniversiteyi kazanmak demek değildir. oysa mevcut sistemin amacı bilgi depolamayı değil bilgiyi yorumlamayı önemseyen, düşünmeyi ve üretmeyi teşvik eden bir ideal olarak piyasaya sürüldü ama malesef başarılı olamadı...


Olayın bir çok boyutu varr; oysa devlet çocukların hepsini aynı kefeye koyup aynı olduğunu sanıyor ve onlara öyle yaklaşıyor... çocuklar okula başlayana kadar bilişsel becerilerini az ya da çok geliştirebiliyorken tektipçi, baskıcı, militarist eğitim biçim ve müfredatıyla karşılaşınca bilişsel ve psikolojik zararlar görmeye başlıyorlar. 66 aylıklar için olduğu kadar 72 aylıklar için de 40 dakika boyunca aynı yerde sessizce oturmalarını istemek hiç pedagojik bir istek değil. Bakanlık bunu kısmen farketmiş olmalı ki 1. sınıf müfredatına oyunlar sokmaya çalışıyor. ama bu sefer ortaya çok komik durumlar ortaya çıkıyor Devlet, hiç de bilimsel olmayan bir biçimde, her biri birbirinden son derece farklı olan milyonlarca çocuğun aynı şeye ihtiyacı olduğunu zannediyor. vs vs svs


üzerine daha fazla konuşulabilir ...


Turan Hocam değerler eğitimi nasıl verilmeli sorusuna ise...


Konu okadar geniş ve uzun ki ama yinede genel pencereden bakılacak olursak ; Değerlerin önem sırlamasına göre tasnif edilmesi gereklidir. bunu yatay ve dikey olarak ayırmadan sadece genel hatlara değinip geçelim turan hocam. Bunları kutsal değerler, ahlaki değerler, yaşamsal değerler, duygusal değerler şeklinde sıralayabiliriz. Değer sistemlerinin insan davranışlarına etkisi insanın hayatında gözlenebilir. İnsanın kendisiyle olan ilişkisi, diğer insanlara karşı olan davranışları ve kişinin olmuş bitmiş davranışları değerlendirmesi değer sistemlerinin insan davranışlarını etkilediği alanlardır. bu yatay ve dikey değerler siteminden dikeyi ele alacak olursakta , dikey değer sistemi insanın iki değerden birini öncelemesi gereken durumlarda akletme faaliyetiyle birlikte önem kazanmakta insanın doğru davranışta bulunması için değerlerin önceliklerinin bilinmesi gerektiği için bu tasnifte alt bablara ayırarak bunu sistemli bir şekilde vermemiz gerekmektedir. Bu eğitimi 3 aşamada verebiliriz. okul aile ve sivil toplum ( yada cemaat ) olarak verebilir hatta eğitim sistemi değerler eğitimi için Her öğrenciye diploma vermeden önce 320 saat bir STK da görev almış olma ( ortaokul ) lisede 500 saat görev almış olma şartı koşması yine bunun bir bölümü olarak algılanabilir. konu üzerine ayrıcada konuşabiliriz...






iyi öğretmen yetiştirmek için neler yapılmalı ?


Hocam bu ayrıca bir hafta konusudur. bunu inşallah bir haftanın konusu olarak beraber konuşalım. kısa ama uzun bir zaman dilimine yayarak...


Allah razı olsun inşallah düşüncem bu yöndendir. Bu konuda faydalandığım faydalandığım kaynaklar daha çok makaleler ve Mahkeme verileri olur genel hatlarıyla...

teşekkürler ,cevaplar için :)))
 

Tuğba

Editör
Yönetici
Editör
30 Ocak 2017
3,030
11,929
Hz Peygamber'in çocuklara yaklaşımı

Kur'an'daki çocuklara yönelik ayetlerin uygulaması konusunda tabii ki ilk örnek alacağımız insan, sahabesine ve tüm ümmetine vahyin şahitliğini gösteren Hz. Muhammed'dir. Ahlakı Kur'an olan Rasulullah'ın çocuklarla ilişkilerinde ve onları eğitirken takip ettiği yol ve yaklaşım biçimleri bu nedenle bizim örnek alacağımız uygulamalardır. Ancak bu konularda Rasulullah'ın örnekliğini metot olarak kullanabilmemiz için O'na isnat edilen rivayetlerden sahih olarak gördüğümüz bazı hadisler üzerinde durmaya çalışacağız.

