Rahman Allah’ın Kulları

Road

Sp Kullanıcı
7 Şub 2017
13
8
Rahman Allah’ın Kulları

“İman edip salih amellerde bulunanlar ise, işte onlar, yaratılmışların en hayırlılarıdır. Rabbleri katında onların ödülleri, içinde ebedî kalıcılar olmak üzere altından ırmaklar akan Adn cennetleridir. Allah, onlardan razı olmuştur, kendileri de O’ndan razı (hoşnud, memnun) kalmışlardır. İşte bu, Rabbinden içi titreyerek korku duyan kimse içindir.” (98/Beyyine, 7-8)

Âlemlerin Rabbi Allah’ın yarattığı mahlukatın en hayırlısı: İman edip salih amellerde bulunan muvahhid mü’minlerdir!..

Yalnız ve yalnız şirk koşmadan Rabbi Allah’a ibadet etmek için yaratılan insanlar arasında, iman edip salih amel işleyenler, yaratılış gayelerine uygun hareket etmişlerdir… Allah’ın razı olduğu bir hayat biçimini tercih edip, hayatı Allah’ın hükümleri ve Rasulullah Muhammed (sav.)’in Sünnetine göre düzenlemişlerdir… Çünkü onlar, Allah’ın Rabb, İslâm’ı din ve Rasulullah (sav.)’in önder kabul edip katıksız iman edenlerdirler… Bu iman ve salih amel üzere olan Mü’min müslümanlar, tağutu, bütün kurum ve kuruluşlarıyla reddeden Rahmân Allah’ın kullarıdırlar…

Yegâne Rabbimiz Allah Azze ve Celle, kendisinden başka hüküm koyucu rab ve ilâh kabul etmeyen muvahhid mü’min kullarının özelliklerini şöyle beyan buyurur:

“O Rahmân (olan Allah) ın kulları, yeryüzü üzerinde mütevazı (alçak gönüllü) olarak yürürler ve cahiller kendileriyle muhatap oldukları zaman ‘selam’ derler.” (25/Furkan, 63)

Rahmân Allah’ın kulları, kulların en hayırlısı ve en güzeli… İnsan olarak en yüce bir mertebede olanlar: Rahmân Allah’ın kulları!.. kulluk makamı, yalnızca Âlemlerin Rabbi Allah’a kul olmak makamıdır… Kulluk mertebesi, en yüce ve en kâmil mertebedir… Zirve şahsiyet, yegâne önder Rasulullah (sav.) için beyan edilen sıfat: Kul! Âlemlerin Rabbi Allah’a kul…

Şöyle buyurur Rabbimiz Allah Teâlâ:

“Bir kısım ayetlerimizi kendisine göstermek için, kulunu bir gece Mescid-i Haram’dan çevresini bereketlendirdiğimiz Mescid-i Aksa’ya götüren O (Allah) yücedir. Gerçekten O, işitendir, görendir.” (17/İsra, 1)

“Âlemlere uyarıcı olsun diye, kuluna Furkan’ı indiren (Allah) ne yücedir.” (25/Furkan, 1)

Rahmân Allah’ın yegâne Rabb ve İlâh olduğuna Şüphesiz ve katıksız iman etmiş olan kullar, Rahmân Allah’ın kulları, onlar, gururdan ve kibirden arınmış, kul olduklarının farkında olarak yeryüzünde mütevazı yürürler… Yeryüzündeki imtihan sahasında takva ve tevazuyu beraber yaşamaya gayret ederler… Sadece yürümelerinde değil, her hâllerinde mütevazıdırlar… Kâmil iman ve Kâmil hâl üzeredirler… Onların bu durumundan gafil olan cahiller, zaman zaman kendilerine muhatap olur, sorularıyla ve sorunlarıyla onlara çatarak üzebilirler… Onlar, kendilerine muhatap olan cahillerin seviyesine asla düşmez, onları irşâd etmek, iyiliği emredip kötülükten sakındırmak için gayret ederler…

Eğer muhatap, olan cahiller, bu olgun davranışa olumlu cevap vermeyecek ve aklını kullanamayacak durumda iseler, “selâm” der, geçerler… Bu selâm, bir “tahye selâmı” değil, “veda selâmı” dır!..

