Yenilenmeğe yönelmiş her yaşam biçimi,
ağır bir küf kokusunu da yanında, birlikte
getirir: Ama unutmamalı ki, küf, aslında,
yepyeni yaşam birimlerinden oluşur
-çürüyenin üstünde serpilen
taptaze canlılardan
Yaşam bir yoldur temelde, doğru; ama, hep,
belirli yolların yürünmesi sonucu ulaşılan
yerlerde, durağanlaşmağa çalışan,
yerleşmeğe çalışan bir yol
Yola çıkan kişi,
daha önce konakladığı yerlerin izini taşır
-yeni konaklayacağı yerlere dek,
ve, tabiî, yolda attığı adımlar boyunca
Yolunu kendin yürüyebilmek için,
yönünü kendin koymak zorundasın.
Yönsüz yol yoktur yol, ancak,
bir yön ve bir yürümeden oluşur:
Yeni bir yol, yeni bir yön demektir.
Yürünmemiş yol, yol değildir.
Açılmış yollarda yürümek neye yarar ki?
Yönü zaten belli olan yol, yol bile değildir:
Yol, yönsüzlüktür. (Bir arabaya takılmış
bir pusula, hiç durmaz, dönüp durur )
Yolun yönü, yol açılırken belirlenir
-açıldıktan sonra da, artık,
zaten bellidir: belirli bir yola girmek,
belirlenmiş (bir) yön(ler)de yürümektir.
Sahici yürüme,
yol açmadır.
Yolu yol yapan, yola çıkma edimidir.
(Gerçek yollar da öyle açılmaz mı zaten:
Dinamit ekipleri, ekskavatörler, greyderler
-bir gürültü, bir patırtı: sonra,
dümdüz asfalt üzerinde kayıp giden lastikler )
Açılmış, hazır yollarda
yumuşak yumuşak dönüp duran tekerlekler
ne anlarlar ki, yol asıl nedir ya da, salt,
yol nedir ?
Yolu gerçekten bilen,
yolun gerçekten ne olduğunu bilen,
yolda dönüp duran tekerlek değildir:
kazmadır, kürektir, dinamittir
-tekerlekler terlemezler
Yolu,
yürüyen bilmez;
açan bilir.
İnsanın özgürsüzlüğünün temeli,
kendisinden önce zaten açılmış, belirlenmiş
yollarda yürümek zorunda kalarak,
yönlendirilmektir
-özgürlük de, yol açabilmektir.
Bağımlılık zorlanmaysa, bu,
bir yolu yürümeğe zorlanmaktır
-belli, belirli, açılmış, açık bir yolu
Özgürlük yürümekse,
açılmamış, belirsiz yollarda
yürümektir.
Oruç Aruoba
-Yürüme-
ağır bir küf kokusunu da yanında, birlikte
getirir: Ama unutmamalı ki, küf, aslında,
yepyeni yaşam birimlerinden oluşur
-çürüyenin üstünde serpilen
taptaze canlılardan
Yaşam bir yoldur temelde, doğru; ama, hep,
belirli yolların yürünmesi sonucu ulaşılan
yerlerde, durağanlaşmağa çalışan,
yerleşmeğe çalışan bir yol
Yola çıkan kişi,
daha önce konakladığı yerlerin izini taşır
-yeni konaklayacağı yerlere dek,
ve, tabiî, yolda attığı adımlar boyunca
Yolunu kendin yürüyebilmek için,
yönünü kendin koymak zorundasın.
Yönsüz yol yoktur yol, ancak,
bir yön ve bir yürümeden oluşur:
Yeni bir yol, yeni bir yön demektir.
Yürünmemiş yol, yol değildir.
Açılmış yollarda yürümek neye yarar ki?
Yönü zaten belli olan yol, yol bile değildir:
Yol, yönsüzlüktür. (Bir arabaya takılmış
bir pusula, hiç durmaz, dönüp durur )
Yolun yönü, yol açılırken belirlenir
-açıldıktan sonra da, artık,
zaten bellidir: belirli bir yola girmek,
belirlenmiş (bir) yön(ler)de yürümektir.
Sahici yürüme,
yol açmadır.
Yolu yol yapan, yola çıkma edimidir.
(Gerçek yollar da öyle açılmaz mı zaten:
Dinamit ekipleri, ekskavatörler, greyderler
-bir gürültü, bir patırtı: sonra,
dümdüz asfalt üzerinde kayıp giden lastikler )
Açılmış, hazır yollarda
yumuşak yumuşak dönüp duran tekerlekler
ne anlarlar ki, yol asıl nedir ya da, salt,
yol nedir ?
Yolu gerçekten bilen,
yolun gerçekten ne olduğunu bilen,
yolda dönüp duran tekerlek değildir:
kazmadır, kürektir, dinamittir
-tekerlekler terlemezler
Yolu,
yürüyen bilmez;
açan bilir.
İnsanın özgürsüzlüğünün temeli,
kendisinden önce zaten açılmış, belirlenmiş
yollarda yürümek zorunda kalarak,
yönlendirilmektir
-özgürlük de, yol açabilmektir.
Bağımlılık zorlanmaysa, bu,
bir yolu yürümeğe zorlanmaktır
-belli, belirli, açılmış, açık bir yolu
Özgürlük yürümekse,
açılmamış, belirsiz yollarda
yürümektir.
Oruç Aruoba
-Yürüme-