Selahaddin Eyyubi Kimdir? (1138-1193)
El-Melik el-Nasır Ebul Mu***7827;affer Selahaddin Yusuf bin Necmeddin Eyyub 1138 Tikritte doğmuştur. Haçlı Seferlerine karşı direnen büyük komutan olarak bilinir.Mısır ve Suriye sultanı, Ünlü kumandan ve siyâset adamı Selâhaddîn Eyyûbî Sûriye, Filistin, Mısır ve Yemende kurulan Eyyubi hanedanının kurucusudur.
Hıttin Muharebesi ile 2 Ekim 1187de Kudüsü Haçlı kuvvetlerinden alarak kentte 88 yıl süren Hıristiyan egemenliğine son vermiş, ayrıca Hıristiyanların düzenledikleri III. Haçlı Seferini etkisiz hale getirmiştir.
Baalbek ve Şamda büyüyen Selahaddin, İyi bir tahsil aldı. Askeri eğitimden ziyade dini derslere meraklıydı. Sanatla ve ilimle uğraşırdı. Selahaddinin biyografisinde Onun Öklid Geometrisi, Astronomi, Matematik ve Aritmatik konularında uzman olduğu yazmaktadır Mantık, felsefe, sosyoloji, fıkıh ve tarih öğrendi, Şamdaki Darul-Hadisden mezun oldu.
Selahaddin Eyyubiye tarih boyunca farklı etnik kökenler atfedilmiş, çeşitli milletler mirasını sahiplenmişlerdir. Fakat oluşan genel kanaat Kürt kökenli olduğudur.
Selahaddin tanınmış bir ailede dünyaya geldi. Doğduğu gece, babası Necmeddin Eyyub ailesini de alarak Halepe göçtü. Burada Kuzey Suriyenin güçlü Türk valisi İmadeddin Zenginin hizmetine girdi. Daha sonra Tikritin kumandanlığına atandı.
Selahaddinin annesi Selçukluların Harim emiri Şihabeddin Mahmud ibn Tokuş el-Harimun kızkardeşidir.
Yirmi altı yaşındayken amcası tarafından eğitilmek üzere kendi hizmetine alındı.Mısırın güçlü aşiretlerinden Banu Ruzzaiklerin ele geçirilmesinde Fatımi halifesinin yanında savaştı. Daha sonra Haçlı ordusunun elinde bulunan Mısırdaki Bilbeis şehrinin ele geçirilmesinde görev aldı.
Selahaddinin askeri hayatı amcası Esedüddin Şirkuhun hizmetine girmesiyle başladı. Mısıra gönderilecek orduya Nureddin Mahmud komutan olarak Şirkuhu atadı. Şirkuh Nureddin Zenginin emriyle, ilki 1164 yılında olmak üzere Mısıra üç sefer düzenledi. Selahaddin bu seferlere Nuredddin Zenginin emriyle katılmıştır. Önceleri Selahaddin bir ilim adamı olmak istiyordu, yönetici olmak gibi bir niyeti yoktu.
Salaheddin Şirkuhun ölümünden ve Şavarın öldürülmesinden sonra, henüz 31 yaşındayken 1169 yılında hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı.
1171de Mısırda Şii Fatımi halifeliğini tamâmiyle ortadan kaldırdı .Onların eski toprakları üzerinde din ve eğitimde kuvvetli bir siyâsetin teşvik ve uygulayıcısı oldu. Şiîliğin yerine Sünnî mezhebini yaymaya başladı. Bunda başarılı olan Selâhaddîn, Mısır ve Suriyede Fâtımîlerin yaydığı yanlış itikâdın önüne geçerek, Ehl-i sünnet itikâdının yayılmasında önder oldu.
Artık İslam dünyasında tek bir halife vardı. Bu olay Müslümanların haçlılara karşı birleşmesinde tarihi dönemeçlerden birisi olmuştur.
Bu yüzyılda Haçlılar iki defa Anadoludan Kudüse kadar gitmişler ve geçtikleri yerlerde kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamışlardı. Hatta bu zalimler, kendi dindaşları ve ırkdaşlarının kalplerinde bile derin bir nefret uyandırmışlardı.
