Mescid-i Haramın Kadîm Sakinleri Osmanlı Revakları
FATİH KARABOĞA
Mescid-i Haram ve Kâbe-i Muazzama hakkında konuşulurken, Osmanlı revaklarının sıklıkla bahsi geçer. Rıza-i ilâhî aşkıyla yanan Osmanlı padişahlarının Cennetten gölgelik talebiyle, yine aynı aşkla yanan Müslümanların, Kâbe-i Muazzamayı tavafları sonrasında oturup gölgelenmeleri niyetiyle yaptırdıkları yapılardır bu revaklar. Beytullahı çevreleyen ilk gölgelikler, Halife Hz. Osman (r.a.) zamanında yerleştirilir mukaddes mekâna. Sonraki asırlarda bu gölgeliklerin yerini revaklar almıştır. Osmanlıda ise Kanuni Sultan Süleymanla başlayıp Sultan İkinci Selim Hanla devam eden ve Üçüncü Murad Han zamanında tamamlanan inşaatla Mescid-i Haram son hâlini almıştır
Mescid-i Haram, yeryüzündeki en eski mesciddir. Yüce kitabımız Kurân-ı Kerîmde 15 yerde zikredilen bu mukaddes mekân, Kâbe-i Muazzama ve çevresini ifade eder. Peygamberimiz (s.a.v.) hâli hayatta iken Beytullahın çevresinde herhangi bir yapı bulunmuyor, ibadet edenler Kâbe-i Müşerrefenin etrafındaki açık alanları kullanıyorlardı. İslâm tarihinde Mescid-i Haramın sahasını ilk genişleten ve fizikî sınırlarını çizen halife Hz. Ömer (r.a.) olmuştur. Hz. Ömer, Beytullaha yakın olan evleri istimlak ederek alanı rahatlatmış, bir yol gibi kullanılan Kâbe avlusunu duvarla çevirmişti. Böylece sayıları her geçen gün artan hacıların daha rahat tavaf ve ibadet etmeleri sağlanmıştır.
Hz. Osmanın (r.a.) halifeliği zamanında Mescid-i Haram genişletilmiş, ayrıca Hicrî 26 senesinde ilk defa Beytullahın çevresinde gölgelikler yapılmıştır. Önü açık, üstü örtülü ve arkası duvarla örülü bu yapıya, mimaride revak denilmektedir ve günümüze kadar gelen yapının da ana şeklini teşkil etmektedir.
Abdülmelik bin Mervan devrinde zamanla hasar gören yerler restore edilerek mescidin çatısı, sac ağacı denilen sağlam ve kaliteli kerestelerle yenilenmiştir. Velid bin Abdülmelik bin Mervanın Hicrî 91 senesindeki yenileme faaliyetlerinde ilk defa mescidde mermer sütunlar kullanıldı.
Simetrik Yapının Banisi Halife Mehdi
Halife Ebu Cafer el-Mansurun başlattığı Mescid-i Haramı imar faaliyetleri, Abbasîler devrinin ilk girişimi olmuştur. Mescid-i Haramın asıl görünümünü veren, muhakkak ki halife Muhammed Mehdi el-Abbasîdir. Abbasî devrinin üçüncü devlet adamı olan Halife Mehdi, Hicrî 161 senesinde hac ibadetini yerine getirmek üzere gittiği Mekke-i Mükerremede mescidi incelemiş ve yapının esaslı bir şekilde yenilenmeye ihtiyacı olduğuna kanaat getirmişti.
Bu sebeple, Bağdata varır varmaz uzman bir kadroyu Mekke-i Mükerremeye gönderdi. 400e yakın mermer sütun, gemilerle Basra Körfezinden, Arap Denizine oradan Kızıldenize ve nihayet Şubeyke Limanından Mekke-i Mükerremeye ulaştırılmıştı. Her biri 20 ton olan bu sütunlar son derece muhkem ve gayet zarifti. Ehl-i Sünnet hassasiyetindeki halife, bazı sütunlara, orada yaşanan hadiseleri hatırlatıcı yazılar kazıttırmıştı. Mesela Safa Tepesi yönündeki dört sütuna salât-ü selâm yazdırmış ve altına Allah Rasülü say yapmak üzere buradan geçmiştir. ibaresini işletmiştir. Fetih kapısı yakınlarına dikilen başka bir mermer sütunda ise Fetih gününde Allah Rasülü bu cihetten mescide girmiştir. metni kazdırılmıştı. Coğrafyanın şartları ve zamanın imkânsızlıkları göz önünde tutulacak olursa bu işin ne kadar zahmetli olduğu dikkate şayandır.
İnşaatın takibini bizzat kendisi yapan Halife Mehdi, Hicrî 164te (M.781) ikinci kez Mekke-i Mükerremeye geldi. Mescid-i Haramın dikdörtgen yapılı olmasını ve Kâbe-i Muazzamanın da tam merkezde bulunmasını arzu ettiğinden bu işi hassasiyetle takip etti. Başlangıçta simetrik olmayan yerleri söktürüp yeniden yaptırttı. Hiçbir masraftan kaçmayan halife, bu yenileme ve genişletme için 30 milyon dirhem harcamıştır. Onun ortaya koyduğu ve merkezinde Beytullahın bulunduğu Mescid-i Haram planı, tüm zamanlarda kullanılagelmiş ve günümüz mescidinin de esasını oluşturmuştur. Mescidin tamamlanmasını göremeyen Mehdinin yerine oğlu Musa el-Hadî İlelhak geçmiş, babasının zamanında başlatılan işleri o bitirmiştir.