Rahmân Allah’ın kullarının yeryüzündeki hayatlarında mütevazı olmalarını, yegâne Rabbları Allah Teâlâ emretmiştir… Allah onlara, böbürlenmeyi, kibri, gururu ve riyâyı yasak kılmıştır:

“Yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Çünkü sen, ne yeri yarabilirsin, ne dağlara boyca ulaşabilirsin. Bütün bunlar, kötülüğü olan, Rabbinin katında da hoş olmayanlardır.”( 17/İsra, 37-38)

“İnsanlara yanağını çevirip (büyüklenme) ve böbürlenmiş olarak yeryüzünde yürüme. Çünkü Allah, büyüklük taslayıp böbürleneni sevmez.Yürüyüşünde orta bir yol tut, sesinden de (yüksek perdeleri) eksilt. Çünkü seslerin en çirkin olanı gerçekten eşeklerin sesidir.” ( 31/Lokman, 18-19)

Rahman Allah’ın kulları, yeryüzünde vakarla yürürler… Vasat ve itidallı bir yürüyüştür bu!
“Onlar Rabblerine secde ederek ve kıyama durarak gecelerler.” (25/Furkan, 64)

Onlar, gece abid, gündüz mücahiddirler… Kadınıyla erkeğiyle, genciyle yaşlısıyla Rahman Allah’ın kulları, gündüz ibadetine dikkat ettikleri ve kulluk vazifelerini gerçek bir ihlâs ile sünnet üzere hakkıyla yerine getirdikleri gibi, dinlenmeleri için bahşedilmiş bir nimet olan gecenin bütününü uykuyla geçirmez ve gece ibadeti konusunda da hassas davranırlar…

Rabbimiz Allah Teâlâ, onların bu üstün, güzel ve hayırlı halleri için şöyle buyurur:

“Şübhesiz muttakî olanlar, cennetlerde ve pınarlardadırlar. Rabblerinin kendilerine verdiğini alanlar olarak. Çünkü onlar, bundan önce ihsânda (güzel davranışta) bulunanlardır. Gece boyunca pek az uyurlardı.Onlar, seher vakitlerinde istiğfar ederlerdi.” (51/Zariyat, 15-18)

“Onların yanları (gece namazına kalkmak için) yataklarından uzaklaşır. Rabblerine korku ve umutla duâ ederler ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infâk ederler.” (32/Secde,16)

“Yoksa o, gece saatinde kalkıp da secde ederek ve kıyama durarak gönülden itaat (ibadet) eden, ahiretten sakınan ve Rabbinin rahmetini umut eden (gibi) midir? De ki: ‘Hiç bilenlerle, bilmeyenler bir olur mu? Şübhesiz temiz akıl sahibleri öğüt alıp düşünürler.” (39/Zümer,9)

Gece abid, gündüz mücahid olan Rahmân Allah’ın kulları, imanlarında kâmil, amellerinde salih ve ahlâklarında en güzel olan şahsiyetlerdir… Onlar, her anlarında Rabbleri Allah’ın huzurunda olduğunun farkında olan ve Allah’ın kendilerini gördüğüne inanarak ibadet eden ihsân sahibi kişilerdir… Her anları, duâ, tesbihat ve istiğfarla geçer…

“Onlar: ‘Rabbimiz, cehennem azabını bizden geri çevir. Gerçekten onun azabı, ödenmesi kaçınılmaz bir borç (veya sürekli bir acıdır’ derler.‘Şübhesiz o, ne kötü bir karargâh ve ne kötü bir konaklama yeridir.” (25/Furkan, 65-66)

Onlar, dünya hayatlarında işledikleri vakit kendilerinin cehenneme girmesine vesile olacak bütün söz, fikir, hâl ve tavırlardan Allah’a sığınırlar… Böyle bir duruma düşmemek için Allah’tan yardım ve korunma dileyerek, bütün imkânlarını seferber ederler… İyilik ve takva üzere ibadete devam edip itaatkâr kul olmaya gayret etmekle beraber:

“Rabbimiz, bize dünyada da iyilik ver, ahirette de iyilik (ver) ve bizi ateşin azabından koru’ der (ler). İşte bunların kazandıklarına karşılık nasibleri vardır. Allah, hesabı pek seri görendir.” (2/Bakara, 201-202)

