Tekrardan rahatsız etmeye devam Rabbim razı olsun...
Kişi olumsuz düşünce ve geçmişinden kopamayıp bu geleceğini olumsuz yönde etkiliyorsa çizmesi gereken yol nedir ...
Şimdi gördüm bu soruyu. Birazcık gecikmeli olarak cevap vermeye çalışayım.
Bu soruya cevap verebilmek için, beynimizi tanımamız gerek öncelikle. Beynimizin temel görevi, bizi hayatta tutmaktır. Tam bir bilgisayardır beyin ve bu amaç için kullanmak üzere bir takım yazılımlar, yani içgüdüler kullanır. Korku gibi... Korku içgüdüsü sayesinde, organizma, bilinmeyene (tehlikeli olabileceğinden ötürü) temkinli yaklaşır ve zarar görebileceğini bildiği durumlardan da kaçar. Daha çeşit çeşit içgüdüler var tabii. Hepsi de aynı şekilde bizi hayatta tutma amacı ile vardır ve de tıpkı bilgisayar yazılımları gibi, otomatik olarak beyne yüklü haldedir.
İşte geçmişle olan bağımız da beynin yapısından ileri geliyor aslında. Beyin, geçmişe dayalı olarak çalışır. Örneğin, "önyargı" dediğimiz kayıtlar da beynimizin geçmişte yaşadıklarımızdan yaptığı çıkarımlar sayesinde, bizi koruma çabasından ileri gelir. Birkaç defa aşkta düş kırıklığı yaşayan pek çok insanın "Erkeklere/kadınlara güven olmaz" şeklinde düşünmeye başlaması gibi... İşte bu gibi önyargıları kullanarak, beynimiz bizleri korumaya çalışır...
Haliyle, geçmişteki üzücü olayları beynimizin bize hatırlatması da BEYNİMİZİN DOĞASINDANDIR. İşte bir kez beynimizi bu şekilde tanıdık mı, işimiz daha kolay olur.
Beynimizi EĞİTMEMİZ gerekir. İnsan olarak bu dünyada bize düşen görevlerden biri de BUDUR... Örneğin, üreme içgüdüsü de beynimizde hazır yüklü bulunan bir diğer yazılımdır ve neslin devamını sağlamak, yani yine hayatta kalmak amacıyla vardır. Ancak, kalkıp da bu içgüdüye kapılırsak, beynimizi hiç eğitmezsek, bu sefer ne hallere düşeriz, değil mi?
İşte aynı şekilde, beynimizin bu geçmişe saplanmaya yatkın, üzücü olayları hatırlatmaya yatkın doğasına da KANMAMAMIZ ve hatta ona şöyle dememiz gerekir: "Biliyorum, beni korumaya çalışıyorsun bu acı olayları hatırlatarak; ama bunlar artık geçip gitti ve şu an sadece şimdiki an var. Şimdiki anı bu geçip gitmiş, artık varolmayan anılarla zehir etmene izin veremem. Beni korumaya çalışırken, bana zarar vermene izin veremem."
Uzun lafın kısası, beynimizin bizim efendimiz olmasına izin veremeyiz. Bizler onun efendisi olmalıyız ki, bizi korumaya çalışırken zarar vermesin.
Elbet insan bıkar geçmişteki üzücü olayları hatırlayıp şu anın zehir olmasından. Bıkana kadar çok geç olmasını istemiyorsak işte, boşvermeyi, gülüp geçmeyi, yani BEYNİMİZE KARŞI DURMAYI öğrenmemiz gerekiyor. Bu da ancak EMEKLE olur kuşkusuz. Emek vereceğiz ve beynimizi eğiteceğiz. O olumsuz düşünceler geldiği an, onları aklımızdan atıp, olumlu şeylere, ŞİMDİYE odaklanmayı beynimize ÖĞRETECEĞİZ. Yapmamız gereken işte budur. Hayatın sihrini görmek istiyorsak, EMEK vermeliyiz.
Tıpkı spor yapar gibi; yavaş yavaş, tekrar ede ede, beynimizi eğitebiliriz bu konuda. EMEK ve AZİM...