Selahaddin Nureddin Mahmud Zengiye hayatı boyunca bağlı kaldı, fakat Nureddinin 1174 yılında vefat etmesiyle durum değişti. Selahaddin, Nureddinin dul eşi İsmedüddin Hatun ile evlendi..
1186ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısırdaki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti ve İslam birliğini tekrar kurdu .
1187de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Hıttin Muharebesinde Selahaddin, Kudus Kralı Lüzinyanlı Guy komutasındaki Haçlı ordusunu yenmeyi başardı.
Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığının neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı.
Haçlıların 90 sene önce Kudüsü işgal ederlerken 70 bin Müslümanı kılıçtan geçirmesine rağmen, muzaffer bir komutan olarak karşılarına geçen Sultan Selahaddin, intikam alma yerine onlara iyi muamelede bulunmuştur. Zaten İslam tarihinin çeşitli dönemlerinde de görülebileceği üzere, Müslümanlar kendilerine kan kusturan hasımları karşısında hep centilmence davranmışlardır.
Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüsü 2 Ekim 1187de teslim alarak indirdi.
Böylece bütün Müslümanların gönüllerinde taht kuran Selâhaddîn Eyyûbî, büyük bir üne kavuştu. Avrupa bu hezimet karşısında birbirine girdi ve üçüncü Haçlı seferi için çalışmalara başladılar. Ancak bu yeni Haçlı ordusu daha Akkada iken hezimete uğratıldı ve yine onların aleyhine olarak bir antlaşma imzalandı.
Selahaddin Eyyübinin yirmi beş senelik vezirlik ve sultanlık hayatı, hep İslamiyete hizmetle geçmiştir. Tarihte pek nadir yetişen şahsiyetlerden biriydi.Sultan Selahaddin, ilme çok değer verir, âlimleri himaye ederdi. Yüksek insani meziyetlere sahip, iyi huylu, cömert, adil, kültürlü ve müsamahakar bir hükümdardı. Ülkesine her taraftan, ilim sahipleri gelir verdikleri derslerle insanlara hizmet ederlerdi. Onun zamanında Şam medreselerinde ders veren altı yüzden fazla fakih (fıkıh, din, şeriat ilminin üstadı) vardı. Tabipler, edebiyatçılar, şairler, matematikçiler, kimyagerler, mimarlar ve diğer ilim sahipleri memleketin gelişmesi için canla başla çalışırlardı.
Selahaddin Eyyubi, komutan ve memurlarıyla bir arkadaş gibi samimi olarak konuşur, yumuşaklıkla muamele ederdi. Bundan dolayı herkes, fikrini ve arzusunu çekinmeden söylerdi. Zamanında yetişen âlimlerden İmadüddin el-Katib onun hakkında şöyle demektedir:
Sultan ile oturan bir kimse, onunla oturduğunun farkına varmaz, bir arkadaşıyla oturuyor zannederdi. Anlayışlı, dinine bağlı, temiz, hataları affeder, kusurları görmemezlikten gelir ve kızmazdı. Asık suratlı durmaz, daima tebessüm eder vaziyette olurdu. Bir şey isteyeni, boş çevirdiği görülmezdi. Herkese çok nazik davranır, kimseye kaba hareketlerde bulunmazdı. Söz verdiği zaman yerine getirirdi.
Abdüllatif el-Bağdadinin de onun hakkındaki sözleri şöyledir: Selahaddin-i Eyyubiyi heybetli bir kimse olarak gördüm. Sözleri, kalplere tesir ediciydi. Yanına ilk girdiğim gece, meclisini âlimlerle dolu gördüm. Her biri çeşitli ilimlerden konuşuyorlardı. Sultanın yakınları, onu kendilerine örnek alıyorlar, iyilikte yarış ediyorlardı. Müslüman olsun, kâfir olsun herkes Sultanı çok seviyordu. Onun ölümüyle, insanlar hakiki bir babayı kaybettiler, ölümüne üzülmeyen kimse kalmadı.
Selahaddin-i Eyyubi, düşmana karşı da, İslamiyetin adalet ve ihsan kurallarından hiçbir zaman ayrılmazdı. Haçlılar esir Müslümanları kılıçtan geçirdiği zaman, elindeki Hıristiyan esirlere, İslamiyetin emrettiği şekilde güzel muamelede bulundu. Hiçbir zaman onlar gibi yapmadı.