a)
Bir rivayette Peygamberimizin torunu Hasan, su ister. O esnada diğer torunu Hüseyin de uyanır ve su ister. Peygamberimiz suyu Hasan'a verir. Kızı Fatıma babasına, "Hüseyin'i daha mı az seviyorsun" der. Peygamberimiz "hayır suyu önce Hasan istedi ve ona verdim" der. Rasulullah bu rivayete göre taleplerde hatırı değil öncelikli talebi dikkate almaktadır ki, çocuklar arasındaki rekabette bu tavır son derece eğiticidir.

b)
Hicaz cahili geleneğinde kızların ikinci sınıf konumuna itildiğini gözettiğimiz de, bazı rivayetlerden Rasulullah'ın kız çocuklarına karşı pozitif ayrımcılık yaptığını kavrarız: "Çocuklarınızın arasını eşit tutun. Eğer ben birini üstün tutacak olsaydım, kızları üstün tutardım."

c)
Rasulullah'ın dünyevi konularda birlikte olduğu kişilere söz hakkı verdiği, yerine göre de çocukla çocuk olduğu rivayet edilir. Ergenlik çağına gelmemiş çocukların biatlerini kabul etmiş olması da onlara verdiği değeri; yani çocukların duygu ve düşüncelerine de gereğince önem vererek onları hayata hazırlayacak bir yaklaşımı örneklendirir.

d)
Rasulullah, bir hadise göre, koşu yarışı yapan çocukları görünce o da aralarına karışır, onlarla beraber yarışır. Yarışı kazananı ödül olarak devesinin üzerine alır ve Medine sokaklarında gezdirir ve onunla sohbet eder. Bu yaklaşım da mükafat ve eğitimde tek düzeliği aşmak konusunda önemli bir açılımdır.

e)
Rafi Bin Amr anlatır: Ben küçükken Ensar'ın hurmalarını taşlıyordum. Beni yakalayıp Rasulullah'a götürdüler. Bana sordu. "Niçin başkasının hurmalarını taşlıyorsun?" "Açlık sebebiyle" dedim. Bunun üzerine "taşlama, kendiliğinden yere düşenleri ye" dedi. Ve sonra "Allah seni doyursun" diye bana dua etti.

f)
Bir çocuk müezzinin taklidini yapıyor ve ezanla alay ediyordu. Hz. Peygamber o çocuğu yanına çağırarak sanki ezanla alay ettiğini anlamamış gibi ciddi bir tavırla "Haydi bize de bir ezan oku" dedi. Çocuk utandı ve bunun üzerine güzelce ezan okudu. Rasulullah çocuğun sırtını sıvazladı ve cebine biraz para koyup "Mübarek olsun" dedi. Çocuk şaşırmış ve sonra yıllarca Mekke'de müezzinlik yapmıştı.

g)
Annelerin çok sık yaptığı hatalardan birisine tekabül eden Rasulullah'tan örnek bir uygulamayla ilgili bir rivayeti özetleyelim: Medine'de bir anne sokağa kaçan çocuğunu eve getirebilmek için "Gel bak sana ne vereceğim" der. Olaya şahit olan Rasulullah sorar: "Çocuğa ne vereceksin?" Anne hurma vermek istediğini söyleyince de peygamber uyarır. "Dikkat et sana gelir de bir şey vermezsen doğru yapmamış olursun..."

h)
Tirmizi'nin aktardığı bir rivayete göre "Çocuklarınızı 7 yaşına geldiği zaman namaza alıştırın. Eğer 10 yaşına geldiğinde kılmazlarsa yaptırım uygulayın." diyen Rasulullah, çocuklar için hem teşvik hem de uygun bir müeyyide yönteminin var olacağını bize hatırlatmaktadır.

(Kütüb-ü Sitte'de geçen bu rivayetleri, Ayraç Yayınları'ndan Said Alpsoy'un "Bir İnsan Olarak Hz. Muhammed" ve İnsan Vakfı Yayınları'ndan Bekir Demir'in "Hz. Peygamber ve Çocuk Eğitimi" adlı kitaplardaki hadisler arasından seçerek özetledik.)