Rahmân Allah’ın kulları, mallarını ve canlarını cennet karşılığında yegâne Rabbleri Allah’a satmışlardır…(bkz.9/Tevbe, 111) Bundan dolayı kendilerini cehenneme müstahak edecek inanç ve amellerden alabildiğince kaçar, uzaklaşırlar…

“Onlar, harcadıkları zaman, ne israf ederler, ne kısarlar (harcamaları,) ikisi arasında orta bir yoldur.” (25/Furkan, 67)

“Vasat Ümmet” ’in ferdleri olan Rahmân Allah’ın kulları, vasat ümmete yakışır bir ekonomik anlayış ve amel üzere olanlardır… Onlar, ne müsrif, ne de cimridirler… Onlar, her harcamalarında hak olanı ne ise onu yapan cömert şahsiyetlerdirler… Rabbleri Allah’ın emrettiği ve Rasulullah (sav.)’in gösterdiği şekilde helâl yollardan kazanır, yine emrolunup gösterilen yerlere infâk ederler…

“Onlar, gabya inanırlar, namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infâk ederler.” (2/Bakara, 3) buyuran Rabbimiz Allah, mü’min müslüman kullarına gereksiz yere harcamayı, yani israfı haram kılmış ve cimriliği yasaklamıştır:

“Elini boynunda bağlanmış olarak kılma, büsbütün de açık tutma. Sonra kınanır, hasret (pişmanlık) içinde kalırsın. Şübhesiz senin Rabbin, rızkı dilediğine-genişletir-yayar ve daraltır. Gerçekten O, kullarından haberi olandır, görendir.” (17/İsra, 29-30)

“Akrabaya hakkını ver, yoksula ve yolda kalmışa da. İsraf ederek saçıp savurma. Çünkü saçıp savuranlar, şeytanın kardeşleri olmuşlardır. Şeytan ise, Rabbine karşı nânkördür.” (17/İsra, 26-27)

“Ey Âdemoğulları, her mescid yanında ziynetlerinizi takının. Yiyin, için ve israf etmeyin. Çünkü O (Allah), israf edenleri sevmez.” (7/A’râf, 31)

Er-Rezzak Allah Teâlâ Azze ve Celle’nin kendilerine verdiği ve alın teri dökerek kazandıkları helâl rızıklarından hem kendileri faydalanır, hem de Allah’ın verilmesini emrettiği yerlere vererek faydalandırırlar… Muvahhid mü’minler, her yönü ve her hâlleriyle faydalı kişilerdir… Çünkü onlar, Rahmân Allah’ın kullarıdır ve Allah’dan başka bütün hüküm koyucu yalancı, sahtekâr ilâhları reddetmişlerdir…

“Ve onlar, Allah ile beraber başka bir ilâha tapmazlar. Allah’ın haram kıldığı canı, haksız yere öldürmezler ve zinâ etmezler. Kim bunları yaparsa, ağır bir cezayla karşılaşır. Kıyamet günü, azap ona kat kat arttırılır ve içinde aşağılanmış olarak temelli kalır.” (25/ Furkan,68-69)

İnsanı helâk eden yedi büyük günahtan üçüdür bu beyan edilenler:

1-Allah’a şirk koşmak. 2-Haksız yere insan öldürmek. 3-Zinâ etmek.

Rahmân Allah’ın kulları, bu büyük günahlardan olabildiğine kaçınır, asla yaklaşmazlar… Hele hele Âlemlerin Rabbi Allah’a karşı işlenen en büyük suç olan şirkten ve küfürden arınmış ve tertemiz olmuşlardır. Böyle Tevhid ve iman ehli olan muvahhid mü’minler, bilip inanırlar ki şirk, Allah’a karşı yapılan en korkunç ihanet, isyan ve iftiradır… Bundan dolayı:

“Gerçekten Allah, kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalan ise, dilediğini bağışlar. Kim Allah’a şirk koşarsa, doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.” (4/Nisa, 48)

“Andolsun, sana ve senden öncekilere vahyolundu (ki): ‘Eğer şirk koşacak olursan, Şübhesiz amellerin boşa çıkacak ve elbette sen, hüsrana uğrayanlardan olacaksın.’ (39/Zümer, 65)

