Eyvallah

SiyahSancaktaR

CEDDİ OSMANLI !...
Sp Kullanıcı
17 Eyl 2017
17,184
40,284
İstanbul..
Elife ATEŞ


Bir yol vardır, bir yol bulmak, bir yola gelmek, bir yolda olmak, bir de yolun sonu… “Yol” aynı zamanda tarik demek... Eskiden bir tarikatı bulmaya derlermiş, yol bulmak diye; bir tarikata girmeye derlermiş, yola gelmek diye; bir süluka başlamaya derlermiş yolda olmak diye. Yolun sonu “yok!” Bir de yoldan çıkmak var tabii, güzelim yolu terk etmek. Ahde vefa göstermemek… Bir de yolsuzluk var, hakka! O yolu hiç bulamamak, yolsuz olmak…

AHDE VEFA

Allah’ın bir sözüyle dünyaya gelen insanoğlu verdiği ahdi unuttu. Dünyaya daldı dönüş yolunu yitirdi. Allah Teala’nın rahmeti yine kulları üzerinedir ki onlara yol göstericiler, işaretler gönderdi. Kitabını gönderdi. “Hani Rabbin (ezelde) Ademoğullarının sülblerinden zürriyetlerini almış, onları kendilerine karşı şahit tutarak, ‘Ben sizin Rabbiniz değil miyim?’ demişti. Onlar da ‘Evet, şahit olduk (ki Rabbimizsin)’ demişlerdi. Böyle yapmamız kıyamet günü, “Biz bundan habersizdik” dememeniz içindir. Yahut ‘Bizden önce babalarımız Allah’a ortak koşmuşlar. Biz onlardan sonra gelen bir nesiliz. Şimdi batılcıların işlediği yüzünden bizi helak mı edeceksin?’ dememeniz içindir. Hakka dönsünler diye işte ayetleri böylece ayrı ayrı açıklıyoruz.” (Araf, 172-173)

EL-HADİ

İnsanın fıtratında vardır; sahibini bilmek, bulmak ve O’na kulluk etmek. Ve her yol O’na çıkar aslında. Kimi zakir kimi gafil… Kimi zikreder, hatırlar; kimi zikrettiğinin farkında değildir, uyur. Yola eren saadete erer. Yol O’nun yolu. Tabii yol rehbersiz olmaz. Bir rehnüması olmalıdır, bir yol göstereni. İslamiyet’in ilk yol göstereni Hz. Peygamber’di (s.a.v) ve Allah ona, doğru yola iletici “Hadi” ismiyle tecelli etmişti. Ona da Cebrail göstermiştir yolu, nizamı… Bir yol vardı, vardır yoldan içeri…

YOL YOLU BİLENLE YÜRÜNÜR

Yolda en iyi rehber şüphesiz o yolu daha önce yürümüş ve dolayısıyla da yolun inceliklerine vakıf birisidir. O yolu ikmal etmiş, tamamlamış birisidir. Hz. Mevlana (k.s) insan-ı kamil için “Veliler, güneşlerin güneşidir, güneş ışığını onların nurundan alır” buyurmaktadır. Evliya-yı izamı güneşlerin güneşi olarak tarif eden Hz. Mevlana güneşin delili için ise “Güneşin varlığına delil yine güneştir” der. Zira güneşe gözlerini kapayan sadece güneşle arasına perde koymuş olur. O görmese de güneş güneşliğinden zerre miskal kaybetmez. Hülasa güneşin yer, yüzünü aydınlattığı gibi mürşid-i kamil de nazarı düştüğü gönlü ısıtır, aydınlatır. Yol haktır, Hakk’ın yoludur.

YOLDA GELENE “EYVALLAH!”

Yol öyle basit bir yol değildir. Eşkıyalar yol keser. Yağmur yağar, toprak ayaklarınızın altından kayar. Çamura batarsınız, çamurdan çıkarsınız. Yolun hakkını vermek yolda başa gelene “Eyvallah” diyebilmektir. “Ey-iy” Arapçada “evet, tabii” manalarına gelen bir kelimedir. Vav’la birlikte kullanıldığında “aynen öyle” manasına gelmektedir. Bu iki münferit kelime Allah lafzı ile birleşince ise mana güzelleşir. Zira bu üç lafız “Hak’la kabul ettik, Hak’tandır” manasındadır. Fakat “Eyvallah” diyebilmek öyle kolay değildir…

YOLUN SONU “YOK!”

“Allah kimi doğru yola iletirse odur doğru yolu bulan. Kimleri de saptırırsa işte, onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir.” (Araf, 178)
Zaman geçer kelimelerin anlamı daralır. Yolun anlamı daralır, yolsuzluğun anlamı daralır, “yok”un anlamı daralır. Sadece gayrimeşru bir yola girmek oluverir “yoldan çıkmak”, gayrimeşru işler yapmak oluverir “yolsuzluk.” İnsan kendini zahir ve batının birlikteliğinden soyutlayıp zahirin (görünenin) dünyasına hapsediverir. Fakat bu hapsetmelere inat, özden de bir şeyler kalır muhakkak. Hakka! Yolun sonu “yok!”
Not: Yazıda Ömer Tuğrul İnançer’in “İnsan-ı Kamil” makalesinden faydalanılmıştır.
 

Son mesajlar

Cevaplar
2K
Görüntüleme
60K