Mısır ve Kudüsü fethedip, hazinelere sahip olduğu halde, ömrü boyunca bir asker gibi yaşadı. Lüzumsuz hiçbir şeye harcama yapmayıp, parayı zaruri ihtiyaçlara ve askeri malzemelere sarf etti. Öldüğü zaman cebinden bir altın ile birkaç gümüş para çıktı. Çok cömertti. Akka Muhasarası için geldiğinde, on binden ziyade atını askerlerine dağıttı ve binecek bir ata muhtaç kaldı.
Çok cesurdu. Baştan başa çelik zırhlarla kaplı olan Haçlıları, göğsü açık, imanlı bir grup askeriyle perişan ederdi. Hatta bir defasında da; Et iken demirle çarpışıyoruz, yüz olursak, karşımıza bin düşman çıkıyor, kaleler ateş saçıyor, denizler düşman kusuyor. demekten kendini alamadı. Yaptığı bütün harplerde, askerlerinin sayısı, düşmandan daima azdı. Bütün muharebelerini, İslamiyeti yüceltmek ve Müslümanları Haçlıların zulmünden korumak, devletini düşman çizmesinden muhafaza etmek için yaptı.
İlme ve ilim sahiplerine çok ehemmiyet veren Selahaddin Eyyubi, Mısır Sultanı olunca, Şafii, Maliki, Hanefi ve Hanbeli mezheplerine göre tedrisat yapan medreseler yaptırdı. Kahire, Şam, İskenderiye gibi şehirler birer ilim merkezi oldu. Kendisinden önce yapılan pek çok camiyi tamir ettirdi. Haçlılar tarafından saray haline getirilen Mescid-i Aksayı yeniden cami haline getirdi. Mihrabını ve birçok kısımlarını mermer ve mozaiklerle kaplattı. Sultan Nureddinin Halepte inşa ettirdiği meşhur Âgah Minberini de getirtip, camiye yerleştirdi.
Zenginin yıllarca önce yaptırmış olduğu minberi Halepten getirterek Mescid-i Aksaya yerleştirdi.
Selahaddin Eyyubinin bir komutan olarak kazanmış olduğu harplerden elde edilen ganimetlerden kendi hissesine hiçbir pay almadığını ve kan dökücü bir insan olmadığını yabancılar da doğrulamaktadır.
Sobernheim şöyle diyor: Zekası ve dindarlığı üzerinde kurulmuş bulunan iktidarı, sarsılmaz halde idi. Her türlü hırs ve tamah ona yabancıydı. Biri, Fatimi halifesi el-Azidin ve diğeri Atabey Nureddinin ölümünde olmak üzere, iki defa büyük servetler elde etmek fırsatını buldu. Halifenin hazinelerini askerlerine dağıttı; Nurettinin servetine dokunmadı; onu oğlunun emrine bıraktı.
Şahsi olarak, haçlılara ve idaresine tabi Hristiyanlara kötü davranmayan Sultan Selahaddinin haçlılara karşı askeri başarılarından sonra bölgedeki Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki münasebetler iyileşmiştir.
Selahaddin, hakikaten asla boş yere kan dökmemiş ve çok defa esirleri serbest bırakırken veya verdiği hediyelerinde alicenap bir şahsiyet olduğunu göstermiştir.
Hemen hemen bütün günleri harp meydanlarında geçen, Ortadoğudaki Haçlı varlığının belini kıran ve onu aslâ eski gücüne kavuşamayacağı bir hâle getiren, böylece Ortadoğu-İslâm dünyâsının kudretini bütün Avrupaya gösteren Mücâhid Sultan Selahaddin Eyyubinin 17 oğlu ve bir kızı olmuştur.
Selahaddin Eyyubi, 1193 kışı Şubatında hastalandı. On dört gün hasta yattı. 4 Mart 1193 çarşama günü 56 yaşında- Şamda vefat etti. Kabri Şamda Aynı şehirde bulunan Emeviye Camii haziresindedir.
El-Melik el-Nasır Ebul Mu***7827;affer Selahaddin Yusuf bin Necmeddin Eyyub 1138 Tikritte doğmuştur. Haçlı Seferlerine karşı direnen büyük komutan olarak bilinir.Mısır ve Suriye sultanı, Ünlü kumandan ve siyâset adamı Selâhaddîn Eyyûbî Sûriye, Filistin, Mısır ve Yemende kurulan Eyyubi hanedanının kurucusudur.
