Sultan üçüncü Selîm Han devrinde kurulan talimli asker ocağına verilen ad. Nizâm-ı cedîd, geniş ve dar mânâda olmak üzere iki şekilde tarif edilmiştir. Dar mânâda; sultan üçüncü Selîm Han zamanında Avrupai tarzda yetiştirilmek istenen asker. Geniş mânâda ise; yine aynı Pâdişâh devrinde devlet teşkilâtının bütününde yapılmak istenilen yeniliklerdir. Nizâm-ı cedîd; yeni düzen ve nizâm demektir.
Osmanlı Devletinde on sekizinci yüzyıldan itibaren bâzı ıslâhat hareketlerine başlandı. Gaye, Yavuz ve Kânûnî dönemine dönmek, aksayan idâri düzeni eski hâline kavuşturmaktı. Sultan İkinci Osman ile başlayan ıslâhat hareketleri sultan dördüncü Murâd, Köprülü ailesi ve sultan üçüncü Mustafa ile devam etti. Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa, sadrâzamlığı sırasında gayr-i müslimlerden alınan cizyenin bir elden toplanması için yaptığı yeniliklere Nizâm-ı cedîd adı vermiştir. İlim adamları ile istişare ederek bu yenilikleri tatbîkat sahasına koymuştu. Bu yenilikler sultan üçüncü Selîm Han devrinde daha geniş bir plân ve programla sürdürüldü. Bu pâdişâh, şehzâdeliği ve velîahdlığı esnasında yapılan ıslâhat teşebbüslerini yakından tâkib etmişti. Bu devirde eski usûl ve teşkilât için Nizâm-ı kadîm denilmeye başlanmıştı.
Nizâm-ı cedîd hareketi, sultan üçüncü Selîmin tahta çıkışıyla beraber belli bir tertib içinde uygulanmaya başlandı. Böyle yeni bir sistemin konulması için, öncelikle bâzı yönlerden örnek alınacak Avrupalıların ilerlemesinin sebeplerinin incelenmesi ve devlet adamlarıyla âlimlerden teşekkül edilecek bir danışma meclisinin kurulması îcâb ediyordu. Pâdişâh, meşveret (danışma) meclisi teşkîliyle, yeni fikrin, bir şahsın değil, devletin malı olması gayesini güdüyordu. Islâhat için ikisi Avrupalı olan yirmi iki devlet adamından, bu konudaki düşüncelerini açıklayan birer rapor istedi. Osmanlı ordusunda çalışan bir subay olan Bertrauf ile, İsveç konsolosluğunda çalışan DOhosson ve Türk devlet adamlarının belli başlılarından olan sadrâzam Koca Yûsuf Paşa, Velî Efendizâde Emin, Defterdâr Şerif Efendi, Tatarcık Abdullah Efendi, Çavuşbaşı Efendi ve tarihçi Enver Efendi bunlar arasında idi.
Diğer taraftan Ebû Bekir Râtib Efendi, o devir için Avrupanın güçlü devletlerinden olan Avusturyanın başşehri Viyanaya sefaret vazifesiyle gönderildi. Gönderilen bu elçiden, Avusturyanın bütün müesseselerini incelemesi ve rapor etmesi istendi. Sekiz aylık bir seyahat neticesinde yazılan bu sefâretnâmede, alınması gereken başlıca tedbirler şöyle sıralandı: 1- Hazînenin dolu ve düzenli olması, 2- Askerin itaatli olması, 3- Devlet adamlarının doğru ve sâdık kimseler olması, 4- Halkın refah ve himayesinin temini, 5- Bâzı devletlerle ittifak andlaşmalarının yapılması.Sultan üçüncü Selîm Han devrinde kurulan talimli asker ocağına verilen ad. Nizâm-ı cedîd, geniş ve dar mânâda olmak üzere iki şekilde tarif edilmiştir. Dar mânâda; sultan üçüncü Selîm Han zamanında Avrupai tarzda yetiştirilmek istenen asker. Geniş mânâda ise; yine aynı Pâdişâh devrinde devlet teşkilâtının bütününde yapılmak istenilen yeniliklerdir. Nizâm-ı cedîd; yeni düzen ve nizâm demektir.
Osmanlı Devletinde on sekizinci yüzyıldan itibaren bâzı ıslâhat hareketlerine başlandı. Gaye, Yavuz ve Kânûnî dönemine dönmek, aksayan idâri düzeni eski hâline kavuşturmaktı. Sultan İkinci Osman ile başlayan ıslâhat hareketleri sultan dördüncü Murâd, Köprülü ailesi ve sultan üçüncü Mustafa ile devam etti. Köprülüzâde Fâzıl Mustafa Paşa, sadrâzamlığı sırasında gayr-i müslimlerden alınan cizyenin bir elden toplanması için yaptığı yeniliklere Nizâm-ı cedîd adı vermiştir. İlim adamları ile istişare ederek bu yenilikleri tatbîkat sahasına koymuştu. Bu yenilikler sultan üçüncü Selîm Han devrinde daha geniş bir plân ve programla sürdürüldü. Bu pâdişâh, şehzâdeliği ve velîahdlığı esnasında yapılan ıslâhat teşebbüslerini yakından tâkib etmişti. Bu devirde eski usûl ve teşkilât için Nizâm-ı kadîm denilmeye başlanmıştı.
Nizâm-ı cedîd hareketi, sultan üçüncü Selîmin tahta çıkışıyla beraber belli bir tertib içinde uygulanmaya başlandı. Böyle yeni bir sistemin konulması için, öncelikle bâzı yönlerden örnek alınacak Avrupalıların ilerlemesinin sebeplerinin incelenmesi ve devlet adamlarıyla âlimlerden teşekkül edilecek bir danışma meclisinin kurulması îcâb ediyordu. Pâdişâh, meşveret (danışma) meclisi teşkîliyle, yeni fikrin, bir şahsın değil, devletin malı olması gayesini güdüyordu. Islâhat için ikisi Avrupalı olan yirmi iki devlet adamından, bu konudaki düşüncelerini açıklayan birer rapor istedi. Osmanlı ordusunda çalışan bir subay olan Bertrauf ile, İsveç konsolosluğunda çalışan DOhosson ve Türk devlet adamlarının belli başlılarından olan sadrâzam Koca Yûsuf Paşa, Velî Efendizâde Emin, Defterdâr Şerif Efendi, Tatarcık Abdullah Efendi, Çavuşbaşı Efendi ve tarihçi Enver Efendi bunlar arasında idi.
Diğer taraftan Ebû Bekir Râtib Efendi, o devir için Avrupanın güçlü devletlerinden olan Avusturyanın başşehri Viyanaya sefaret vazifesiyle gönderildi. Gönderilen bu elçiden, Avusturyanın bütün müesseselerini incelemesi ve rapor etmesi istendi. Sekiz aylık bir seyahat neticesinde yazılan bu sefâretnâmede, alınması gereken başlıca tedbirler şöyle sıralandı: 1- Hazînenin dolu ve düzenli olması, 2- Askerin itaatli olması, 3- Devlet adamlarının doğru ve sâdık kimseler olması, 4- Halkın refah ve himayesinin temini, 5- Bâzı devletlerle ittifak andlaşmalarının yapılması.