İnsan kulları üzerinde ortaksız yaşama hakkına sahip olan ve hükmün (egemenliğin) yalnızca kendisine aid olduğunu beyan buyuran (bkz.12/Yusuf, 40) Rabbimiz Allah Teâlâ, zinâyı ve haksız insan öldürmeyi haram kılmış ve şöyle buyurmuştur:

“Zinâya yaklaşmayın, gerçekten o, çirkin bir hayasızlık ve kötü bir yoldur. Haklı bir neden olmaksızın Allah’ın haram kıldığı bir kimseyi öldürmeyin.” (17/İsra, 32-33)

Âlemlerin Rabbi Allah’ın haram kıldığı sınırları çiğneyenler, büyük günah işlemişlerdir ve dolayısıyla cehennem azabını hak etmişlerdir…

“Ancak tevbe eden, iman eden ve salih amellerde bulunup davranan başka. İşte onların günahlarını Allah, iyiliklere çevirir. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.

Kim tevbe eder ve salih amellerde bulunursa, gerçekten o, tevbesi (ve kendisi) kabul edilmiş olarak Allah’a döner.” (25/Furkan, 70-71)

“Kim kötülük işler veya nefsine zulmedip sonra Allah’dan bağışlanma dilerse, Allah’ı bağışlayıcı ve merhamet edici olarak bulur.” (4/Nisa, 110)

“Onlar, bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah, kullarından tevbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak O’dur. Şübhesiz tevbeleri kabul eden, esirgeyen O’dur” ( 9/Tevbe, 104)

“Ancak tevbe edenler, (kendilerini ve başkalarını) düzeltenler ve (indirileni) açıklayanlar (a gelince), artık onların tevbelerini kabul ederim. Ben, tevbeleri kabul edenim, esirgeyenim.” (2/Bakara, 160)

Şirkin ve küfrün her türlüsünden tevbe edip Tevhid ve iman ehli olan Rahmân Allah’ın kulları, ne haksız yere cana kıyarlar, nede zinâya yaklaşırlar…

“Ki onlar, yalan şahitlikte bulunmayanlar, boş ve yararsız sözle karşılaştıkları zaman onurlu olarak geçenlerdir.”( 25/Furkan, 72)

Onlar, kendilerinin ve en yakınlarının aleyhine de olsa, şahitliğe çağırıldıkları zaman âdil şahidler olarak şahitlik ederler… Çünkü onlar, “Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed (sav.)’in Allah’ın kulu ve Rasulü olduğuna şahid ederek” âdil şahidler olduklarını ispatlamışlardır…

Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Ey iman edenler, kendiniz, anne-babanız ve yakınlarınızın aleyhine bile olsa, Allah için şahidler olarak adâleti ayakta tutun.(Onlar,) ister zengin olsun, ister fakir olsun, çünkü Allah, onlara daha yakındır. Öyleyse adâletten dönüp hevâ (tutkuları)nıza uymayın. Eğer dilinizi eğip büker (sözü geveler) ya da yüz çevirirseniz, şüphesiz Allah yaptıklarınızdan haberi olandır.” (4/Nisa, 135)

“Ey iman edenler, âdil şahitler olarak, Allah için, hakkı ayakta tutun. Bir topluluğa olan kininiz, sizi adâletten alıkoymasın. Adâlet yapın. O, takvaya daha yakındır. Allah’dan korkup sakının. Şüphesiz Allah, yapmakta olduklarınızdan haberi olandır.”( 5/Mâide, 8)

Şahidliklerinde doğrucu olan Rahmân Allah’ın kulları, boş ve faydasız şeylerle meşgul olmaz ne olursa olsun onlardan yüz çevirir…

Rabbimiz Allah Teâlâ, muvahhid mü’min kullarının özelliklerini beyan ederken şöyle buyurur:

“Onlar, tümüyle boş şeylerden yüz çevirenlerdir.” (23/Mü’minun, 3)

“Boş ve yarasız sözü işittikleri zaman ondan yüz çevirirler ve: ‘Bizim yapıp ettiklerimiz bizim, sizin yapıp ettikleriniz sizindir. Size selâm olsun, biz cahilleri benimsemeyiz’ derler.” (28/Kasas, 55)

Rahmân Allah’ın kulları, zamanlarını ve imkânlarını asla faydasız şeylere harcamazlar… Rabbleri Allah’ın verdiği bu nimetleri faydalı şeylere harcar, dünyada böyle davranmakla ahirete hayırlı yatırım yaparlar… İman ederler ki, ölümlerinden önce ahirete gönderdiklerine ölümlerinden sonra kavuşacak ve gönderdikleri tarafından hayırla karşılanacaklardır!..