Hıttin Muharebesi ile 2 Ekim 1187de Kudüsü Haçlı kuvvetlerinden alarak kentte 88 yıl süren Hıristiyan egemenliğine son vermiş, ayrıca Hıristiyanların düzenledikleri III. Haçlı Seferini etkisiz hale getirmiştir.
Baalbek ve Şamda büyüyen Selahaddin, İyi bir tahsil aldı. Askeri eğitimden ziyade dini derslere meraklıydı. Sanatla ve ilimle uğraşırdı. Selahaddinin biyografisinde Onun Öklid Geometrisi, Astronomi, Matematik ve Aritmatik konularında uzman olduğu yazmaktadır Mantık, felsefe, sosyoloji, fıkıh ve tarih öğrendi, Şamdaki Darul-Hadisden mezun oldu.
Selahaddin Eyyubiye tarih boyunca farklı etnik kökenler atfedilmiş, çeşitli milletler mirasını sahiplenmişlerdir. Fakat oluşan genel kanaat Kürt kökenli olduğudur.
Selahaddin tanınmış bir ailede dünyaya geldi. Doğduğu gece, babası Necmeddin Eyyub ailesini de alarak Halepe göçtü. Burada Kuzey Suriyenin güçlü Türk valisi İmadeddin Zenginin hizmetine girdi. Daha sonra Tikritin kumandanlığına atandı.
Selahaddinin annesi Selçukluların Harim emiri Şihabeddin Mahmud ibn Tokuş el-Harimun kızkardeşidir.
Yirmi altı yaşındayken amcası tarafından eğitilmek üzere kendi hizmetine alındı.Mısırın güçlü aşiretlerinden Banu Ruzzaiklerin ele geçirilmesinde Fatımi halifesinin yanında savaştı. Daha sonra Haçlı ordusunun elinde bulunan Mısırdaki Bilbeis şehrinin ele geçirilmesinde görev aldı.
Selahaddinin askeri hayatı amcası Esedüddin Şirkuhun hizmetine girmesiyle başladı. Mısıra gönderilecek orduya Nureddin Mahmud komutan olarak Şirkuhu atadı. Şirkuh Nureddin Zenginin emriyle, ilki 1164 yılında olmak üzere Mısıra üç sefer düzenledi. Selahaddin bu seferlere Nuredddin Zenginin emriyle katılmıştır. Önceleri Selahaddin bir ilim adamı olmak istiyordu, yönetici olmak gibi bir niyeti yoktu.
Salaheddin Şirkuhun ölümünden ve Şavarın öldürülmesinden sonra, henüz 31 yaşındayken 1169 yılında hem Suriye birliklerinin komutanlığına, hem de melik unvanıyla Mısır vezirliğine atandı.
1171de Mısırda Şii Fatımi halifeliğini tamâmiyle ortadan kaldırdı .Onların eski toprakları üzerinde din ve eğitimde kuvvetli bir siyâsetin teşvik ve uygulayıcısı oldu. Şiîliğin yerine Sünnî mezhebini yaymaya başladı. Bunda başarılı olan Selâhaddîn, Mısır ve Suriyede Fâtımîlerin yaydığı yanlış itikâdın önüne geçerek, Ehl-i sünnet itikâdının yayılmasında önder oldu.
Artık İslam dünyasında tek bir halife vardı. Bu olay Müslümanların haçlılara karşı birleşmesinde tarihi dönemeçlerden birisi olmuştur.
Bu yüzyılda Haçlılar iki defa Anadoludan Kudüse kadar gitmişler ve geçtikleri yerlerde kan ve gözyaşından başka bir şey bırakmamışlardı. Hatta bu zalimler, kendi dindaşları ve ırkdaşlarının kalplerinde bile derin bir nefret uyandırmışlardı.
Selahaddin Nureddin Mahmud Zengiye hayatı boyunca bağlı kaldı, fakat Nureddinin 1174 yılında vefat etmesiyle durum değişti. Selahaddin, Nureddinin dul eşi İsmedüddin Hatun ile evlendi..