Bu ve benzer rivayetlerde dikkat çeken vurgulara bir kez daha değinebiliriz:

1.
Peygamberimiz çocuklara hoşgörü ile yaklaşmış, ilgi göstermiş, şakalaşmıştır. "Yavrucuğum..." gibi sıcak ifadeler kullanmıştır.

2.
Peygamberimiz çocuklara taklit yoluyla eğitim yolunu açmıştır. Buhari ve Tirmizi'nin aktarımlarına göre, Rasulullah İbn Abbas'ın kendisine bakarak abdest alması ve Enes'i ve arkadaşını namaza çağırıp kendisine bakarak namaz kılmalarını sağlamıştır.

3.
Rasulullah'ın çocukların 7 yaşında namaza alıştırılması ve 10 yaşına vardıklarında namaz kılmazlarsa yaptırım uygulamaya daveti, kontrollü bir disiplin gerekliliğine işarettir.

4.
Tirmizi'deki hadise göre "Rasulullah, bir çocuğa eve girdiğinde ev halkına selam vermesini tavsiye etmiş ve bu selamla hem kendisinin hem de ailesinin hayır bulacağını eklemiştir." Peygamberimizin çocuklarla ilgili bu tür yaklaşımları, hayatın içindeki uygulamalarla irtibatlı ikna temelli eğitim örnekliğidir.

5.
Rasulullah, çocuk eğitiminde mükafatlandırmayı sosyal ilişki ağırlıklı da gerçekleştirmiştir.

6.
İbn Mace'nin aktarımına göre Rasulullah, içlerinde çocukların da bulunduğu bir toplulukla bir vadiden veya bir yokuştan geçerken, bu hangi vadi ya da bu hangi yokuş gibi sorularla soru cevap şeklinde grup ve çevre eğitimine örneklik oluşturmuştur.

7.
Rasulullah'ın çocuk eğitiminde tedricilik ve sabır faktörüne özen gösterdiğini söyleyebiliriz. Çünkü o hikmetle davranan bir Rasul'dü ve tedricilik de insan fıtratına en uygun eğitim metodudur. Kur'an-ı Kerim 23 senede tamamlanmıştır. Namaz örneği bunun en iyi uygulamasıdır.

Hadis rivayetlerini öncelikle çocuğa yaklaşımla ilgili Kur'an ayetleri ve Kur'an bütünlüğü ışığında değerlendirmeliyiz. Ancak Kur'an bütünlüğünden bakıldığında bize önemli katkılar ve örneklikler sağlayan rivayetler yanında, Kur'an nasslarıyla bağdaşmayan rivayetler de söz konusudur.
İbn Hacer'in aktardığı bir rivayete/hadise göre "Tahnik" [çiğneme]ten bahsedilmektedir. Bu rivayete göre Peygamber yeni doğan çocuğa, ağzında bir hurmayı çiğnedikten sonra yedirir. Rasulullah hurmayı güzelliği, yumuşaklığı, tatlılığı itibariyle Müslümana benzetirmiş. Tahnikte bulunan kişi faziletli biriyse o çocuk da faziletli biri olurmuş. Oysa bu rivayet, sanki Hıristiyan kültürünün vaftizini hatırlatmakta ve Rasulullah'ın misyonunu küçük düşürmektedir.

Yine Peygamberin sünneti adı altında fıtri olarak solak olan bir çocuğa zorla sağ eliyle yemek yedirilmesi vb. davranışlarda bulunulması da Peygamberin sünnetinin gereği gibi algılanmamasından kaynaklanmakta, "Kolaylaştırın, zorlaştırmayın" hükmü unutulmaktadır.
Bazı rivayetlerde de çocuklarla oynayan Hz Peygamber, onlara hiç kızmamış, uyarıda bulunmamış ve disiplin uygulamamış gibi gösterilmektedir.
Oysa Buhari ve Müslim'in ortak rivayet ettikleri bir hadise göre Rasulullah, torunu Hasan ve Hüseyin yanında oynarken bunlardan birisi, orada zekat ve sadaka olarak toplanmış olan hurmadan yemek için ağzına atar. Bunu gören Rasulullah ona şöyle dikkatlice, uyaran bakışlarla bakınca çocuk hemen hurmayı ağzından çıkarır.
Eyvallah hayalet,sırf bu maddeler bile yeterli.Birazda sabır..
 

Son mesajlar