FATİH KARABOĞA
Mescid-i Haram ve Kâbe-i Muazzama hakkında konuşulurken, Osmanlı revaklarının sıklıkla bahsi geçer. Rıza-i ilâhî aşkıyla yanan Osmanlı padişahlarının Cennetten gölgelik talebiyle, yine aynı aşkla yanan Müslümanların, Kâbe-i Muazzamayı tavafları sonrasında oturup gölgelenmeleri niyetiyle yaptırdıkları yapılardır bu revaklar. Beytullahı çevreleyen ilk gölgelikler, Halife Hz. Osman (r.a.) zamanında yerleştirilir mukaddes mekâna. Sonraki asırlarda bu gölgeliklerin yerini revaklar almıştır. Osmanlıda ise Kanuni Sultan Süleymanla başlayıp Sultan İkinci Selim Hanla devam eden ve Üçüncü Murad Han zamanında tamamlanan inşaatla Mescid-i Haram son hâlini almıştır
Mescid-i Haram, yeryüzündeki en eski mesciddir. Yüce kitabımız Kurân-ı Kerîmde 15 yerde zikredilen bu mukaddes mekân, Kâbe-i Muazzama ve çevresini ifade eder. Peygamberimiz (s.a.v.) hâli hayatta iken Beytullahın çevresinde herhangi bir yapı bulunmuyor, ibadet edenler Kâbe-i Müşerrefenin etrafındaki açık alanları kullanıyorlardı. İslâm tarihinde Mescid-i Haramın sahasını ilk genişleten ve fizikî sınırlarını çizen halife Hz. Ömer (r.a.) olmuştur. Hz. Ömer, Beytullaha yakın olan evleri istimlak ederek alanı rahatlatmış, bir yol gibi kullanılan Kâbe avlusunu duvarla çevirmişti. Böylece sayıları her geçen gün artan hacıların daha rahat tavaf ve ibadet etmeleri sağlanmıştır.
Hz. Osmanın (r.a.) halifeliği zamanında Mescid-i Haram genişletilmiş, ayrıca Hicrî 26 senesinde ilk defa Beytullahın çevresinde gölgelikler yapılmıştır. Önü açık, üstü örtülü ve arkası duvarla örülü bu yapıya, mimaride revak denilmektedir ve günümüze kadar gelen yapının da ana şeklini teşkil etmektedir.
Abdülmelik bin Mervan devrinde zamanla hasar gören yerler restore edilerek mescidin çatısı, sac ağacı denilen sağlam ve kaliteli kerestelerle yenilenmiştir. Velid bin Abdülmelik bin Mervanın Hicrî 91 senesindeki yenileme faaliyetlerinde ilk defa mescidde mermer sütunlar kullanıldı.
Simetrik Yapının Banisi Halife Mehdi
Halife Ebu Cafer el-Mansurun başlattığı Mescid-i Haramı imar faaliyetleri, Abbasîler devrinin ilk girişimi olmuştur. Mescid-i Haramın asıl görünümünü veren, muhakkak ki halife Muhammed Mehdi el-Abbasîdir. Abbasî devrinin üçüncü devlet adamı olan Halife Mehdi, Hicrî 161 senesinde hac ibadetini yerine getirmek üzere gittiği Mekke-i Mükerremede mescidi incelemiş ve yapının esaslı bir şekilde yenilenmeye ihtiyacı olduğuna kanaat getirmişti.
Bu sebeple, Bağdata varır varmaz uzman bir kadroyu Mekke-i Mükerremeye gönderdi. 400e yakın mermer sütun, gemilerle Basra Körfezinden, Arap Denizine oradan Kızıldenize ve nihayet Şubeyke Limanından Mekke-i Mükerremeye ulaştırılmıştı. Her biri 20 ton olan bu sütunlar son derece muhkem ve gayet zarifti. Ehl-i Sünnet hassasiyetindeki halife, bazı sütunlara, orada yaşanan hadiseleri hatırlatıcı yazılar kazıttırmıştı. Mesela Safa Tepesi yönündeki dört sütuna salât-ü selâm yazdırmış ve altına Allah Rasülü say yapmak üzere buradan geçmiştir. ibaresini işletmiştir. Fetih kapısı yakınlarına dikilen başka bir mermer sütunda ise Fetih gününde Allah Rasülü bu cihetten mescide girmiştir. metni kazdırılmıştı. Coğrafyanın şartları ve zamanın imkânsızlıkları göz önünde tutulacak olursa bu işin ne kadar zahmetli olduğu dikkate şayandır.
İnşaatın takibini bizzat kendisi yapan Halife Mehdi, Hicrî 164te (M.781) ikinci kez Mekke-i Mükerremeye geldi. Mescid-i Haramın dikdörtgen yapılı olmasını ve Kâbe-i Muazzamanın da tam merkezde bulunmasını arzu ettiğinden bu işi hassasiyetle takip etti. Başlangıçta simetrik olmayan yerleri söktürüp yeniden yaptırttı. Hiçbir masraftan kaçmayan halife, bu yenileme ve genişletme için 30 milyon dirhem harcamıştır. Onun ortaya koyduğu ve merkezinde Beytullahın bulunduğu Mescid-i Haram planı, tüm zamanlarda kullanılagelmiş ve günümüz mescidinin de esasını oluşturmuştur. Mescidin tamamlanmasını göremeyen Mehdinin yerine oğlu Musa el-Hadî İlelhak geçmiş, babasının zamanında başlatılan işleri o bitirmiştir.