1186ya değin Suriye, Kuzey Mezopotamya, Filistin ve Mısırdaki tüm Müslüman topraklarını kendi bayrağı altında birleştirmeye girişti ve İslam birliğini tekrar kurdu .
1187de bütün gücüyle, Latin Haçlı krallıklarına yöneldi. Hıttin Muharebesinde Selahaddin, Kudus Kralı Lüzinyanlı Guy komutasındaki Haçlı ordusunu yenmeyi başardı.
Haçlıların verdiği kayıpların büyüklüğü Müslümanların Kudüs Krallığının neredeyse tümünü ele geçirmesini sağladı.
Haçlıların 90 sene önce Kudüsü işgal ederlerken 70 bin Müslümanı kılıçtan geçirmesine rağmen, muzaffer bir komutan olarak karşılarına geçen Sultan Selahaddin, intikam alma yerine onlara iyi muamelede bulunmuştur. Zaten İslam tarihinin çeşitli dönemlerinde de görülebileceği üzere, Müslümanlar kendilerine kan kusturan hasımları karşısında hep centilmence davranmışlardır.
Salaheddin Haçlılara en büyük darbesini ise 88 yıl Frankların elinde kalan Kudüsü 2 Ekim 1187de teslim alarak indirdi.
Böylece bütün Müslümanların gönüllerinde taht kuran Selâhaddîn Eyyûbî, büyük bir üne kavuştu. Avrupa bu hezimet karşısında birbirine girdi ve üçüncü Haçlı seferi için çalışmalara başladılar. Ancak bu yeni Haçlı ordusu daha Akkada iken hezimete uğratıldı ve yine onların aleyhine olarak bir antlaşma imzalandı.
Selahaddin Eyyübinin yirmi beş senelik vezirlik ve sultanlık hayatı, hep İslamiyete hizmetle geçmiştir. Tarihte pek nadir yetişen şahsiyetlerden biriydi.Sultan Selahaddin, ilme çok değer verir, âlimleri himaye ederdi. Yüksek insani meziyetlere sahip, iyi huylu, cömert, adil, kültürlü ve müsamahakar bir hükümdardı. Ülkesine her taraftan, ilim sahipleri gelir verdikleri derslerle insanlara hizmet ederlerdi. Onun zamanında Şam medreselerinde ders veren altı yüzden fazla fakih (fıkıh, din, şeriat ilminin üstadı) vardı. Tabipler, edebiyatçılar, şairler, matematikçiler, kimyagerler, mimarlar ve diğer ilim sahipleri memleketin gelişmesi için canla başla çalışırlardı.
Selahaddin Eyyubi, komutan ve memurlarıyla bir arkadaş gibi samimi olarak konuşur, yumuşaklıkla muamele ederdi. Bundan dolayı herkes, fikrini ve arzusunu çekinmeden söylerdi. Zamanında yetişen âlimlerden İmadüddin el-Katib onun hakkında şöyle demektedir:
Sultan ile oturan bir kimse, onunla oturduğunun farkına varmaz, bir arkadaşıyla oturuyor zannederdi. Anlayışlı, dinine bağlı, temiz, hataları affeder, kusurları görmemezlikten gelir ve kızmazdı. Asık suratlı durmaz, daima tebessüm eder vaziyette olurdu. Bir şey isteyeni, boş çevirdiği görülmezdi. Herkese çok nazik davranır, kimseye kaba hareketlerde bulunmazdı. Söz verdiği zaman yerine getirirdi.
Abdüllatif el-Bağdadinin de onun hakkındaki sözleri şöyledir: Selahaddin-i Eyyubiyi heybetli bir kimse olarak gördüm. Sözleri, kalplere tesir ediciydi. Yanına ilk girdiğim gece, meclisini âlimlerle dolu gördüm. Her biri çeşitli ilimlerden konuşuyorlardı. Sultanın yakınları, onu kendilerine örnek alıyorlar, iyilikte yarış ediyorlardı. Müslüman olsun, kâfir olsun herkes Sultanı çok seviyordu. Onun ölümüyle, insanlar hakiki bir babayı kaybettiler, ölümüne üzülmeyen kimse kalmadı.