“Onlar, kendilerine Rabblerinin ayetleri hatırlatıldığı zaman, onun üstünde sağır ve körler olarak kapanıp kalmayanlardır.”( 25/Furkan, 73)

Onlara, yegâne Rabbleri Allah’ın ayetleri hatırlatıldığında, bütün hücreleriyle ona yönelir ve harekete geçerler…

Çünkü onlar, Rabbleri Allah’tan gelenlere katıksız iman edip tasdik eylemiş ve boyun bükerek itaat etmişlerdir…

“Mü’minler, ancak o kimselerdir ki, Allah anıldığı zaman yürekleri ürperir. O’nun ayetleri okunduğunda imanlarını arttırır ve yalnızca Rabblerine tevekkül ederler.” (8/Enfal, 2)

“Onlar, Rahmân (olan Allah)ın ayetleri okunduğunda ağlayarak secdeye kapananlar(dır).” (19/Meryem, 58)

“Bizim ayetlerimize, ancak kendilerine hatırlatıldığı zaman, hemen secdeye kapananlar, Rabblerini hamd ile tesbih edenler ve büyüklük taslamayan (müstekbir olmayan) lar iman ederler.” (32/Secde, 15)

Rahmân Allah’a gerçek kul olan muvahhid mü’minler, Rabbleri Allah’ın ayetleri karşısında emre âmâde olan kullardır… Ayetlerdeki emirlere ve nehiylere karşı çok dikkatli olup emirleri hemen yerine getirir, nehiylerden kaçındıkça kaçınırlar…

Gerek kendi nefislerine, gerekse diğer insanlara emirleri emreder, nehiylerden nehyederler… Ayetlerdeki hükümlere karşı körler ve sağırlar gibi davranmaz, aksine görür işitir ve itaat ederler…
Onlar:

“İşittik itaat ettik. Rabbimiz bağışlamanı (dileriz). Varış, ancak Sana’dır.” (2/Bakara, 285) diyenlerdir.

“Ve onlar: ‘Rabbimiz, bize eşlerimizden ve soyumuzdan, gözün aydınlığı olacak (çocuklar) armağan et ve bizi takva sahiplerine önder (imam) kıl’ diyenlerdir. İşte onlar, sabretmelerine karşılık (cennetin en gözde yerinde) odalarla ödüllendirilirler ve orda esenlik dileği ve selâmla karşılanırlar. Orda ebedî olarak kalıcıdırlar. O, ne güzel bir karargâh ve ne güzel bir konaklama yeridir.”( 25/Furkan, 74-76)

İşte Rahmân Allah’ın kullarının özellikleri bunlardır… Ehline malumdur ki, bu özelliklerinin yanı başında daha başka özellikleri ve güzellikleri de vardır… Bu özelliklerde bulunan muvahhid mü’min müslüman kullarına birlik ve beraberliği emreden Rabbimiz Allah Teâlâ şöyle buyurur:

“Ey iman edenler, Allah’tan sakının ve sadıklarla birlikte olun.”( 9/Tevbe, 119)

İman, takva ve sadık kullarla beraber olmak, Rahmân Allah’ın kullarının olmazsa olmaz özelliklerindendir!..
 

Akıncı

yargıç
Sp Kullanıcı
30 Ocak 2017
32
13
Allah razı olsun meçhul güzel konu.
Lakin uzun konular pek okunmuyor forumlarda kısa kısa mesajlar halinde yazılma daha verimli olur gibi.
 

Mizgin_TuRabii

Sizi Rahatsız Etmeye Geldim....
Sp Kullanıcı
31 Ocak 2017
3,380
10,461
Muhakkak ki insan, Rabbine (karşı) gerçekten çok nankördür!

{Âdiyât Sûresi, 6}
 

Son mesajlar