Selahaddin-i Eyyubi, düşmana karşı da, İslamiyetin adalet ve ihsan kurallarından hiçbir zaman ayrılmazdı. Haçlılar esir Müslümanları kılıçtan geçirdiği zaman, elindeki Hıristiyan esirlere, İslamiyetin emrettiği şekilde güzel muamelede bulundu. Hiçbir zaman onlar gibi yapmadı.
Mısır ve Kudüsü fethedip, hazinelere sahip olduğu halde, ömrü boyunca bir asker gibi yaşadı. Lüzumsuz hiçbir şeye harcama yapmayıp, parayı zaruri ihtiyaçlara ve askeri malzemelere sarf etti. Öldüğü zaman cebinden bir altın ile birkaç gümüş para çıktı. Çok cömertti. Akka Muhasarası için geldiğinde, on binden ziyade atını askerlerine dağıttı ve binecek bir ata muhtaç kaldı.
Çok cesurdu. Baştan başa çelik zırhlarla kaplı olan Haçlıları, göğsü açık, imanlı bir grup askeriyle perişan ederdi. Hatta bir defasında da; Et iken demirle çarpışıyoruz, yüz olursak, karşımıza bin düşman çıkıyor, kaleler ateş saçıyor, denizler düşman kusuyor. demekten kendini alamadı. Yaptığı bütün harplerde, askerlerinin sayısı, düşmandan daima azdı. Bütün muharebelerini, İslamiyeti yüceltmek ve Müslümanları Haçlıların zulmünden korumak, devletini düşman çizmesinden muhafaza etmek için yaptı.
İlme ve ilim sahiplerine çok ehemmiyet veren Selahaddin Eyyubi, Mısır Sultanı olunca, Şafii, Maliki, Hanefi ve Hanbeli mezheplerine göre tedrisat yapan medreseler yaptırdı. Kahire, Şam, İskenderiye gibi şehirler birer ilim merkezi oldu. Kendisinden önce yapılan pek çok camiyi tamir ettirdi. Haçlılar tarafından saray haline getirilen Mescid-i Aksayı yeniden cami haline getirdi. Mihrabını ve birçok kısımlarını mermer ve mozaiklerle kaplattı. Sultan Nureddinin Halepte inşa ettirdiği meşhur Âgah Minberini de getirtip, camiye yerleştirdi.
Zenginin yıllarca önce yaptırmış olduğu minberi Halepten getirterek Mescid-i Aksaya yerleştirdi.
Selahaddin Eyyubinin bir komutan olarak kazanmış olduğu harplerden elde edilen ganimetlerden kendi hissesine hiçbir pay almadığını ve kan dökücü bir insan olmadığını yabancılar da doğrulamaktadır.
Sobernheim şöyle diyor: Zekası ve dindarlığı üzerinde kurulmuş bulunan iktidarı, sarsılmaz halde idi. Her türlü hırs ve tamah ona yabancıydı. Biri, Fatimi halifesi el-Azidin ve diğeri Atabey Nureddinin ölümünde olmak üzere, iki defa büyük servetler elde etmek fırsatını buldu. Halifenin hazinelerini askerlerine dağıttı; Nurettinin servetine dokunmadı; onu oğlunun emrine bıraktı.
Şahsi olarak, haçlılara ve idaresine tabi Hristiyanlara kötü davranmayan Sultan Selahaddinin haçlılara karşı askeri başarılarından sonra bölgedeki Müslümanlar ile Hristiyanlar arasındaki münasebetler iyileşmiştir.
Selahaddin, hakikaten asla boş yere kan dökmemiş ve çok defa esirleri serbest bırakırken veya verdiği hediyelerinde alicenap bir şahsiyet olduğunu göstermiştir.
Hemen hemen bütün günleri harp meydanlarında geçen, Ortadoğudaki Haçlı varlığının belini kıran ve onu aslâ eski gücüne kavuşamayacağı bir hâle getiren, böylece Ortadoğu-İslâm dünyâsının kudretini bütün Avrupaya gösteren Mücâhid Sultan Selahaddin Eyyubinin 17 oğlu ve bir kızı olmuştur.
Selahaddin Eyyubi, 1193 kışı Şubatında hastalandı. On dört gün hasta yattı. 4 Mart 1193 çarşama günü 56 yaşında- Şamda vefat etti. Kabri Şamda Aynı şehirde bulunan Emeviye Camii haziresindedir.